1. YAZARLAR

  2. Av. Mustafa ÇOBAN

  3. AİLE İÇİ ŞİDDET MAĞDURLARI
Av. Mustafa ÇOBAN

Av. Mustafa ÇOBAN

ETKİHABER
Yazarın Tüm Yazıları >

AİLE İÇİ ŞİDDET MAĞDURLARI

A+A-

AİLE İÇİ ŞİDDET MAĞDURUNUN HUKUKİ KORUNMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

            Aile içi şiddet, aile bireylerinin şiddete maruz kalıp yaralanmasına, baskı altına alınarak sindirilmesine, öfkelendirilmesine veya duygusal olarak baskı altına alınmasına yol açan fiziki veya herhangi bir şekildeki hareket, davranış veya eylemlerin tamamıdır. Şiddete uğrama olasılığı olan kişiler en yakın aile mahkemesine başvurarak Aile Koruma Kanunu uyarınca bir koruma emri alabiliriler. Bu düzenlemeler, resmi olarak evli olsun ya da olmasın kadınlar kendileri ve çocukları için yararlanabilmelidirler. Aile Mahkemesi, başvuru yapıldıktan sonra mağdur, saldırgan ya da tanık dinlemeye hacet görmeksizin koruma emri kararı vermek zorundadır.

            Türkiye’de şiddetin “terbiye” biçimi olarak algılanması, aile içinde ve kamusal yaşamda meşru görülmesi şiddetin hem yeniden üretilmesine hem gizlenmesine yol açmaktadır. Oysa toplum gelişmesi, ilerlemesi ve huzur içinde yaşaması, sağlıklı ailelerin varlığına bağlıdır.

            4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, aile hukukunda kadın erkek eşitliğini sağlamıştır. Bu yasada ki düzenleme hâkime geniş yetkiler tanımıştır. Bu yetkiler  “evlilik birliği sürerken “ ve “boşanma davası açıldıktan sonra” da olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Kısaca aile içi şiddete uğrayanlar “ Koruma Emri” olarak tanımlanan 4320 sayılı Aile Korunmasına Dair Kanun, aile içi şiddetin önlenmesi açısından önemli bir adımdır. Ancak bu konuda bilgi sahibi olanlar ve yararlanma ihtiyacı olduğu halde yararlanmak için başvuran sayısı azdır. Bu nedenin şiddete maruz kalan kadının ekonomik güçsüzlüğü nedeniyle cesaretinin olmaması, iddiasının ciddiye alınmayacağı korkusu yahut saldırganın cezalandırılmayacağı ve şiddetin tekrarlanacağı endişesini taşımasıdır.

            Koruma kararını eşlerden biri, çocuklar, aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinde biri, Cumhuriyet Başsavcılığı, aile içi şiddetin mağduru olarak ya da onun adına korunma kararı isteyebilir. Koruma kararı için karakola bildirimde bulunabilinir. Mağdur kişinin yaralanma yara bere izi var ise, karakoldan adli tıpa sevk isteminde bulunulmalı ve vücutta meydana gelen zarar doktor tarafından rapor edilmelidir. Ayrıca, karakol yerine Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurma olanağı da mevcut olup kim tarafından şiddete maruz kalındığı yapanın kimlik bilgileri adresi kısaca olayın nasıl olduğu belirtilerek; vücutta da bir zarar var ise yine adli tıpa sevk edilip rapor alınması sağlanmalıdır. Karakol ve savcılığın dışında buralara başvurmaksızın nöbetçi aile mahkemesine de başvurabilinir. Bu başvuru da yetkili yer mahkemesine yapılması önemli değildir. Yani anda bulunduğunuz yer mahkemesine de başvurabilirsiniz. Boşanma Davası açılmış ise de o davaya bakan mahkemeden de koruma kararı istenebilinir.

            Yasal düzenlemelerle, aile içi şiddetin bir ölçüde önlenmesi olanaklıdır; ancak dünya üstündeki mülkiyete ilişkin olarak kadınlar aleyhine olan eşitsizlik ortadan kalkmadan tamamen önlenmesi olanaksızdır. Aslında şiddete maruz kalanların haklarını almaları için yasalar ve yönetmeliklere gerek yoktur. Yürürlükteki Medeni Yasa’nın 169. Maddesi’nin ya da Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 7. Maddesi’nin doğru ve kararlı uygulanması dahi 4320 Sayılı Yasa’da öngörülen tedbirleri sağlamaya yeterlidir. Öyleyse bunu öncelikle irdeleyen atak avukatlar, cesur yargıçlar ve savcılar ile ilgili duyarlı uygulayıcı kamu görevlilerine gereksinim vardır.  Çünkü  “ailenin korunmasına dair” bir düzenleme olmasa bile mevcut kanuni düzenleme yolları kâfi derece de yeterli olacaktır.(bkz; Terazi Hukuk Dergisi Mayıs 2007)

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.