Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, din konusunda insanları doğru aydınlatmanın Diyanet İşleri Başkanlığı ve onun emrinde görev yapan hocalara tanınmış anayasal bir hak olduğunu söyledi.

Sapanca ilçesindeki Güral Otel'de düzenlenen İl Müftüleri Semineri'nin açılışında konuşan Bozdağ, müftülerin ve din hizmeti sunan bütün görevlilerin "8-5 mesaisi" mantığı içinde hareket etmelerinin göreve ve mesleğe en büyük saygısızlık olacağını ifade etti.

Din hizmetinin takibinden ve verimli şekilde sunulmasından müftülerin birinci derecede mesul olduğunu ifade eden Bozdağ şunları söyledi: “Bir yerde imamlar, vaizler kendilerini bürokrat gibi görmeye başladılarsa bana göre orada din hizmeti tatile çıkmıştır. Orada bürokratlar vardır, bürokratlar din hizmeti yapamazlar, sadece izin, tayin, hasta sevki gibi gündelik işleri yaparlar. Bunun için müftüye ihtiyaç yok esasında, bunu herhangi bir müdür de yapabilir. Müftülerimiz sıfatlarından ziyade, ilimlerinden, ahlaklarından, faziletlerinden dolayı toplumda daha büyük yer edinmelidirler."

Manevi rehberlik yapan din görevlilerinin sosyal olaylarla ilgili konularda önemli sorumlulukları bulunduğunu kaydeden Bozdağ; "Bir yerde kadınlar eşleri tarafından şiddete maruz kalıyorlarsa, sokağa terk ediliyorsa, çocuklar sokakta yaşatılıyorsa, uyuşturucu varsa, bunları görüyor ve bunlar karşısında 'bana ne' deyip gidiyorsak, ya da o kadar din hizmeti sunan insanımız varsa, toplum bu noktada duyarsız noktada duruyorsa o zaman dönüp kendimize 'Biz vazifemizi yaptık mı?' diye sormamız lazım. Eğer bir yerde aileler bir araya gelip töre diye cehaletten kaynaklanan bir anlayışı, İslam'ın yerine ikame edip insanları buradan cesaretlendirip kişileri katletme kararı alabiliyorlarsa bu karanın alındığı yerlerde görev yapan herkes bana göre bu işten mesuldür. Vazifemizi yapabildik mi? Töre cinayeti denilen hadisenin cahiliye adeti olduğunu anlatabildik mi? Biz toplumu bu konuda nasıl aydınlatabildik, İslam yerine ikame edilen saçma anlayışların İslamla bir ilgisi olmadığını anlatabildik mi?" ifadesini kullandı.

'KÜRTAJ KONUSUNDA DİYANET'TEN AÇIKLAMA YAPMASINI İSTEMEDİK'

Din konusunda insanları doğru aydınlatmanın Diyanet İşleri Başkanlığı ve onun emrinde görev yapan hocalara tanınmış anayasal bir hak olduğunu vurgulayan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Toplumda yaşanan her sorunla alakalı birilerinden talimata gerek yok. Bir olay olduğunda bizim taşıdığımız misyon, yüklendiğimiz görev çerçevesinde il müftülerimiz mutlaka bunlarla ilgili konularda çalışmalarını arttırmalıdır. Dini konularda veya insanlar bir hadise olduğu zaman buna İslam nasıl bakıyor? Bu konuda İslam'ın görüşü nedir? diye sorduğu zaman, 'Diyanet sussun, Diyanet, cevap vermesin' demek Diyanet İşleri Başkanlığı'na "anayasanın tayin ettiği görevi yapmayın, özel kanunlarla size verilen vazifeyi yapmayın" demektir. Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz. Son günlerde yaşanan kürtaj tartışmasına baktığınızda bunu daha net göreceksiniz. Birileri kendi ideolojilerine göre konuşacak, söyleyecek, bu toplum Müslüman, yüzlerce, binlerce faks, telefon, telgraf, Diyanet İşleri Başkanlığı'na gidecek. 'Sizin bu konuda görüşünüz nedir? İslam ne diyor?' diye soracak, herkes konuşacak, Müslümanlar cevap isteyecek ama o cevabı vermesi gereken makam susacak veya birileri susmasını isteyecek. Bu doğru bir şey de değil. Bunu isteyenler gerçeklerin bilinmesinden korkanlardır."

Kürtaj konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan bir açıklama yapmasını istemediklerini kaydeden Bozdağ; "Öyle bir düşüncemiz hiçbir zaman olmadı ama Diyanet İşleri Başkanlığı'nın toplumda yaşanan her konuyla alakalı vatandaşlarımız tarafından sorular sorulduğu zaman, bazen de sorular sormadan (töre cinayetleri) bu konuda İslam ne diyor toplumu aydınlatabilir. Bölücü bir terör belası var, can yakıyor, ırkçılık konusunda İslam'ın görüşünün ne olduğunu Diyanet İşleri Başkanlığı biri sormadan da açıklayabilir." dedi. CİHAN