1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. "Cumhurbaşkanımız Şırnak, Kayseri ve Malatya il kongrelerimize katılacak!"
"Cumhurbaşkanımız Şırnak, Kayseri ve Malatya il kongrelerimize katılacak!"

"Cumhurbaşkanımız Şırnak, Kayseri ve Malatya il kongrelerimize katılacak!"

AK Parti Sözcüsü Çelik, "Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız 18 Ekim'de Şırnak, 24 Ekim'de Kayseri, 25 Ekim'de Malatya il kongrelerimize katılacak." dedi.

A+A-
Ankara

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu pazar Şırnak İl Kongresi'ne, 24 Ekim'de Kayseri İl Kongresi'ne, 25 Ekim'de de Malatya İl Kongresi'ne katılacağını bildirdi.

Çelik, parti genel merkezinde düzenlenen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın MYK öncesi iç ve dış politika konusunda kapsamlı bir değerlendirme yaptığını belirten Çelik, AK Parti 7. Olağan Kongre Süreci'ne ilişkin şu bilgileri verdi:

"İlk olarak Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız bu pazar günü Şırnak İl Kongremize katılacaklar, bizzat gidecekler oraya ve kongremize katılarak Şırnaklı kardeşlerimizle Şırnak teşkilatımızla beraber olacaklar. Daha sonra ise 24 Ekim'de Kayseri İl Kongresi'ne katılacaklar, 25 Ekim'de de Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Malatya İl Kongremize katılacaklar."

Çelik, terörle mücadele şehit olan güvenlik güçlerine Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diledi.

Ankara'nın başkent oluşunun 97'nci yıl dönümüne ilişkin Çelik, "Milli Mücadelenin kalbi ve biricik başkentimiz bu şekilde bir kere daha anılmış oluyor. Bugün de Ankara milli iradeyi temsil eden TBMM'ye ve Cumhurbaşkanlığımıza ve tüm devlet kurumlarına ev sahipliği yapıyor. Ankara'nın tarihi bir bakıma bizim millet olarak son yüzyılda nasıl bir var olma mücadelesi verdiğimizin de tarihi ve sembolü. Ankara'nın başkent ilan edilişinin yıl dönümünü kutlarken ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm arkadaşlarını, şehitlerimizi, gazilerimizi bir kere daha rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, Dağa kaçırılan çocukları için HDP il binası önünde oturma eylemi yapan Diyarbakır annelerine ilişkin de "Evlatlarına, çocuklarına kavuşmak için bu soylu mücadeleyi sürdürüyorlar. 407 gün oldu bu vicdan nöbetinden ayrılmadılar, 160 aile bugüne kadar eyleme katıldı. Akkuş ve Kaya aileleri son olarak evlatlarına kavuştu. Böylece evladına kavuşan aile sayısı 18'e yükselmiş oldu." dedi.

Hatay'ın Belen, İskenderun ve Arsuz ilçelerinde çıkan orman yangınlarına ilişkin de Çelik, "Hepimizi çok üzdü, bunu yakın bir şekilde takip ettik arkadaşlar. Buraya Tarım Bakanlığımızın imkanları İçişleri Bakanlığımızın imkanları ve Sağlık Bakanlığımızın imkanlarıyla yoğun bir şekilde mücadele ettik. Devletimiz elindeki tüm imkanlarla Hataylı kardeşlerimizin bu acısını sarmaya birtakım felaketlerin önüne geçmeye gayret etti." diye konuştu.

"İçişleri Bakanlığımız olayı takip ediyor"

Çelik, Türkiye'de yaz aylarında çok yoğun şekilde orman yangınlarıyla karşı karşıya kalındığına dikkati çekerek şunları söyledi:

"Burada tabii PKK'lı bir grubun bunu biz yaptık diyerek propaganda yapmaya çalışması alçakça bir şekilde, bu meselede acıların üstüne benzin dökmesi, bu acılara dönük sevinç ortaya koyması kuşkusuz lanetlenmesi gereken bir durumdur. O sözde bazı siyasilerin de önce duyarlılık gösterip tweet atıp sonra bunu silme şeklinde bir tavır içerisine girmesi de görülmüştür. Tabii vatandaşlarımız sosyal medyada yoğun bir biçimde burasıyla ile PKK arasında bağlantı kuran açıklamalar yaptılar. İçişleri Bakanımız ilk günden itibaren İçişleri Bakanlığımızın yetkilileri olayı takip ediyorlar. 

Türkiye'nin çeşitli yerlerinde silahlı terör eyleminin yanı sıra orman yangını çıkarmayı da bu PKK terör örgütü kendisine bir yöntem olarak seçtiğini daha önceleri duyurmuştu. Fakat Hatay ile ilgili olarak bize bu soruluyor 'Elinizde bu şekilde bir şey var mı' diye, sadece soruşturmanın devam ettiğini söyleyebilirim. Herhangi bir sonuca ulaşıldığında yetkili makamlar açıklayacaktır. Bu yangın nasıl çıkmıştır? Nasıl büyümüştür bununla ilgili olarak bunlar yapılacaktır."

"Ekolojik Terör"

Demokrasinin tehdit altında olduğu konulardan birinin de ekolojik terör olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:

"Ekolojik terör konusunda güvenlik güçlerimiz son derece deneyimli ve teyakkuz halindedir. Ekolojik terörle ülkemizin tehdit edilmesine karşı da yüksek bir bilinç ve yüksek bir operasyon kabiliyeti geliştirmişlerdir. Demokrasiden en çok bahsedenlerin ama orman yangınlarını yapanların bir kısmını hiçbir şekilde eleştirmeyenlerin demokrasiyle ekoloji arasında kurdukları sahte denklemlerin de farkındayız. Daha önce İçişleri Bakanımız da ifade etti, PKK'nın yaklaşık 2 yıldan beri hem örgüt mensuplarına hem de şehirlere sızmaya çalışan elemanlarına bu tip ekolojik terör talimatı verildiği biliniyor ama tabii her olayda bir devlet ciddiyeti içerisinde olaya bakmak zorundayız. Bir olayın içerisinde o terörü gördüğümüz zaman zaten adını koyarız, zaten üstüne gidiliyor. Onun dışında soruşturmaların devam ettiği durumlarda da size söyleyeceğimiz şey, bu konudaki soruşturma devam ediyor, elimizde kesin bulgulara ulaştığımız bir tablo olduğunda sizinle paylaşıyoruz."

Ömer Çelik, "Haydut devlet olan Ermenistan'a karşı sesini yükseltmeyenlerin ateşkes çağrısı yapmaları, zalim ve mazlumu eşit kefeye koymaktır. İşgalci olanla toprağı işgal edileni eşit kefeye koymaktır. Bu da hukukun açık bir ihlalidir." dedi.

Terörle mücadele kapsamında Pençe Operasyonlarının güçlü bir şekilde devam ettiğini anımsatan Ömer Çelik, "Güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza dönük bu terör saldırılarını gerçekleştirenler, komşu ve kardeş ülke topraklarından ülkemize sızıyorlar. Gönül isterdi ki komşu ve kardeş ülkeler, kendi topraklarında bu terör örgütlerini temizleyebilsinler, bertaraf edebilsinler ama bu söz konusu olmadığı zaman Türkiye'ye sınır ötesi harekat yapmaktan başka bir çare kalmamaktadır." ifadelerini kullandı.

Bu operasyonların siklet merkezini Irak'taki Sinat-Haftanin, Avaşin-Basyan ve Hakurk bölgelerinin oluşturduğunu belirten Çelik, "Burada konumlanmış olan unsurların ülkemize, güvenlik güçlerimize dönük tehditlerini bertaraf etmek için güçlü bir şekilde mücadele ediliyor." dedi.

Ömer Çelik, söz konusu terör örgütlerini birtakım uluslararası güçlerin Türkiye'ye karşı kullandığının belli olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:

"Bunlar her türlü Türkiye düşmanı güce hizmetlerini sunmaya hazır organizasyonlardır. Bunların ideolojisine hiç bakmamak gerekir, bunların ideolojik bir faaliyet içinde olduğu sadece mensuplarını kandırmak için uydurdukları bir şeydir. 'Ben şu mesele için mücadele ediyorum, bu mesele için mücadele ediyorum.' hepsi yalandır. Burada da PKK terör örgütünün tek ideolojisi Türkiye'ye düşmanlıktır. Onun dışında işte 'Kürtlerin iyiliğini istiyorum ya da Kürtler için mücadele ediyorum.' gibi sözlerin baştan aşağı yalan olduğu ve tam tersine Kürt düşmanı bir organizasyon olduğu açık ve nettir. PKK terör örgütü gerek Irak'taki gerek Suriye'deki yapılanmalarla Türkiye düşmanlığı isteyen herkese hizmet sunan kirli bir organizasyon halindedir. Kuşkusuz buna karşı da hem iç güvenlik açısından hem dış güvenlik açısından ülkemiz gereken cevabı verecek kudrete sahiptir. Bunun son aşaması olarak Pençe Operasyonları, yurt içindeki güvenlik operasyonları güçlü bir şekilde devam ediyor."

Yüz yüze eğitim

Pandemi sürecinde bir yandan normalleşmeye geçiş süreci, bir yandan da Kovid-19'un hayatın akışından çıkmamış olmasının en çok stratejik hale getirdiği konulardan birinin eğitim olduğuna işaret eden Çelik, yüz yüze eğitime aşamalı olarak geçildiğini hatırlattı.

TRT EBA Kanalları ve EBA Dijital Eğitim Platformu ile 31 Ağustos'ta uzaktan eğitimde yeni öğretim yılının ilk ders zilinin çalındığını, yüz yüze eğitimin ilk adımının ise 21 Eylül'de atıldığını anımsatan Ömer Çelik, şöyle dedi:

"Şimdi burada hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uyma bakımından iyi bir standart geliştirildiğini görüyoruz. Sağlık ve Milli Eğitim bakanlıklarımız tarafından öğrencilerin ve öğretmenlerinin korunması hususunda iyi tedbirler alındı. Aynı şekilde de ilkokulda 1,2,3 ve 4. sınıflarda, ortaokul 8. sınıf, lise hazırlık ve 12. sınıflarımızda, köy okullarımızın tüm kademelerinde ve özel gereksinimli öğrencilerimizin tüm kademe ve sınıf düzeylerinde yüz yüze eğitim başladı. Bilim Kurulu'nun tavsiye karaları çerçevesinde yönetilen süreçte öğrencilerimiz haftanın 2 günü okullarında olacaklar. Yüz yüze eğitimde grup sayıları, okulda kalış süreleri azaltılıyor. Tabii velilerimizin rızası çok önemli. Velilerimizin evlatlarının geleceği için bu eğitimi aldırırken gönül rahatlığı içinde olması hepimiz için önemli.

Burada esnek bir model var, isteyen velilerimiz çocuklarını gönderebiliyor. İstemeyenlere de esneklik tanıyor ve çocuklar devamsız sayılmıyor. Öğretmenlerimize Kovid-19 ile ilgili eğitimlerin verilmiş olması da son derece önemli. Buradaki süreci güçlü bir şekilde takip ediyoruz. Hem gelecek nesillerimizin eğitimi açısından hem de velilerimizin rahatlığı açısından bize ulaşan eleştiriler, tepkiler, destekler ve yorumlar partimiz tarafından güçlü bir şekilde değerlendiriliyor."

Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarına saldırısı

Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırılarını bir kez daha lanetleyen Çelik, Türkiye'nin bu süreci çok yakından takip ettiğini söyledi.

Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarını kurtarmaya yönelik başlattığı operasyonlardaki söz konusu ateşkesin, Ermenistan'ın Gence'deki sivillere yönelik bombalarıyla bozulduğunu hatırlatan Çelik, "Burada dikkat edilmesi gereken şey şu, Ermenistan saldırdığı zaman ortada herhangi bir mesele yokken Ermenistan bu saldırgan tavrını, vahşet sergilediği zaman sesi çıkmayanlar ya da sadece şu cümleyi kuranlar, 'Tansiyonun yükselmesinden dolayı kaygı duyuyoruz, taraflara itidali tavsiye ediyoruz.' diyenler yani Ermenistan'ı kınamayanlar, Azerbaycan güçlü bir şekilde kendi topraklarını almak üzere mücadele vermeye başladığında sürekli olarak ateşkes çağrısı yapmaya başladılar." ifadelerini kullandı.

Bu adımın bile bir çifte standardı gösterdiğini belirten Ömer Çelik, şunları kaydetti:

"Birincisi söz konusu olan topraklar, Azerbaycan toprağıdır, Azerbaycan Türk'ünün toprağıdır. Burada işgalci olan Ermenistan'dır. Ermenistan Başbakan'ı çıktığı yabancı televizyon kanallarında bile tarihi gerçekleri çarpıtırken gazetecilerin tarihi bilgileri hatırlatması karşısında nasıl zor duruma düştüğünü, nasıl rezil olduğunu hep beraber gördük. Karşımızda Paşinyan yönetimi, Ermenistan yönetimi bir Haydut devlet gibi davranmaktadır. Bu haydut devlete karşı itidal çağrısı yapanlar, kendi toprakları için mücadele eden Azerbaycan birazcık mevzi kazandığı zaman hemen orada ateşkesi hatırlatıyor. Ortada hukuk tanımazlık, saldırganlık, sivil kayıplar, her türlü meşru değere saldırı var. Ermenistan için sesi güçlü olarak çıkmıyor. 

Minsk Grubu Ermenistan'ı ve Azerbaycan'ı eşit iki kefeye koyarak süreci yönetmeye çalışıyor. Burada eşit iki kefe yok. 1949 Cenevre Sözleşmesi dahil uluslararası hukuku açıkça ihlal eden taraf Ermenistan tarafıdır. Ermenistan bir haydut devlet gibi Azerbaycan ordusuna, sivillere saldırmıştır. Azerbaycan ordusu da kuşkusuz bundan sonrasında gereğini yapacaktır, bu hakkıdır. Biz Azerbaycan ordusunun, Azerbaycan devletinin, Sayın Aliyev'in devlet başkanı olarak Ermenistan'ın bu saldırganlığına karşı Azerbaycan topraklarını savunmak için Azerbaycan Türk'ünü savunmak için aldığı her tedbirin arkasında olduğumuzu bir kere daha ifade ediyoruz, güçlü bir şekilde destekliyoruz.

Azerbaycanlı kardeşlerimiz nasıl ve ne şekilde isterlerse Türkiye onların yanında olmaya devam edecektir. Burada haydut devlet olan Ermenistan'a karşı sesini yükseltmeyenlerin ateşkes çağrısı yapmaları, zalim ve mazlumu eşit kefeye koymaktır, işgalci olanla toprağı işgal edileni eşit kefeye koymaktır. Bu da hukukun açık bir ihlalidir, Azerbaycan'ın yanındayız ve bundan sonra da Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz."

Çelik, Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ve Yunanistan'ın tutumuna ilişkin, "Türkiye müzakere masasını her zaman en güçlü zemin olarak görmektedir ama müzakere istemeyenler için de sahada tavizsiz bir şekilde mücadele edeceğimizi söylemek istiyorum." dedi. 

Oruç Reis gemisinin bakım çalışmalarının tamamlanmasının ardından tekrar Doğu Akdeniz'de görevine dönmesine ilişkin bazı ülkelerden açıklamalar geldiğini hatırlatan Çelik, "Böylesine saçma sapan, hukuktan yoksun bir açıklamalar zinciri söz konusu olabilir mi? Sanki hepsi tek kalemden çıkmış. Adını vermiyeceğim, farklı farklı ülkelerin açıklamalarına bakın, sanki her biri Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yazılmış gibi. Ne zamandan beri Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılan cümleler, başka devletlerin açıklamalarının 'kes-kopyala-yapıştır' yöntemi ile aynısı olabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Sahada da cevap verecek kudrete sahibiz" 

Türkiye'nin kendi yetki alanları ve kıta sahanlığı içerisinde arama yaptığını, bu bölgenin Yunanistan'a 500-600 kilometre, Türkiye'nin ana karasına ise 15 kilometre mesafede olduğunu hatırlatan Çelik, bazı ülkelerin yaptığı Türkiye'nin tek taraflı olarak tansiyonu yükselttiğine yönelik açıklamalara tepki gösterdi. 

Türkiye'nin burada istikrarsızlık unsuru gibi gösterilmesine yönelik yaklaşımların akılla, mantıkla bağdaşmadığını ifade eden Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti devleti, Atatürk'ün 'Yurtta sulh cihanda sulh' ilkesine bağlıdır. Biz Kurtuluş Savaşımızı verirken bile 'Yurtta sulh cihanda sulh' ilkesine bağlıydık. Ama karşımızda dayatmalarla 'Yurtta sulh cihanda sulh' ilkesinin değerini bilmeyen, diplomasinin değerini bilmeyen, müzakerenin değerini bilmeyen, sürekli dayatmalarla Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) hak ve menfaatlerini gasbetmeye çalışan bir güç varsa buna karşı da masada verdiğimiz cevaplar gibi sahada da cevap verecek kudrete sahibiz." diye konuştu. 

"Zorbalık ve dayatmayla elde edilecek hiçbir şey yok"

Türkiye'nin diplomatik kapasitesi ve deneyiminin, dünyada sayılı ekollerden biri olduğunu dile getiren Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her zaman "Masadan kaçan taraf olmayacağız" dediğini hatırlatarak, masada "kazan-kazan" formülleri üreten bir diplomasi ekolüne sahip olduklarını vurguladı. 

Bunun yerine masayı sahadaki fiili durumu desteklemek için istismar edenlere de göz yummayacak kadar büyük bir diplomasi tecrübesine sahip olduklarını aktaran Çelik, şunları kaydetti: 

"Burada zorbalık ve dayatmayla elde edilecek hiçbir şey yok. Yunanistan'ın bunu anlaması gerekiyor. Ege'de, Doğu Akdeniz'deki tüm meseleleri biz kuşkusuz diplomasi yoluyla çözmek isteriz ama diplomasiyi nefes almak, Türkiye aleyhine birtakım organizasyonları oluşturmak için bir istismar alanı olarak görenlere de sahada verecek cevabımız da var. Bu açıklamaları yapanların hepsine topluca söylüyorum; bu konunun sizinle ilgisi yok, bu konunun Yunanistan'da da ilgisi yok. Kendi mavi vatanımız içerisinde bir arama yapıyoruz, kendi mavi vatanımız içerisinde hak ve menfaatlerimize uygun olarak, uluslararası hukuka uygun olarak aramaları gerçekleştiriyoruz. Bunun sizi ilgilendiren bir tarafı yok." 

Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de kendi tezlerini savunmak için öne sürdüğü "Sevilla Haritası"na da tepki gösteren Çelik, "Hiçbir mantıkla bağdaşmayacak bir işgal kağıdını, bir paçavrayı önümüze getiriyor. Meis Adası'nı ana kara gibi sayarak Meis Adası üzerinden 40 bin kilometrelik deniz yetki sahası üretmeye çalışıyor. O zaman bu mantıkla bakarsanız İyon Denizi'nin tamamı da Yunanistan'ın olur, Akdeniz'in tamamı da Yunanistan'ın olur. Böylesine saçma sapan bir şey olabilir mi?" ifadelerini kullandı. 

Türkiye'ye 'tansiyonu yükselten taraf' diyenlerin, tansiyonu Yunanistan'ın yükselttiğini ve Yunanistan'ın provokatör olduğunu çok iyi bildiklerini dile getiren Çelik, buna karşı bir mahalle dayanışması içerisinde seslerini çıkardıklarını kaydetti.

"Maraş, Kıbrıs Türkleri'ne aittir"

Önemli tarihi gelişmelerden birinin de Türkiye ve KKTC için kapalı Maraş bölgesinin açılması olduğunu ifade eden Ömer Çelik, bu kararla birlikte kullanıma açılan bölge için öne sürülen kaygıların gerçek olmadığının görüldüğünün altını çizerek, şöyle devam etti: 

"Orada herhangi bir şekilde mağduriyete yol açılmamaktadır. KKTC Hükümeti'ni destekliyoruz. Çok doğru bir karar vermişlerdir. Yunan Rum tarafının Birleşik Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını ihlal ederek, burada şimdiye kadar yaptıkları birçok işi, fiili bir durum yaratma işini burada da yapmaya çalıştıklarını görüyoruz. Üstelik kapalı Maraş'ın açılmasını BMGK kararı ihlali olarak sunuyorlar. Bu tamamen ciddiyetsizliktir. Hiçbir hukuki ve siyasi temeli olmayan bir açıklamadır. Dolayısıyla bu bölge Kıbrıs Türkleri'ne aittir. Bu bölge üzerinde Kıbrıs Türklerinin söylediğimin dışında herhangi bir kimsenin bir şekilde bir müdahale hakkı söz konusu olamaz. Kıbrıs Rum yönetiminin yanıltıcı şekilde bir açıklama yapması karşısında, herkesin Kıbrıs yönetiminin sözlerine değil, adadaki gerçeklere uygun olarak bu yaklaşımı değerlendirmesinde fayda vardır." 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konudan haberdar olmadığını ifade eden Çelik, bu kadar tarihi bir dönemeçte bile Türkiye'nin en önemli meselelerinin ciddiyetsiz bir şekilde takip edildiği eleştirisinde bulundu.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın müzakerelerin kesilmesine dönük olarak Türkiye'yi suçlayan açıklamalar yaptığını, 2016 yılındaki istikşafi görüşmelerin kesilmesinin Türkiye'nin kusuru gibi gösterdiğini ifade eden Çelik, şunları kaydetti:

"Bu baştan aşağı yalan. Burada iki tane doğru olmayan bilgi var. Birincisi, Türkiye nedeniyle durmadı 2016'daki istikşafi görüşmeler, Yunanistan istediği için durdu. İkincisi, burada biz bu somut olayı görüşelim dediğimizde, biz bütün bu kapsamlı bir şekilde meselenin görüşülmesini söylediğimizde, diyorlar ki 'Burada müzakerelerde geçmişte tek bir mesele ele alınıyordu', bunların hiçbiri gerçek değil, hiçbiri doğru değil. Yunanistan'ın talebi üzerine durduruldu o zamanki istikşafi görüşmeler. Ayrıca istikşafi görüşmelerde iki ülke arasındaki birbiriyle bağlantı tüm konuların çözüme bağlanması hedeflenmişti. Şimdi bir kere daha müzakere masasından kaçmak için bahaneler üretiyor Yunanistan Dışişleri Bakanı. Tabii Yunanistan'ın tüm bu süreç varken, müzakereden bahsederken, masadan bahsederken herkes, geldiğimiz noktada milli günümüzde Yunanistan'ın tatbikat düzenlemesinin ne kadar provakatif olduğunun altını bir kere daha çiziyoruz."

Türkiye'nin 28 Ekim'de Ege'de bir tatbikat icra edeceğini, Yunan makamlarının bunu eleştiri konusu yaptıklarını anlatan Çelik, "Yunanistan'ın 1988 Atina Mutabakatı'na aykırı şekilde evvelden 29 Ekim'de yaptığı şey asıl hukuka aykırıdır, onu bir kere daha kendilerine hatırlatıyoruz. Burada Türkiye haklı davasını sonuna kadar savunacaktır, kendi mavi vatanımızda verecek bir damla suyumuz söz konusu değildir. Müzakere isteyenler için Türkiye müzakere masasını her zaman en güçlü zemin olarak görmektedir ama müzakere istemeyenler için de sahada tavizsiz bir şekilde mücadele edeceğimizi söylemek istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.

AA

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.