Tünelden çıkışta yeni küresel rekabet ortamına özel sektörün hızlı bir şekilde intibak edebilmesi için üç adım atılması gerektiğini ifade eden Kuseyri, "Bu adımlar, önce, ekonomimizin kurumsal altyapısını, günün şartlarına uygun hale getirecek yasal düzenlemeler tamamlanmalıdır. Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, perakende sektörünün düzenlenmesi gibi. İkinci odaklanmamız gereken konu istihdamdır. Ne yazık ki küresel kriz, 2009 yılında geniş tanımlı işsiz sayısını 1,1 milyon kişi artırmış ve 5,6 milyona çıkarmıştır. Evet, burada ciddi bir problemimiz var. Ama umudumuz da var. Zira 2002-2008 arasında özel sektörde, yaklaşık 3 milyon kişiye yeni istihdam sağladık. Üçüncü ve son noktaysa, istikrar ve huzur ortamını kuvvetlendirmek durumunda olduğumuzdur. Zira büyümeyi ve kalkınmayı sağlayan yapısal reformlar, ancak huzur ortamında hayata geçebiliyor." dedi.
Türkiye'nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacının, sadece siyaseten değil, ekonomik ve toplumsal olarak da kaçınılmaz bir noktaya geldiğini düşündüklerini de belirten Kuseyri, "İşte bu nedenle çeşitli meslek ve sivil toplum örgütleriyle birlikte Anayasa Platformu'nu meydana getirdik ve yeni bir anayasanın temelini oluşturacak ilkeleri konuşmaya başlıyoruz. Dünya ekonomileri arasında, iyi ile kötü ayrımının belirginleştiği bir dönemdeyiz. Bir tarafta; Yunanistan, Portekiz, İngiltere var. Diğer yanda; Brezilya, Hindistan, Çin. İyiler listesinde yer almanın yolu, orta vadeli hikâye sahibi olmaktan geçiyor. İşte ülkemizin bir ihtiyacı da burada ortaya çıkmaktadır. Zira iş ve yatırım ortamını iyileştiren reformlar, 2006'ya kadar gayet hızlı bir biçimde hayata geçirilmişken sonrasında devamı gelmemiştir. Bunun sonucunda Türkiye, iş ve yatırım ortamının düzgünlüğü sıralamasında, 10 basamak birden geriledi. 63. sıradan 73. sıraya düştük. Yani zaten arkalardaydık. Şimdi başkaları da bizi geçti. Dünyanın 17. büyük ekonomisi olmakla övünen bizler için hiç de yakışık almayan bir tablodur bu. 2010 yılı, nasıl yüksek hızda büyüyeceğimize ve rekabet gücümüzü nasıl koruyabileceğimize ilişkin gündeme geri dönme yılı olmalı. Kısacası zor geçen 2009 senesinin arkasından gelen 2010 yılı, hem reel sektör şirketlerinin hem de mali sistemin dayanma gücünün sınandığı bir yıl olacaktır." ifadelerini kullandı.