Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kendisine eşlik eden bakanlarla birlikte Azerbaycan ile enerji, ekonomi, ulaşım, kültür alanlarında 8 anlaşma imzaladıktan sonra Ukrayna-Kiev’e geçti. Bugün Saraybosna’ya gidecek olan Başbakan, Kiev’de gazetecilerin sorularını yanıtladı.
AFYON’DA ŞAHİTLERİN HEPSİ ŞEHİT!
Tabii sizlerle burada samimi olarak bildiklerimi, duygularımı paylaşacağım. Ama sağdan soldan duyulan filan bunları paylaşmayacağım. Çünkü bizzat işin içinde olan, yaşayanların söyledikleriyle işin içinde olmayanların söylediği, yazdığı birbirinden çok farklı. Afyon olayıyla ilgili ben dün itibarıyla söyleyeyim 19 şehidimizin DNA yoluyla kimlikleri tespit edildi. 5’inin de kimlik tespiti yapılmadığı için savcılık teslimini uygun görmedi. ‘Biz bunların 19’unu teslim edersek, herhangi bir itirazda kabirleri açmak bizim için daha zor olur’ dediler... Bu olayla ilgili, olayın şahidi olarak dinlenebilecek şahit de insan da yok. Şahitlerin hepsi şehit.
ALMAN BOMBASI ÜZERİNDE DURULUYOR:
Buradaki konu, el bombası. Bana Genelkurmay Başkanı anlattı. Üç çeşit el bombası var. Bunların ikisi MKE üretimi yerli yapım, diğeri Almanya’dan ithal. MKE yapımı bombalarda fünyeler ve bombalar aynı sandık içinde ama ayrıdır. Almanlarınki ise fünye ile el bombası bütündür. Serçe parmağı ile kavranıp kullanılabiliyor. Şimdi burada tahminler yürütülüyor. Ya merak saikiyle ele alınan bir el bombasının patlaması ihtimali üzerinde duruyorlar ki, daha çok Almanlardan ithal edilenin üzerinde duruluyor. El bombasının patlamasıyla süreklilik arz eden patlamalar meydana geliyor. Bu Genelkurmay Başkanımız ve arkadaşlarının deneyimleriyle ve teknik ekipleriyle vardıkları noktadır.
TSK’DA AÇIĞA ALMA YOKTUR:
Şu anda 4 askeri personel farklı yerlere tayin edildi. Bazı köşe yazarları diyor ki, bunlar niye açığa alınmadı. TSK’da personelin açığa alınması diye bir şey yoktur. TSK, 657’ye tabi değildir. Açığa alma yoktur. Bu tür atamalarla yer değiştirilir. Nereye kadar? Askeri yargı kararını verene kadar. Karar neyse, ne yapılacağına karar verilir.
BEN daha önce Özal’ın, Demirel’in dile getirdiği tezleri tekrar gündeme getirdim. Ama Tayyip Erdoğan getirince kıyamet koptu, ülke elden gidiyor diye yansıtmaya kalktılar. Ben ne dedim? Başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi, partili cumhurbaşkanı ne getirir, ne götürür bunu tartışalım dedim. Koskoca parti lideri bile parlamento ortadan kalkacak diyebiliyor. Vatandaş da bilmiyor. Çift parlamentosuyla koskoca Amerika var...Onun da eksik yanları var. Harcayacağı paranın iznini bile parlamentodan alıyor. Biz şimdi harcama noktasında daha rahatız. 1 yılda gelir parlamentodan yetki alırız. Bineceğimizi uçağı biz alırız. Ama Amerika’da öyle mi? Bütçe vermez. Büyükelçi atayamaz. Ben tamamıyla Amerika’daki başkanlık sistemi de olsun demiyorum. Bizim sistemimizden oraya monte edeceğimiz şeylerde olabilir. Yarı başkanlık sisteminden aktaracağımız yönler de olabilir. Ya da partili Cumhurbaşkanı. Bir cumhurbaşkanının sırtını dayadığı bir partisi ya da ona gönül verenlerin olduğu organize kitle yoksa o Cumhurbaşkanı zayıf kalır. Sembolik olur. Sembolik olmakla icraat yapılamaz.
KILIÇDAROĞLU’NUN İDDİALARI SULULUKTUR:
Genelkurmay Başkanı’mız açıklamasını yaptı, sivil idare yaptı. Ama bakıyorsunuz ki, bir yıpratma kampanyası sürüyor. Anamuhalefet lideri ‘En üst düzey generallerle görüştüm yüzde 99 sabotaj’ diyor. Çok ciddi sululuktur, gayri ciddiliktir. Silahlı Kuvvetler’imizin İkinci Başkanı kendisini arıyor. ‘Sabotaj kanaatine nereden vardınız, size bu bilgiyi veren kim’ diyor. Ben böyle bir açıklama yapmadım diyor. Bunu ikinci başkana söylüyor. ‘Böyle bir açıklama yapmadıysanız, kamuoyu ile paylaşın’ diyor. Allah aşkına şu anda CHP Genel Başkanı böyle bir şey paylaştı mı? Utanmadan basın toplantısı yaptı. Bana ve Silahlı Kuvvetler’e saldırdı. İkili görüşmede kendisi savunamaz. Zannedersiniz ki, iyi bir insan. Ama arkasını dönünce her türlü yalanı, yanlışı yapar.
YARGI HAKKIMIZ SAKLI:
Terörle mücadele varken TSK’ya bu şekilde saldırmak doğru bir mücadele tarzı değil. Burada Genelkurmay Başkanı ile ilgili lafları da var. Onların şahsı manevisiyle ilgili konuda onların bileceği iştir. Ama hükümete saldırılar da var. Biz yargıya gitme hakkımızı saklı tutuyoruz.
ÖZEL, İRONİYİ SEVEN BİRİ DEĞİL!
Benim 10 yıllık başbakanlığım döneminin yarısında Genelkurmay Başkanı’mızı tanıma fırsatım oldu. (Her şey ortada lafını kastederek) Pek ironiyi seven gelen bir ifade değil dir. Sadece durum tespitidir. Olayın olduğu an da Kara Kuvvetleri Komutanı’nı gönderen Genelkurmay Başkanı’mızdır.
HİNDİSTAN BENZETMESİ YANLIŞ
Hindistan, Pakistan benzetmesi eksik, yanlış olabilir. Ama Amerika’da bunlar olmuyor mu? Avrupa’da yaşanmıyor mu? Olur bunlar yaşanır. Veysel Bey kaza demeseydi daha isabetli olurdu. Yanlıştır. Vali de iki büyük yanlış yaptı. Fotoğraf karelerini almış bir de internet sitesine koymuş. Sonra da reklam için dedi. Genelkurmay Başkanı’mızı çok üzdü. Alaturka bir davranış oldu. KAMYON FARINDA ÇALIŞMA Küçük depoların büyük depolarda toplanmasına yönelik çalışma Işık Paşa (Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner) zamanında atılmış bir adım. Susurluk buraya taşınıyor. Aslında gece çalışmak yasak. Ama buna rağmen orada az kalmış sandıkları bitirelim saikiyle çalışma sürüyor. Kamyon farları altında çalışma onu gösteriyor. Aslında çalışmamaları gerekiyordu.
'NECDET PAŞA 45 YILDIR TSK'DA GÖREV YAPIYOR
Necdet Özel Paşa neden hedef alınıyor?
Bazı köşe yazarlarının yazılarına baktığımızda şunları görüyoruz: Hükümete yalakalıktan bahsediyorlar, kabiliyetinin olmadığından bahsediyorlar, bunlar çok çok gayri ciddi yaklaşım tarzları. 10 yıllık başbakanlığım döneminde biz hiçbir atamada kalkıp da şunu atlayalım da bir başkasını getirelim demedik. Işık Paşa eğer istifa etmemiş olsaydı bugün Necdet Paşa burada olmayacaktı. Işık Paşa ile diğer generaller istifa etti. Genelkurmay Başkanlığı için elimizde kalan en kıdemli tek isim olarak Necdet Paşa’yı getirmemiz gerekti. Bu insan 45 senedir TSK çatısı altında görev yapan bir insan. Buraya uymayan, yakışmayan “Başbakanın da iktidar partisinin de yalakasıdır ifadesini” kullanmak hangi dille izah edilebilir. Bunu neye yakıştıracağız. Bu şu andaki Genelkurmay Başkanı’mızı ve arkadaşlarını tahrip etmiyor mu? Bu ordu bizim ordumuz.
10 YIL ÖNCE YAZAMAZLARDI:
10 yıl önce kolaysa bir köşe yazarı çıkıp böyle bir yazı yazsaydı. Yazabiliyor muydu? Şimdi yazıyor. Elini başının arasına alıp biz 10 yıl önce bunu yazamıyorduk şimdi nasıl yazar hale gelebildik diye sorması lazım.
EMİR ALANLARI BİLİYORUZ:
Şimdiye kadar kalkıp askere zerre kadar eleştiri yapamayanlar şimdi niye başladılar. Elpençe divan duranlar niye başladılar? Bu noktada elimizde çok şey var. Dosyalar var. Emir alanları filan iyi biliyoruz. Falan kişiden talimat alıp başlık atanları biliyoruz. Ama bu dosyaları açmak istemiyoruz. Eleştirilecek bir şey varsa tabii ki eleştirilebilir ama bunu ayağa düşecek şekilde yapmamak lazım. Çünkü bu insanları yıpratıyor.
“Ordunun kaliteli komutanları Silivri’de, kalitesiz olanları ise işbaşında iddiası ortaya atılıyor” yorumu üzerine... Bu işlere girmek istemiyoruz. Ben başından beri kaçması mümkün olmayanların, komuta kademesinin tutuksuz yargılanmasını savundum. Belki tutuksuz yargılanmaları mümkün olsaydı yazı yazanlar açısından tablo farklı olurdu. Köşe yazarları neye göre kaliteyi ölçebiliyor. Ne zamandan beri kalite kontrol memuru oldular.
“Necdet Özel Paşa ile TSK’da yeni bir dönem mi başlayacak? Zincirin bu ilk halkasını mı koparmak istiyorlar?” sorusu üzerine... Biz Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyoruz. 75 milyon ülkeyi yönetiyoruz. Şu anda söyleyebileceklerim var, söyleyemeyeceklerim var. Her şeyi, her zaman, her yerde söyleyemeyiz. Ama Allah izin verirse biz bunları ileride kaleme alacağız. Bunlar niye yaşandı? Balyoz’da CD’leri filan biliyorsunuz. Acaba Cumhuriyet yürüyüşleri niye yapıldı? Buralardan çıkan karanlık tablolar var. Ama söyleyemem.
“Kamuoyunun bildiğinin dışında, daha farklı bir tablo mu?” sorusu üzerine... Var tabii canım. Ben her bildiğimi söyleyemem. Arapların bir sözü vardır. Sırrı şöyle tarif ederler. İki dudağın arasından çıkana kadar o senin esirindir, iki dudağın arasından çıktığı zaman sen onun esiri olursun diye. Bizim de bazı sırlarımız var. Fatih “Sakalım bilse sakalımı keserim” demişti. “Balyoz’da CD’leri filan biliyorsunuz. Buradan çıkan karanlık tablolar var. Ama söyleyemem”
‘Bunlar sine-i PKK’ya dönerler’
“Komutanlar Hasdal’da, terörle mücadele o yüzden şevkle sürdürülmüyor” deniliyor. Size intikal eden bu tür durumlar var mı?
Başbakan olarak fevkalade hal olmadığı sürece Genelkurmay Başkanı ile biz her hafta rutin görüşmemizi yaparız. Zaman zaman bize de yazıyorlar. Bizim askerimiz operasyonlara gitmiyor, operasyonlarda tehir yapılıyor diye bir şeyi ciddiye almam mümkün değil. Bakın Beytüşşebap’ta Şemdinli’de generaline varıncaya kadar hepsi mücadelenin içinde yer almıştır. Şemdinli’de ilçe tamamıyla taranmış 160 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Beytüşşebap’ta 25 terörist etkisiz hale getirildi.
Şehirleri işgal ettiler...
İşgal filan diyorlar ya hepsi palavra.
OHAL’in getirilmesi teklifleri..
Bugün kimse OHAL’i düşünmüyor. Böyle bir şey gündemimizde yok. Yol kesmeler var. Bu yolları kontrole almayacak mıyız? Sen yol keseceksin ben arama tarama için belli noktalara kulübeler, istasyonlar kurmayacak mıyım? Vatandaşın can güvenliği tedbirini nasıl alacağım?
BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldıracak mısınız?
Son tabloyu gördünüz. Gidip teröristle kucaklaşacak kadar, milletin gözüne baka baka fotoğraf verecek kadar, bu tür densizlikleri yapacak kadar bu ülkeden kopmuşlar. Yargı görevini yapar. Parlamentoya gelince biz de gereği neyse yapacağız. Bu parlamento yol geçen hanı değil.
BDP’liler, dokunulmazlıklarımız kalkarsa Anayasa çalışmalarından çekilip, sine-i millete döneriz diyorlar..
Bunların sine-i milletleri var mı? Bunlar sine-i PKK’ya dönerler. Çünkü milletin sinesinde bunlara yer yok. Kürt kardeşlerimi tehdit etmesinler aldıkları oyun yarısını alamazlar. Bu oyu tehditle alıyorlar.
Yarı Başkanlık Sistemi
BEN daha önce Özal’ın, Demirel’in dile getirdiği tezleri tekrar gündeme getirdim. Ama Tayyip Erdoğan getirince kıyamet koptu, ülke elden gidiyor diye yansıtmaya kalktılar. Ben ne dedim? Başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi, partili cumhurbaşkanı ne getirir, ne götürür bunu tartışalım dedim. Koskoca parti lideri bile parlamento ortadan kalkacak diyebiliyor. Vatandaş da bilmiyor. Çift parlamentosuyla koskoca Amerika var...Onun da eksik yanları var. Harcayacağı paranın iznini bile parlamentodan alıyor. Biz şimdi harcama noktasında daha rahatız. 1 yılda gelir parlamentodan yetki alırız. Bineceğimizi uçağı biz alırız. Ama Amerika’da öyle mi? Bütçe vermez. Büyükelçi atayamaz. Ben tamamıyla Amerika’daki başkanlık sistemi de olsun demiyorum. Bizim sistemimizden oraya monte edeceğimiz şeylerde olabilir. Yarı başkanlık sisteminden aktaracağımız yönler de olabilir. Ya da partili Cumhurbaşkanı.