Sakarya Üniversitesi'nden canlı yayınla ekrana gelen programda Kurtulmuş; demokratik açılımdan, Azerbaycan ve Ermenistan'la ilişkilere, ekonomiden İsrail krizine kadar birçok konuda çarpıcı açıklamalar yaptı..
İşte Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından satırbaşları;
"Kimse "mış" gibi yapmasın!"
- Demokratik açılım sürecindeki bütün endişelerimiz bu 4 buçuk aylık süreçte teyit edilmiştir.
- Biz her iyi niyete sonuna kadar destek veririz. Ama kimse “mış” gibi davranmasın. Hiçbir parti buradan siyasi rant sağlamaya kalkmasın.
Bu milletin arasındaki bu fitneyi çözmek için kim ne biliyorsa söylesin.
- Bu süreçte iktidar ve muhalefet partileri dördü de sınıfta kalmıştır. Bu gayri ciddi üslupla bu ciddi mesele çözülmez.
- AKP, DTP, MHP ve CHP demokratik açılım sürecinden siyasi rant elde etmeye kalkarlarsa önce kendileri, sonra da milletimiz kaybeder.
- DTP Apo muhatap alınmazsa ilerleme yapılamaz demekle aslında ilerlemeyi istemediklerini ortaya koymuştur.
- Biz demokratik açılım için “Barış ve kardeşlik için gönüllü birliktelik” projesini ortaya koyduk.
- Hükümet demokratik açılım sürecinde şu ana kadar somut bir plan program, bir yol haritası ortaya koyamadı. Milletin çoğunluğunun benimseyeceği bir sürece girmeden böyle bir adım atılması gerginliğe yol açıyor.
- Açılım sürecinde öncelikle PKK koşulsuz silah bırakmalı, “Apo” ile hiçbir şekilde görüşülmemeli ve bu süreçte tüm provokasyonları önlemek için gerekli bütün güvenlik önlemleri alınarak rutin operasyonlar durdurulmalıdır.
-Öcalan'ın affı ile ilgili söylentiler hususunda şunu söyleyebiliriz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı bir kalkışma içerisinde olmuş, ceza almış ve cezası kesinleşmiş bir kişinin Affı konuşulursa, bu sürece ilişkin bütün iyi niyetli adımlar ortadan kalkar. Dolayısıyla burada herkesin, özellikle DTP sözcülerinin söylediklerine dikkat etmesi lazım!.
Biz bu kirli oyunu, kardeş kavgasını, dışarısının iradesi ne olursa olsun, imparatorluk bakiyesi olan bir millet olarak kendi sorunlarımızı kendimiz çözecek ve bu fitneyi ortadan kaldıracağız.
- Biz Selahattin Eyyubi'nin Kılıç Arslan'ın torunlarıyız. Kim Selahattin Eyyubi ile Kılıç Arslan'ı birbirinden ayırmaya kalkarsa bu millete en büyük kötülüğü yapar.
İsrail neden rahatsız? Dizidekiler yalan mı?
- Yeni dostlar kazanacağız diye 40 yıllık dostumuzu küstüremeyiz. Biz Ermenistan Sınırı'nı laf olsun diye kapatmadık, bir reaksiyon olarak kapattık. Saadet Partisi olarak bölgedeki tüm sınırların açılmasını
prensip olarak kabul ederiz. Fakat Ermenistan Sınırı konusunda Karabağ sorunu çözülmeden o sınır asla açılamaz.
Ermenistan konusunda İsviçre taraflı bir ülkedir. Bu konuda neden İsviçre arabulucu oldu? Bunu da anlamıyoruz.
- Bu süreçte aman Ermenistan'ı küstürmeyelim diye Bursa'daki O maça kardeş Azerbaycan bayrağının sokulmasına izin verilmemiştir. Bunun hiçbir akla, hiçbir siyasi realiteyle uyuşur tarafı yoktur.
Fevkalade yanlış bir karardır. Fakat Azerbaycan'ın da şehitlikteki Türk Bayrağı'nı kaldırması doğru değildir.
- Türkiye ve İsrail neden ortak savunma tatbikatı yapıyor? Ortak düşmanı olan ülkeler ortak savunma tatbikatı yapar. Bizim İsrail ile ortak düşmanımız kim? Filistin mi? Suriye mi? Ürdün mü?
Neticede tatbikatın ertelenmesi her ne sebeple olursa olsun doğru bir adımdır.
- Ayrılık dizisini çekenler oradaki olayları kafalarından uydurmuyorlar. Bunlar yaşanan şeyler. İsrail neden bu kadar rahatsız oluyor? Çünkü zulüm yaptıklarını biliyorlar.
Mümkün olsa Fatih'in kaftanını giyip siyaset yaparız!
- Biz yerli, milli, maneviyatçı ve antiemperyalist bir partiyiz.
- Biz siyaset yapacaksak değil üzerimizdeki gömleği çıkartmak, mümkün olsa Topkapı Sarayı'ndaki Sultan Fatih'in kaftanını giyip öyle siyaset yaparız.
- Biz geçmişteki kavgalardan ders alacağız. Yapmamız gereken bu fitneyi bir daha çıkmamak üzere söndürmektir. Bunun birinci şartı ise herkesin kendisini eşit hissedeceği bir anayasa yapmak.
- Türban konusunda, kimsenin kılık kıyafetine, inancı doğrultusunda ne giyip ne giymeyeceğine karar vermek, ne üniversitenin ne de hükümetin işi değildir.
Böyle bir şey olmaz. Bu meselenin halledilmesi gerek.
"28 Şubat olmasa AKP olmazdı"
- Yönetimde Türkiye'deki en başarısız koalisyon hükümetinin olduğu, rahmetli Ecevit'in kötü sağlık koşullarında Başbakanlık görevini sürdürdüğü bir dönemde uluslar arası konjonktürün neticesinde AKP iktidar oldu. 28 Şubat süreci yaşanmasaydı Refah Partisi bölünmeyecek ve AKP ortaya çıkmayacaktı.
İşsizlik çözülmeyecek, daha da artacak..
- Eğitim, sağlık, yatırım... Bunlar hep bir model işidir. Hükümetin modeli, bütünüyle dışa bağımlı bir neoliberal iktisadı ortaya koymasıdır. Bu sebeple yatırım yapması, yatırımı teşvik etmesi gibi bir programı yoktur.
- 2000'li yılların başından beri uygulanan IMF bağımlısı program nedeniyle Türkiye maalesef bütünüyle zayıfların ezildiği güçlülerin ayakta kaldığı bir sisteme dönmüştür.
- 17. IMF protokolü ile birlikte; Türkiye'de hükümetin bütçede, yatırım kalemleri üzerinde denetim ve söz hakkı kalmamıştır. Hükümet sağlığa, eğitime ne kadar kaynak ayrılacağına kendisi karar vermiyor.
IMF memurları ne diyorsa onu yapıyor.
- Yeni IMF programı ile Gelirler İdaresi özerkleştirilecek. Osmanlı'yı Duyun-i Umumiye'yi özelleştirerek Osmanlı'ya diz çöktürenler, Gelirler İdaresi'ni özeleştirerek de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne diz çöktürmek istiyorlar.
Bu kabul edilebilir bir şey değil.
- AKP'nin uyguladığı politika sonucu herkesin tezgahı dağıtılmış, herkes borçlu hale getirilmiştir. Kimse global kriz var, Türkiye bu yüzden bu halde diyemez.
- “Orta Vadeli Plan”a göre 2013 yılında kadar ekonomide kayda değer bir düzelme öngörülmüyor. Yeni yatırımlar yapılmayacak. İşsizlik çözülmeyecek hatta daha da artacak.
12 Eylül'de öldürülenlere iade-i itibar verilsin
- Bunu ilk kez Saadet Partisi söylüyor ki; 12 Eylül'de sağcı ya da solcu olsun, yaşları idam edilen 16-17 yaşlarındaki çocuklara, iade-i itibar verilmeli ve ailelerinden özür dilenmelidir.
Keseceklerini bilsek İncirlik'i kullandırmazdık
- AKP ile Saadet Partisi'nin önemli farkları var. AKP BOP eş başkanlığı yaptı.
131 uçak İncirlik'ten kalktı ve Irak'ı vurdu. Biz iktidarda olsaydık, değil iktidardan düşmek, keseceklerini bilsek İncirlik'i kullandırmazdık.
İkinci fark; IMF programı. İktidarda olsak asla IMF zulmünü sürdürmeyiz.
Üçüncü fark; Avrupa Birliği ilişkileri. AB medeniyet projesi değildir. Bunu kabul ettiğiniz an size ev ödevi verirler.
- Biz asla kavga etmeyip, sadece doğruları söylemeye gayret ederek siyaset yaptık.
Bundan sonra da Allah'tan başka kimsenin önünde kul olmayacak, boyun eğmeyeceğiz.
Harun gibi gelip, Karun gibi gitmeyeceğiz.
Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz
- AKP iktidarının 22 Temmuz'da verdiği en önemli söz yeni bir anayasaydı.
- Türkiye'de ya ihtilallerle askerin süngüsüyle ya da AB'nin isteğiyle anayasa değişiyor. Anayasayı değiştirecek imkan ellerindeyken yapmamışlar ve topu taca atmışlardır.
- AKP verdiği sözü tutup anayasayı değiştirmeli. Önümüzdeki seçimde de aynı sözü verirse olmaz, aynı nehirde iki kere yıkanılmaz.
AKP gerilim siyaseti yapıyor
- Hükümetin iyi yaptığı işleri takdir ve tebrik ediyoruz. Örneğin Suriye Sınırı'nın açılması ve Türkiye'nin Suriye ile olan ilişkilerinin normalleşmesini bir basın açıklamasıyla tebrik ettik.
Aynı şekilde Davos'taki “one minute” i ilk tebrik edenlerden birisi olduk. Fakat sonrasında bunun gereği yerine getirilmediği için de en ağır eleştirenlerin başında geldik.
- Milletten yana olan bir iktidar, YÖK'ü milletin denetimine verir.
- Güneydoğu'da toprak ağalığı bir sorun. Fakat ondan önce koruculuk sistemini ıslah etmek gerek.Mayınlı araziler ve oradaki bazı topraklar yabancılara peşkeş çekilerek yeni bir ağalık sistemi oluşturulmaya çalışılıyor.
- AKP 2002'den beri gerilim siyaseti yapıyor.
Annan Planı geçmemeliydi
- Şimdi Kıbrıs konusunu kimse konuşmuyor. Maalesef Türkiye anlamsız bir şekilde, "çözümsüzlük çözüm değildir." diyerek Kıbrıs'ta taviz vermeye hazır olduğunu ifade etti.
Biz o süreçte parti olarak Annan Planı'nın asla geçmemesi gerektiğini ifade ettik fakat ne yazık ki hükümet bu planı kayıtsız şartsız destekleyen bir siyasetle bu planı uyguladı.
Siyasi kavramlar anlamını yitirdi
- Artık sağcılık, solculuk, muhafazakarlık, liberallik, milliyetçilik gibi kavramlar anlamını yitirdi. Bakıyorsunuz kendine sol diyen bir parti var ama memur sendikacılığı, işsizlik, yoksulluk, Tuzla'da tersanelerde işçi ölümleri diyorsunuz, bir kelime söylemiyorlar. Bu nasıl solculuk?
Diğer taraftan bakıyorsunuz liberal birisi, liberalliğin birinci şartı özgürlükken, diyor ki; üniversitede baş örtüsü olmaz. E hani sen özgürlükçüydün?
Milliyetçi desen, IMF ile anlaşmadan olmaz,reel politik öyle ne yapalım diyor. Bakıyorsunuz bir diğeri senden benden daha Müslüman, namazında abdestinde, sabaha kadar namaz kılıyor ama ABD ile ilişikiler,