Burka, başörtüsü ve okul bahçesinde Türkçe konuşma gibi yasaklarla korkuların aşılamayacağını ifade eden Quinn, göçmenleri sınırlama yerine daha açık ve özgür bir toplumun önemine işaret etti. Diğer kültürlere karşı anlayışın geliştirilmesinin önemine işaret eden Quinn, başörtülü genç Müslüman kadınların motivasyonlarının son yıllarda değiştiğini, kendilerini ebeveynlerinin evinden ayırdıklarını ancak aynı zamanda da onlarla olan bağlarını vurguladıklarını söyledi.
Bazı kadınların başörtülerini kullanarak egemen kültürle aralarına bir mesafe koymak istediğini dile getirem Quinn, "Bu, bireyin temel haklar ve insan haklarıyla arasına mesafe koyması anlamına gelmez. Kadın-erkek ilişkilerinde daha hızlı ve özgür hareket eden bir topluma mesafe koymak anlamına gelir." dedi.
Fransa ve Belçika'da ki peçe yasağına da işaret eden Quinn, peçeyi doğrudan iletişimi engellediği için demokrasi ve katılıma odaklanan bir toplum için uygun bulmadığını ancak yasaklama girişiminin de kadınları zorla soyutlamak ve özgürlüklerini zorlamak anlamına geleceğini söyledi.
"ANADİLİ YASAKLAMAK 'EN BECERİKSİZ YOL'"
Göçmenlerin anadillerini ve Almancayı iyi bilmelerinin Baden-Württemberg için bir zenginlik olacağına işaret eden Quinn, okul bahçelerinde Almanca dışındaki dillerin konuşulmasının yasaklanması gibi uygulamaların 'en beceriksiz yol' olduğunu ifade etti. Quinn, göçmen çocukların iki dil arasında kalarak her iki dili de iyi öğrenememe gibi bir tehlike ile de karşı karşıya kaldıklarını ifade eden ilahiyatçı, "Anadil çok değerlidir ve her türlü desteği hak eder. Bu nedenle CDU fraksiyonu olarak eyalette Türkçenin üçüncü yabancı dil olarak okutulmasını tamamen mantıklı buluyoruz. Almanca ve anadilini akıcı konuşan insanlar sadece ekonomik olarak değil, aynı zamanda Baden-Württemberg için kültürel bir zenginliktir." dedi.