Altın 5582.092
BIST 10576.45
Dolar 42.2196
Euro 48.9572
Sterlin 55.6329
Ankara 12°C

Almanya’da Hayata Görerek Değil, Dokunarak Tutundu

Almanya’da Hayata Görerek Değil, Dokunarak Tutundu
Doğuştan görme engelli Sevim Sakınç, on dört yaşında Almanya’ya gelip, önce Almanca öğrenir sonra meslek eğitimini tamamlar.

Doğuştan görme engelli Sevim Sakınç, on dört yaşında Almanya’ya gelip, önce Almanca öğrenir sonra meslek eğitimini tamamlar. “Görmek güzel olmalı. Görseydim insanların en kalabalık olduğu meydana gidip insanları izlemeyi isterdim.” diyen Sakınç, göz doktoru olan kız kardeşinin muayenehanesinde sekreterlik yapıyor. Sakınç, Almanya ortamında farklı bir başarı hikâyesi sunuyor.

Sevim Sakınç, 1980 yılında on dört yaşındayken babasının yanına Almanya’ya gelir. Hiç göremediği bir ülkeye göçmen olarak gelmek, dilini öğrenmek ve meslek eğitimi yapmak onun başarı hikâyesini biraz farklı kılıyor. Onun hikâyesi bir ülkeden diğer bir ülkeye göç etmenin daha da ötesinde.

DOĞUŞTAN GÖRME ENGELLİ

1966 yılında Çorum’da dünyaya gelen Sevim Sakınç doğuştan görme engelli. İlk olarak Ankara’da Görme Engelliler Okulu’na gider Sakınç. “O zamanlar arkadaşlar arasında biri tek başına Kızılay’daki terziden kıyafetini almaya gidip kaybolmadan evine döndüğünü anlatır, biz de hayretler içinde kalırdık. Bizim için bu büyük bir başarıydı. Ankara’ya, caddelere alışmışken Almanya’ya gelince zorlandım.” diyor.

Dilini bilmediği ve görmediği bir ülkeye gelmek onu ilk başta biraz tedirgin etmiş. Vakit kaybetmeden Almanca kursuna devam edip Almancayı öğrendikten sonra meslek lisesi (Fachoberschulereife) diplomasını alıp meslek eğitimini tamamlamış.

Beş yıl görme engelliler için yayın yapan bir matbaada kitap tashihçisi olarak çalışan Sevim Sakınç, eğitimde gösterdiği azimle “Arşivcilik” meslek eğitimini de tamamlamış.

KIZ KARDEŞİNİN YANINDA ÇALIŞIYOR

Halen göz doktoru olan kız kardeşinin muayenehanesinde sekreter olarak çalışan Sakınç, 1980’nin ilk yıllarını hiç yaşamamış kabul ediyor. “Almanya’ya geldiğimde ilk iki yılı yaşamamış olmayı çok isterdim. Görmemenin verdiği zorluktan dolayı değil, alıştığım bir ortamdan ayrılıp gelmek zor oluyor. Yön tayin etme, gidilecek taraftaki daha belirgin noktaları keşfetme zaman alıyor.” diyor.

Görmeyenler için çevresindeki insanların davranışları ve yaklaşımları büyük önem taşıyor.

GÖRENLER GÖZLERİYLE, BİZ DOKUNARAK ALGILIYORUZ

Sevim Sakınç, görenlerle görmeyenleri kıyaslarken, “Görmenin ne olduğunu bilmediğimiz için tanımlayamıyoruz. Görenler için görmek neyse, bizim için de görmemek aynı şey. Sizler gözünüzle algılıyorsunuz, biz dokunarak. Aldığınız tat, hoşnutluk, hoşnutsuzluk aynısı.” diyor.

“Renkleri algılayabiliyor musunuz? Sizce yeşil, kırmızı, beyaz nasıl bir renktir?” sorumuza ise “Renkleri terimler tanımladığı için, bazı renkler için evet bu böyle olmalı diyorum. Buna siyah da desek, schwarz da, black de desek bu siyah. Görmeyen birisi olarak siyahı tanımlamakta zorlanırım. Mesela kırmızı rengi tanımlamada çok zorlanıyorum. Sanırım görseydim kırmızıyı hiç sevmezdim. Beyaz; insanda bir rahatlama, huzur hissi uyandırıyor.” cevabını alıyoruz.

"GÖREBİLSEYDİM BİSİKLET BİNMEK İSTERDİM"

Sakınç’ın, “Görerek yaşamak çok daha güzel olmalı. Ne kadar isterdim görmeyi! Görerek yaşamak rahat olmalı.” sözleri, insanların birçoğunun sahip olduğu bu nimeti bir kez daha hatırlatıyor. İnsanın sesinin görmeyenler için önemli olduğuna değinen Sevim Sakınç, “Siz ilk bakışta kıyafete ve davranışa göre, bizse sese göre yargıda bulunuyoruz. Bazen görünüş sizi nasıl aldatıyorsa ses de bazen bizi yanıltıyor.” diyor.

“Görseniz ne yapmak isterdiniz?” sorusuna Sakınç, kalabalık bir meydana gidip insanları izlemeyi, birde bisiklet sürmeyi hayal ettiği cevabını veriyor CİHAN

Kaynak:

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir