Kılıç, burada yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yüksek yargının rolünün, demokratik bir rejimde bulunması gereken gerçek bir hukuk devletinin tesis edilmesi olduğunu söyledi.
Kılıç, "Yargının içinde bulunduğu durum, bu bağlamda değerlendirildiğinde yargıya verilen rolle uygulama aşamasında oluşan farklılıklar güçlendirme ihtiyacını ortaya koymaktadır." diye konuştu.
Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, adil yargılanma ve ağır işleyen bir yargı sistemine ilişkin konularda toplumda önemli bir duyarlılık oluştuğunu ifade eden Kılıç, "Endişe ile izlenen bu sorunlara acil çözüm getirilmesinin ilgililerden beklenmiştir. Ne yazık ki topluma acı veren bu konularda gerekli düzenlemeler yapılması için tüm çağrılar sonuçsuz kalmıştır. Her fırsatta yargı, siyasi partiler, seçim sistemi, özgürlükler ve demokratik alanın genişletilmesi gibi konularda değişiklik önerileri, toplumun tüm kesimlerince dile getirilmesine rağmen gerekli adımlar atılmamıştır. Korkmadan konuşabilmeyi, öfkelenmeden tartışabilmeyi beceremediğimiz için farklı görüşler arasında olması gereken diyalogları maalesef kuramadık. Kuvvetler arasında yaşanan sınır çatışmalarını büyüterek toplumu taraf olmaya zorladık." şeklinde konuştu.
YARGI REFORMU ANCAK SİYASİ KAVGALARDA HATIRLANIYOR!!
Gerilimsiz bir ortamda yargının sorunlarına ilişkin yapılması gerekenlerin yapılmadığını kaydeden Kılıç, sorunları çözmesi gerekenlerin yargı reformunu ancak siyasi kavgaların ve siyasi sonuçların sıcak ortamında hatırladıklarını vurguladı.
Kılıç, şunları söyledi: "Bu sıcak ortamda, yargının sorunlarını tartışan başka odaklar ise yargıyı ele geçirme itirazları ve ithamları arasında çözümsüzlüğü güvence altına aldılar. Oysa bu kadar farklılıkların yaşandığı bir ülkede birlikte yaşama ortamını sağlayacak olan tek gücün yargı olduğu bilinmeliydi. Taraf olmaya zorlanan bir yargının, bu görevi yerine getirmesi düşünülemez. Unutmayalım ki demokratik, laik bir hukuk devletinin alın yazısı gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığına bağlıdır.''
Toplumun insan onuruna yakışır bir hayat sürme talebi olduğunun altını çizen Kılıç, bu talebin önünde hiçbir gücün duramayacağına dikkat çekti.
Kılıç, bu aşamada devlete düşen görevin, insan onurunun ve evrensel hukukun kabul etmeyeceği yerel ideolojik saplantılardan kurtularak, çağdaş bir dünyanın üyesi olmak için gerekli düzenlemeleri acilen hayata geçirmek olduğuna vurgu yaptı.
"YARGININ TARAF GÖRÜNTÜSÜ VERMESİ KABUL EDİLEMEZ"
Hangi kutsal düşünce adına olursa olsun, yargının taraf olması ya da bu görüntüyü vermesinin asla kabul edilemeyeceğinin üzerinde duran Kılıç, şöyle devam etti: "Yargı toplumun bir kesiminde soysal, siyasal ya da duygusal kopuş yaratacak davranışlara neden olamaz. Tarafsızlığını koruyamayan bir yargı bu nedenle mağdur ettiği insanların ancak öfke ve isyan duygularını kabartır. Yargının kapısında hak isteyeni haklamak kimsenin hakkı olmaz."
Toplum yargıçtan adil yargılama yapması ve tarafsız kalmasını istediğini kaydeden Kılıç, "Kendi yandaşlarına, inancına ya da ideolojisine daha iyi inisiyatif yapabilmek için yargı bağımsızlığının arkasına saklanmak hukuk ahlakının kabul edemeyeceği bir büyük olumsuzluk. Devlet gücünü kullanan kim olursa olsun, hukuk dışına çıktığında hesap vermek zorunda olduğunu bilmelidir. Bu gücü hukuk dışına çıkılarak toplumu hizaya getirmek amacıyla kullanamaz. Kamu gücünün emanet edildiği görevliler, bunu kullanarak toplumu tehdit etmek, korkutma, sindirme hakkına sahip değildir. Yargı yetkisini kullananların adil yargılama yaptığını, tarafsız kaldığını topluma hissettirme borcu vardır." şeklinde konuştu.
Başına buyrukları hukuk içine çekmek için yargının güçlü olması gerektiğini vurgulayan Kılıç, "Toplumun arındırmanın yolu budur. Hukuka bağlı olmayan, kirlenmiş vicdanlarla bu görevin yerine getirilmesi beklenemez." ifadesini kullandı.