Yazılı bir açıklama yapan Şaban Baş, ekonomik krizin Türkiye'ye yansımalarından bu yana, 30 bini aşkın şirketin yanı sıra, 130 binin üzerinde küçük işletmenin kapısına kilit vurduğunu kaydetti. Adana'da yüzde 20,3'le rekor rakamlara ulaşan işsizliğin daha fazla sosyal olaylara yol açmadan önlenebilmesi için öncelikle istihdamın artırılabilmesine yönelik önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğini, bunun için de fabrikaların, işletmelerin kapatılmasının önlenmesi, yeni yatırımların önünün açılmasını istedi. Teşvik Yasası'nda gereken değişikliklerin yapılması ve yatırımların özendirilmesi ayrıca başta pamuk olmak üzere tarımsal üretiminin artırılabilmesi gerektiğini ifade etti.
Adana'nın gelecekte bir enerji üssüne dönüşmesini sağlaması beklenen Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesi ve buna bağlı olarak kurulan Adana-Yumurtalık Serbest Bölgesi'ndeki sanayi yatırımlarının henüz başlatılamamasının sıkıntılarına dikkat çeken oda başkanı Baş, "Söz konusu bölgede tersane, rafineri ve diğer petrokimya tesisleri bir an önce hayata geçirilebilirse, oluşturulacak istihdam ve katma değerle bölge ekonomisinin rahat nefes alması sağlanabilecektir." görüşlerini aktardı.
Krizin, olumsuz etkilerini en çok kredi sistemine yansımalarıyla gösterdiği, bunun sonucunda ekonominin temel göstergeleri sayılan yatırım, üretim ve istihdamda adeta bir yıkım yaşandığı vurgulayan Baş, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "2008 ve 2009 yıllarında ekonomik göstergeler dibe vururken, istihdam alanında mevcut işsizlere, işinden çıkarılanlar da eklenince sosyal patlamalara yol açabilecek bir tablo ortaya çıkmıştır. Resmi rakamlara göre 6 milyon 100 bin kişinin işsiz olduğu bir ülkede, ekonomik krizin sosyal yansımalarının son derece çarpıcı olumsuzluklar oluşturabileceği bilinen bir gerçektir. Nitekim yüzde 20.3 oranı ile Türkiye'nin işsizlik rekoru listesinde ikinci sırada bulunan Adana'da onbinlerce insan evlerine ekmek bile götüremeyecek durumdadır."
EKONOMİK KRİZ VE ADANA
Kısa süre öncesine kadar kendine yeterli bir ekonomiye sahip olan Adana'nın göstergelerinin sürekli gerilediğini anlatan Baş açıklamasını şöyle sürdürdü: "ATO kayıtlarına göre, 2009 yılının Ocak-Kasım döneminde 2 bin 295 firma açılırken, bin 56'sı da kapandı. Oysa bu rakamları 2008'nin aynı dönemine uyarladığımızda, açılan firma sayısının 2 bin 389, kapanan firma sayısının da 855 olduğunu görüyoruz. Buna göre, Ocak-Kasım 2009 döneminde açılan firma sayısı, 2008'in aynı dönemine göre, yüzde 3,5 azalmış, kapanan firma sayısı da yüzde 23,5 artış göstermiştir. Bu gelişmelere bağlı olarak, protesto edilen senet sayısı da Ocak-Kasım 2008 dönemine göre 2009'da yüzde 20 oranında artmıştır. Adana yakın zamana kadar dış ticaretini dengede tutan, hatta dış ticaret fazlası veren bir kent durumundayken, son yıllarda bu özelliğini yitirmiş, dış ticaret açığımız 2001 krizinden bu yana yaşanan en alt seviyeye gerilemiştir."
DIŞ TİCARETTE YENİ PAZARLARIN ÖNEMİ
Bunun yanında, üretimin artırılmasına yönelik öncelikle talebin canlandırılması gerektiğine vurgu yapan Baş, bunun için de iç tüketimin artırılmasının yanı sıra, komşu ülkelere yönelik ihracat potansiyelinin de değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. Adana'nın Ortadoğu ve Arap ülkelerine açılan bir kapı olmasının avantajlarından bahseden Baş, "Bunun için hangi ülkelere mal satamıyoruz, neden o ülkelerin pazarlarına giremiyoruz araştırmamız lazım. Örneğin en yakınımızdaki Suriye yılda 30 milyar dolar tutarında ithalat yapıyor, ancak bizim Adana olarak bundaki payımız 60-65 milyon dolarla sadece binde 1-2 seviyesinde gerçekleşiyor. Diğer komşu ülkelerle ticaretimiz de benzerlikler taşıyor. Bunun için geçmişi bir yana bırakarak 2010 ve sonraki yıllar için o ülkelerin neyi nereden nasıl ve kaça aldığını saptayarak buna göre çalışmalar yapmalı, stratejiler belirlemeliyiz. Bunu yapabildiğimizde gerek ülkemizin gerekse de bölgemizin önü açılmış olacak, yatırım ve üretim artışı ardı ardına gelecek, işletmelerimiz ve fabrikalarımız kapanmayacak, vatandaşlarımız da işsiz kalmayacaklardır." ifadelerine yer verdi.
(CİHAN)