Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş yerleşkesinde düzenlenen Avrupa Birliği ve Türkiye başlıklı konferansa katılan Bakan Bağış, Türkiye'nin terörle mücadele için önemli bir çaba içine girdiğini ve yapılan işlerin olumlu yönde seyrettiğini dile getirdi. Bakan Bağış, "Terör belasına son vermek için önemli bir çaba içine girdik. Bu ülkede öyle dönemler yaşandı ki insanlar çocuklarına, Rojin ismini veremedi, Agop ismini veremedi, Mucahit ismini veremedi. Ama bir anne bir baba evladına istediği ismi verebilmeli düşüncesindeyim." dedi. Bağış, arzu eden köylerin de eski orijinal isimlerine kavuşmaları için çalışma başlattıklarını kaydetti.
Fransa'da yaşayan bir Fransız vatandaşı ile Türkiye'de yaşayan bir Türk vatandaşının aynı hak ve özgürlüklere sahip olması gerektiğini vurgulayan Bakan Bağış, "Türkiye'de vatandaşların etnik kökeni, dini inançları ayırt edilmeden herkesin aynı hakka sahip olması gerekiyor. Ama AB ile ilgili ilerleme sürecinde bardağın boş tarafına bakarsanız ürkebilirsiniz ama dolu tarafına bakarsanız neler yaptığımızı görebilirsiniz." diye konuştu.
"TÜRKİYE OLMADAN AVRUPA'NIN GÜVENLİK POLİTİKASI OLUŞTURMASINA İMKÂN YOK"
Türkiye'nin terörle mücadele konusunda en donanımlı ülke olduğunun altını çizen Bakan Bağış, "Avrupa'nın, Türkiye'nin katkısı olmadan bir güvenlik politikası oluşturmasına imkân yok. O çerçeveden bakıldığında Türkiye kendine güvenirse o zaman çok daha farklı olacak." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin AB yolunda önemli adımlar attığına vurgu yapan Bakan Bağış, "Bulgaristanlı bir bakan çıktı 'Türkiye tazminat ödesin' dedi ama ne oldu sonra çıktı özür diledi. Kendiliğinden mi bunu yaptı? Bu Türkiye'nin dış politikadaki gücüdür." ifadelerini kullandı.
"SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASINA KARŞIYIM"
DTP'nin kapatılmasının Avrupa'daki yansımalarına da değinen Bakan Bağış şöyle konuştu, "Eskiden, Türkiye'de bir siyasi parti kapatılırsa Avrupa'dan çok ses gelirdi. Ben siyasi partilerin kapatılmasına karşıyım, eğer suç işleyen birey varsa birey cezalandırılmalıdır. Ama parti kapatıldığı zaman o partiye gönül vermiş ama, hiçbir suçun parçası olmamış milyonları da cezalandırıyorsunuz. Anayasa Mahkememizin oy birliği ile alınmış bir kararıdır, beğensek de beğenmesek de saygı göstermek zorundayız. Böyle bir karar alındığı zaman Avrupa'dan çok ses gelirdi ama şimdi Avrupa'da DTP'nin kapatılmasıyla ilgili yorumlara baktığınızda çok daha dengeli olduğunu görürsünüz. Bu diğer süreçlerin çok daha kararlılıkla gitmesiyle alakalıdır. Bu Türkiye'nin içinden geçtiği demokratikleşme sürecinin Avrupa'daki lobi çalışmasıdır."
Konuşmasının ardından programı takip eden akademisyen ve öğrencilerden sorular alan Bakan Bağış, "Heybeliada Ruhban Okulu'nun İlahiyat Fakültesi olarak açılması tartışılıyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki bir soruya, "Türkiye'de bilirsiniz lise diplomalarını Milli Eğitim Müdürleri imzalar, üniversite diplomalarını ise Milli Eğitim Bakanı imzalar. Ruhban okulunun tarihinde diplomalar her zaman Milli Eğitim Müdürleri imzalamış. Bilirsiniz, lise mezunları bizde askerliği er olarak yapar, Ruhban Okulu mezunları da askerliğini tarihte er olarak yapmışlar. Bu konunun en ateşli savunucusu Bartholomeos ile de görüştüm, onların da bir üniversite beklentileri yok. Onların beklentileri din adamları yetiştirecek, kendi toplumlarının dini vecibelerini yerine getirmelerini sağlayacak, öncülük yapacak din adamı yetiştirmek istiyorlar. Benim görüşüm Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir meslek lisesi olması yönündedir." cevabını verdi.
Bakan Bağış sözlerini daha sonra şöyle sürdürdü, "Atina'da ölen bir Müslüman'ın gömüleceği bir mezarlık dahi yok. Osmanlı'dan kalan camilerin kapılarına zincir vurmuşlar. Batı Trakya'da Türk derneklerinin isimlerindeki Türk kelimesini kaldırmışlar. Ama oturulup bunlar konuşulabilir ve doğru bir yol bulunabilir."
Öğrencilerden birinin, "Doğan Yayın Holding'e uygulanan cezanın demokratik mi?" sorusuna ise Bakan Bağış, "Doğan Grubu medya işiyle uğraşan bir firma, vergisini ödemezken, devletin vergisini alma çabasının demokrasiyle bir alakası yok. Mesela bir otomotiv üreticisi vergisini ödemez ve maliye bakanlığı kendisine bir ceza keserse bu Türkiye'de otomotiv üretim özgürlüğünü kısıtlama anlamına mı gelir? Türkiye'de bu bahsi geçen firmada dahil olmak üzere birçok medya kuruluşumuz Maliye Bakanlığı'ndan ceza almıştır. Kimi zaman uzlaşmaya gitmiştir, kimi zaman uzlaşmadan ödemiştir. Kimi zaman yargıya gitmiştir. Türkiye'de maliyle ilgili uzlaşma prosedürleri bellidir. Uzlaşmamayı tercih edip yargıya gidenlerin yüzde 85'i davalarını kazanmaktadır. Neden yargıya giderler, dosyalarına güvendikleri için yargıya giderler. Dosyaları da sağlamsa, Maliye Bakanlığı hata yapmaz demiyoruz. Bu yollarda bu firma da dahil olmak üzere her firmaya açıktır." şeklinde cevap verdi.
Avrupa Birliği müzakere fasılları içerisinde yer alan ve sendikaları da kapsayan faslın niçin hazır hale getirilmediğinin sorulması üzerine ise Bakan Bağış, söz konusu faslın meclisten geçirilmesi için ellerinden geleni yaptıklarını ancak buna ilk önce sendikaların ve iş verenlerin karşı çıktığını söyledi. Bakan Bağış soruyla ilgili şunları söyledi; "Bu faslın açılmasını istemeyenler arasında en başta Rıfat Hisarcıklıoğlu ve TÜRK İŞ Sendikası başkanı oldu. Bana geldiler ve benden rica ettiler. 'Bugünkü meclisteki Sendika Yasası meclisten geçerse biz sıkıntılar yaşarız hem işçiler hem iş verenler' dediler. Bu faslın açılması için çok uğraştığımızı söyledik ama 'bu faslı açmayın' dediler. İki farklı kesim birlikte gelip açmayın deyince Türkiye'nin çıkarlarını önemsedik ve o faslın açılışını öteledik. Yarın Rıfat beyin ev sahipliğinde tüm bu temsilcilerle yemek yiyeceğiz. Biz Türkiye'deki işçi sendikalarının AB standartlarında olması için her türlü adımı atmaya hazırız ama onların da şeffaflaşması gerekir."
Bakan Bağış sendikalarla ilgili sözlerini şu şekilde sürdürdü, "Bugün Türkiye'de aylık maaşı 50 bin liranın üzerinde olan işçi önderleri var. Bugün işçilerimizin verdiği primlerle kendilerine Cumhurbaşkanımızın maaşının 5 katı maaş alırlarken bana kimse onların işçilerin haklarını savunduklarını söylemesin."
Bağış konuşmasının sonunda program başlamadan önce kendisini protesto eden öğrencilere de seslenerek şöyle dedi; "Biraz evvel sohbetin başında yaşadığımız olay 20 sene önce düşünülemezdi, çok daha farklı olurdu ama, Türkiye iyi bir noktaya doğru gidiyor. Türkiye'deki genç nüfusla eğitime önem verirsek çok güzel noktalara gelebiliriz."

