BAŞBAKAN Erdoğan'ın şiiri okuduğu sırada, salondaki bazı partililerin gözyaşlarını tutamadıkları görüldü. Şiiri okurken Erdoğan da duygulandı.
Erdoğan, ''Sevgili, en sevgili, ey sevgili,
Uzatma dünya sürgünümü benim,
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili, en sevgili, ey sevgili.'' dizelerini okudu.
-''Nefes alıp veren her kardeşimi selamlıyorum''-
Salonda, Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinden, 81 ilinden tüm renklerin, çiçeklerin, 75 milyonun bulunduğunu söyleyen Erdoğan, bu salonda Ortadoğu'dan Balkanlar'a, Kuzey Afrika'dan, Asya'ya, büyük bir kardeşlik ve dostluğun bir arada olduğunu kaydetti.
Dünyanın kalbinin de salonda attığını ifade eden Erdoğan, salondaki heyecanla, tüm Türkiye'yi, 75 milyon aziz milleti en kalbi duygularıyla selamladığını dile getirdi.
Erdoğan, ''Edirne'nin Meriç ilçesi Akıncılar köyünden, Kars'ın Digor ilçesi Uzunkaya köyüne, Muğla'nın Datça ilçesi Cumali köyünden Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Yaylapınar köyüne kadar, Sinop'tan Mersin'e, Van'dan İzmir'e kadar bu aziz vatan toprağı üzerinde nefes alıp veren her bir kardeşimi gönülden selamlıyorum'' diye konuştu.
Bakü, Lefkoşa, Saraybosna, Üsküp, Gümülcine, Süleymaniye, Kabil, İslamabad, Darüsselam, Mogadişu, Kahire, Gazze ve Ramallah'a selam gönderdiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bugün buradan, Suriye'nin bütün kahramanlarını saygıyla selamlıyorum. Dera'ya, İdlip'e, Rakka'ya, Halep'e, Şam'a, orada bağımsızlık mücadelesi veren, insanlık mücadelesi veren kardeşlerime yürekten selam gönderiyorum. Bu muhteşem salondan, insanlığa bir anıt gibi yükselen Kudüs'ü hasretle selamlıyorum. Bu muhteşem salondan, sevgililer sevgilisinin şehri Medine'yi, kıblemiz Mekke'yi hürmetle selamlıyorum. Avustralya'dan Brezilya'ya, Japonya'dan Kanada'ya kadar yeryüzündeki tüm dost başkentlere, tüm dost halka, Türkiye'nin dostluk, kardeşlik, dayanışma mesajlarını iletiyorum.''
Başbakan Erdoğan, kongreye katılarak heyecanlarını ve coşkularını paylaşan yabancı ülke konuklarını tek tek selamlayarak, teşekkür etti.
-''Necip Fazıl'ın, Nazım Hikmet'in, Sezai Karakoç'un dizelerinin aktığı çeşme''-
Konuşmasına ceketini çıkararak devam eden Erdoğan, AK Parti teşkilatında görev yapmış, ancak ahirete intikal etmiş kardeşlerini rahmetle ve minnet yad ettiğini belirtti.
Kadın kollarını selamladığını ifade eden Erdoğan, ''Terken Hatun'un, Nilüfer Hatun'un, Hayme Ana'nın, Nene Hatun'un ve Halime Çavuş'un yol arkadaşları, gönüldaşları, onlar kadar yürekleri millet sevdasıyla çarpan hanım kardeşlerimi selamlıyorum'' dedi. Kadın kollarının, Anadolu'yu, Trakya'yı bir anne şefkati ve hanım nezaketiyle adeta bir oya, bir nakış gibi işlediğini anlatan Erdoğan, kadın kolları üyelerinin kapı kapı dolaşarak fakir fukaranın, garip gurebanın dertleriyle hemhal olduklarını söyledi.
Gençleri unutmanın da mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, daha yola çıkarken gençlere büyük bir itimatla bağlandığını vurguladı. Yola çıkarken, Arif Nihat Asya'nın ''Fetih Marşı'' şiirinden dizelerle seslendiğini hatırlatan Erdoğan, ''Sizlerle gurur duyuyoruz. Bu hareket, en çok sizlerin omuzlarında yükseldi gençler. Dava taşını gediğine sizler koydunuz. Genç yaşınıza rağmen, binbir başlı kartalı sizler taşıdınız. Sizlere her zaman inandım, her zaman güvendim. Çünkü sizler, kökü mazide olan atinin mensuplarısınız'' diye konuştu.
Gençlerin, Ahmet Yesevi'nin öğütlerinin, Hacı Bektaşı Veli ve Hacı Bayramı Veli'nin tavsiyelerinin, Şeyh Edebali, Akşemseddin, Molla Gürani, Türkçe'nin sultanı Yunus Emre, Kürtçe'nin Sultanı Ahmedi Hani ve gönüllerin sultanı Mevlana Celaleddin Rumi'nin satırlarının aktığı bir çeşmeden beslendiğini belirten Erdoğan, ''Siz, Fuzuli'nin, Mehmet Akif'in, Necip Fazıl'ın, Nazım Hikmet'in, Sezai Karakoç'un dizelerinin aktığı o çeşmelerden gönül dünyanızı beslediniz'' dedi.
-Şehitlere ve gazilere selam-
''Sınır karakollarında gözünü değil, gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutarak genç Mehmedleri, Mehmetçikleri, askerimizi, polisimizi, özellikle selamlıyorum'' diyen Erdoğan, Saraybosna, Kosova, Lübnan ve Afganistan'da Türkiye'nin mertliğinin, yiğitliğinin, kadirşinaslığının, barışa olan sevdasının neferleri olan Mehmedleri selamladığını ifade etti. Nurlarıyla geleceği, ışıklarıyla yolu aydınlatan tüm şehitleri ve gazileri de selamladığını, onlara minnet hissiyatını ifade etmekte kelimelerin kifayetsiz kaldığını dile getiren Erdoğan, Mehmet Akif'in ''Çanakkale Şehitlerine'' şiirinden dizeler okudu.
Tüm şehitlerin eli öpülesi anne ve babalarını da selamladığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Şehitlerimizin tüm annelerine, babalarına, şehitlerimizin geride kalanlarına diyorum ki o şehitler kanlarıyla vatan toprağını sulayıncaya kadar sizlerin yavrularıydı. Onlar şimdi bizim yavrularımız. Onlar şimdi bu milletin evlatları. Buradan bir kez daha söz veriyorum, şehitlerimizin hatırasını asla yere düşürmeyeceğiz. Şehitlerimiz karşısında asla mahcup olmayacağız. Şehitlerimizden aldığımız mirası, onlardan devraldığımız emaneti namusumuz, şerefimiz onurumuz bilecek, şehitlerimizin yüzüsuyu hürmetine, canımız pahasına, vatan için, millet için çalışmaya devam edeceğiz.''
***
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz AK Parti olarak bu büyük çınarın kollarından biriyiz. Bizim yolumuz Sultan Alparslan'ın, Melik Şah'ın, Kılıçarslan'ın yoludur. Bizim yolumuz Osmangazi'nin, Fatih Sultan Mehmet'in, Sultan Süleyman'ın, Yavuz Sultan Selim'in yoludur. Bizim yolumuz Gazi Mustafa Kemal'in, merhum Adnan Menderes'in, merhum Turgut Özal'ın, merhum Necmettin Erbakan'ın yoludur. Yani bizim yolumuz, sevginin, kardeşliğin, tevazunun, kucaklamanın, birleştirmenin yoludur'' dedi.
Erdoğan, partisinin Ankara Spor Salonu'nda yapılan 4. Olağan Büyük Kongresi'nden yaptığı konuşmada, bundan yaklaşık 11 yıl önce AK Parti'yi kurarken uzun soluklu bir mücadelenin içine girdiklerini söyledi.
AK Parti'nin mücadelesinin bir medeniyet, adalet ve kalkınma mücadelesi olduğunu ifade eden Erdoğan, yeni yüzlerle, yeni bir heyecanla ve coşkuyla kurulduklarını, ancak binlerce yıllık tarihin birikimini, tecrübesini, ruhunu ve ilhamını taşıdıklarını söyledi.
Erdoğan, 26 Ağustos 1071'de Sultan Alparslan'ın Malazgirt Ovası'nda ordusuna, ''Ey kumandanlarım, ey askerlerim, bütün Müslümanların mimberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım ya şehit olur cennete giderim askerlerim. İşte atımın kuyruğunu bağladım. Bir nefer gibi savaşa gireceğim. Üzerimde sultanlığa dair hiçbir alamet yoktur. Şehit olursam üzerimdeki şu beyaz elbise kefenim olsun kardeşlerim. Benimle birlikte savaşmakta ya da benden ayrılmakta serbestsiniz. Ya Rabbim sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin için harbe gidiyorum. Allah'tan başka sultan yoktur. Emir ve kader onun elindedir'' diye seslendiğini aktararak, şöyle devam etti:
''İşte bu inanmışlıkla, bu adanmışlıkla, bu azamet ve bu tevazuyla savaşa giren Sultan Alparslan yüzlerce yıl sürecek bir medeniyetin, bir sevgi medeniyetinin de kapılarını araladı. O sevgi medeniyeti Osman Gazi'nin ellerinde bir filize, o filiz bir fidana, o fidan göklere dal, budak salan toprağın, denizlerin, yüzünü kaplayan Kafkas Dağlarından Alpleri, Fırat, Dicle'den coşkun Tuna'yı kavrayan büyük bir çınara dönüştü. Bu büyük çınarın, Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet Devleti hep bu çınarın gölgesinde kan dökmeden, sevgiyle, barışla hep geleceğe yürüdüler. Bu çınarın gölgesinde ayrım yoktur, bu çınarın gölgesinde ayrımcılık yoktur, bu çınarın gölgesinde zulüm yoktur, baskı yoktur, ötekileştirme yoktur. Bu görkemli çınarın gölgesinde Süleymaniye vardır, Selimiye vardır. Bu büyük çınarın gölgesinde Mostar Köprüsü vardır, Drina Köprüsü vardır. Bu çınarın gölgesinde kervansaraylar, sebiller, medreseler, vakıflar vardır. Bu çınar kılıcın değil, silahın değil, sevginin, kardeşliğin, kalemin gücüne inanan, bilgisayarın tuşlarına inanan bir medeniyet çınarıdır.
İşte biz AK Parti olarak bu büyük çınarın kollarından biriyiz. Bizim yolumuz Sultan Alparslan'ın, Melik Şah'ın, Kılıçarslan'ın yoludur. Bizim yolumuz Osmangazi'nin, Fatih Sultan Mehmet'in, Sultan Süleyman'ın, Yavuz Sultan Selim'in yoludur. Bizim yolumuz Gazi Mustafa Kemal'in, merhum Adnan Menderes'in, merhum Turgut Özal'ın, merhum Necmettin Erbakan'ın yoludur. Yani bizim yolumuz, sevginin, kardeşliğin, tevazunun, kucaklamanın, birleştirmenin yoludur.''
-''Yeni hedef 2071''-
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, ''Büyük millet, büyük güç, hedef 2023'' sloganını tekrarlayarak, bugün yeni bir hedef daha ortaya koyduklarını söyledi. Erdoğan, ''2023 hedefinden sonra inşallah, Cumhuriyetimizin 100. yılının dışında bir hedefimiz daha var. O da bu kuruluşun 1000. yılı olacak, hedef 2071 gençler. Rabbim lütfederse bizler 2023'ü, inşallah sizler de 2071'i inşa edeceksiniz'' dedi.
Sultan Alparslan'ın şehit olurken söylediği, ''Daha bir kaç gün önce yüksek bir yerden orduma bakıyordum. Ayaklarımın altındaki toprağın azametimden titrediğini hissettim. Dünyanın hakimi benim, kim benimle boy ölçüşebilir diye kendi kendimle konuştum. Rabbim bana insanların en sefilini gönderdi. Savaşta yenilmiş bir esir, mahkum. Benden güçlü çıktı. Hançeriyle beni devirdi. Beni tahtımdan, beni canımdan etti...'' sözlerinin her zaman kulaklarında küpe olduğunu belirten Erdoğan, azamet, kibir ve gururun yanıltıcı olduğunu, yeryüzünde kibirle, böbürlenerek yürüyenlerin her zaman kaybettiğini ifade etti.
Erdoğan, ''Diyor ki Şeyh Edebali, 'insanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. En büyük zafer nefsini yani kendini tanımaktır'. Diyor ki Şeyh Edebali, 'Ey Osman geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın'. Nereden geldiğimizi unutmadık, nereye yürüdüğümüzü de bir an olsun hatırımızdan çıkarmıyoruz. Bu büyük dava çınarının bütün köklerinin, bütün dallarının nasihatlerini kulağımızda küpe yapıyoruz'' diye konuştu.
Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan, dünyayı titreten Endülüs Devleti'nin sarayına nakşedilmiş kudretli sultanların her an gözünün önündeki ''Allah'tan başka zafer sahibi yoktur'' sözlerini de her zaman kulaklarında küpe, kalplerinde nişane olarak taşıdıklarını söyledi.
***
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her türlü yaşam tarzının teminatları altında olduğunu belirterek, ''Yüzde 99'la bile iktidar olsak, yüzde 1'in hakkını, hukukunu, tercihlerini korumak, bizim boynumuzun borcu olarak kalacaktır'' dedi.
Erdoğan, partisinin Ankara Spor Salonu'nda yapılan 4. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, AK Parti teşkilatı olarak yola milletin hayır dualarıyla çıktıklarını ifade etti. Salı günü vefat eden ''Anadolu'nun gönül dağı'' Neşet Ertaş'ın ''Dost elinden gel olmazsa varılmaz/Rızasız bahçenin gülü derilmez/Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez/Gönülden gönüle gider yol gizli gizli'' dizelerini anımsatan Erdoğan, ''İşte biz Neşet Ertaş ustanın Mevlana'dan, Yunus Emre'den, Hacı Bektaş-ı Veli'den temaruz ettiği o gönül rızasını alarak, gönülden gönüle köprüler kurarak, gönülleri fethetmek sevdasıyla bu yola çıktık'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin 3 Kasım 2002'de parlamentonun 3'te 2'sini kazandığı, 28 Mart 2004'te yüzde 42, 22 Temmuz 2007'de yüzde 47 ile elde ettiği zaferlerin AK Parti'nin değil yoksulların, gariplerin, 'Yeter artık, söz de karar da milletindir' diyenlerin başarısı; 21 Ekim 2007, 12 Eylül 2010'daki halk oylamasında elde edilen yüksek oranların ve son olarak 12 Haziran 2011'de elde edilen zaferlerin AK Parti kadar milletin haykırışı ve dünya üzerindeki tüm mazlumların zaferleri olduğunu vurguladı.
AK Parti'nin sadece oy verenlerin iktidarı olmadığının ve bundan sonra da olmayacağının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz kendisine oy verenlerin muhabbetiyle, onların teveccühüyle yetinenlerin değil biz Türkiye partisiyiz. Biz Türkiye'nin, 75 milyonun partisiyiz. Biz Türkün, Kürdün, Arabın, Lazın, Romanın, Çerkezin, Tatarın, Boşnağın yani herkesin partisiyiz. Biz Van'ın, Diyarbakır'ın, Çankırı'nın, Eskişehir'in, Aydın'ın, İzmir'in, Edirne'nin, Sinop'un, Hatay'ın, Konya'nın, Kayseri'nin, 780 bin kilometrekarenin partisiyiz. Biz yola çıkarken etnik, bölgesel, dini milliyetçilik yapmayacağız dedik. Her türlü ayrımcılığı reddeden, 75 milyon insanımızın tamamını kucaklayan bir anlayışla yola çıktık. Türkiye'nin ortak paydasının bütün kimlikleri taşıyacak kadar güçlü olduğuna inanıyorduk. Bu amaçla hiçbir komplekse kapılmadan demokrasi ve özgürlükler yolunda atılması gereken ne kadar adım varsa hepsini birer birer attık.
10 yıl boyunca hiç kimsenin hayat tarzına karışmadık, hiçbir baskının arkasında, yanında, tarafında olmadık. Tam tersine, herkesin hayat tarzına her zaman saygı duyduk, her zaman garanti altına aldık. Biz imtiyazlara dokunurken, imtiyazlarla en güçlü şekilde mücadele ederken, seçme özgürlüğünü olabildiğince genişleten bir parti olduk.''
AK Parti'nin kurulduğu 14 Ağustos 2001'in öncesi ve sonrasında Anadolu'nun köy, kent ve beldelerine yaptıkları ziyaretlerde ayağında çarığı olmayan çocukların gözlerindeki ışığı, geçecekleri yollarda üzerlerinde yamalı elbiseleriyle saatlerce büyük bir umutla bekleşen yaşlı nineleri, muhabbet ve umutla sarılan yaşlı amcaları, bütün olumsuzluklara rağmen gönüllerindeki umudu zor muhafaza etmeye çalışan gençleri gördüklerini anlatan Erdoğan, ''Onlar bizden gelip geçici değil, köklü çözümler bekliyorlardı. Gazi Mustafa Kemal'in başlattığı ama bizzat yakın arkadaşları tarafından inkıtaya uğratılan anlayışın, hoşgörünün demokrasinin, özgürlüklerin Türkiye'ye hakim kılınmasını istiyorlardı. Merhum Adnan Menderes'in talihsizce ve zalimce idam edilmesiyle yarım kalan reformların devam ettirilmesini istiyorlardı'' diye konuştu.
Ana muhalefet partisinin bütün darbelerin ya fiilen ya da fikren içinde olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Ana muhalefet partisinin içinde olmadığı bir darbe yoktur'' ifadelerini kullandı.
Anadolu'daki ziyaretlerinde milletin merhum Turgut Özal ile başlayan reformların devam ettirilmesini, Türkiye'nin kronik sorunlarını çözmesini, ülkeyi hak ettiği yere yükseltmesini istediğini; 3-5 yılın hasretini değil 100 yılların özlemini, Osmanlı Devleti'nin bakiyesi üzerine kurulmuş muhteşem bir medeniyet ruhunu talep ettiğini gördüklerini belirten Erdoğan, ''İşte AK Parti 1920'deki Türkiye Büyük Millet Meclisi ruhunu, 1923'teki kuruluş ruhunu bugüne taşıyan partidir. AK Parti, kuruluş ruhuna tamamen aykırı şekilde otoriterleşen, militarist rejimi demokrasiyle buluşturan, kucaklaştıran bir partidir. AK Parti Türkiye'yi tarihin akışıyla örtüşen şekilde tabii mecrasına sevkeden partidir. AK Parti Türkiye'yi normalleştiren partidir. AK Parti tedirginlikleri bertaraf eden, refahı, adaleti, özgürlükleri, hakkı ve hukuku kendisine şiar edinmiş bir partidir. AK Parti kurulduğu gün olduğu gibi, bugün de umudun, güvenin istikrarın partisidir'' dedi.
Her türlü yaşam tarzının teminatları altında olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Yüzde 99'la bile iktidar olsak yüzde 1'in hakkını, hukukunu, tercihlerini korumak, bizim boynumuzun borcu olarak kalacaktır'' şeklinde konuştu.
***
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti ile Türkiye'de darbeler döneminin kapandığını belirterek, ''İnşallah sizlerin demokrasiye sahip çıkmanızla, Allah'ın izniyle bu ülkeye darbeler dönemi geri gelmeyecek. Şunu herkes bilsin: Demokrasiye müdahale eden, müdahale girişiminde bulunan herkes milletin mahkemelerine çıkacak, orada millete hesabını verecektir'' dedi.
Erdoğan, partisinin Ankara Spor Salonu'nda yapılan 4. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, milletin ekmeğinden artırarak kurduğu imam hatip okullarını, Kur'an-ı Kerim öğrenmenin, Siyer-i Nebi öğrenmenin, başörtülü kız öğrencilerin okullara özgürce gitmesinin, özgürce eğitim görmesinin yolunu açtıklarını belirtti.
Erdoğan, AK Parti olarak, milleti en tabii haklarıyla, özgürlükleriyle, özellikle de tercih özgürlüğüyle buluşturduklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Biz, dayatma yapmıyoruz, dayatmalara karşı çıkıyoruz. Biz, milletin fıtratına aykırı girişimlerde bulunmuyoruz, böyle girişimlerde bulunanların karşısında duruyoruz. Biz, kimseye yaşam tarzı dayatmıyoruz, kendi yaşam tarzını dayatanlara rağmen normalleşmeyi sağlıyoruz. Kendisini sur olarak, hakim olarak görenlerin, horladığı, dışladığı kesimleri özgürleştiriyor, eşit vatandaşlık anlayışını tesis ediyoruz. Devletin hücrelerine kadar sirayet etmiş çetelerle mücadele ettik, ediyoruz. Bütün tehditlere, engellemelere, bütün karanlık senaryolara rağmen bu milletin enerjisini tüketen asalaklarla kıyasıya mücadele verdik, bu mücadelemizi sürdürüyoruz. Siyasetin üzerinde bir korku unsuru olarak duran müdahalelere geçit vermedik, vermeyeceğiz. Hatta o müdahalelerle yüzleştik, o müdahalelere hesap sorduk, hesap sormanın önünü açtık. İşte bugün de hesap soruyoruz.
Sevgili gençler, sevgili kardeşlerim, bugün 20-25 yaşın altında olan gençler belki AK Parti öncesi Türkiye'nin manzarasını hatırlamıyor olabilir. Bu ülkede özgürlüklerin nasıl kısıtlandığını, bu ülkede demokrasinin nasıl geri kaldığını, bu ülkede güvenin, istikrarın nasıl tesis edilemediğini, yamalı bohça gibi koalisyonları, korkuları, tehditleri, yasakları hatırlamıyor olabilir. Biz, 2002 yılında Türkiye'yi çok zor bir süreçte devraldık. 10 yıl boyunca yaptığımız reformlarla devlet ile millet arasındaki mesafeyi ortadan kaldırdık, demokrasinin standartlarını yükselttik. Biz, politikaya itibar, ekonomiye güven ve istikrar kazandırdık.
İşte gençler, sizden gençler olarak, tıpkı bizler gibi sizler de bu ülkeyi, sizler de bu milleti, bu reformları, özellikle de demokrasiyi çok daha ileriye taşıyacaksınız, milli iradeye sizler sahip çıkacaksınız. Bu ülkenin, geçmişte defalarca olduğu gibi, geriye gitmesine asla göz yummayacaksınız. Tıpkı bizim gibi sizler de çetelere geçit vermeyeceksiniz. Bizler gibi sizler de demokrasiye müdahale girişimlerine geçit vermeyeceksiniz. Cesur olacaksınız, kararlı olacaksınız, arkanıza milleti alacaksınız, böyle yürüyeceksiniz. Sizlere inanıyorum.''
Erdoğan, Allah'ın inayetiyle Türkiye'ye yeniden çetelerin sirayet edemeyeceğini vurgulayarak, şöyle dedi:
''Bu ülkede milli iradenin üzerine ipotek konamayacak. Bu ülkede vesayet, statüko kendisine zemin bulamayacak. AK Parti ile bu ülkede darbeler dönemi kapanmıştır. İnşallah sizlerin demokrasiye sahip çıkmanızla, Allah'ın izniyle bu ülkeye darbeler dönemi geri gelmeyecek. Şunu herkes bilsin: Demokrasiye müdahale eden, müdahale girişiminde bulunan herkes milletin mahkemelerine çıkacak, orada millete hesabını verecektir.''
-Erdoğan'ın konuşması arasında Aşık Veysel'in türküsü dinletildi-
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, AK Parti'yi kurarken ve 3 Kasım seçimlerine girerken seçim beyannamelerinde Türkiye'nin kronik sorunlarını tespit ettiklerini ve çözüm önerilerini sunduklarını anımsatarak, ''Türkiye'nin meselelerini nasıl çözeceğimizi, hangi usullerle, hangi takvim çerçevesinde çözeceğimizi milletimize ilan ettik. Çok şükür 10 yıllık iktidarımız süresince Türkiye'nin pek çok meselesini çözdük. On yıllardır, hatta bazıları yüzyıllardır devam eden sorunlara cesaretle neşter vurduk. Kararlı, cesur reformlarla birçok sorunu Türkiye'nin gündeminden çıkardık'' dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin her sorununu çözdükleri iddiasında olmadıklarına işaret ederek, konuşmasına Aşık Veysel'in ''Uzun İnce Bir Yoldayım'' türküsünün mısralarıyla sürdürdü. Daha sonra, Aşık Veysel'in kendi sesinden türkü dinletildi. Salondakiler de şarkıya alkışla tempo tutarak katıldı.
Eserin dinletilmesinin ardından Aşık Veysel'i rahmetle anan Erdoğan, ''Biz milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Onun için gideceğiz gündüz gece'' diye konuştu.
***
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz tıpkı Malazgirt Ovası'ndaki Sultan Alparslan gibi kefenimizi giyerek bu yola çıktık. Biz tıpkı merhum Özal gibi 'Allah'ın verdiği canı sadece Allah alır' diyerek, buna inanarak bu yola çıktık. Biz beyaz gömleğimizi, kefenimizi giyerek bu yola çıktık'' dedi.
AK Parti 4. Olağan Büyük Kongresi'nde konuşan Erdoğan, çoğunluğun azınlığa hükmetmesine sonuna kadar karşı çıktıklarını ve karşı çıkmaya devam ettiklerini belirterek, azınlığın da çoğunluğa hükmetmesine, azınlığın çoğunluğu tahakküm altına almasına da müsaade etmediklerini ve etmeyeceklerini söyledi.
Erdoğan, 1940'lı yıllar boyunca Türkiye'de millete, milletin değerlerine ve kutsallarına karşı aleni bir savaş yürütüldüğünü ifade ederek, ''Bu ülkede camilerin kapılarına kilit vuruldu. Camiler, ahıra, depoya, müzeye çevrildi. Kur'an-ı Kerim'i öğrenmek de öğretmek de okumak da yasaklandı. Ezan aslına mugayir bir şekle çevrildi. Kim? Bu CHP zihniyeti tarafından... İnsanların her türlü özgürlüklerine kısıtlama getirildi. Sakal bıyıktan, giyim kuşama kadar standart bir insan tipi, standart bir kafa yapısı inşa edilmek istendi. Bazı vatandaşları makbul görülürken, bazılarına tehdit yaftası yapıştırıldı'' diye konuştu.
''Merhum Adnan Menderes'in tersine çevirdiği bu süreç, 1960 müdahalesi ile maalesef rejimin hücrelerine, rejimin genlerine kadar işledi'' ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
''1960'ta askeri müdahaleyi yapanlar, merhum Adnan Menderes'i idam edenler, adeta sonraki başbakanlara şu mesajı verdiler; 'Eğer devlet ile millet arasındaki mesafeyi kapatırsanız, sonunun işte böyle olur'. Kardeşlerim şu andaki CHP var ya, o bile aynen şunu söyledi. 'Siz de yoksa akıbetinizin Menderes gibi olmasını mı istiyorsunuz?
Partimizin kapatılması süreciyle alakalı 335-336 milletvekili ile parlamentodayız, CHP'nin Genel Başkanı çıktı, şunu söyledi; 'Hamdolsun ki Ankara'da yargıçlar var, yargı var'. AK Parti kapatılacak, temenni bu. Bunların cemaziyelevvelini iyi biliriz.
O Menderes ezanı aslına döndürdüğünde Anadolu'nun her köşesinde insanlar hüngür hüngür ağladılar. O Menderes camilerin kapılarındaki kilitleri söktüğünde insanlar o camilerde şükür namazlarını kıldılar. O Menderes, Kur'an'ın öğretilmesinin, Hazreti Peygamberin hayatının öğretilmesinin önünü açtığında millet sevinç gözyaşları içinde mushaflarıyla hasret giderdi.''