İŞTE Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Muhsin Yazıcıoğlu kardeşime Allah'tan rahmet diliyorum.
Danimarka ve Hollanda'da ikili ilişkilerimizi ele aldık. İş adamlarımız da sektörel anlamda görüşmeler yaptı.
Hafta sonu yüksek hızlı trenle Eskişehir'i Konya'ya bağladık. 29 Ekim'de inşallah Eskişehir'i YHT ile İstanbul'a bağlayacağız.
Eskişehir'i YHT ile Konya'ya bağlayarak Yunus Emre diyarı ile Mevlana diyarını buluşturduk.
Mihalgazili kadınlar bize şunu dedi: Osman Gazi'den sonra buraya gelen ilk lider sizsiniz.
Eskişehir'in Çifteler ilçesinin demokrasi hayatımızda önemli yeri var. Menderes ilk mitingini burada yapmıştır.
Yarın Ege Bölgesi'nin milletvekilleri ile parti genel merkezimizde bir araya geleceğiz.
Ülkemiz ve bölgemiz için iki önemli gelişme yaşandı. Birincisi Nevruz ama önce geçtiğimiz hafta yaşanan diğer önemli olayla ilgili detayları paylaşmak istiyorum.
Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine 31 Mayıs 2010'da İsrail güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı, dokuz kişi şehit oldu. Bu olay yaşandığında biz Şili'deydik ve hemen ülkemize döndük. Danışmanım Nabi Bey'i görevlendirdik, hemen İsrail'e gönderdik ve orada kalan vatandaşlarımızı ülkemize getirdik.
Olayı uluslararası hukuk yönünden kararlılıkla takip ettik. Yaptığı tüm hukuksuzluklar gibi bunun da üstünün örtüleceğini zannediyorlardı ama biz bu katliam karşısında susmadık. Üç şart yerine gelmediği sürece bizden olumlu bir adım beklemeyin dedik. Bu milletin evlatları şahsiyetlidir, biz bu sorumluluk altında süreci takip etmek zorundayız dedik.
İsrail'e sürekli üç şartımızı ilettik. Özür dilenecek, tazminat verilecek ve Filistin'e ambargo kaldırılacak.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile Mavi Marmara olayını ve İsrail ile ilişkilerimizi detaylıca görüştük. Sayın Obama, İsrail'den ayrılmadan önce havalimanından Netanyahu ile birlikte aradı. Obama'nın şahitliğinde görüşmeyi gerçekleştirerek, bu işi bitirdik. Önce ABD, sonra İsrail açıklamalarını yaptı. Ama hepsi yazılı metinlerde, aynı zamanda telefon kayıtlarımızda. Ardından da biz açıklamamızı yaptık. Çünkü eşeği sağlam kazığa bağlayacağız, ondan sonra Allah'a emanet edeceğiz. Bundan sonra biz, telefonda verilen sözlerin takipçisi olacağız.
Bizim ve Filistinli şehitler için bu özür son derece önemli. Bizim Filistin ile bağlantımızın altıonda Çanakkale ruhu var.
Hamas lideri Halid Meşal'i aradım olayı anlattım, kendisi çok duygulandı. İlk fırsatta Gazze'ye gideceğimi ve Gazzeli kardeşlerimizle kucaklaşacağımızı söyledim.
Mavi Marmara saldırısı elbette boyun eğecek değildik. Meşru zeminde haklarımızı aradık.
Biz istedik ki, muhalefet Mavi Marmara olayı karşısında yanımızda dursun. CHP, Mavi Marmara saldırısı sonrası saldırganların yanında yer aldı. CHP, İsrail ağzı ile konuştu.
İsrail özür diler, CHP özür dilemez. Ben başbakan olarak Dersim'den dolayı özür diledim. Türkiye günlerdir CHP'den İSrail gibi özür bekliyor ama onlar pişkinlik yapıyor.
CHP İsrail'e sözcülük yaptı. Mahcup oldu. Şimdi de Suriye'nin yanında duruyorlar ama yine mahcup olacaklar. Ama yüzleri kızarmayacak. Türkiye'ye ayak uyduramayan bir muhalefet var. Büyük değişimin muhalefete de yansımasını istiyoruz.
Yavru muhalefet Bursa'da bir miting yaptı. Kalabalıktan bir grup slogan atıyor, "Vur de vuralım öl de ölelim" diyor. Genel başkan da çıkıyor "Merak etmeyin onun da sırası gelecek" diyor. Kime vuruyorsun, neyi vuruyorsun?
Siyasi sorumluluk taşıyan insana "vur de vuralım, öl de ölelim" sloganına, onun da zamanı gelir demek yakışır mı?
Sorumsuzca dil kullanması talihsizliktir. Bahçeli'nin kullandığı bu dil 1980 öncesi öldürülen, 1980 sonrası idam edilen gençlerin hatıralarına açık şekilde saygısızlıktır. Bu dil, bu siyaset, bu tavır, Türkiye'nin ve milletimizin asla hayrına değildir. Kışkırtan, tahrik eden ayrıştıran bir dildir. Bu sorun çözüldüğünde MHP'nin istismar alanı kalmayacaktır. Şehit cenazeleri gelmezse MHP'ye slogan atma imkanı da kalmayacaktır.
Çözüm süreci kararlılıkla ilerlerken bundan ciddi bir şekilde birileri rahatsızlık duyuyor. bunların bir kısmı aşırı solda, bunlar terör örgütüne silahı bırakma diye akıl veriyorlar. Bazıları da terör örgütünden boşalacak alanı doldurma telaşında, partimize ve Adalet Bakanlığı'na yapılan saldırılar gibi.
Aşırı sağda da aynı şekilde gözyaşı dökenler var. Anneler ağlamasın da terör baronları istediği kadar gözyaşı döksün, biz bu gözyaşlarından rahatsuz değiliz.
Ankara'daki liderler gözlerindeki çamuru silip süreci anlamaya çalışıyor.
Polisin DHKP-C'ye yaptığı baskınları CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu rahatsız ediyor.
Saldırıları yapanları bulacağız. İç ve dış desteklerini ortaya çıkaracağız. Bunlara destek veren ülkeleri de rezil edeceğiz, uluslararası toplantılarda ifşa edeceğiz.
Gizli saklı yürüttüğümüz bir süreç yok. Meşruiyet dışına çıkmıyoruz.
Gazeteler tutturmuşlar bir Akil Adamlar diye, bizden böyle bir şey duydunuz mu?
Biz Akil İnsanlar çalışması yaparsak bunun kararını biz veririz. Gazeteler veya medya değil, hesabını vereceğimiz bir işin altına bedenimizi koyarız. Bu toplumda karşılığı olan insanlar kimlerdir, biz bunlara bakacağız.
Akil insanlar grubuna karar verirsek, 780 bin kilometre kareyi kuşatacak bir adım atarız. Onlar bizim ancak müşavere heyetimiz olacaktır. Akil insanlar grubuna ihtiyacımız olabilir. Herkesimin de burada olmasını isteriz. Toplumu yönlendirme noktasında onlardan destek alacağız. Böyle bir çalışma başlatabiliriz ama bu grup bir karar mercii asla değildir.
