Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Askeri Savcılığın bağımsız olduğunu vurgulayarak, "Savcılar ile direkt ilişkimiz yoktur. Bu konuda her türlü faaliyetimizi adli müşavirimiz ile yaparız." dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Dursun Çiçek'in 20'den fazla imzasıyla ifadesinde verdiği imzanın çok farklı olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılarak, "Bu imza farklılığını neden soruşturulmadı? Sizin bir bilginiz var mı?" şeklindeki soru üzerine, "Askeri savcılık elbette bu konu üzerinde durdu. Durmadığını nereden çıkartıyorsunuz." dedi.
İlker Başbuğ, "Ama gelinen değerlendirme, sonuç şudur ki bende bu konuyu bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla, imza değişikleri kriminal inceleme sonucunu değiştirmiyor. Bilimsel olarak yapılan bu incelemelerde teknik kriterler kullanılıyor. Siz nasıl şekilde imza atarsanız atın, şeklini değiştirin isterseniz, imza ıslak ise, elinizin mahsulü olduğu anlaşılabiliyor. Yani bir noktada çizgilerinin, elinizi el hareketleri parmak izi gibi sonuç veriyor. Burada ıslak imzaya sahip belge yok. Elbette askeri savcılık bu konunun üzerinde durmuştur. Ancak belgenin aslı ıslak imzaya sahip bir belge olmadığı için sonuca ulaşılması mümkün değildir. Bu noktada sonucu değiştirmeyeceği kanaatine varmıştır. Askeri savcılık o noktada değerlendirmesinde hazırlamış olduğu kararında açık şekilde yazmıştır." diye konuştu.
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın bağımsız olduğunu kaydeden Başbuğ, "Samimi söylüyorum. Samimi olduğumu da biliyorsunuzdur. Şimdi şuraya 20 tane hakim albayı getirin ve bana sorun Genelkurmay Başsavcısı kim, tanımıyorum. Ha tanımış olabilirim, başka bir görevde benim yanımda çalışmıştır. Bizim prensip hiç zaman savcılarla direkt ilişkimiz yoktur. Bu konuda her türlü faaliyetimizi adli müşavirimizle yaparız." şeklinde konuştu.
Başbuğ, "Başbakan Erdoğan'ın, doğruluğu kanıtlanmamış bir kağıt parçasından hareketle partisinin Şanlıurfa'daki konuşmasında Türk Silahları Kuvvetleri'ni (TSK) hedefe oturtmasından hicap duyuyor musunuz?" şeklindeki soruya, "Hicap duyma lafı çok ağır bir laf. Ben niye hicap duyayım ki? Kesinlikle böyle bir düşünceye sahip değilim." yanıtını verdi. Başbuğ, konuyla ilgili düşüncesini Başbakan Erdoğan'a ilettiğini belirtti.
"Konuşmasında fitne fesat karıştırmak isteyenlerden bahsettiniz. Bu konularda bir kanaat söz konusu mu?" yönündeki soruya, TSK'ya verilen zararın ülkenin bekasını da tehlikeye atmak anlamına geldiğini kaydetti.
Kanunlara ve yasalara saygılı olduklarını ve aykırı hareket edenlere müsamaha göstermeyeceklerini dile getiren Başbuğu, "TSK'da haklı gerekçelere dayalı olarak arkasında ön yargı olmayan elbette tenkitlere açığız. Biz demiyoruz ki TSK hiçbir şekilde tartışılamaz. TSK'yla ilgili olarak hiçbir şekilde tenkit, yorum yapılamaz demiyoruz. Ama bizim karşı olduğumuz hiçbir gerçeğe dayanmayan, ön yargılı, amaçlı, yıkıcı faaliyetler. Elbette bunları arktık geldiğimiz noktada, bunları biz fitne ve fesat olarak görüyoruz. Yalnız TSK içinde değil, devlet içinde, millet içinde öyle görüyoruz. Yaşadığımız olaylar bizi ciddi şekilde düşünmeye, ciddi ifade etmeye mecbur kıldı." diye konuştu.
Başbuğ, AK Parti'nin yargıya başvurmasının askeri savcılığın kararından sonra olması gerektiği şeklindeki bir soru üzerine, "O konu tabiki takdiridir. Ben o konuda yorum yapmayı uygun görmüyorum. Elbette Türkiye'de hukuk sistemi var. Devletin hukuk sistemi var. Her kurum, her müessese verdiği kararı doğru görüyorsa onların takdiridir. O konuda bizim yorum yapmamız doğru olmaz." yanıtını verdi.
Başbuğ, "Belge sahte çıkarsa, Türkiye ne yapacağımızı görecek." şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması ve "Bu konuda ne gibi bir metot izleyeceksiniz?" yönündeki soruya karşılık, "İzliyorsunuz işte. Biz hukuk devleti ilkelerine saygılıyız. Bu süreçte de bunu gösterdik. Bir konuyu Askeri Savcılı'ğa verdik, savcılık kararı gelmeden biz bir kelime bile yapmadık, bir kelime konuştuk mu? Bu hukuka olan saygımızdır. Biz hukuka bağlıyız, saygılıyız. Elbette hukuk devleti ilkeleri karşısında, hukuk çerçevesinde ne yapılacaksa yapılacaktır." diye konuştu.
"Elbette bu konulara ilişkin görüş ve düşüncelerimizi yasal platformlarda getiririz." diyen Başbuğ, gelecek hafta yapılacak MGK'da konunun gündeme getirileceği yönündeki sözlerini hatırlattı.
Başbuğ şöyle devam etti: "Bu konularla ilgili olarak bazı sorunlar var. Bunlarla ilgili Genelkurmay Askeri Savcılığı sue duyurusunda bulundu.Nedir bunlar? Bakın söz konusu belge, esasında kağıt. Mevcut bilgiler kapsamında kağıt. Nerede buldu. Bir yerde ayın 4'ünde bulundu, ayın 6'sında İstabul'daki mahkemenin oturumunda bu dosya açıldı. Ayın 6'sı. Bir takım evraklar var. Peki 6'sında açıldı 12'sinde bir gazeteye servis edildi açık ve şimdi bunu sormaya bunu sorgulamaya hem hukuk hem şekil yoluyla hakkımız yok mu? Acaba bir özel kast mı var? Bunu sorma hem hukuk yoluyla hem de diğer şekillerde elbette bizim hakkımızdır. Şimdi o belgelere bakıyoruz tuhaf. Bir yığın belgeler var. O belgeler hakikaten usulüne göre hazırlanmış uygun. Konular hemen hemen aynı. Çok önemli konular değil. Bu iddia edilen belge ise onlarla hiçbir ilişkisi olmayan içerik olarak, artı hazırlanış şekil olarak farklı bir belge. Olabilir mi olabilir ona da itirazımız yok. Şunu sormaya hakkımız yok mu? Bu belgenin Nisan 2009'da hazırlandığını kim tespit etti? Belgenin üzerinde hiçbir tarih yok. Kim tespit etti? Belgenin üzerinde hiç bir tarih yok."
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Dursun Çiçek'in 20'den fazla imzasıyla ifadesinde verdiği imzanın çok farklı olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılarak, "Bu imza farklılığını neden soruşturulmadı? Sizin bir bilginiz var mı?" şeklindeki soru üzerine, "Askeri savcılık elbette bu konu üzerinde durdu. Durmadığını nereden çıkartıyorsunuz." dedi.
İlker Başbuğ, "Ama gelinen değerlendirme, sonuç şudur ki bende bu konuyu bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla, imza değişikleri kriminal inceleme sonucunu değiştirmiyor. Bilimsel olarak yapılan bu incelemelerde teknik kriterler kullanılıyor. Siz nasıl şekilde imza atarsanız atın, şeklini değiştirin isterseniz, imza ıslak ise, elinizin mahsulü olduğu anlaşılabiliyor. Yani bir noktada çizgilerinin, elinizi el hareketleri parmak izi gibi sonuç veriyor. Burada ıslak imzaya sahip belge yok. Elbette askeri savcılık bu konunun üzerinde durmuştur. Ancak belgenin aslı ıslak imzaya sahip bir belge olmadığı için sonuca ulaşılması mümkün değildir. Bu noktada sonucu değiştirmeyeceği kanaatine varmıştır. Askeri savcılık o noktada değerlendirmesinde hazırlamış olduğu kararında açık şekilde yazmıştır." diye konuştu.
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın bağımsız olduğunu kaydeden Başbuğ, "Samimi söylüyorum. Samimi olduğumu da biliyorsunuzdur. Şimdi şuraya 20 tane hakim albayı getirin ve bana sorun Genelkurmay Başsavcısı kim, tanımıyorum. Ha tanımış olabilirim, başka bir görevde benim yanımda çalışmıştır. Bizim prensip hiç zaman savcılarla direkt ilişkimiz yoktur. Bu konuda her türlü faaliyetimizi adli müşavirimizle yaparız." şeklinde konuştu.
Başbuğ, "Başbakan Erdoğan'ın, doğruluğu kanıtlanmamış bir kağıt parçasından hareketle partisinin Şanlıurfa'daki konuşmasında Türk Silahları Kuvvetleri'ni (TSK) hedefe oturtmasından hicap duyuyor musunuz?" şeklindeki soruya, "Hicap duyma lafı çok ağır bir laf. Ben niye hicap duyayım ki? Kesinlikle böyle bir düşünceye sahip değilim." yanıtını verdi. Başbuğ, konuyla ilgili düşüncesini Başbakan Erdoğan'a ilettiğini belirtti.
"Konuşmasında fitne fesat karıştırmak isteyenlerden bahsettiniz. Bu konularda bir kanaat söz konusu mu?" yönündeki soruya, TSK'ya verilen zararın ülkenin bekasını da tehlikeye atmak anlamına geldiğini kaydetti.
Kanunlara ve yasalara saygılı olduklarını ve aykırı hareket edenlere müsamaha göstermeyeceklerini dile getiren Başbuğu, "TSK'da haklı gerekçelere dayalı olarak arkasında ön yargı olmayan elbette tenkitlere açığız. Biz demiyoruz ki TSK hiçbir şekilde tartışılamaz. TSK'yla ilgili olarak hiçbir şekilde tenkit, yorum yapılamaz demiyoruz. Ama bizim karşı olduğumuz hiçbir gerçeğe dayanmayan, ön yargılı, amaçlı, yıkıcı faaliyetler. Elbette bunları arktık geldiğimiz noktada, bunları biz fitne ve fesat olarak görüyoruz. Yalnız TSK içinde değil, devlet içinde, millet içinde öyle görüyoruz. Yaşadığımız olaylar bizi ciddi şekilde düşünmeye, ciddi ifade etmeye mecbur kıldı." diye konuştu.
Başbuğ, AK Parti'nin yargıya başvurmasının askeri savcılığın kararından sonra olması gerektiği şeklindeki bir soru üzerine, "O konu tabiki takdiridir. Ben o konuda yorum yapmayı uygun görmüyorum. Elbette Türkiye'de hukuk sistemi var. Devletin hukuk sistemi var. Her kurum, her müessese verdiği kararı doğru görüyorsa onların takdiridir. O konuda bizim yorum yapmamız doğru olmaz." yanıtını verdi.
Başbuğ, "Belge sahte çıkarsa, Türkiye ne yapacağımızı görecek." şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması ve "Bu konuda ne gibi bir metot izleyeceksiniz?" yönündeki soruya karşılık, "İzliyorsunuz işte. Biz hukuk devleti ilkelerine saygılıyız. Bu süreçte de bunu gösterdik. Bir konuyu Askeri Savcılı'ğa verdik, savcılık kararı gelmeden biz bir kelime bile yapmadık, bir kelime konuştuk mu? Bu hukuka olan saygımızdır. Biz hukuka bağlıyız, saygılıyız. Elbette hukuk devleti ilkeleri karşısında, hukuk çerçevesinde ne yapılacaksa yapılacaktır." diye konuştu.
"Elbette bu konulara ilişkin görüş ve düşüncelerimizi yasal platformlarda getiririz." diyen Başbuğ, gelecek hafta yapılacak MGK'da konunun gündeme getirileceği yönündeki sözlerini hatırlattı.
Başbuğ şöyle devam etti: "Bu konularla ilgili olarak bazı sorunlar var. Bunlarla ilgili Genelkurmay Askeri Savcılığı sue duyurusunda bulundu.Nedir bunlar? Bakın söz konusu belge, esasında kağıt. Mevcut bilgiler kapsamında kağıt. Nerede buldu. Bir yerde ayın 4'ünde bulundu, ayın 6'sında İstabul'daki mahkemenin oturumunda bu dosya açıldı. Ayın 6'sı. Bir takım evraklar var. Peki 6'sında açıldı 12'sinde bir gazeteye servis edildi açık ve şimdi bunu sormaya bunu sorgulamaya hem hukuk hem şekil yoluyla hakkımız yok mu? Acaba bir özel kast mı var? Bunu sorma hem hukuk yoluyla hem de diğer şekillerde elbette bizim hakkımızdır. Şimdi o belgelere bakıyoruz tuhaf. Bir yığın belgeler var. O belgeler hakikaten usulüne göre hazırlanmış uygun. Konular hemen hemen aynı. Çok önemli konular değil. Bu iddia edilen belge ise onlarla hiçbir ilişkisi olmayan içerik olarak, artı hazırlanış şekil olarak farklı bir belge. Olabilir mi olabilir ona da itirazımız yok. Şunu sormaya hakkımız yok mu? Bu belgenin Nisan 2009'da hazırlandığını kim tespit etti? Belgenin üzerinde hiçbir tarih yok. Kim tespit etti? Belgenin üzerinde hiç bir tarih yok."