CİHAN'a değerlendirmelerde bulunan Tevfik Diker, demokrasilerde savcılara, medyaya, STK'lara ve siyaset kurumuna uyarı ve ikaz yapma hakkının sadece milletin ve ilgili yasal amirlerinde olduğunu söyledi. Diker, "Başbuğ Paşa'nın yaptığının aynısını 12 Eylül 1980'den önce Genelkurmay Başkanı olan Kenan Evren de yapmıştı. O yıllarda yüzbaşı rütbesinde görevdeydim. Diyarbakır'a Evren Paşa ve kuvvet komutanlarının gelişini ve bilahare 12 Eylül askeri müdahalesini bizzat yaşadım. Yaşadıklarım dün gibi aklımda. Orgeneral Başbuğ'un konuşmasının içeriğinde de haddi aşan ifadeler var." dedi.
Diker, Başbuğ'un yaptığı konuşma ile suç işlediğini, TSK'yı yıprattığını söyledi. TSK'nın içindeki çürükleri ayıklamadığı sürece sıkıntılarından kurtulamayacağını ifade eden Diker, "Demokrasilerde savcılara, medyaya, STK'lara ve siyaset kurumuna uyarı ve ikaz yapma hakkı sadece milletindir veya ilgili yasal amirlerindir. TSK, Orgeneral Başbuğ'un yaptığı gibi firkateyn beyanlarıyla sıkıntılardan arınmaz. Sıkıntılardan arınmanın yolu bağımsız yüce yargıya güvenle başlar. TRS içindeki çürükleri temizlemedikçe TSK rahatlamaz. Kimdir bu çürükler? Cuntacılar, darbeciler, hortumcular, çürükler ve her türlü yasadışı ilişkilerde bulunanlardır." diye konuştu. Diker, Başbuğ'un yaptığı açıklamanın, hukuki ve etik olmadığını kaydetti.
Diker, demokrasilerde askerlerin yerinin açıkça tarif edildiğini hatırlatan Diker, şunları söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da askerin konuşma yerini Milli Güvenlik Kurulu MGK ve Yüksek Askeri Şura olarak belirlemiştir. Genelkurmay Başkanı, TSK'nın sorunlarını düşüncelerini ve taleplerini MGK ve YAŞ zemininde ve Başkomutan Abdullah Gül ile baş başa ikili görüşmelerde yapabilir. Bu yasal platformları terk ederek ve yanında kuvvet komutanları olduğu halde bir firkateynden medyaya, halka yapılan konuşmanın zemini ve içeriği yanlıştır."