Ergenekon Soruşturması kapsamında yapılan Oda Tv baskınının ardından tutuklanan gazeteci Müyesser Yıldız, Silivri Cezaevi’nden yazdığı mektupta, “Tayyip Erdoğan, Pınarhisar’a giderken şunu söylemiş; ‘karar kanuni olabilir ama hukuksuzdur. Ben bu hukuku tanımıyorum.’ Bize yaptıkları kanuni olabilir ama hukuki değil. Ben de Erdoğan gibi diyorum ki; ben bu hukuku tanımıyorum” dedi.
Ergenekon soruşturması kapsamında iki aydır Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Gazeteci Müyesser Yıldız, katıldığı bir televizyon programında “Müyesser Yıldız’ın suçu ne” diye soran gazeteci Yazgülü Aldoğan’ın sorusuna cezaevinden gönderdiği mektupla yanıt verdi. Aldoğan’ın köşesinde kullandığı mektupta, özel yetkili savcı Zekeriya Öz hakkında ‘görevini kötüye kullanmaktan’ dava açtığını, kanunsuz bir şekilde dinlenen telefonlarının ‘tape’lerinin bazı internet sitelerinde yayınlanması üzerine açtığı tazminat davasını kazandığını belirten Yıldız, şunları söyledi:
“Hakkımı hukuk yoluyla aradığım, gazetecilik yaptığım için Silivri’deyim. Bunların suç olduğu söylenemeyeceği için de bilgisayarıma hala ne olduğunu görmediğim ve bilmediğim o ‘talimatları’ yükleyerek benden kurtuldular. Silivri’deki tek kadın gazeteci ve anneyim. ‘Suç’um var idiyse beni çağırıp ifademi alma ve gerekiyorsa tutuksuz yargılama yoluna neden gitmediler? ‘Kaçma ihtimali ve delilleri karartabileceğim gerekçesiyle’ diyorlar. Ben oğlumu, Alzheimer hastalığından dolayı bebek gibi baktığım annemi bırakıp da nereye kaçacaktım? Bu ülkeye, kaçmak için değil, oğlum başı dik yaşasın diye sahip çıkmaya çalışırken nereye gidecektim? Bu topraklardan başka gidecek yerim de yok benim. Başbakan Kastamonu’daki hain pusu için ‘Şehitler bu ülkenin sigortasıdır’ diyor. Ben de o haberleri onun için yaptım. Ama savcı ‘neden yaptın’ diye hesap sordu, Başbakan da bizi ‘terörist’ ilan etti.”
-"BEN DE BAŞBAKAN GİBİ DİYORUM Kİ; KARAR KANUNİ AMA HUKUKİ DEĞİL"-
Kimseden talimat alarak haber yapmadığını da belirten Yıldız, Ergenekon sanığı Gazeteci Mustafa Balbay’ın Başbakan’a mektup yazarak Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’ndeki şartlarıyla Silivri’yi kıyasladığını hatırlattı. Yıldız şunları kaydetti:
“Ben bir başka mukayese yapmak istiyorum. Tayyip Erdoğan’ı mahkum edip cezaevine koyan hukuk ‘geri-statükocu-çağdışı hukuk’du değil mi? Peki o hukukta ne oldu veya olmadı? Tayyip Erdoğan’ın evi sabahın köründe basılmadı, çoluk çocuğu perişan edilmedi, günlerce KOM’da manevi işkenceye tabi tutulmadı ve neyle suçlandığını bilmeden kulağından tutulduğu gibi cezaevine konmadı. Ne oldu? Hakkında dava açıldı, yargılandı, cezası Yargıtay’da onandı, krallar gibi cezaevine uğurlandı. 4 ay yatacağını biliyordu. 4 ayı krallar gibi geçti. Bırakın kaç ay, kaç yıl yatacağımı bilmiyorum. Erdoğan ‘halkı kin ve düşmanlığa teşvik’ten yargılanmıştı. Ben de aynı suçlamayla karşılaştım. Üstelik dava konusu olan haberlerim hakkında ne bir suç duyurusu var ne de açılmış bir dava. Tayyip Erdoğan Pınarhisar’a giderken şunu söylemiş; ‘karar kanuni olabilir ama hukuksuzdur. Ben bu hukuku tanımıyorum.’ Bize yaptıkları da kanuni olabilir ama hukuki değil. Ben de Erdoğan gibi diyorum ki; Ben bu hukuku tanımıyorum. Şimdi herkes elini vicdanına koyup Recep Tayyip Erdoğan ve Müyesser Yıldız’ın maruz kaldığı (çünkü suç aynı) hukuku karşılaştırsın. Erdoğan’ın beğenmediği, yerden yere vurduğu hukuk mu daha ileriymiş, kendilerinin ‘ileri’ diye getirdikleri mi? Silivri’de 60’ncı günüm. Benim buradaki bir saniyemin bedelini kim, nasıl ödeyecek? Bir dönemin intikamını aldıkları çok net ama unutulmasın ki o dönemde bile hiçbir gazeteci, hiçbir kadın ve hiçbir anne içeri tıkılmadı.”(ANKA)
