15 Aralık 2025
Altın 5921.3
BIST 11456.34
Dolar 42.6883
Euro 50.1849
Sterlin 57.0524
Ankara 2°C

Birand'dan Enfes Analiz!!

Birand'dan  Enfes Analiz!!
Mehmet Ali Birand, Başbakan Erdoğan'ın kırmızı çizgiler konusunda önemli adımlar attığını yazdı.
AKP'nin 3. kurultayında Başbakan'ın yaptığı konuşma, uzun yıllardan beri, T.C. Devletinin temel politikaları veya kırmızı çizgileri olarak kabul edilmiş olan tüm yaklaşımları alt üst eden ögelerle doluydu. Cumhuriyetin temel anlayışlarını değiştiren bu söylem, 2011 seçimlerinde kabul edilirse, karşımızda bambaşka bir Türkiye Cumhuriyeti bulacağız. Bakalım, bu söylediklerini yerine getirebilecek mi?

Erdoğan'ın AKP'nin 3. kurultayındaki konuşması çok parlaktı.  İlerde  ya “Tarihi bir dönemeç” olarak nitelenecek veya Başbakan'ın “başarısız bir deneyimi” olarak kitaplara geçecek. Söylediklerinden bir bölümünü dahi uygulayabilse, Erdoğan'ın bu konuşması çok şeyi değiştirecek. Ülkedeki genel “anlayış” veya “yaklaşımlar” bir daha eskisi gibi kalmayacak.

Erdoğan'ın konuşmasını birçok yönden eleştirebiliriz, ancak öyle sözler söyledi, öyle açılımlarla karşımıza çıktık ki, şu veya bu şekilde herkesi etkiledi.

Erdoğan  bir süredir şurada burada söylediklerini, ilk defa toplu halde ve bir manifesto gibi ortaya koyduğu için, dikkatleri çekti. Kafasındaki “Yeni Türkiye Cumhuriyeti,” daha netleşti. Eskiyle, kendi “anlayışı” arasındaki farkı çok çaprıcı biçimde ortaya koydu.

Eskiden, T.C. Devletinin  uyguladığı yazılı olmayan anlayışlar, kafalardaki klişeler, politikalar veya kırmızı çizgiler arasında, azınlıklar, (yahudi veya Rum  veya hristiyan, özetle tüm yabancılar) farklı etnik  grupları, (başta Aleviler, Kürtler) resmi ideolojiye karşı çıkan veya eleştirisel  gözle bakanları,  farklı ideoloji veya siyasi görüştekileri (koministler)  dışlamak  ön planda tutulurdu.  Cumhuriyet ilkelerine,  Devletin resmi ideolojilerine,  yönetim anlayışına ters düşen her görüş veya her kişi itilir kakılır, gerekirse hapisanelere atılırdı.

Kıbrıs ve Ermenistanla ilişkiler çözülmez, sorunlar arasında  tutulur, AB ile flört etmekle yetinilir ve dış politika ABD-AB ekseninde yürütülürdü. Özellikle 1940'lardan itibaren, yukarda saydığım ilkeler çerçevesindeki Devlet yaklaşımı, çatık kaşlı ve hoşgörüsüzdü. Ülkeyi elit bir kesim yönetir, toplum da  genelde koyun muamelesi görürdü. Ancak bu şekilde ülkenin bölünmeyeceğine inanılır ve genç kuşaklar da böyle eğitilirlerdi. Bu yaklaşıma karşı çıkanlara “bölücü” denirdi.

ERDOĞAN, ALIŞKANLIKLARIMIZI DEĞİŞTİRİYOR, ANCAK..

Başbakan'ın iktidara geldiğinden bu yana attığı adımları, farklı yaklaşımı ve politikaları alt alta koyduğumuzda, Türkiye'nin nasıl temel bir değişime zorlandığını  daha iyi anlayabiliyoruz.

RİSK ALINIYOR. SONUÇ SEÇİMDE ANLAŞILACAK!

Başbakan'ın bu ülkeyi götürmek istediği yön artık yavaş yavaş belirginleşiyor:

1.T.C. Devletinin geleneksel olarak reddettiği, seslerinin çıkmasını pek istemediği azınlık durumundaki kesimleri, azınlık görüşlerini hoşgörüyle karşılamak, Devletin onları da kucaklayacağını göstermek.

2.Çözümsüzlüğe bırakılmış sorunları çözerek veya çözüme yaklaştırarak, Türkiye'nin elini kolunu bağlayan  bu sorunlardan kurtulmak ve dış politikada AB-ABD'ye bağlılık yerine, kendine özgü bir yaklaşımla ortaya çıkmak.

3.Türkiye'yi daha dindarlaştırmak, dini değerleri daha fazla ön plana çıkarmak ve laiklikle ilgili eski anlayışı değiştirmek.

Başbakan Erdoğan bu tutumuyla Cumhuriyetin tüm eski yaklaşımını, alışkanlıklarını, kırmızı çizgilerini  değiştirmeye çalışıyor.  Eski dengeler yerine yeni dengeler kurmayı deniyor.

Bu politika nereden bakılırsa bakılsın risk dolu.

Ellerindeki gücü kaybeden elit kesimlerin olası tepkilerini küçümsememek gerekir. Tabii bir de, Başbakan'ın kucaklamak istediği kesimlerden beklediği oyu alıp alamayacağı da, bir diğer soru işareti.

Bütün değişim, önümüzdeki genel seçimlerde (2011) test edilecek. Adeta bir referandum gibi olacak.  Toplum nabzının nasıl attığı daha iyi anlaşılacak.

AKP, oy kaybetse dahi, tek başına iktidar olabilecek oyu kazanırsa, bu değişim daha da derinleşecek ve kalıcılaşacak.

Erdoğan'ın bu değişim listesinde kalben desteklediklerim olduğu gibi, ben ve benim gibi düşünenleri korkutanlar  da var. ANCAK, bugün hemen herkesin sorduğu soru aynı: Söylemesi kolay, peki uygulayabilecek mi? Galiba  anahtar da bu sorunun  içinde  yatıyor.

                                    *                                  *                                  *

ERDOĞAN'IN RİSK DOLU İLK'LERİ..

-   İlk defa, Kıbrıs sorununda kırmızı çizgileri değiştirdi ve Annan planını benimsedi. Rumlar direnince sonuç alamadı.

-   İlk defa, Kürt sorunu ve PKK terörünü çözmek için alışılagelmiş yaklaşımlar yerine, çok boyutlu bir politika  uygulamak cesaretini gösterdi. Önemli riskler aldı. Henüz yolun çok başında.

-   İlk defa, Alevilere bu toplumda yerleri olduğunu ve itilip kakılmayacaklarını açıkça söyledi. Alevi çalıştayı hala sürüyor.

-   İlk defa, ülkede yaşayan ve azınlık statüsündeki tüm kesimlere el uzattı. Vakıflar Yasası'nda yapılan değişikliklerle azınlık vakıflarını sınırlayan engeller kaldırıldı.  Ermeni, Rum ve Yahudilere, daha önemli dönemlere oranla daha yakınlık gösterdi.

-   İlk defa, “bölücülük” tanımlamasını değiştirdi. Bu konudaki eski anlayışı değiştirmek için kampanya açtı. MHP ve bölücülüğü aynı şekilde yorumlayanlara, açıkça meydan okudu. Tartışmalar sürüyor.

-   İlk defa, AB'nin kapılarını somut adımlar atarak zorladı. Ancak reformlar konusunda gereken ilerlemeyi sağlayamadı. Henüz ileri sürdüğü gibi, başarılı olamadı.

-   İlk defa, dış politika alanında, bölgemizdeki, eskiden oralı olmadığımız görmezden geldiğimiz sorunlara (Irak, Filistin, Lübnan, İran, Suriye, vs...) sahip çıktı, aktif rol aldı. Dışarda Washington ile Brüksel'in politikalarına uyan  değil,  kendi politikalarını üreten, lider bir  ülke konuma getirdi.

-   İlk defa, Devletin en kritik noktalarına kendi gibi düşünenleri getirdi, tarikatlara hoşgörüyle yaklaşmayı, türban'ı, dindar yaşam ve söylemi, topluma benimsetti ve yaygınlaştırdı.

-   İlk defa, eski laiklik kavramının içini değiştirmeye, Türkiye'yi daha dindar bir ülkeye dönüştürmeye başladı.

-   İlk defa, şimdiye kadar görülmemiş yaygınlıkta  kendi medyasını  kurdu, siyasi eleştirilere tahammülsüzleşti, karşı  medya'yı açıkça ve öldüresiye cezalandırma yöntemini benimsedi. Özetle, tek adamlığını ilan etti.

-   İlk defa, Türk Silahlı Kuvvetlerine  başkaldırdı, yazılı uyarılarına ters tepki gösterdi. 27 Nisan sürecindeki tavrıyla tabanda ciddi prestij kazandı.

-   İlk defa dış politikada İsrail'e dönük eleştirilerini yüksek sesle dile getiren lider oldu. “One minute” ile simgeleşen bu yaklaşımı nedeniyle Ortadoğu ülkelerinde çok saygın bir lider olarak anılmaya başladı.

( Mehmet Ali Birand/Posta)

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir