İhbar mektubuyla, 'İrtica Eylem Planı'nın yanı sıra yeni bir şok belge daha ortaya çıkmıştı. Ergenekon Savcıları, dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın emriyle hazırlandığı öne sürülen 2007 tarihli “Bilgi Destek Planı” için inceleme başlattı. 'İrtica belgesi'yle birlikte İstanbul Savcılığı'na gönderilen Eylül 2007 tarihli belgenin altında 'Genelkurmay Başkanı emriyle' ibaresi ve dönemin Genelkurmay Harekat Daire Başkanı Korgeneral Nusret Taşdeler'in adı yer alıyor. O dönemde Korgeneral Taşdeler, Başbakan Erdoğan'ın Genelkurmay tarafından atanan askeri danışmanıydı. Belge içeriğine inceleme 22 Temmuz seçimlerinin değerlendirildiği 5 sayfalık belgede “Bu seçimler Türkiye'nin ılımlı İslam'a dönüştürülmesi gayretleri bakımından bir milattır” ifadesi bulunuyor. Ergenekon savcılarının, bu yeni belgeyi incelemeye aldığı öğrenildi.
BİLGİ DESTEK PLANI'NDA NELER VAR?
Seçim, 'Ilımlı İslam'ın zaferi maalesef Gül cumhurbaşkanı
İrtica belgesi'nin 'ıslak imzalı'orijinalini Ergenekon savcılarına gönderen muvazzaf subayın gönderdiği yeni belgede Türkiye'nin 22 Temmuz seçimlerinden sonra ılımlı İslam'ın etkisine girdiği vurgulanıyor, yapılması gerekenler sıralanıyor...
Milliyetçilik darbe aldı
* Seçimler sonunda Milliyetçilik söylemleri ve politikalarının darbe aldığını kabul etmek gerek. Seçim sonuçları ılımlı İslam'ın bir zaferi olarak kabul görmektedir. Batının İslam karşıtlığının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, İslamcı olarak niteledikleri bir hükümeti bu derece desteklemeleri özellikle dikkat çekicidir.
Temel değerler aşınıyor
* 22 Temmuz seçimlerinin Türkiye'nin İslam'a dönüştürülmesi gayretleri bakımından bir milat olduğu ve Temmuz'da kazanılmış olan başarının verdiği cesaretle AKP'yi ve destekçilerini daha fütursuz ve cüretkar davranmaya yöneltebilecek din eksenli yeni bir dönemin de ötesinde Cumhuriyetin ve milletimizin temel değerlerinin aşındırılmasına yönelik bir süreci başlatma tehlikesini ortaya çıkardığını söylemek mümkündür.
'Yeni Osmanlı' rolü
* 22 Temmuz seçimleri ayrıca ılımlı İslam'ın kazançları ile bitti denilen Büyük Ortadoğu Projesi'nin tekrar canlanmasını sağlamış, Türkiye'ye biçilen
'Yeni Osmanlı' rolünün yeniden gündeme getirilmesine yol
açmıştır.
Türban benimsendi
* Başbakan'a yapılan bütün telkinlere rağmen Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu durumu parti içi dengelerin ve partinin prestijinin korunmasının bir gereği olarak görmek mümkün olsa da Gül'ün cumhurbaşkanlığının yaratacağı sıkıntıları sineye çekmeye ve göğüslemeye de hazır oldukları şeklinde anlamak gerekmektedir.
* İç ve dış tepkiler, Gül'ün cumhurbaşkanlığının parlamenter demokrasinin normal bir uygulaması olduğu yönündedir. Kamoyu ve medya türbanı benimsemiş görülmekte. Cumhurbaşkanı, türban ve diğer hassas konularda başlangıçta dikkatli davranmış ise de yavaş yavaş türbanın davetler, karşılama, uğurlama törenleri vs. ile resmi mahaller ile günlük yaşama girmeye başladığı görülmektedir. Zaten bir müddetten beri esas kamusal alan olan TBMM'de yapılan çeşitli toplantılarda türbanlı ve hatta çarşaflı hanımlar boy göstermektedir.
TSK'ya destek azaldı
* TSK'yı destekleyebilecek kesimler son derece azalmıştır. Tam tersine basın, iş dünyası, ticaret odaları, sendikalar, üniversite camiasının bir kısmı TSK'nın karşısındadır. Hatta halkı da TSK'ya karşı çıkarmaya yönelik çabalar artmaktadır. Bütün bunların içinden karakteri sağlam, devletimizin temel niteliklerine bağlı kişi veya kişilerin ve fikirleri paralellik gösteren STÖ'lerin desteklerini sağlamak veya beraber çalışma imkanlarını araştırmak gerekmektedir.
'Bölge halkı rahatsız edilmeli'
* DTP'nin TBMM'ye girmesi, Türk demokrasisi için bir talihsizliktir. PKK'yı kardeş ilan eden, terörist başının yaşam koşullarını TBMM'ye taşıyacaklarını açıklayan bu kişilerin; geçmişten ders almadıkları, amaçlarının kendilerinden öncekiler gibi demokratik bin platformda görüşlerini dile getirmek değil devletle kavga etmek olduğu daha ilk günden anlaşılmıştır.
Türban ile başörtü farkı vurgulanmalı
* TSK'nın “imaj tazelemesine” büyük kitlelerin ortak meselelerini kullanarak başlamak gerekmektedir. Bu nedenle de, öncelikle PKK ve DTP üzerine alenen ve kamuoyu oluşturacak şekilde ve yukarıda maruz temalar çerçevesinde gidilmelidir. Aynı kapsamda ele alınması gereken bir diğer konu da din ve türbandır. TSK'nın dine karşı olmadığı çeşitli vesilelerle ve şekillerde gündeme getirilmeli, baş örtüsü ile türban farklılığı vurgulanarak bu konudaki yanlış anlamaların ve TSK aleyhinde oluşmaya başlayan kanaatin önü kesilmelidir.
* DTP ve yandaşlarının yaşadığı sıkıntıların istismar edilmesi ve AB'den gelecek desteğin önünün kesilmesi için; DTP'nin, kendi ifadeleri ve davranışları nedeni ile TSK tarafından terörist olarak görüldüğünü ve herhangi bir şekilde muhatap kabul edilmeyeceğini üst düzey bir açıklama ile ilan etmek.
DTP aleyhine kamuoyu oluşmalı
* Irak'ın kuzeyindeki desteği kesmek için bölge halkını terörle mücadele bağlamında “rahatsız etmek”, bu suretle de PKK'ya yardım ettikleri ve destek sağladıkları müddetçe bu rahatsızlığın devam edeceği imajını vermek.
* Terörü bu şekilde destekledikleri müddetçe demokratik olarak herhangi bir ilerleme sağlayamayacaklarını ve bu suretle esas olarak temsil ettiklerini iddia ettikleri kişilere zarar verecekleri mesajını yaymak
* Bu suretle “bugüne kadarki kazanımlardan taviz vermeyin, yumuşamayın” diyen Kandil ile “terörden bir fayda gelmez, teröristleri desteklemeyin vazgeçin” diyen başta AB olmak üzere Kandil karşıtı çevrelerin arasında sıkışıp kalmalarına yol açmak düşünülmektedir.
AB'deki hükümete karşı tavır istismar edilmeli
BELGENİN sonuç bölümünde, Avrupa Birliği ile ABD'nin Türkiye'deki istikrarsızlıkta büyük rolü olduğuna da dikkat çekiliyor: “Türkiye'deki güvenlik, siyaset, ekonomi ve sosyal hayatla ilgili gelişmelerde AB ve ABD'nin önemli rol oynadığı şüphesizdir. Her ikisi ile de duygusallıktan uzak, gerçekçi ve birebir bir diyalog kurulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle de seçimlerden sonra AKP'nin gerçek yüzünün görülmeye başlaması ile AB çevrelerinde hükümete karşı oluşmaya başlayan tavır istismar edilmelidir.
Kaynak: Vatan Gazetesi