O dönemde Ecevit'in koruma müdürü olan DSP milletvekili Recai Birgün, şunları söylüyor: “İlk gittiğmiz gün ilerlemiş yanına rağmen hastanede birçok tetkik ve tahlil yapıldı. Hastanedeki bazı görevliler '20 yaşındaki genç birine dahi bir günde bu kadar tahlil yapılmaz' dediler. Hastanede gerçekten ciddi şekilde yorulmuştu, ayakta duracak hali de yoktu.
Tam giderken beyfendiye gazetecilerin dışarıda olduğunu söyledik. Kendisine yorgun olduğunu ve herhangi bir açıklama yapmamasını ısrarla söylememize rağmen, Haberal mutlaka birkaç kelime söylemesi gerektiğini söyledi.
Biz kapıya çıktığımızda bütün gazeteciler oradaydı ve Başkent Üniversitesi'ne ait bir kürsü bile hazırlanmıştı. O sırada Sayın Başbakanımız kürsüde konuşma yapmak istediğinde konuşamadı, boğazı düğümlendi.
Daha sonra konuşma yapmadan gitti. Haberal'a 'niye böyle' diye sorduğumda, 'biz beyfendiye endoskopi yaptık ve boğazını da uyuşturduk, bunun için konuşamamış olabilir' dedi.
Bunun üzerine ben de 'madem öyle bir durum vardı neden konuşmasına izin verip birkaç kelime söylemesini istediniz' diye sordum. O da 'Neyse olur böyle şeyler' karşılığını verdi.”
Tam giderken beyfendiye gazetecilerin dışarıda olduğunu söyledik. Kendisine yorgun olduğunu ve herhangi bir açıklama yapmamasını ısrarla söylememize rağmen, Haberal mutlaka birkaç kelime söylemesi gerektiğini söyledi.
Biz kapıya çıktığımızda bütün gazeteciler oradaydı ve Başkent Üniversitesi'ne ait bir kürsü bile hazırlanmıştı. O sırada Sayın Başbakanımız kürsüde konuşma yapmak istediğinde konuşamadı, boğazı düğümlendi.
Daha sonra konuşma yapmadan gitti. Haberal'a 'niye böyle' diye sorduğumda, 'biz beyfendiye endoskopi yaptık ve boğazını da uyuşturduk, bunun için konuşamamış olabilir' dedi.
Bunun üzerine ben de 'madem öyle bir durum vardı neden konuşmasına izin verip birkaç kelime söylemesini istediniz' diye sordum. O da 'Neyse olur böyle şeyler' karşılığını verdi.”