
ENFLASYONUN 2025 SONUNDA YÜZDE 25 İLE YÜZDE 29 ARALIĞINDA OLACAĞI TAHMİN EDİLİYOR
TCMB Başkanı Fatih Karahan, "Enflasyonun 2025 sonunda yüzde 25 ile yüzde 29 aralığında olacağını, 2026 sonu için de yüzde 13 ile yüzde 19 aralığına gerileyeceğini tahmin ediyoruz." dedi.
İstanbul
Karahan, yılın 3. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi'ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.
Bu enflasyon raporu itibarıyla orta vadeli tahminlerin sunulmasına ilişkin çerçevede bir değişikliğe gitme kararı aldıklarını açıklayan Karahan, "Yeni yaklaşımımızda kullanacağımız iki ana kavramın altını çizmek isterim: Enflasyon raporlarımızda açıklayacağımız tahminler ile taahhüt ve çıpa işlevi görecek olan yıl sonu odaklı ara hedeflerimiz." dedi.
Karahan, "Bir diğer ifadeyle bundan böyle, veri akışına bağlı olarak revize edebileceğimiz enflasyon tahminlerimizin yanı sıra rapor dönemleri arasında olağanüstü gelişmeler olmadığı sürece değiştirmeyeceğimiz ara hedeflerimizle karşınıza çıkacağız." ifadelerini kullandı.
Bu ara hedeflerin, orta vadede enflasyonun yüzde 5’e gittiği dezenflasyon sürecinde, daha kısa bir vadede ulaşılması taahhüt edilen yıl sonu enflasyon düzeyleri olduğuna dikkati çeken Karahan, bu bağlamda, ara hedeflerin içsel para politikası patikasını belirlerken referans olarak alınacağını kaydetti.
Karahan, böylece, kontrol ufku içerisinde enflasyonun ara hedeflere yakınsamasının sağlanacağını bildirdi.
Bu noktada para politikası kararlarının enflasyona nihai etkisinin en yüksek seviyeye ulaştığı döneme işaret eden "kontrol ufku" kavramının önemini de hatırlatan Karahan, para politikasının gecikmeli etkileri de düşünüldüğünde Türkiye için kontrol ufkunun şu andan itibaren 12 ile 24 ay arasındaki dönem olarak tanımlayabileceğini söyledi.
Karahan, son dönemde küresel ticarette tarife oranlarının açıklanmasıyla azalan belirsizliğin, küresel büyüme beklentilerini sınırlı bir miktar iyileştirdiğine işaret ederek, bu nedenle, dış talebe ilişkin varsayımları yukarı yönlü güncellediklerini aktardı.
Jeopolitik gerilimlerle tırmanan emtia fiyatlarına bağlı olarak, ham petrol ve ithalat fiyatlarına dair varsayımları da yukarı yönlü güncellediklerini bildiren Karahan, gıda fiyatları varsayımlarının bir önceki rapora kıyasla 2025 yılı için sabit kaldığını ve 2026 yılı için ise yukarı güncellendiğini belirtti.
"2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 25 ile yüzde 29 aralığında olacağını tahmin ediyoruz"
Fatih Karahan, tahminleri ve ara hedefleri oluştururken, fiyat istikrarı sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceklerini esas aldıklarının altını çizdi.
Ayrıca ekonomi politikalarındaki eş güdümün de devam edeceği varsayımını yansıttıklarını dile getiren Karahan, "Bu çerçevede, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 25 ile yüzde 29 aralığında olacağını tahmin ediyoruz. 2026 sonu için ise tahminlerimiz, enflasyonun yüzde 13 ile yüzde 19 aralığına gerileyeceğine işaret ediyor." dedi.
Karahan, küresel belirsizliklerin azalmasının ve enflasyonun daha düşük seviyelere gelmesinin etkisiyle tahmin aralığını önceki rapor dönemine göre daralttıklarını söyleyerek, bu değerlerin daha önce de paylaşılan enflasyon tahminlerini ve ilgili aralıkları yansıttığını belirtti.
Bu raporda farklı olarak, enflasyon ara hedeflerini de paylaşan Karahan, "Önceki raporlarda 2025 yıl sonu enflasyon tahminimiz olan yüzde 24 değerini, 2025 yılı ara hedefimiz olarak koruyoruz. 2026 ve 2027 yılları için ise enflasyon ara hedeflerimizi sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 9 olarak belirledik. Enflasyonun 2027 yılında yüzde 9’a geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını öngörüyoruz." diye konuştu.
Karahan, geçen dönemde enflasyon tahminlerinde bir değişim olması durumunda güncellemenin kaynaklarını paylaştıklarını anımsatarak, bu rapordan itibaren ise bu iletişimi yıl sonu enflasyon gerçekleşmesinin "ara hedeften farklılaşması" durumunda yapacaklarının altını çizdi. Karahan, bir farklılaşma olması halinde sapmanın kaynaklarını, takip eden yılın ilk Enflasyon Raporunda paylaşacaklarını söyledi.
Öte yandan önceki raporda, 2026 yılı "enflasyon tahminini" yüzde 12 olarak paylaştıklarını hatırlatan Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yeni yaklaşımımız çerçevesinde, 2026 yılı "enflasyon ara hedefini" yüzde 16 olarak belirledik. Aradaki 4 puanlık farkın detaylarına baktığımızda, daha yüksek gıda fiyatları varsayımının ara hedefi 0,9 puan yukarı çektiğini görüyoruz. Ara hedef üzerinde, enflasyon ana eğilimi ve ataleti 1,9 puan, büyük oranda petrol fiyatı varsayımındaki güncellemeye bağlı olarak da TL cinsi ithalat fiyatları 1,2 puan yukarı yönlü etki yaptı. Dezenflasyon sürecinde, ara hedeflerimize ulaşmak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz."
"Temkinli duruşumuzun sürmesiyle enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz"
TCMB Başkanı Karahan, para politikasında aldıkları önlemler ile yurt içi talebin dezenflasyonist seviyelerde seyretmesinin en kritik hususlardan biri olduğunu vurguladı.
Atılacak adımları, enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimini ve beklentilerini göz önünde bulundurarak ara hedeflerin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleyeceklerine dikkati çeken Karahan, "Temkinli duruşumuzun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Nitekim para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla dezenflasyon sürecini desteklemeye devam edecek." dedi.
Karahan, beklentilerin düşüş eğilimini sürdürmesi ve hizmet enflasyonundaki düşüşün de devam etmesiyle birlikte, enflasyonun ana eğilimindeki gerilemenin 2025 yılının geri kalanında da süreceğini belirterek, maliye politikalarının eşgüdümünün de bu sürece katkı sağlayacağını söyledi.
Özetle, para politikasındaki sıkı duruşu, fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerinin altını çizen Karahan, politika faizini, öngördükleri dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirlediklerini belirtti.
Karahan, bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulundurduklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Politika faizine ilişkin atılacak adımları ve bunların büyüklüğünü, enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla aldığımızın altını bu vesileyle çizmek isterim. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, tüm para politikası araçlarını etkili bir şekilde kullanacağız."
"Fiyat istikrarının sağlanması yolunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz"
Karahan, "Merkez Bankamızın tarihinde derin izler bırakmış dört kıymetli ismi; Sayın Rüşdü Saracoğlu, Sayın Hasan Ersel, Sayın Süreyya Serdengeçti ve Sayın Ercan Kumcu’yu kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Her biri farklı dönemlerde, farklı sorumluluklarla Bankamız çatısı altında çok kıymetli hizmetlerde bulunmuştur. Kendilerini bir kez daha rahmetle anıyorum. Sevenlerine ve Merkez Bankamız camiasına başsağlığı diliyorum." dedi.
Sıkı para politikasının sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ettiklerini belirten Karahan, yurt içi talebin yavaşlama seyrini sürdürdüğünü ve talep koşullarının dezenflasyonist etkisinin arttığını aktardı.
Karahan, 2024 yılı haziran ayından bu yana enflasyondaki düşüşün kesintisiz bir şekilde devam ettiğini, enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergelerin de bu durumu desteklediğini dile getirerek, "Fiyat istikrarının sağlanması yolunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz. Bu amaç doğrultusunda, önümüzdeki dönemde de tüm para politikası araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Küresel ticaret politikalarındaki son dönem belirsizliğin ikili anlaşmalar ile bir miktar azalsa da yüksek düzeyini koruduğunu söyleyen Karahan, "Bilindiği gibi, anlaşmalar önceki açıklamalara kıyasla daha düşük tarife oranları üzerinden yapıldı. Bununla birlikte, sektörel ölçekte açıklanan yüksek tarifeler yürürlükte kalmaya devam ediyor." dedi.
Karahan, birçok ülke ve sektöre ilişkin belirsizliğin de sürdüğünü vurguladı.
Ayrıca jeopolitik risklerin de küresel ekonomik görünüm üzerinde etkili olmaya devam ettiğini kaydeden Karahan, söz konusu belirsizlik ve risklerin küresel iktisadi faaliyete dair beklentiler üzerindeki olumsuz etkilerinin de hala hissedildiğini dile getirdi.
Karahan, belirsizliğin son dönemde bir miktar azalmasının ise küresel büyüme görünümünde sınırlı bir iyileşmeye neden olduğunu belirtti.
Bununla birlikte, büyüme beklentilerinin halen ocak ayı değerlerinin altında kaldığını ifade eden Karahan, enerji emtia fiyatlarının geçen rapor dönemine göre jeopolitik gelişmeler kaynaklı olarak bir miktar arttığını bildirdi.
Zayıf talep koşulları ve üretim artışlarının ise bu dönemdeki yukarı yönlü hareketi sınırlayan faktörler olduğunu aktaran Karahan, şöyle devam etti:
"Enerji hariç tarafta ise endüstriyel metal fiyatlarında gümrük tarifelerinin etkileri ile artışlar gözlemledik. Ekonomilere göre farklılaşan dinamiklere rağmen, faiz indirim süreçleri nisan ayı sonrasında da ülkeler genelinde devam etti. Bununla birlikte, enflasyon ve büyüme görünümlerine bağlı olarak indirim hızları değişebiliyor. Bu bağlamda, politika faizi beklentileri ve fiyatlamalarında da her iki yönde hareketler görebiliyoruz. Yüksek borçluluk nedeniyle son dönemde tahvil getirileri ile ilgili risk algısı göreli olarak arttı. Diğer taraftan, hisse senedi piyasaları küresel ölçekte olumlu bir performans gösteriyor. Bu çerçevede, portföy tercihlerinin hisse senetlerine yöneldiğini görmekteyiz. Yurt içi görünüme geçmeden önce özetlemek gerekirse, küresel belirsizlik bir miktar azalmakla birlikte küresel ekonomik görünüm ve finansal piyasalar üzerinde etkili olmaya devam ediyor."
"Yılın ilk çeyreğinde finansal koşullardaki sıkılığın devamı ile yurt içi talep zayıfladı, dış denge ise iyileşti"
Karahan, sıkı para politikasının hedeflenen bir sonucu olarak, talep kompozisyonundaki dengeli seyrin devam ettiğini vurguladı.
2025 yılının ilk çeyreğinde özel tüketimin yıllık büyümesinin yavaşladığına dikkati çeken Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu.
"Sıkılaştırma öncesi döneme kıyasla bakıldığında, özel tüketimin büyümeye katkısının belirgin olarak gerilediği görülüyor. Keza net ihracatın yıllık katkısı da artık daha dengeli bir resim sergiliyor. Talep kompozisyonundaki normalleşme, büyüme verileri çeyreklik bazda incelendiğinde de açıkça görülüyor. İlk çeyrekte özel tüketim gerilerken, ihracatın artması ve ithalatın düşmesi sonucunda net ihracatın büyümeye katkısı pozitif oldu. Bu çerçevede, yılın ilk çeyreğinde finansal koşullardaki sıkılığın devamı ile yurt içi talep zayıfladı, dış denge ise iyileşti."
Karahan, ikinci çeyreğe ilişkin verilere bakıldığında ise sanayi üretim endeksindeki artışın yavaşladığını söyledi.
Tipik oynaklık sergileyen sektörler dışlandığında ise sanayi üretiminin çeyreklik bazda sınırlı olarak gerilediğini ifade eden Karahan, hizmet üretim endeksinin de ilk çeyrekteki yükselişi sonrasında mayıs ayı verilerine göre ikinci çeyrekte sınırlı olarak azaldığını bildirdi.
Karahan, benzer bir eğilimin inşaat üretim endeksinde de görüldüğünü, özetle, ikinci çeyrekte üretim göstergelerinin genel olarak ılımlı seyrettiğini belirtti.
İlgili bir gösterge olarak, imalat sanayisinde kapasite kullanım oranının da ikinci çeyrekte yataya yakın seyrettiğini, oranın temmuz ayında ise bir önceki aya ve önceki çeyrek ortalamasına göre gerilediğini söyleyen Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Buna göre, sanayide kapasite kullanımı son bir yıldır geçmiş dönem ortalamasının altında seyrediyor. İş gücü piyasasına bakıldığında, manşet işsizlik oranı ikinci çeyrekte bir miktar artmakla birlikte halen geçmiş dönem ortalamalarının oldukça altında. Öte yandan, geniş tanımlı göstergeler içerdikleri farklı dinamiklere bağlı olarak yüksek seviyesini koruyor. Bu çerçevede, ilan başına başvurulara dair derlediğimiz veriler de bir artışa işaret ediyor. Burada, 2018 yılındaki sıkılaştırma dönemine yaklaşan bir görünüm mevcut. İş gücü piyasasını değerlendirirken, bahsettiğim göstergeleri de kapsayan ve daha geniş kapsamlı olan bir veri setine bakmak önemli. Nitekim işsizlik oranı gibi temel göstergelerle diğer iş gücü göstergeleri zaman zaman farklı sinyaller verebiliyor. Grafikte, birçok iş gücü piyasası göstergesinden yararlanılarak oluşturulan ve bütüncül bir görünüm sunan Bileşik İşgücü Piyasası Endeksini görüyorsunuz. Endekste görülen bir artış yıllık bazda iş gücü piyasasında sıkılaşmaya, azalış ise gevşemeye işaret ediyor. Buna göre endeks, iş gücü piyasasında sıkılığın, işsizlik oranının ima ettiğinden daha az olduğunu gösteriyor."
Karahan, ikinci çeyrekte, yurt içi talepte ivme kaybı sürdüğünü belirtti.
Perakende satışların altın hariç tutulduğunda daha ılımlı seyrettiğini ifade eden Karahan nitekim endeksin altın hariç artışı ikinci çeyrekte önceki çeyreğe kıyasla yavaşladığını bildirdi.
Karahan, perakende satışlarda da ivme kaybı devam ettiğini, altın hariç olarak ise bu görünüm daha da belirgin olduğunu vurguladı.
Kartla yapılan harcamaların ikinci çeyrekte arttıktan sonra temmuz ayında da sınırlı olarak yükseldiğini aktaran Karahan, trendden sapma olarak bakıldığında da verilerin kartla yapılan harcamalardaki söz konusu ivme kaybını teyit ettiğini dile getirdi.
Son yıllarda tüketicilerin ödeme tercihlerindeki dönüşüm dikkate alınarak kart kullanım eğilimine göre düzeltilmiş verilerin özel tüketimin seyriyle daha uyumlu olduğunu belirten Karahan, bu veriler kullandığında tüketim harcamalarındaki ivme kaybını daha net gördüklerini söyledi.
"İktisadi Yönelim Anketi verileri de parasal sıkılaştırmanın etkisiyle iç talepte gerçekleşen dengelenme ile uyumlu"
Karahan, "İktisadi Yönelim Anketi verileri de parasal sıkılaştırmanın etkisiyle iç talepte gerçekleşen dengelenme ile uyumlu. Nitekim, imalat sanayi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişlerinin, geçmiş dönem ortalaması etrafında seyrettiğini görüyoruz." diye konuştu.
Talebe ilişkin verilerin bir bütün olarak, ikinci çeyrekte talep koşullarının enflasyonu düşürücü etkisinin arttığını gösterdiğini ifade eden Karahan, şöyle konuştu:
"Farklı yöntemlerle hesapladığımız çıktı açığı göstergelerinin ortalaması, yılın ilk çeyreğinde nötre yakın negatif bir seviye ima ediyor. Yılın ikinci çeyreğinde de negatif bölgede ilerleyen bir çıktı açığı görünümü var. Dolayısıyla, finansal koşullardaki sıkılığın devamı ile talep koşullarının, bu dönemde dezenflasyonist patikayla daha uyumlu hareket ettiğini görüyoruz. Yılın geri kalanında da bu görünümün korunacağını öngörüyoruz. İktisadi faaliyet kapsamında, son olarak cari açığa da kısaca değinmek isterim. Cari açık ikinci çeyrekte bir miktar artmakla birlikte iç talep görünümü ile uyumlu bir şekilde ılımlı seyretti. Detaylara bakılacak olursa, son dönemde ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklere ve zayıf seyreden küresel talebe rağmen, ihracat artışını sürdürdü. İlk çeyrekte gerileyen ithalat ise ikinci çeyrekte arttı. Bu gelişmede, söz konusu belirsizliklere bağlı olarak öne çekilen talebin de etkisi oldu. Avro/dolar paritesindeki yükseliş ise dış ticaret ve hizmetler dengesine olumlu yansıdı."
Karahan, temmuz ayına ilişkin geçici verilerin dış ticaret dengesinde iyileşmeye işaret ettiğini söyledi.
Bu görünüm altında, cari açığın millî gelire oranının ikinci çeyrekte yüzde 1,3 civarında olduğunu tahmin ettiklerini bildiren Karahan, 2025 yılında bu oranın uzun dönem ortalamalarının altında kalmaya devam edeceğini öngördüklerini aktardı.
Karahan, diğer taraftan, cari açık üzerinde enerji fiyatları ve küresel ticaret politikaları kaynaklı yukarı yönlü risklerin canlılığını koruduğunu dile getirdi.
2024 haziran ayında başlayan dezenflasyon sürecinin finansal piyasalardaki oynaklıklara ve jeopolitik gelişmelere karşın kesintisiz bir şekilde devam ettiğini belirten Karahan, şöyle devam etti:
"Tüketici enflasyonu temmuz ayında yüzde 33,5’e gerileyerek 2024 mayıs ayındaki zirveye kıyasla 42 puanlık önemli bir düşüş kaydetti. Ağustos öncü verileri de bu eğilimin devam ettiğine işaret ediyor. Son Rapor döneminden bu yana enflasyon, tahmin ettiğimiz orta noktanın üzerinde olmakla birlikte, öngördüğümüz tahmin aralığında gerçekleşti. Enflasyon son 3 ayda üst üste piyasa beklentilerinden düşük gerçekleşse de hizmet sektöründeki atalet öngördüğümüzden yüksek seyrederek, tahminler üzerinde risk oluşturmaya devam ediyor. Ana eğilim göstergeleri, nisan ayında finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle kısmi bir yükseliş kaydetmişti. Takip eden aylarda ise göstergelerde ılımlı bir seyir izledik. Ana eğilim temmuz ayında öngörülerimizle uyumlu olarak döneme özgü unsurlarla geçici olarak yükseldi. Bu gelişmede, zamana bağlı fiyat belirleme eğilimi yüksek hizmet kalemlerindeki fiyat artışları öne çıktı. Enflasyon ana eğilimin üç aylık hareketli ortalamalarını incelediğimizde kademeli yavaşlama eğiliminin sürdüğünü görüyoruz Öte yandan, yıllıklandırılmış ana eğilimi hesapladığımızda, takip ettiğimiz altı göstergenin ortalaması, yüzde 27’nin altına işaret ediyor. Tahmin performansı görece daha iyi olan medyan enflasyon ise ana eğilimin yüzde 25 civarında olduğunu ima ediyor. Bu seviyeler tüketici enflasyonu olan yüzde 33,5 ile karşılaştırıldığında, bize dezenflasyonun süreceğini gösteriyor. Daha önce belirttiğim gibi, ağustos ayı öncü verileri de ana eğilimde kademeli yavaşlamanın devamına işaret ediyor."
Karahan, alt gruplar bazında bakıldığında kademeli bir yavaşlama sergileyen hizmet enflasyonunun temmuz ayında haberleşme, sağlık, kira gibi zamana bağlı fiyat belirleme eğilimi yüksek alt kalemlerin etkisiyle bir miktar yükseldiğini belirtti.
Temel mal enflasyonunun ise nisan sonrası dönemde kur gelişmelerinin etkisiyle bir miktar yükselse de bu durumun geçici olduğunu vurgulayan Karahan, "Gıda grubunda, zirai don hadisesine rağmen enflasyonda yavaşlama görüyoruz. Zirai don, meyve fiyatlarını yılın ilk yarısında olumsuz yönde etkilese de sebze fiyatlarındaki olumlu seyir bu durumu kısmen dengeledi. Bu dönemde diğer gıda grubundaki yavaşlama da destekleyici oldu." ifadesini kullandı.
Karahan, enerji grubunda ise son dönemde maktu vergi ve yönetilen fiyat gelişmelerinin yanı sıra jeopolitik gelişmelerle yükselen küresel enerji fiyatlarının etkilerini izlediklerini aktardı.
"Bu bağlamda ana gruplara dair detaylara bakacak olursak hatırlayacağınız üzere, emtia fiyatları küresel ticaret ve büyümeye yönelik beklentilerle mart ayında gerileme eğilimine girmişti. Dolayısıyla yılın ikinci enflasyon raporunda ham petrol başta olmak üzere emtia fiyat varsayımlarımızı aşağı yönlü güncellemiştik." diyen Karahan, ancak haziran ayında gerçekleşen jeopolitik gelişmelerin bu görünümü tersine çevirdiğini söyledi.
Karahan, uluslararası emtia fiyatlarının petrol başta olmak üzere enerji grubu öncülüğünde yükseldiğini kaydetti.
"Belirginleşen kuraklığın önümüzdeki dönemde gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdığını değerlendiriyoruz"
Gıda fiyatlarında ise iklim koşulları etkili olmaya devam ettiğini dile getiren Karahan, "Son aylarda artan sıcaklıklara paralel olarak bazı bölgelerde kuraklığın belirginleştiğini görmekteyiz. Bitkisel üretim tahminleri gerek zirai don hadisesi gerekse artan sıcaklıklara bağlı olarak rekolte kayıplarına işaret etmekte. Belirginleşen kuraklığın önümüzdeki dönemde gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdığını değerlendiriyoruz." dedi.
Alt gruplar karşılaştırıldığında, en yüksek yıllık enflasyonun hizmet grubunda olduğunu kaydeden Karahan, şunları söyledi:
"Diğer taraftan, son bir yıllık dönemde hizmet enflasyonunun belirgin bir azalış gösterdiğini de eklemek gerekir. Bu gruptaki dinamikleri incelediğimizde, zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek olan kalemlerin hizmet enflasyonunun ataletini artırdığını görüyoruz. Nitekim, ilk 7 aydaki birikimli enflasyona baktığımızda, eğitim ve kira kalemleri öne çıkıyor. Eğitim hizmetleri enflasyonu, yılın ilk 7 ayında özel okul ücret gelişmelerine istinaden güçlü seyretti. Önümüzdeki iki ayda da özel üniversite ücretlerine bağlı gelişmelerin etkisini takip edeceğiz. Eğitim grubunu kira kalemi takip ederken, talep koşullarına duyarlı hizmet kalemlerinde daha ılımlı bir seyir kaydedilmekte. Lokanta ve oteller buna bir örnek teşkil ediyor. Bu noktada, kira enflasyonu üzerinde ayrıca durmak istiyorum. Mevsimsel etkilerden arındırılmış veriler, aylık kira enflasyonunda son dönemde yüzde 4 civarında yatay bir seyre işaret ediyor. Sağdaki grafikten görüldüğü üzere, yıllıklandırılmış yakın dönem eğilim, yüzde 63,6 ile mevcut yıllık kira enflasyonunun yaklaşık 15 puan altında bir seyir ima ediyor. Bu durum, bize kira enflasyonunun gerilemeye devam edeceğini gösteriyor. Gerek Perakende Ödeme Sistemi mikro verileri gerekse konut değerleme raporları üzerinden takip edilen verilerin işaret ettiği kira artış oranları bu aşağı yönlü görünümü teyit ediyor. "
Karahan, bununla beraber, kira enflasyonunun, deprem ve kentsel dönüşüm gibi konut sektörüne özgü arz yönlü unsurların da etkisiyle öngördüklerinden daha dirençli bir seyir gösterdiğini vurguladı.
Kiralardaki dirençli seyrin hizmetlere kira ve kira dışı olarak bakıldığında da net bir biçimde görüldüğünü ifade eden Karahan şunları kaydetti:
"Kira dışında kalan hizmetlerde, yıllık enflasyon aşağı yönlü belirgin ayrışırken ana eğilim de kademeli bir yavaşlama eğilimi içerisinde. Bu grupta yıllıklandırılmış yakın dönem eğilim ise yüzde 37’ler seviyesinde. Her zaman vurguladığımız gibi, dezenflasyon sürecinde, enflasyon beklentilerinin seyri de büyük önem arz ediyor. Yılın ilk iki enflasyon raporu dönemiyle kıyasladığımızda, enflasyon beklentilerinin tüm sektörlerde gerilediğini izliyoruz. Yansıda, piyasa katılımcılarının farklı vadelerdeki enflasyon beklentilerine de yer veriyoruz. Buna göre, enflasyondaki düşüşün kademeli bir şekilde sürmesi bekleniyor. Ancak beklentiler iyileşse de halen enflasyon tahminlerimizin üzerinde seyrediyor. Bu yönüyle beklentiler, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ediyor. Bu görünüm ise para politikasındaki sıkı ve kararlı duruşumuzu korumayı gerekli kılıyor."
"KKM’yi kademeli olarak sona erdirmeyi hedefliyoruz"
Sıkı para politikasını sürdürmeye ve sonuçlarını da kademeli bir şekilde almaya devam ettiklerini kaydeden Karahan, enflasyon görünümünde iyileşme kaydettiklerini ifade etti.
Karahan, bu görünüm altında temmuz ayında, para politikasında gerekli sıkılığı koruyacak şekilde, politika faizini 3 puanlık bir indirimle yüzde 43 düzeyine çektiklerini aktararak, sıkı para politikası duruşunun, dezenflasyon sürecinin devamını sağlayacağını vurguladı.
Ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımı makroihtiyati tedbirlerle desteklediklerini belirten Karahan, bunun yanında likidite koşullarına göre etkin bir likidite yönetimi uygulamaya da devam ettiklerini aktardı.
Sıkı parasal duruşun desteklenmesi için kullanılan araçların 3 ana grupta toplandığını dile getiren Karahan, şöyle konuştu:
"Mevduata yönelik düzenlemeler ile TL mevduatın payını artırmayı ve KKM’yi (Kur Korumalı Mevduat) kademeli olarak sona erdirmeyi hedefliyoruz. Kredi büyümesine yönelik düzenlemeler ile kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçiyoruz ve likiditeye ilişkin adımlarımız ile sistemdeki fazla Türk lirası likiditeyi yönetiyoruz. Son dönemde, rezerv pozisyonumuzdaki iyileşme ile birlikte TL likidite seviyesi arttı. Bu dönemde, oluşan fazla likiditeyi depo alım ihaleleri ve ters swap işlemleri ile sterilize ediyoruz. Diğer taraftan, para piyasaları faizlerindeki oynaklıkları sınırlandırmak amacıyla, likidite dağılımını göz önünde bulundurarak repo ihaleleriyle fonlama da sağlıyoruz. Uyguladığımız likidite yönetimiyle para piyasalarında faizler, son dönemde politika faizine yakın seviyelerde gerçekleşiyor."
Karahan, bileşik bazda mevduat ve ticari kredi faizlerinin yüzde 53, tüketici kredisi faizlerinin yüzde 62 civarında oluştuğunu aktararak, bu bağlamda, politika faiz indiriminin, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimizle uyumlu ölçüde yansıdığını bildirdi.
Temmuz PPK kararı sonrasında, temmuz ayının ilk haftasına göre tüketici kredisi faizlerinin 5,3 ve ticari kredi faizlerinin yaklaşık 5,5 puan gerilediğini ifade eden Karahan, para politikası duruşu ve makroihtiyati çerçeve sayesinde mevduat faizlerinin seviyesinin TL’ye geçişi ve tasarrufları desteklemeye devam ettiğini vurguladı.
Karahan, bireysel kredi büyümesinin ikinci çeyrekten itibaren ivmelenen kredi kartı harcamaları kaynaklı olarak hızlandığını belirterek, kredi kartı bakiye gelişmelerinde, tüketicilerin nakitle ödeme yönteminden kartla ödemeye geçmesinin de etkisi bulunduğunu söyledi.
Bireysel kredilere kredi kartı hariç bakıldığında ise daha ılımlı bir büyüme patikası gözlendiğini kaydeden Karahan, tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi destekleyecek bir seyirde devam etmesinin büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Karahan, ticari tarafta ise TL kredi büyümesinin, istisna krediler hariç bakıldığında aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu bir seyir izlediğini ifade ederek, TL ticari kredi büyümesinin yaklaşık yarısının istisna tutulan alanlardan geldiğini bildirdi.
Yabancı para kredilerdeki aylık büyüme sınırının da, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla yüzde 0,5’e indirdiklerini belirten Karahan, YP kredi büyümesindeki yavaşlamanın, bununla uyumlu olarak belirginleşmiş durumda olduğunu söyledi.
KKM tarafında ise şubat ayında tüzel kişi hesapları için yeni açılış ve yenilemeleri sonlandırdıklarını vurgulayan Karahan, şu ifadeleri kullandı:
"Mevcut durumda, kalan gerçek kişi bakiyesi 12 milyar dolar seviyesinde. Bakiyenin azalması ile birlikte KKM hesaplarının yenileme ve açılma işlemlerini bu yıl sonlandırabileceğiz. Son dönemde TL mevduata olan talep güçlü olup TL payı finansal piyasalardaki oynaklık öncesindeki değerinin üzerinde seyrediyor. Nitekim TL mevduatın payı yüzde 60 ile tarihsel ortalamasına yakın bir seviyede ilerliyor. Yatırım fonlarını da dahil ettiğimizde bu görünüm değişmiyor. KKM bakiyesinin azalmış olması da Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve merkez bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor."
Karahan, tarife belirsizliğinin azalmasıyla birlikte, diğer gelişmekte olan ülkelere benzer şekilde mayıs ayında ülkemize sermaye girişlerinin tekrar başladığını kaydederek, yurt dışı yerleşiklerin pozisyonlanmalarına baktığımızda nisan ayından sonraki iyileşmenin özellikle temmuz ayında belirginleştiğinin görüldüğünü söyledi.
Brüt rezervlerin 2024 yılı mart ayındaki 124 milyar dolar seviyesinden 50 milyar dolar artışla 8 Ağustos’ta 174 milyar dolara ulaştığını vurgulayan Karahan, swap hariç net rezervler ise bu dönemde 114 milyar dolar artışla 50 milyar dolara yükseldiğini aktardı.
Karahan, kararlı sıkı para politikası duruşunun piyasalardaki risk ve oynaklık göstergelerinde de iyileşmeye katkı sağladığını anlatarak, bu duruşun, enflasyonu ve enflasyona dair belirsizlikleri azaltacak şekilde sürdürdükçe risk göstergelerindeki olumlu eğilimin devam edeceğini düşündüklerini bildirdi.
"Ne kadar sapma olursa olsun bunun hesabını şeffaf bir şekilde vereceğiz"
Fatih Karahan, yılın 3. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi'ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.
TCMB Başkanı Karahan, "enflasyon tahminlerinin yanı sıra rapor dönemleri arasında paylaşacakları ara hedeflere" ilişkin yeniliğe neden ihtiyaç duyulduğunun sorulması üzerine, ara hedeflerin aynı zamanda tahmin görevi de gördüğünü, bir ayrışma olmadığını söyledi.
"İkisi aynı şeye tekabül ediyordu. Ama her zaman vurguladığımız gibi enflasyonda hem veri oynaklığı yüksek hem belirsizlik yüksek." diyen Karahan, zaman zaman bu tahminleri revize etmeleri gerektiğini bildirdi.
Karahan, "Ama tahminle hedef aynı şey olunca tahminin revize edilmesi aynı zamanda hedefin de revize edildiği anlamına geliyordu ve bu para politikası iletişimini ve dolayısıyla etkinliğini zorlaştırıyordu. Dolayısıyla bu ikisini bu toplantıdan başlayarak ayırmaya karar verdik. Ara hedefleri bu rapordan itibaren belirledik. Çok uç gelişmeler olmaması durumunda bunları bundan sonra değiştirmeyi düşünmüyoruz." diye konuştu.
Yıl içinde enflasyon raporlarında tahminleri güncelleyeceklerini dile getiren Karahan, "Muhasebeyi de yılın en sonunda, 'hedefimiz şu kadardı ama yıl sonu enflasyonu bunun altında ya da üstünde gerçekleşti. Ne kadar sapma olursa olsun bunun hesabını şeffaf bir şekilde vereceğiz." ifadelerini kullandı.
"(Eğitim ve kira fiyatları) Aşağı yönlü eğilim devam edecek"
Fatih Karahan, enflasyonda ana eğilimdeki nispeten iyileşmeye karşın aylık eğilimde "katılık" olduğuna dair yorum ve "Son dönemdeki ana eğilimin gidişatını nasıl tanımlarsınız? Bir katılık sorunu görüyor musunuz? Katılık sadece hizmetler kaynaklıysa o problem nasıl aşılabilir?" sorusuna karşılık, şu cevabı verdi:
"Enflasyondaki ana eğilimin aslında sene başından bu yana ciddi anlamda düştüğünü görüyoruz. Yıl ortasında yaşanan çeşitli gelişmelere rağmen enflasyon görünümünün bozulmamış olması ve enflasyon ana eğiliminin aşağı gelmiş olması önemli bir durum. Bu da yaptığımız ilave sıkılaşma, attığımız çeşitli adımlar sayesinde oldu. Son verilere baktığımızda aslında hizmet kaynaklı ve hatta hizmetin içinde biraz daha eğitim ve kira kaynaklı bir katılık söz konusu. Burada da geçmişe endeksleme eğilimi var. Bir de bu iki sektör daha önceden çeşitli şekillerde fiyat kontrollerinin uygulandığı alanlar. Dolayısıyla onların birikimli etkilerinin yansımasını da görüyoruz. Bunlar büyük ölçüde para politikası etki alanı dışında. 'Para politikasının bu alanlara hiç etkisi yok' demek değil ama buradaki yatay görünümün sebebi, para politikasının kolay etkileyebileceği bir kalem değil. Ama kira tarafında da sunumumda gösterdim."
Karahan, öncü verilerin bu alandaki enflasyonun aşağı yöne eğilimin devam edeceğini gösterdiğini kaydederek, "Katılıktan kastımız bunun daha hızlı kırılmasını önemsiyorduk. O kadar hızlı kırılmayacak gibi gözüküyor. Bunu da zaten bir miktar 2026 hedeflerine de yansıtmak durumunda kaldık." şeklinde konuştu.
"Kararlılıkta kaldığımız sürece kıramayacağımız hiçbir katılık yok"
TCMB Başkanı Karahan, katılıkla ilgili genel olarak "enflasyon şurada takılır" tarzında yorumların daha önce çok geldiğini anımsatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Önceden, 'Hızlı bir şekilde 40'a, 35'e düşer ama altına inmez' şeklinde konuşuluyordu. Sonra bu sayı 30 oldu. Şimdi 25'ler konuşulmaya başladı. Bence birkaç ay içinde '20'ye gidebilir ama altına gitmez' denildiğini de göreceğimizi düşünüyorum. Neden? Çünkü parasal sıkılık oldukça yüksek seviyede. Bu da talep koşullarında dengelenmeyi devam ettiriyor. Dezenflasyonist bölgede olduğumuzu söyledim. Burada kararlılıkta kaldığımız sürece kıramayacağımız hiçbir katılık yok."
"Parasal sıkılaşmadan itibaren kiradaki ivmelenmeyi kontrol edebildik"
Fatih Karahan, kredi oranlarının konut fiyatlarını ve kiraları nasıl etkilediğine ilişkin bir araştırmaları olup olmadığı şeklindeki soru üzerine, konut fiyatlarının yıllık bazda reel olarak gerilediğini söyledi.
Kirada durumun farklı olduğunu, burada farklı dinamiklerin bulunduğunu dile getiren Karahan, bunlardan bazılarının kira fiyat kontrolleri, deprem, kentsel dönüşüm ve arz-talep dengesizliği gibi unsurlar olduğunu bildirdi.
Karahan, "Piyasadaki mortgage faizlerinin kiralar üzerine etkisini sordunuz. Bizde ipotekli konu satış oranı biraz düşük. Yani buradaki bağlantının biraz daha zayıf olmasını bekliyoruz. Aslında parasal sıkılaşmadan itibaren kiradaki ivmelenmeyi kontrol edebildik ve aşağı yönlü bir görünüm sağlandı. Dolayısıyla bizdeki dinamiklerin farklı olduğunu değerlendiriyorum." diye konuştu.
"Enflasyon görünümünün bozulmasına izin vermeyeceğiz"
TCMB Başkanı Karahan, temmuzda faiz indirimlerine 300 baz puanla başladığı ve aynı büyüklükte indirimlere devam etmek için hangi koşulların gözetildiği sorusuna ilişkin, şunları kaydetti:
"Reel faiz üzerinden iletişim yapmıyoruz. Her zaman vurguladığımız gibi enflasyon gerçekleşmeleri, enflasyon beklentileri ve ana eğilimi üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Her toplantıda çeşitli verileri ortaya koyuyoruz. 'Talebin dezenflasyona katkısı ne seviyede' gibi çeşitli unsurlara bakıp enflasyon görünümü oluşturuyoruz ve kararlarımızı bunun binaen veriyoruz. Son dönemde ortaya çıkan bir unsur, bizim için önemli olan enflasyon üzerindeki risklerin de dengesi. Bu da kararlarımızda önemli. Politika faizine ilişkin attığımız bütün adımları bugüne kadar olduğu gibi öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Temmuz toplantısında da bu şekilde karar aldık. Belli bir alanımız olduğunu düşündük. Bunu ihtiyatlı bir şekilde enflasyon görünümünü bozmadan yapmak istiyoruz."
Karahan, enflasyonun 3 aydır üst üste aşağı yönlü sürpriz yaptığını ve piyasa beklentilerinin altında gerçekleştiğini kaydederek, bunun olumlu bir gelişme olduğunu bildirdi.
Manşet enflasyon kadar enflasyonun alt detaylarının da kendileri için önemli olduğunu dile getiren Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hizmet kalemlerindeki atalet özellikle eğitim ve kira özelinde bizim tahminimizin biraz daha üstünde. Bu da enflasyon üzerinde önümüzdeki dönemde bir miktar yukarı yönlü risk olduğunu ima ediyor. Bu riskleri de dikkate alarak hareket etmek istiyoruz. Faiz indiriminin sayısı ve miktarı enflasyon görünümüne ve bu risklere bağlı olacak. Daha önce söylediğimiz gibi toplantı bazlı ilerliyoruz ve veri akışı bizim için oldukça önemli. Veri akışına bağlı olarak ilerliyoruz. Kesinlikle otopilotta değiliz. Bu süreçte enflasyon görünümün bozulmasına izin vermeyeceğiz."
"Türk lirasına yönelik talebin tekrar canlandığını görüyoruz"
Fatih Karahan, kur politikasına ilişkin bir soru üzerine, bu süreçte hiçbir şekilde kur politikalarında bir değişiklik olmadığının altını çizerek, şunları aktardı:
"Reel değerlenme Türk lirasına yönelik ilginin artmasının doğal bir sonucu. Türk lirasına ilgi neden artıyor? Çünkü biz ciddi bir parasal sıkılaşma yapıyoruz. Enflasyon beklentilerini kontrol etmek adına, fiyatlama davranışlarını düzeltmek, talepte dengelenmeyi sağlamak adına. Bu da tabii ki Türk lirasına ilgiyi artırıyor. Talebi artıyor, talebi artan şeyin de fiyatı artar. Bu da para birimlerinde reel değerlenme olmuş oluyor. Bu talebin değiştiği durumlarda reel değerlenmenin dönem dönem olmaması çok normal. Bunu marttan itibaren birkaç ay boyunca gördük. Yani hem yurt içi hem yurt dışı gelişmeler etkili oldu. Bir de tabii küresel gelişmelerin avro/dolar paritesindeki etkisi de son dönemde Türk lirasının performansı üzerinde etkili oldu. Ama son dönemde Türk lirasına yönelik talebin tekrar canlandığını görüyoruz."
"Kredi limitlerini kısa vadede değiştirmeyi düşünmüyoruz"
TCMB Başkanı Karahan, aylık kredi büyüme limitlerinde bir değişiklik olup olmayacağına ilişkin soru üzerine, kredi büyümesinin dezenflasyon patikasıyla uyumlu seyretmesinin çok önemli olduğunu söyledi.
Buna rağmen büyüme sınırlarının her zaman bağlayıcı olmadığını ifade eden Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Aslında bu yıl baktığımızda çoğu zaman kredi büyümesinde belirleyici olan politika faizinin seviyesi ve bunun ima ettiği maliyetler. Baktığımızda mesela KOBİ'de kısıta tabi kredi büyümesi en son şubatta bağlayıcı olmuş. 2,5, 2,6 civarındaydı KOBİ'ler için. Daha sonra epey bir süre yüzde 1 civarlarında seyretti limit 2,5 olmasına rağmen. Yani kredi büyümesi aslında politika sıkılığı ve bizim iletişimimiz neticesinde arz talep dengesi doğrultusunda şekillendi. Son dönemde burada bir miktar hareketlenme görüyoruz. Özellikle son ayda KOBİ kredi büyümesi bir miktar arttı. Çoğu zaman bağlayıcı olmuyorsa biz bu sınırları neden tutuyoruz? Beklentilerin hızla değişebildiği dönemlerde burada çok hızlı bir kredi talebiyle karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu da önlem alınmazsa dezenflasyon sürecini etkileyebilecek unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bu tarz kısıtlar kredide aşırı büyüme iştahı olduğu dönemlerde bize yardımcı oluyor. Aşırılıkları kontrol etmekte işimize yarıyor. Bu nedenle bahsettiğimiz kısıtların makro ihtiyati araç setimizin bir parçası olarak kalmaya devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz."
Karahan, yatırım, esnaf ve tarım kredileri gibi belli alanlarda istisnaların bulunduğunu belirterek, "Zaten dezenflasyon sürecinde bu kısıtlar biraz daha az bağlayıcı hale gelecek. Enflasyon düştükçe limit daha az hale gelecek. Limitleri hızlı bir şekilde gevşetme yönünde şu anda bir talep olduğunu biliyoruz. Bunun için erken olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla burada ciddi bir değişiklik beklemiyoruz. Sadece yakın dönemde kredi mevduat fiyatlamalarının etkinliğini artırmak adına birtakım ufak değişiklikler yapabiliriz ama limitleri şu anda kısa vadede değiştirmeyi düşünmüyoruz." diye konuştu.
"İşsizlik oranının en son veride 8,6"
Fatih Karahan, yılın 3. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında başkan yardımcıları Hatice Karahan ve Osman Cevdet Akçay ile soruları yanıtladı.
TCMB Başkanı Karahan, işsizlik oranının en son veride 8,6 olduğunu ve tarihsel olarak epey düşük seviyelerde bulunduğunu belirterek, atıl iş gücünün neredeyse yüzde 33 olduğunu ve ciddi bir seviyeye ulaştığını söyledi.
Geçen yıldan başlayarak 2025 yılında da devam eden işsizlikte aşağı yönlü ya da yatay bir seyir ama atıl iş gücünde dönem dönem yukarı yönlü bir seyir gördüklerini ifade eden Karahan, "Farklı dinamikler var ama yani 2024'teki dinamiklerle 2025'teki dinamikler farklı. Mesela 2024'e baktığımızda oransal olarak en büyük artış zamana bağlı eksik istihdamda." dedi.
Karahan, zamana bağlı eksik istihdamla yarı zamanlı istihdamı birbirine karıştırmamak gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Mesela 2024 yılında zamana bağlı eksik istihdamda olanlara baktığımızda bunların yüzde 60'ının tam zamanlı çalıştığını görüyoruz. Yani tam zamanlı çalışan insanlar farklı bir iş istiyorlar. Tabii işleri olduğu için manşet işsizlikte işsiz olarak sayılmıyorlar ama geniş kapsamlı göstergelerde atıl iş gücüne dahil oluyorlar. Ama bunların yüzde 60'ı tam zamanlı çalışanlar. Bu neden oluyor? Aslında pandemi döneminde ortaya çıkan bir trendin biraz devamı, çalışma koşullarını değiştirme isteği gibi. Burada farklı sebepler de olabilir tabii. Esnek çalışma modelleri de buna olanak veriyor. 2025 yılına baktığımızda farklı bir bileşen aslında buradaki artışı sürüklüyor.
2025 yılında bugüne kadar olan süreçte en yüksek artışın potansiyel iş gücünden kaynaklanıyor. Potansiyel iş gücü nedir? O da çalışmak isteyen ancak çeşitli sebeplerle iş aramayan insanlar. Bunu biz detaylı inceledik. Burada da iki ana grup öne çıkıyor bu yıl. Bir tanesi kendi vasfına uygun iş bulamayacağını düşünenler bu nedenle aramıyorlar. Burada daha çok lise altı eğitime sahip insanlar ön plana çıkıyor demografi olarak. İkinci grupta çalışmak isteyen ancak çocuk bakımı, ev işleri nedeniyle iş arayamayan kadınlar. Gördüğünüz gibi son 1,5 yıldaki bu sürükleyicilere baktığımızda aslında bu atıl iş gücündeki artışın döngüsel nedenler yerine daha çok yapısal unsurlardan kaynaklandığını değerlendiriyoruz."
"Son dönemde 500 milyar liraya yakın belki de onun biraz üzerinde bir likidite fazlası oluştu"
Fatih Karahan, son dönemde 500 milyar liraya yakın belki de onun biraz üzerinde bir likidite fazlası oluştuğunu ifade ederek, bunun da temel nedeninin döviz pozisyonumuzdaki iyileşme olduğunu dile getirdi.
Hazine işlemleri kaynaklı bir miktar likidite çekilmesinin gerçekleştiğini ifade eden Karahan, şöyle devam etti:
"Ortalamada likidite fazlası var, bu doğru. Fakat likiditenin bankalar nezdindeki dağılımı homojen değil. Bazı bankalar, bazı günler itibarıyla likidite açığına düşebiliyorlar. Tabii bunu bankalar arası piyasadan da bulabilirler ama faizlerde oynaklığa sebep olabileceği için biz bir taraftan sterilizasyon araçlarımızla para çekerken bir taraftan da likidite ihtiyacı olan bankalara bunu veriyoruz. Aynı faizden de yaptığımız için bir maliyet unsuru olmuyor. Ama neticesinde para piyasasındaki faizlerin politika faizine yakın olmasını sağlamış oluyoruz."
Karahan, OVP'de de enflasyon hedefleri ve tahminleri verilirken kendi görüşlerinin de dikkate alındığını belirterek, "Bu sene de süreç benzer şekilde ilerliyor. Burada çok sağlıklı bir eş güdüm içinde ilerliyoruz. Bu yıl konusuna gelince aslında burada bir tahmin ara hedef ayrıştırması neden yapmamız gerektiğini anlatmıştım onu tekrar etmeyeceğim. Ama bu seneki görünüm itibarıyla politika ufkunu da dikkate aldığınızda bu sene yapılacak aksiyonların sene sonu hedefine etkisi oldukça kısıtlı." diye konuştu.
Şu anki durum itibarıyla enflasyonun yüzde 75 ihtimalle 24'ün üstünde olduğunu değerlendirdiklerini bildiren Karahan, "Bunu da şeffaflık gereği iletişimini kurmamız gerekiyor. Ara hedefi bir daha değiştirmeyeceğimizi söylediğimiz için buna bu seneden başlamak istedik. Bu sene tabii ki 24'ü, 27 yaptık diyebilirdik. Sonra da işte bandın içinde kaldı diyebilirdik. Ama burada bir taahhüdün parçası olarak, bundan sonra önümüzdeki senede uç gelişmeler olmadığı halde durumu değiştirmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Stopaj değişikliği sonrasında dolarizasyonda bir artış görmedik"
Fatih Karahan, stopaj değişikliği sonrasında dolarizasyonda bir artış görmediklerini dile getirerek, gerçek kişi yabancı para mevduatlarının yatay seyrettiğini ifade etti.
Türk lirası mevduat payının da nisan sonundan itibaren yani düzenlemenin başladığından itibaren neredeyse 2,5 puana yakın bir artış gösterdiğini belirten Karahan, "Yüzde 60'ı gördük orada. Bu konuda neden bir bozulma beklemiyoruz? Burada makro ihtiyacı çerçevemiz aslında sigorta işlevi görüyor. Çünkü bankalara verdiğimiz Türk lirası hedefleri var. Bu hedefler bir taraftan algının değişebildiği durumlarda Türk lirasında ters bir hareketin olmasını engelliyor. Burada bankalar üzerinden verdiğimiz hedeflerle olumsuz durumların önüne geçmiş oluyoruz. Önümüzdeki dönemde de olumsuz bir hareket beklemiyoruz Şu anki veriler de bunu teyit eder nitelikte. Ama tabii ki daha önce de söylediğimiz gibi bu bizim politika bileşenimizin önemli bir parçası dolarizasyonu artırmak, Türk lirasını mevduatlarda ve kredilerde ön plana çıkarmak. Bir risk ortaya çıkacak olursa para politikası duruşumuzu bu doğrultuda ayarlamaya hazırız." açıklamasını yaptı.
Karahan, bir basın mensubunun "Dezenflasyon sürecinin daha hızlı işlemesi açısından kira artış oranının belirlenme usulünde bir değişiklik söz konusu olsa nasıl olur?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bu tarz önlemler kısa vadede etkili olabiliyor. Bunu gördük. Yani anladığım kadarıyla belli limitlerden bahsediyorsunuz kira artışları konusunda. Ama bunun orta vadede konut ve kira piyasasının bozucu olduğunu düşünüyoruz. Zaten geçen sene de bu yüzde 25'lik sınır kaldırılmıştı. Sebep olduğu geçici bir enflasyon var, bu doğru ama orta vadede bunun piyasadaki arz talep dengelenmesine katkı sağlayacağını ve enflasyonu daha makul seviyelere indireceğini düşünüyoruz. Kirada biraz daha öne çıkan diğer sebepleri de vurgulamak lazım. Çünkü tek unsur bu değil. Diğer unsurlar dediğim gibi deprem, kentsel dönüşüm gibi yapısal unsurlar. Bunların sebep olduğu arz talep dengesizlikleri var. Bunların da dengelenmesi zaman alıyor."
"Gıda enflasyonu yukarı yönlü bir risk olarak duruyor"
Fatih Karahan, gıdada zirai don olduğunda belli ürünlerin etkilendiğini ifade ederek, diğer ürünlerin enflasyonda biraz daha düşük geldiği için şu ana kadar tahminlerle uyumlu bir gıda enflasyonu gördüklerini ve gıda enflasyonunun bu yıl için de, gelecek yıl için de yukarı yönlü bir risk olarak durduğuna işaret etti.
OVP'deki varsayımların faiz dışı harcamaların milli gelir oranının azalması doğrultusunda olduğunu ifade eden Karahan, "Gelen verilere baktığımızda aslında harcama disiplinin korunduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu tarafta katkı alıyoruz. Öte yandan diğer bir boyut, bütçe açığı tarafı. Burada tabii bütçe gelirlerinin öngörülenden bir miktar düşük gerçekleşmesi durumu var. Burada bütçe açığında milli geliri oranına bir azalma devam edecek. Yönetilen ve yönlendirilen fiyatların belirlenmesi bizim için oldukça önemli. Bunlar da özellikle enerji fiyatlarında enflasyon hedefleriyle uyumlu olarak gerçekleşti. Bunları da olumlu olarak değerlendiriyoruz." diye konuştu.
"TL mevduat hedefleri tarafında önümüzde önemli bir süreç var"
TCMB Başkanı Karahan, küresel merkez bankalarında olduğu gibi TCMB'nin faiz tarafında nötr bir hedefi olup olmadığına yönelik soruya, "Nötr faiz iletişiminin çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Ciddi bir belirsizlik var, tahvil piyasasındaki likiditenin düşük olması gibi çeşitli sebeplerle, enflasyon beklentilerinin farklı kesimler için çok farklı olması gibi nedenlerle nötr faizi düşük bir aralıkla ölçmek oldukça zor. Öyle olduğu zaman da bu iletişim faydadan çok zarar verebiliyor. Aslında başka ülkelerde de bunun yansımalarını görüyoruz. Dolayısıyla şu aşamada bunun üzerinden bir iletişim yapmamayı tercih ediyoruz." yanıtını verdi.
TL mevduat rasyosu ve makro ihtiyati tedbirlerde ileriye dönük olarak gevşetilme ihtimaline ilişkin soru üzerine Karahan, şunları kaydetti:
"Dediğim gibi TL mevduat rasyosu hedefleri ve KKM (Kur Korumalı Mevduat) hedefleri, bunlar makro ihtiyati çerçevemizin önemli bir birleşimi. Yani üç birleşimden bir tanesi. Burada tabii KKM'de belli bir seviyeye geldik. 10 milyar dolar civarına, 12 milyar dolara indiğini sunumda bahsettim. Burada bu yıl içinde bunu sonlandırmayı düşünüyoruz. Dolayısıyla burada zaten bir sadeleşme, ciddi bir sadeleşme olmuş olacak. TL mevduat hedefleri tarafında tabii önümüzde önemli bir süreç var, bir taraftan indirim yapıyoruz, burada enflasyon görünümü bize alan veriyor.
Enflasyon beklentilerine, ekonomik aktiviteye, toplam talep koşullarına baktığımızda, bu süreci bir miktar indirerek sıkılığı bozmadan devam ettirebileceğimizi düşünüyoruz ama bu süreçte riskler de var. Bu sürecin önemli bir şekilde hassas yönetilmesi, sorunsuz bir şekilde gitmesi çok önemlidir. Burada da TL mevduat payının özellikle KKM hedeflerinin kalkacağı bir ortamda bir süre daha devam etmesi, TL tarafındaki algının oturması açısından önemli diye düşünüyoruz. Dolayısıyla kısa vadede böyle bir planımız, böyle bir takvimimiz yok."
"Hissedilen enflasyon bu kalemler içinde en çok neyi hissettiğinizle alakalı"
Karahan, hissedilen enflasyona yönelik bir soru üzerine şu yanıtı verdi:
"Burada enflasyonda aslında bunu birçok ülkede de benzer gelişmeleri görüyoruz, enflasyon dediğimiz mesela yüzde 33, bu şu demek değil, ekonomide gördüğümüz her ürünün, hizmetin, emtianın fiyatı yüzde 33 artıyor demek değil, ortalamada yüzde 33 artıyor. Bunun içinde temel mallar da var, burada biraz daha düşük. Enerji kalemleri var, son dönemde biraz daha yüksek. Gıda manşetin altında, hizmet manşetin üstünde. Özellikle kira mesela manşetin oldukça üstünde seyrediyor. Şimdi böyle olunca hissedilen enflasyon sizin bu kalemler içinde en çok neyi hissettiğinizle alakalı oluyor.
Mesela otomotivde, mobilyada, giyimde enflasyon çok düşük ama mesela arabanızı her sene yenilemediğinizi varsayıyorum. Böyle olunca oradaki enflasyonun düştüğünü her zaman hissetmiyorsunuz ama neyi hissediyorsunuz? Sürekli yaptığınız harcamaları ve bunun içinde biraz daha yekun olarak çok tutanları hissediyorsunuz. Mesela kira, kira enflasyonu yüksek seyrettiği için burada hissedilen enflasyon gerçekleşen enflasyonun üzerinde olabiliyor. Dünyada birçok ülkede de var, bizim ülkemizde de çeşitli sebeplerle benzer bir durum söz konusu. Enflasyon beklentilerini de bu etkiliyor, hane halkı enflasyon beklentilerinin bir miktar daha geriden gelmesinin sebebi de bu."
Geçen yıl gecelik borçlanma faizinin 150 baz puan indirildiği hatırlatılarak kısa vadede yeniden 150 baz puan simetrik hale getirilip getirilmeyeceğine ilişkin soru üzerine Karahan, şunları kaydetti:
"Her zaman söylediğimiz gibi temel fonlama aracımız bir hafta vadeli repo oranı. Temel iletişimi de zaten para politikası faizi üzerinden yapıyoruz, bu da bir hafta vadeli repo oranı oluyor ama konjonktürel gelişmelere göre de üst bandı kullanma ihtiyacı ortaya çıkabiliyor, birkaç ay boyunca bunu yaptık ve faydasını da gördük. Bunu ne zaman yapıyoruz? Geçici gelişmeler olduğunda ve bunlar beklentileri bozabilecek, enflasyon görünümünü bozabilecek bir risk teşkil ettiği durumda yapıyoruz ama geçici olması önemli. Eğer kalıcı bir bozulmaya sebep olması söz konusuysa zaten para politikası faizini artırarak buna yanıt veriyoruz. O dönemde, birkaç ay önce biliyorsunuz asimetrik koridora geçtik. Şu anda bunu kullanmıyoruz ama bize belli anlarda bir esneklik de sağlıyor. Dolayısıyla şu anda ihtiyacımız yok ama bir süre daha esnekliği koruma gerektiğini değerlendiriyoruz, bir süre daha kalacak. Önümüzdeki toplantıda tekrar değerlendireceğiz."
AA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.