Birçok genç sörfçü bu yeni eğlence türüne, monoton hayattan kaçmak için başvurduklarını belirtirken, bazıları ise bu sporu kendilerini ifade etme biçimi olarak görüyor.
Tren-sörfünün hayatın bir parçası olduğunu belirten sörfçü Andrey Alışev, "İnsanlar gökyüzünden paraşüt ile zıplıyor, bazıları ise dağlara tırmanıyor biz ise trenin dış kısmında yolculuk ediyoruz. Bunda ne var ki?" diyor.
Trenlerin üzerinde geçen elektrik kablolar 3 bin volt taşıyor, ki bu kablolara kısa bir dokunuş bile ölüme neden olabiliyor. Aynı zamanda biniciler her an trenden düşerek ezilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Andrey her adımın önceden planlandığını ifade ediyor. Andrey, "Her demiryolu iyice araştırılıyor. Nerede tutunabilirsin, nasıl tutunabilirsin. Bu konular inceleniyor. Ayrıca yolculuğun doğru bir şekilde gerçekleşmesi için güvenlik kriterlerimiz mevcut. Onlara dikkat ederseniz riski asgariye indirmiş olursunuz" şeklinde anlatıyor.
Kendi grubundan kaza yaşayanın olmadığını iddia eden Andrey şöyle anlatıyor: "Fakat bu tür olaylar, maalesef yaşanıyor. Trenin çatısına çıkan bazı gençler bilmediklerinden dolayı elektrik akım toplayıcısına tutunuyor, yada elektrik tellere dokunuyor ve böylelikle ölümcül elektrik şarjı alıyor"
Altı yıldan beri BASE jamping (yüksek yapılardan paraşüt ile zıplama) ile uğraşan ve tehlikenin anlamını bilen Gleb Vorevodin bile tren-sürfingi aşırı olarak niteliyor. Vorevodin, "Öncelikli olarak bu tam anlamıyla serserilik. Çünkü, sadece kendilerini tehlikeye atmıyor, diğer insanlara da zarar verebiliyorlar. Mesala ben yüksek binadan ya da dağdan zıplıyorum ve düşsem bile kimseye zarar vermem" diyor.