Meclis’ten “iade-i itibar” ve haklarının verilmesi talebinde bulunan Merve Kavakçı, ”İade-i itibar verilmesi gereken ben değilim. İtibarı iade edilmesi gereken Meclis’tir” dedi. 1999’da yemin ettirilmemesini “Silahlı Kuvvetler’in gölgesinde DSP silahsız müfrezesi tarafından yürütülmüş bir darbe” diye niteleyen Kavakçı, “hesap soracağını” söyledi
Memur-Sen Kadın Komisyonu’nca düzenlenen, ”İnsan Hakkı İhlali Olarak Kadına Şiddet ve Toplumsal Etkileri” konulu panele katılan George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi eski milletvekili Merve Kavakçı, 1999 yılında yaşananları ve “iade-i itibar” talebini anlattı.
Kavakçı şöyle konuştu:
HESABINI SORACAĞIM: İade-i itibar verilmesi gereken ben değilim. İtibarı iade edilmesi gereken Meclis’tir. Meclis’in itibarı. Milletin Meclis’e olan güveni sarsılmıştır. Onun onarılması gerekir. O milletten özür dilenmesi gerekir en başta. Bu takdir edersiniz ki silahlı kuvvetlerin gölgesinde DSP silahsız müfrezesi tarafından yürütülmüş bir darbedir. Adı konmamış bir darbedir Meclis’te yaşananlar. Onun için bunun hukuki anlamda yüzleşmesi elbette ki olacaktır. Akılların zihinlerin demokratikleşmesi konusunda 15 yıl önce bulunan yerde değiliz. Ben şahsen üzerime düşen görevi yapacağım. Bunu hem kendim adına hem beni seçen milletin adına o gün veya bugün devlet bürokrasi medyada baş örtülü kadına linç kampanyası üreten, yürüten, teşvik eden, çanak tutan kişilerden hukuk önünde hesabını soracağım. Bu benim görevimdir. Kadınların temsili hala iyi noktaya gelmedi. Ama bu ülkede kadınların üçte ikisi başlarını örtüyorlarsa onları o kıyafetleriyle temsil eden insanların da olması gerekirdi. Yeniden milletvekili olmayı düşünmüyorum.
12 EYLÜLÜMÜZ SÜRÜYOR: Kavakçı, panelist olarak yaptığı konuşmada eğitimdeki 4+4+4 teklifine değindi: “Bu ülkede en temel problemlerden bir tanesi yeni nesillerimizi, evlatlarımızı istediğimiz gibi inandığımız doğrultuda yetiştiremememiz. Bunun hüviyetine sahip olamamamız.
Bundan daha büyük bir şiddet olabilir mi? Birileri benim dinimi öğrenmemi, yaşamamı ve bildiğimle amel etmemi engelleyecek ve biz bunu şiddet kapsamına almayacağız. Öyle zannediyorum ki 12 Eylülümüz de henüz bitmedi başörtülü kadınlar olarak. Gerek yazılı, gerek fiili anlamda güvence altına alınmadıkça başörtülü kadınların hakları ne 12 Eylül’deki ne 28 Şubat’taki yüzleşmeler yapılmadıkça bu iş bitmemiştir. Bu ülkede her üç kadından ikisi başını örtmektedir. Bu ülkede bu kadınları görmezden gelmekten daha büyük bir şiddet olabilir mi? Başörtülü kadınlara çağrım şu! 12 Eylül ve 28 Şubat’la uğradıkları şiddetin hesabını sormaya, gasp edilen hakların aranması için onlara bir çağrıda ve davette bulunuyorum. Ancak burada içine düşmemiz gereken içine düşme ihtimalimiz olabilen bir tuzak da var. Adalet korkusu. Adalet korkusuna teslim olmamalıyız. Adalet arayışından feragat olmamamız gerekiyor.”
28 ŞUBAT’LA YÜZLEŞMELİYİZ: Karşımızda başörtülü kadınları eşit yurttaş olarak görmeyen bunu kabul etmeyen ve bunda ısrarcı olan bir zihniyet var. Bu zihin varken, bizler acaba kendimizi eşit yurttaş olarak görüyor muyuz? Bu soru üzerinde düşünmemiz gerekiyor bu dönemde. 28 Şubat’ın mutfağındaki aşçılarla yüzleşmemiz gerekiyor. 28 Şubat’ın mutfağında olmayan ancak çanak tutanlarla da yüzleşmek gerekiyor. Sürece örtülü destek olanlarla da yüzleşilmesi gerekiyor.”
BARIŞ SAĞLANAMAZ: Zeytinburnu İmam Hatip Lisesi’nde iki erkek iki kadın polis tarafından başı açtırılan herhalde 13-14 yaşında imam hatipli bir öğrenci. Bu bir şiddettir. Bu şiddetin hesabı sorulmadan toplumsal barıştan bahsedemeyiz.
Tutuklu vekillerin hakları iade ediliyorsa Kavakçı’ya da edilmeli!..
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, gazetecilerin Merve Kavakçı’yla ilgili sorularını yanıtladı. Bozdağ, cezaevindeki milletvekillerini kastederek, şöyle dedi: “Milletvekillerine bu güne kadar ’milletvekili değildir’ demedik. Haberal da, diğerleri de milletvekilidir. Tartışılan konu bu milletvekilleri yemin yapmadıkları halde, Meclis Başkanlığı’nın aldığı kararla bunların milletvekili olduğunu ifade etti. Özlük haklarının iadesine veya özlük haklarının ödenmesine karar verdi, doğru bir karar bu. Mazbatasını alan kişi milletvekili statüsünü kazanmış oluyor. Milletvekilliği hak ve yükümlülüklerine sahip oluyor. Merve Kavakçı’da seçime girmiş, seçimi kazanmış, mazbatasını almış, yeminini yapamamış bir milletvekilidir. Yemin edemeyen tutuklu vekillerinin özlük hakları iade ediliyorsa, yemin edememiş Kavakçı için de aynı şekilde değerlendirme yapılması gerekir.”