Japonya’da meydana gelen deprem ve Kuzey Afrika ile Ortadoğu ülkelerindeki tırmanan gerilime rağmen Türkiye kaynak girişinin süratlendiği dile getiriliyor. ING Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren, uluslararası gelişmelerin ekonomiye etkisi üzerine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'ye ilginin giderek arttığına işaret ediyor.
Dağdeviren, “Japonya depremi ülke ekonomisindeki büyümeyi bu sene 2 puan indirebilecek olsa da piyasaların mart ayı ve nisan ayının ilk günleri itibari ile hem bu gelişmelere hem Kuzey Afrika - Ortadoğu ülkelerinde devam eden belirsizliklere karşı olumsuz bir tepki vermediği görüldü. Özellikle deprem sonrasında artan likidite ve G7’nin koordineli yen müdahalesi olumsuz etkilerin geçici olacağı beklentisini güçlendirirken, Türkiye dâhil gelişmekte olan ülkelere kaynak girişi süratlendi." ifadelerini kullanıyor.
Türkiye piyasalarının toparlandığını belirten Sengül Dağdeviren'e göre temel olarak gelişmiş ekonomilerde büyümeye dair verilerin olumlu gelmeye devam etmesi, bu süreci destekliyor. Ankara’da Merkez Bankası yetkilileri ile yaptıkları toplantılar sonrasında mevcut politika çizgisinde değişim sinyali almadıklarını aktaran Dağdeviren, aynı zamanda dünyadaki likidite şartlarının bu sene de gelişmekte olan ülkelere sermaye girişlerini destekleyeceğine kanaat getirdikleri için Türkiye’de faiz artırımı beklentilerini ötelediklerini dile getiriyor.
Dağdeviren, önümüzdeki dönemde iç talep baskısı ile mücadele kapsamında eğer kredilerde bir yavaşlama görülmezse Merkez Bankası’nın hem TL hem de döviz likiditesi konusunda sıkıntı olmadığı sürece, YP tarafında munzam karşılık oranları ile sıkılaştırma politikası izlemeye devam etmesi ihtimalinin güçlü göründüğünü düşünüyor. Güçlü TL’nin iç ve dış talep arasındaki ayrışmayı daha da artıracağı beklentisi ile liranın aşırı değerlenmesinin de istenmediğini belirten Dağdeviren, şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“ABD Merkez Bankası Fed’den piyasa algısını kalıcı olarak değiştirecek bir sürpriz gelmediği sürece Türkiye’de politika faizinin sabit kalma olasılığı oldukça güçlü. O yüzden bu sene politika faizindeki toplam artış beklentimizi kasım ve aralık ayına öteleyerek 50 baz puana indirdik. 2012’de toplam faiz artışı beklentimiz ise 150 baz puan seviyesinde. Büyüme ve enflasyon cephesinde ilk aylarda gelen olumlu verilere karşın nisan beklentilerimizi değiştirmemeyi uygun gördük. Nitekim enflasyonda dip noktasının ardından yukarı yönde bir eğilimin başlayacağı kesin ve maliyet enflasyonundaki artış iç talep konusunda mevcut para politikasının gecikmeli etkisi sebebiyle ileriye yönelik riskleri artırmaya devam ediyor. Temel göstergelerdeki artışın makul düzeylerde kalması ise bu ay enflasyon beklentimizi yukarı çekmemize engel oldu. Dolayısıyla her ne kadar nisan başında faizlerde aşağı yönlü bir eğilim görsek de bunun kalıcı olma olasılığı çok yüksek değil.”
CİHAN
