Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla Turgut Özal'ın şüpheli ölümünü araştıran Devlet Denetleme Kurulu, çalışmasını tamamladı. Hazırlanan raporda merhum Cumhurbaşkanı'nın vefat günü yaşananlar 'akıl tutulması' olarak nitelendirildi ve Özal'ın saç tellerinin incelenmesi gerektiği vurgulandı. Köşk kaynaklarına göre Özal'ın mezarının açılması gerekiyor.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili merakla beklenen Devlet Denetleme Kurulu (DDK), raporu tamamlandı. Kurul, uzun süren incelemelerin ardından merhum Özal'ın ölümünün 'şüpheli' olduğunu açıkladı. Raporda Özal'ın hayatını kaybettiği gün Köşk'te yaşananlar 'akıl tutulması' olarak nitelendirildi. "Görevi başında ve ani şekilde ölen bir cumhurbaşkanının ölümü her zaman 'şüpheli' bir ölümdür." tespiti yapıldı. Buna rağmen herhangi bir otopsi ve Köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olmasının tuhaflığına dikkat çekildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla hazırlanan raporda şu çarpıcı ifadelere yer verildi: "Mezkur akıl tutulması, dönemin ilgili devlet organlarına ve merhumun yakınlarına tam anlamıyla hakim olmuştur."
Raporda ayrıca özel doktoru Cengiz Arslan tarafından alınan Özal'ın saç tellerinin, günümüz teknolojisiyle şüpheli ölümün aydınlanmasına katkı sağlayacağı vurgulandı. Raporu değerlendiren Köşk kaynakları ise, "Bu işin nihayete erdirilmesi için merhum Özal'ın mezarının açılmasından başka bir seçenek gözükmüyor." görüşünü dile getirdi.
Raporda ayrıca ölüm nedeninin ortaya çıkarılması için Özal'ın saç telleri üzerinde inceleme yapılması gerektiği vurgulandı. Bu konudaki görüş rapora şu ifadelerle yansıdı: "Dr. Cengiz Aslan (Özal'ın özel doktoru olarak biliniyor) tarafından şüphe/hatıra gerekçesiyle alınan saç tellerinin, alınış tarzı ve sebebi, bugüne kadar nasıl ve nerede muhafaza edildiği gibi hususlar yeterince açık olmamakla birlikte günümüzdeki teknolojik imkânlar nazara alındığında, merhum Cumhurbaşkanı'nın alınan saç tellerinin üzerinde inceleme yapılmasının, şüpheli ölüm iddialarının aydınlatılmasına katkı sağlayabileceği değerlendirilmiştir."
Raporda, rahatsızlanma anı ve şekliyle ilgili belirsizlikler ve çelişkiler, ölüm nedeninin tespitine yönelik gerekli otopsi ve diğer işlemlerin yapılmamış olması ve alınan kan örneklerine ilişkin tahlillerin akıbetinin belirsizliği nedeniyle Özal'ın ölüm nedeninin bugün itibarıyla da bilinmezliğini koruduğu aktarıldı. Özal'ın ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bu süre içerisinde ölümü ile ilgili olarak ortaya atılan çeşitli iddialar hakkında bugüne kadar herhangi bir idari araştırma ve inceleme ile kapsamlı bir adli soruşturma yapılmamış olması da yine 'akıl tutulması' olarak değerlendirildi.
'Ambulans olmaması kabul edilebilir değil': Köşk'ün internet sitesinden yayınlanan raporda, ölüm öncesi ve sonrasındaki ihmallere dikkat çekildi. Bu çerçevede, merhumun geçmiş sağlık bilgileri ve yoğun program trafiği bilinmesine rağmen derhal müdahaleye uygun ve yeterli sağlık personeli, ekipmanı ve donanımlı bir ambulansın Köşk'te bulundurulmamasının, kabul ve izah edilebilir bir yönetim anlayışı ve uygulaması olmadığı belirtildi. Raporda ayrıca, cumhurbaşkanının acil bir rahatsızlık geçirmesi anında izlenecek yöntem ve süreçlerin tanımlanmadığının altı çizildi. Özal'ın hastaneye götürüldüğü ambulans ile ilgili olarak da 'araç içerisinde tıbbi donanımın bulunmadığı, sadece basit bir sedyenin bulunduğu, şoför mahalli ile arka bölüm arasında açılıp kapanabilen sürgülü bir camın olduğu, arka bölümde sadece bir kişinin oturabileceği sabit koltuğun bulunduğu' belirtildi.
Hastaneye getirildiğinde yaşıyor muydu?: Özal'ın hastaneye ulaştırıldığında 'ölü mü, sağ mı' olduğu yönündeki tereddütlerin zaman zaman dile getirildiğine dikkat çekilen raporda, "Merhum Özal'ın hastaneye getirildiğinde tıbbi olarak öldüğü yönünde bir belirleme yapılamamakla birlikte; solunum aktivitesinin ve kalp ritminin bulunmadığı, göz bebeklerinin büyümüş olduğu, nabzının atmadığı ve tansiyonunun alınmadığı hususlarının tespit edildiği" kaydedildi.
Muhafız Alay Komutanlığı'na eleştiri: Köşk yerleşkesi içinde yer alan Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı bünyesinde bulunan sağlık ünitesi, personeli ve ambulansından merhum Cumhurbaşkanı'nın rahatsızlandığı sırada gerekli tıbbi müdahalenin ve hastaneye naklin daha hızlı bir şekilde yapılabileceğinin anlaşıldığı, ancak söz konusu birimden yararlanılması için herhangi bir planlama yapılmadığı, rahatsızlığın ciddiyetinin ve aciliyetinin yeterince kavranamadığı ve öncelikle GATA'ya haber verilmiş olmasından dolayı bu hizmetin temin edilemediği izleniminin edinildiği dile getirildi.
Ceride defteri düzgün tutulmadı: Raporda, başyaverlik tarafından tutulan ceride kayıtları da şu sözlerle eleştiriliyor: "Başyaverliğin sorumluluğunda merhum Cumhurbaşkanı'nın resmi ve özel günlük faaliyetlerinin kaydedildiği ceride defterinin her gün itibarıyla nöbetçi yaver tarafından tutulduğu, tutulan ceride defterinin beklenen amaca hizmet etmekten uzak olduğu, daha önce görev yapan cumhurbaşkanları döneminde tutulan ceride defterlerindeki kayıtlar ile karşılaştırıldığında, defterin sol tarafında yer alan özel meşguliyetlere ilişkin bölümüne, hiçbir bilginin dercedilmediği, ceride defterinde merhum Cumhurbaşkanı'nın vefat ettiği günün sabahı rahatsızlanması anına kadar geçen süreye ilişkin herhangi bir kaydın ve tespitin bulunmadığı görülmüştür."
Limonatadan mı zehirlendi?: Raporda Özal'ın sergi ziyaretinde içtiği limonatadan zehirlendiği iddialarına ilişkin, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Arif Yüksel'in konuya dair şüpheleri dışında somut herhangi bir bilgiye, görüntüye ve tanığa ulaşılamadığı ifade edildi. Bu yüzden Özal'ın öldürülmüş olduğuna ilişkin iddiaların önemli bir bölümünün ise soyut nitelikte, daha ziyade çeşitli ulusal veya uluslararası gelişmeler temel alınarak ortaya atılan 'öldürülme nedeni' etrafında kurgulanan iddialar olduğu ileri sürüldü. Söz konusu iddiaların bu aşamada araştırılmasının ve ispatlanmasının imkânının bulunmadığı savunuldu.
Özal'ın saç telleri niye kesildi?: Raporda, Dr. Cengiz Aslan'ın merhum Özal'ın saçından bir tutam kestiği de belirtildi. Semra Özal'ın saçı "hatıra olarak sakladığını" belirttiğini, Aslan'ın ise "Saç tellerini alırken ileride zehirlenme iddialarının ihtimalini düşündüm. Prof. Yahya Laleli'ye ölümün sebebini biliyorsak da ileride Fatih Sultan Mehmet'i de misal göstererek kanında toksikoloji ile ilgili bir araştırma yapılıp yapılamayacağını sordum. O zamanki teknolojisiyle 'Bir netice çıkaramayız.' dedi." şeklinde beyanda bulunduğuna dikkat çekildi. Ardından şöyle denildi: "Ancak, bu saç telinin hatıra amacıyla mı yoksa zehirlenme şüphesini izale etmek amacıyla mı alındığı hususunda kesin bir kanaat oluşturabilmek mümkün olamamaktadır. Semra Özal bir beyanında, 'konunun aydınlanmasına bir katkı sağlayacaksa bu saç tellerini yetkili makamlara verebileceğini' ifade etmektedir."
Özal'ın ailesine, 'Belgeleri göndermediler' eleştirisi: DDK'nın eleştirilerinden Semra Özal ve oğlu Ahmet Özal da nasibini aldı. Merhum Cumhurbaşkanı'nın vefatı ile ilgili iddiaların önemli bir bölümünü dile getiren Semra Özal ve Ahmet Özal'dan vereceklerini ifade ettikleri bilgi ve belgeleri ikişer defa istemelerine rağmen kendilerine herhangi bir belge gelmediği kaydedildi.
Özal'ın danışmanı otopsi istemiş, 'aile istemiyor' cevabı verilmiş: Arif Yüksel'in ölüm günü yaşananları anlatırken kullandığı ifadeler de rapora şöyle yansıdı: "Ölüm günü saat 22.00 sularında cenazesi GATA'ya götürülmüştü. Burada yıkanması sırasında kardeşi Korkut Özal, oğlu Ahmet Özal, GATA komutanı Ömer Şarlak ve Bedrettin Dalan vardı. Başka kişiler de olduğunu hatırlıyorum. Ben burada hâkim olduğumu, Adalet Bakanlığı müsteşarlığı yaptığımı belirterek, bu ölümün şüpheli olduğunu ve otopsi yapılması gerektiğini sesli olarak ifade ettim. Ama orada bulunanlar bu talebimi "aile istemiyor" diye olumsuz karşıladılar. Ben de 'Bu durum yarın tartışmalı olabilir, dikkat etmek lazım.' diye söyledim."
Aslan Güner, Özal'ı GATA'ya göndermedi
Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporunda, Cumhurbaşkanı Özal'ın rahatsızlandıktan sonra GATA'ya götürülmek için hareket edildiği ve yolda trafik yoğunluğu gerekçesiyle Başyaver Kurmay Albay Aslan Güner'in talimatıyla Hacettepe Hastanesi'ne gidildiği belirtildi. Özal'ın hastaneye çocuk acil kapısından girilmesinden dolayı hastane içinde dolaşıldığı ve hastane personelinin hazırlık yapmadığına dikkat çekildi. Güner'in tuttuğu 'ceride defteri'nde Ha- cettepe'ye gitme gerekçesi olarak "yolun kısalığı ve Cum-hurbaşkanı'nın durumu"nun gösterildiğine işaret edildi.