Serseri bir gazetecinin öyküsü ve ben...
Kadınlar serseri erkekleri severler...
Hesapsız kitapsız, kafasına ve ruhuna göre takılan, bazen doğru bazen yanlış yapan, ama bunu da çok sorgulamayan özgür kişiliklerdir onlar...
Ama daha önemlisi, ruhunu sevimli bir serseriliğe teslim etmiş erkek “Sonsuz güçler peşinde koşmaz, sonsuz güçler karşısında tırsmaz...”
Güce tapmaz, sonsuz güçler peşinde koşmaz... Bir serseriyi, bir sahtekardan ayıran en önemli ayıraç “güç” karşısında aldığı tavırdır...
Kendi hayatının doğruları, özlemleri, hülyaları peşindeki sevimli ve karizmatik serseri, “güç nerede” diye hesaplara girişmiyorsa gerçek bir serseridir...
Serseriler “yıkayıp yalamazlar, güçlü olanları, ya da güç odağındakileri...”
Ama o güce karşı bir başka güç odağı oluşturup, iktidar mücadelesine giren yeni bir güç odağı olma hevesine de kapılmazlar...
***
Serseriler iktidar oyunlarının güç gösterilerine aldırmazlar...
60 Dakika isimli Amerika’yı bir dönem kasıp kavurmuş televizyon haber programının yapımcısını oynayan Al Pachino’nun, çıkardığı haberin yayınlanamayacağını görüp haber kaynağının ölüme gideceğini fark ettikten sonra giriştiği inanılmaz bir gazetecilik mücadelesi vardır...
Al Pachino Washington ve New York’un bütün etkili gazetelerini harekete geçirir, kendi ulusal televizyonunun yayınladığı o haberi yayınlatmak için...
Tek tek bütün arkadaşlarını, kontaklarını arar ki haber yayınlansın ve olay aydınlansın...
O bunu yaparken, 30 yıldır erkanda o programı sunan moderatör kıvırmaya başlamıştır...
Televizyon kanalının istediği şekilde haberin değiştirilerek manipüle edilmesine “evet” demiştir...
Tek başınadır Al Pachino...
Bir okyanusun kumsalındaki izole evinde sevgilisiyle...
Ona konuşan haber kaynağı çok zor durumdadır ve “öldürülmeyi” beklemektedir...
Telefonda boğuk bir sesle “sana güvenmiştim” der ve telefonu kapatır...
Muhtemelen intihar edecektir ve Al Pachino inanılmaz bir çaresizlik içinde kıvranmaktadır...
***
Gerçek hayattan esinlenen öyküde, tek başına giriştiği bu inanılmaz mücadeleyi gazetelerdeki tanıdıklarını, dostlarını, kontaklarını kullanarak inanılmaz bir profesyonellikle çözer Al Pachino...
Savaş bittiğinde tek başına kazanmıştır ve istediği şekilde, doğru biçimiyle haber yayına servis edilir...
Yayın sona erdiğinde artık o televizyon kanalının, o müthiş haberi yayınlayan en güçlü habercisi ve yapımcısıdır...
Bütün iktidar olanakları artık elindedir... Yayın biter ve o stüdyoyu da o kanalı da terk eder Al Pachino...
Kısa bir süre önce, haberin manipüle edilerek sunulmasına itiraz etmeyen oportunist moderatör eski dostuna koşar “nereye gidiyorsun?” diye sorar...
“Her şey halloldu... Biz kazandık...”
Gazeteci şöyle cevaplandırır:
“Biz bu programda hiç yapmamamız gereken bir şeyi yaptık ve haber kaynağımızı koruyamadık... Onun güvenini istismar ettik... Vazo bir kez kırıldı... Bir daha hiçbir şey bu programda aynı olmayacak... Benim için bitti...”
***
Gerçek olan bu öykünün sonunda beyazperdede yazılı bir metin görünür...
Al Pachino’nun ruh verdiği karakterin gerçek sahibi olan gazetecinin Amerika’yı sarsan o televizyon programından ayrıldıktan sonra bir bir bölgesel gazetede araştırmacı gazeteciliğine devam ettiği yazılır...
Güce tapmayan, gücü çok da fazla önemsemeyen, gerektiğinde güce karşı savaşan bir tiptir...
Ve fakat kendisi de güç odakları oluşturup başkaları üzerinde terör estirmeyen bir serseri gazeteci kimliğidir Al Pachino’nun çizdiği...
Serseri erkekler, güçlü olanın, başkasını ezmesini sevmezler...
Serseri erkekler güce karşı savaşırken, kendileri de gücün cazibesinden etkilenip, başkalarını paralize veya terörize edecek eğilimlere sapmazlar...
Çünkü gücü fazla önemsemezler...
Çok da önemli görmezler...
***
Bir gün televizyonda yaptığım bir rüşvet haberinin son dakikada yayınlanamayacağını öğrendiğimde, basıp gitmiştim o televizyon kanalından...
Bir süre işsiz kalmış sonra çok farklı bir macereya atılmış başka yerlere yelken açmıştım...
Yıllar geçtikten sonra bir gün “derinlerden bir operasyonu” üzerimde denediler...
Güç odaklarıyla içli dışlı değildim, olmamıştım, olmazdım...
Hayatın gücünü derin güç odaklarından hiç almadım, onların tetikçiliğine hiç soyunmadım...
Güzel geldi kendi serseriliğim bana...
Al Pachino’nun oynadığı 60 Dakika’nın yapımcısı Lowell Bergman gibi...
Beni bu gazetede sizlerle buluşturdu...
***
KADINLAR VE SERSERİ ERKEKLER...
Kadınlar serseri erkekleri “kendi kafasına buyruk olduğu” için, güç karşısında kendi gücüne inandığı ve birilerine tapınmadığı için severler...
Serserilik karizmatiktir ve fakat aldatıcıdır...
Kadınlar serseri erkekleri severler, ama erkeklerin çoğu esasen serseri değildir, riyakârdır...
***
Erkek güce tapıyorsa serseri erkek kategorisinde değildir...
Erkek kendi etrafında büyük güçler oluşturmaya, onları örgütlemeye, alternatif güç odakları oluşturmaya çalışıyorsa yine serseri değil, büyük sahtekârdır...
Böyle erkekler daha da tehlikelidirler...
Çünkü muhalif gözükürler, serseri ve muhalif havasını atarlar, oysa esasen iktidardan nemalanmayı arzularlar...
Yeni bir paylaşımdır istedikleri ve sevimli serseri görünüm sahtekârlıklarını gizlemek içindir...
***
Ne yaptığını bilmeyen erkek değildir serseri erkek tipi...
Tersine ne yaptığının farkındadır...
Farkı herkesin o anda önemsediğini önemsememesidir...
Sürekli para hesabı yapan bir serseri olmaz...
Sürekli maddi değerlerle avunan bir serserinin olmayacağı gibi...
Ve fakat serserilik “manevi dünyada bir huzur arama” çabası hiç değildir...
Kafasına ve arızalarına göre takılma, etrafta söyleneni fazla kale almama, içselleştirdiği kendi doğrularıyla hayata karşı durmadır...
***
Kadınlar, merhamet duygularına, annelik dürtülerine, özgürlük çekimlerine, karizma arzularına hitap ettiği için “serseri erkekler” bulma peşindedirler...
Her gördükleri farklı erkeği, “serseri erkek tipi” zannederler...
Çoğu kısa bir süre sonra ayılırlar ki, erkek aslında bir serseri değil bir zavallıdır...
Ordan oraya sürüklenen, ufak hesapları sağlama peşinde koşan, “ucuz” bir herifçioğludur...
Ucuz herifçioğlu serseri değildir...
Serseri pahalıdır...
Kadınlar serseri erkekleri severler...
Hesapsız kitapsız, kafasına ve ruhuna göre takılan, bazen doğru bazen yanlış yapan, ama bunu da çok sorgulamayan özgür kişiliklerdir onlar...
Ama daha önemlisi, ruhunu sevimli bir serseriliğe teslim etmiş erkek “Sonsuz güçler peşinde koşmaz, sonsuz güçler karşısında tırsmaz...”
Güce tapmaz, sonsuz güçler peşinde koşmaz... Bir serseriyi, bir sahtekardan ayıran en önemli ayıraç “güç” karşısında aldığı tavırdır...
Kendi hayatının doğruları, özlemleri, hülyaları peşindeki sevimli ve karizmatik serseri, “güç nerede” diye hesaplara girişmiyorsa gerçek bir serseridir...
Serseriler “yıkayıp yalamazlar, güçlü olanları, ya da güç odağındakileri...”
Ama o güce karşı bir başka güç odağı oluşturup, iktidar mücadelesine giren yeni bir güç odağı olma hevesine de kapılmazlar...
***
Serseriler iktidar oyunlarının güç gösterilerine aldırmazlar...
60 Dakika isimli Amerika’yı bir dönem kasıp kavurmuş televizyon haber programının yapımcısını oynayan Al Pachino’nun, çıkardığı haberin yayınlanamayacağını görüp haber kaynağının ölüme gideceğini fark ettikten sonra giriştiği inanılmaz bir gazetecilik mücadelesi vardır...
Al Pachino Washington ve New York’un bütün etkili gazetelerini harekete geçirir, kendi ulusal televizyonunun yayınladığı o haberi yayınlatmak için...
Tek tek bütün arkadaşlarını, kontaklarını arar ki haber yayınlansın ve olay aydınlansın...
O bunu yaparken, 30 yıldır erkanda o programı sunan moderatör kıvırmaya başlamıştır...
Televizyon kanalının istediği şekilde haberin değiştirilerek manipüle edilmesine “evet” demiştir...
Tek başınadır Al Pachino...
Bir okyanusun kumsalındaki izole evinde sevgilisiyle...
Ona konuşan haber kaynağı çok zor durumdadır ve “öldürülmeyi” beklemektedir...
Telefonda boğuk bir sesle “sana güvenmiştim” der ve telefonu kapatır...
Muhtemelen intihar edecektir ve Al Pachino inanılmaz bir çaresizlik içinde kıvranmaktadır...
***
Gerçek hayattan esinlenen öyküde, tek başına giriştiği bu inanılmaz mücadeleyi gazetelerdeki tanıdıklarını, dostlarını, kontaklarını kullanarak inanılmaz bir profesyonellikle çözer Al Pachino...
Savaş bittiğinde tek başına kazanmıştır ve istediği şekilde, doğru biçimiyle haber yayına servis edilir...
Yayın sona erdiğinde artık o televizyon kanalının, o müthiş haberi yayınlayan en güçlü habercisi ve yapımcısıdır...
Bütün iktidar olanakları artık elindedir... Yayın biter ve o stüdyoyu da o kanalı da terk eder Al Pachino...
Kısa bir süre önce, haberin manipüle edilerek sunulmasına itiraz etmeyen oportunist moderatör eski dostuna koşar “nereye gidiyorsun?” diye sorar...
“Her şey halloldu... Biz kazandık...”
Gazeteci şöyle cevaplandırır:
“Biz bu programda hiç yapmamamız gereken bir şeyi yaptık ve haber kaynağımızı koruyamadık... Onun güvenini istismar ettik... Vazo bir kez kırıldı... Bir daha hiçbir şey bu programda aynı olmayacak... Benim için bitti...”
***
Gerçek olan bu öykünün sonunda beyazperdede yazılı bir metin görünür...
Al Pachino’nun ruh verdiği karakterin gerçek sahibi olan gazetecinin Amerika’yı sarsan o televizyon programından ayrıldıktan sonra bir bir bölgesel gazetede araştırmacı gazeteciliğine devam ettiği yazılır...
Güce tapmayan, gücü çok da fazla önemsemeyen, gerektiğinde güce karşı savaşan bir tiptir...
Ve fakat kendisi de güç odakları oluşturup başkaları üzerinde terör estirmeyen bir serseri gazeteci kimliğidir Al Pachino’nun çizdiği...
Serseri erkekler, güçlü olanın, başkasını ezmesini sevmezler...
Serseri erkekler güce karşı savaşırken, kendileri de gücün cazibesinden etkilenip, başkalarını paralize veya terörize edecek eğilimlere sapmazlar...
Çünkü gücü fazla önemsemezler...
Çok da önemli görmezler...
***
Bir gün televizyonda yaptığım bir rüşvet haberinin son dakikada yayınlanamayacağını öğrendiğimde, basıp gitmiştim o televizyon kanalından...
Bir süre işsiz kalmış sonra çok farklı bir macereya atılmış başka yerlere yelken açmıştım...
Yıllar geçtikten sonra bir gün “derinlerden bir operasyonu” üzerimde denediler...
Güç odaklarıyla içli dışlı değildim, olmamıştım, olmazdım...
Hayatın gücünü derin güç odaklarından hiç almadım, onların tetikçiliğine hiç soyunmadım...
Güzel geldi kendi serseriliğim bana...
Al Pachino’nun oynadığı 60 Dakika’nın yapımcısı Lowell Bergman gibi...
Beni bu gazetede sizlerle buluşturdu...
***
KADINLAR VE SERSERİ ERKEKLER...
Kadınlar serseri erkekleri “kendi kafasına buyruk olduğu” için, güç karşısında kendi gücüne inandığı ve birilerine tapınmadığı için severler...
Serserilik karizmatiktir ve fakat aldatıcıdır...
Kadınlar serseri erkekleri severler, ama erkeklerin çoğu esasen serseri değildir, riyakârdır...
***
Erkek güce tapıyorsa serseri erkek kategorisinde değildir...
Erkek kendi etrafında büyük güçler oluşturmaya, onları örgütlemeye, alternatif güç odakları oluşturmaya çalışıyorsa yine serseri değil, büyük sahtekârdır...
Böyle erkekler daha da tehlikelidirler...
Çünkü muhalif gözükürler, serseri ve muhalif havasını atarlar, oysa esasen iktidardan nemalanmayı arzularlar...
Yeni bir paylaşımdır istedikleri ve sevimli serseri görünüm sahtekârlıklarını gizlemek içindir...
***
Ne yaptığını bilmeyen erkek değildir serseri erkek tipi...
Tersine ne yaptığının farkındadır...
Farkı herkesin o anda önemsediğini önemsememesidir...
Sürekli para hesabı yapan bir serseri olmaz...
Sürekli maddi değerlerle avunan bir serserinin olmayacağı gibi...
Ve fakat serserilik “manevi dünyada bir huzur arama” çabası hiç değildir...
Kafasına ve arızalarına göre takılma, etrafta söyleneni fazla kale almama, içselleştirdiği kendi doğrularıyla hayata karşı durmadır...
***
Kadınlar, merhamet duygularına, annelik dürtülerine, özgürlük çekimlerine, karizma arzularına hitap ettiği için “serseri erkekler” bulma peşindedirler...
Her gördükleri farklı erkeği, “serseri erkek tipi” zannederler...
Çoğu kısa bir süre sonra ayılırlar ki, erkek aslında bir serseri değil bir zavallıdır...
Ordan oraya sürüklenen, ufak hesapları sağlama peşinde koşan, “ucuz” bir herifçioğludur...
Ucuz herifçioğlu serseri değildir...
Serseri pahalıdır...