'31 MART VAKASI'

Baki ŞİMŞEK

31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen belediye seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti için önemli bir dönüm noktası oldu. Seçim sonuçları, halkın iradesini yansıtırken, aynı zamanda ülkenin geleceği için umut verici bir tablo çizdi.

Seçim kampanyaları süresince, adaylar arasında zaman zaman sert tartışmalar yaşansa da, nihayetinde demokrasinin gücü galip geldi. Halkımız, sandık başına giderek, akılcı ve bilinçli bir şekilde tercihlerini yaptı. Bu tercihler, ülkemizin birlik ve beraberliğini koruma yolunda atılmış önemli bir adımdır.

Yeni seçilen belediye başkanlarımızın, Atatürk'ün çizdiği yolda ilerleyerek, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkacaklarına inanıyorum. Onların, ekonomik sorunlarla mücadele ederken, enflasyonu kontrol altına alıp, bütçe açığını kapatmak için gereken adımları atacaklarına güveniyorum..

Ülkemizin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen, milletimizin birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi, geleceğe dair umutlarımızı canlı tutuyor. “Biz” kavramının önemini bilen, milli değerlerine sahip çıkan, üniter devlet yapısını koruyan bir anlayışla, aydınlık yarınlara yürüyeceğimize inanıyorum.

Yeni seçilen belediye başkanlarımızın, halkımızın beklentilerini karşılayacak, şeffaf, adil ve hakkaniyetli bir yönetim sergileyeceklerine inancımız tam. Onların, akıllı ve vizyoner bir liderlik anlayışıyla, şehirlerimizi daha yaşanabilir hale getireceklerine, vatandaşlarımızın refahını artıracaklarına şüphemiz yok.

2028 yılına gelinceye kadar geçecek süreçte, iktidar olanlara karşı muhalefetin bazı temel sorunlara yoğunlaşması gerekmektedir. Nedir bu sorunlar!

DEMOKRASİ, LİDERLİK, EKONOMİ VE MİLLİYETÇİLİK; toplumların şekillenmesinde önemli rol oynayan kavramlardır. Bu kavramlar, birbirleriyle yakından ilişkili olup, bir ülkenin gelişimini ve refahını doğrudan etkiler.

22 yıldır bu kavramlar Türk halkına unutturulmaya çalışıldı.

Demokrasi, halkın egemenliğine dayanan ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruyan bir yönetim biçimidir. Demokratik sistemlerde, insanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilir, seçimlere katılabilir ve siyasi sürece dâhil olabilir. Ancak, demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü gibi ilkelerin korunması şarttır. 

22 yıldır bu kavramın uygulanmasına imkân bulundu mu? Güçler ayrılığı var mı? 

Liderlik, toplumları yönlendiren ve hedeflere ulaştıran en önemli unsurlardan biridir. Akıllı ve vizyoner liderler, zorluklarla başa çıkabilir, toplumun farklı kesimlerini bir araya getirebilir ve ortak hedefler doğrultusunda insanları motive edebilir. Ancak, liderlerin aynı zamanda şeffaf, hesap verebilir ve etik değerlere bağlı olması da büyük önem taşır. 

22 yıldır toplumumuz İİLET, ZİLLET, ÇÜRÜK, SÜRTÜK, LGBT, ve bunun gibi ağıza alınmayacak kavramlarla aşağılanmadı mı? En son olarak da belli bir kesime ZÜBÜK yaftası yakıştırılmadı mı?

Ekonomi, bir ülkenin kalkınmasında ve vatandaşların refah seviyesinin artmasında kilit rol oynar. Sağlam ve sürdürülebilir ekonomik politikalar, istihdam olanaklarının artmasına, yatırımların çekilmesine ve hayat standartlarının yükselmesine katkıda bulunur. Bununla birlikte, ekonomik kararların adil ve kapsayıcı olması, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin azaltılması da önemlidir. 

22 yıldır “ben ekonomistim”, faiz sebep enflasyon sonuçtur, IMF’ye borç veriyoruz diyerek hayal âleminde dolaştırılmadık mı? İşe yeni başlayanlar henüz hiç pirim ödememişken asgari ücret denilen onyedi bin lira alırken, 30 yıl çalışıp Devletine prim ödeyenler on bin lira maaşa mahkûm edilmedi mi?

Şimdi oturmuş tartışıyorlar, biz nerede hata yaptık diye… Nerede hata yapmadınız ki…

Milliyetçilik, bireylerin ortak bir kimlik, kültür ve değerler etrafında birleşmesini sağlayan bir ideolojidir. Ülkelerin bağımsızlığını ve egemenliğini korumada önemli bir rol oynayabilir. Ancak, aşırı milliyetçilik, farklılıklara saygı duymama, dışlayıcılık ve çatışmalara yol açma riskini de beraberinde getirir. Bu nedenle, milliyetçiliğin, insan haklarına, çoğulculuğa ve barışçıl bir anlayışa dayanması önemlidir. 

22 yıldır milliyetçilik ayaklar altına alınmadı mı? Milliyetçiliği yok etmek için, milliyetçilik, ümmetçilik kavramıyla eş değerde tutulup, Müslüman olan milliyetçi olamaz denilmedi mi? Sanki Peygamberimize (SAV) sen hangi millettensin denildiğinde ben Arap değilim demeyecekmiş de, ben Müslümanım diyecekmiş gibi Türk Milliyetçisiyim demenin günah olduğu empoze edilmeye çalışılmadı mı? Suda ateş yanmaz, tekeden süt sağılmaz diyenler beka sorunu haline gelmedi mi?

Sonuç olarak, demokrasi, liderlik, ekonomi ve milliyetçilik, birbiriyle etkileşim içinde olan ve toplumların geleceğini şekillendiren önemli kavramlardır. Bu kavramların doğru ve dengeli bir şekilde uygulanması, ülkelerin istikrarı, refahı ve gelişimi için hayati önem taşımaktadır. Ancak, bu süreçte insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve evrensel değerlere bağlı kalmak da bir o kadar önemlidir. İşte bu nedenle belediye seçimlerinin sonucu çok önem arz etmektedir. Bu seçimler, Türkiye’nin siyasi kimliğinin değişmesinin bir göstergesidir. Bu değişimi mahalli idarelerde gücü ele geçiren muhalefetin çok iyi kullanması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki rüşvet, irtikâp, yolsuzluğun tek nedeni kontrolsüz güçtür. Kontrolsüz güç insanda esrar gibi, eroin gibi bağımlılık yapar. Mahalli idarede görev alan eski veya yeni yöneticiler, halkımızın denetim nefesini enselerinde hissetmelidir. 

Bu seçimler, Türkiye'nin demokratik olgunluğunu ve milli iradesini bir kez daha ortaya koydu. Şimdi önümüzde, el ele vererek, birlik ve beraberlik içinde, ülkemizi daha ileriye taşıma görevi var. 

Gelin, Atatürk'ün izinde, Cumhuriyetimizin temel değerlerine sahip çıkarak, geleceğe umutla bakalım.

 Yaşasın Demokrasi, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti! Allah Türk Devleti'ni korusun!