Bölüm 4: Basın Aynası- Zirveye Dair Beklentiler ve Yorumlar
Ziyaretin nasıl yansıtılacağı, en az ziyaretin kendisi kadar önemlidir.
- Türk Hükümetine Yakın Basın: Bu ziyareti "tarihi bir zirve" olarak sunacaktır. Manşetlerde "Erdoğan'dan Trump'a Net Mesajlar," "Masada Kazanan Türkiye Oldu," "Terör Koridoru Planı Çöktü" gibi başlıklar göreceğiz. Ziyaret, Türkiye'nin küresel bir güç olarak masaya yumruğunu vurduğu ve ABD'yi bile dize getirdiği bir başarı hikayesi olarak anlatılacaktır. Ekonomik vaatler öne çıkarılacak, yaptırım tehditleri ise "Erdoğan'ın liderliğiyle aşıldı" şeklinde sunulacaktır.
- Muhalif ve Eleştirel Türk Basını: Ziyarete şüpheyle yaklaşacaktır. "Washington'a Neden Gidiliyor: Hangi Tavizler Verilecek?" "Sıkışan İktidar Çareyi Beyaz Saray'da Arıyor," "S-400'den Geri Adım mı Atılacak?" gibi sorgulayıcı başlıklar kullanılacaktır. Ziyaretin, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi sıkışmışlığının bir itirafı olduğu vurgulanacak, kapalı kapılar ardında ülkenin çıkarlarına aykırı anlaşmalar yapıldığı imaları bulunacaktır. "Sarmal" teorisine yakın yayınlar, bu ziyareti projenin yeni bir adımı olarak çerçeveleyecektir.
- Amerikan Ana Akım Basını (New York Times, Washington Post): Haberlerde ve yorumlarda Türkiye "sorunlu müttefik" (problematic ally) olarak tanımlanacaktır. Erdoğan'ın otoriter eğilimleri, basın özgürlüğü ve insan hakları ihlalleri, S-400 alımıyla NATO'ya meydan okuması gibi konular ön planda olacaktır. Ziyaret, Trump'ın bir başka "otoriter lideri" Beyaz Saray'da ağırlaması olarak eleştirilecek ve Trump'ın Türkiye'ye karşı "fazla yumuşak" davranmaması gerektiği yönünde telkinlerde bulunulacaktır.
- Amerikan Düşünce Kuruluşları (Brookings, CSIS, CFR): Daha soğukkanlı ve analitik bir dil kullanılacaktır. Türkiye'nin jeopolitik öneminin altı çizilirken, mevcut politikalarının Batı ittifakı için yarattığı riskler detaylandırılacaktır. Ziyaretin, ilişkilerdeki tam bir kopuşu önlemek için bir "hasar kontrolü" fırsatı olduğu belirtilecek, ancak temel sorunlar çözülmeden kalıcı bir iyileşme beklenmemesi gerektiği ifade edilecektir.
- Muhalefetin Stratejisi: CHP ve Özgür Özel'in Konumu
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in liderliğindeki muhalefet, bu ziyaret ve konjonktür karşısında çok yönlü bir strateji izlemek zorundadır.
- Filistin ve Gazze Söylemi: Muhalefet, Filistin konusunda iktidarın gerisinde kalamaz. Bu nedenle Özel'in mitingler gibi eylemlerle Filistin'e destek mesajı vermesi, bu alanda iktidarın tekel kurmasını engelleme ve "insani" bir duruş sergileme amacı taşır. Ancak burada ince bir çizgi vardır: İktidarın İsrail karşıtı sert söylemini birebir kopyalamak yerine, genellikle hükümetin İsrail ile devam eden ticari ilişkilerindeki "ikiyüzlülüğü" vurgulayarak farklılaşmaya çalışırlar. Nitekim önümüzdeki ilk Çarşamba günü Erdoğan-Trump görüşmesi esnasında taraftarlarını yapacağı Filistin mitingine çağırması bunun en bariz işaretidir.
- Ziyareti Eleştiri Noktaları: Muhalefet, Erdoğan'ın Trump ziyaretini "kişisel ikbal arayışı", "dışarıdan meşruiyet devşirme çabası" ve "milli tavizler verme potansiyeli" üzerinden eleştirecektir. "Dün terörist dediğinle bugün masaya oturuyorsun", "Ekonomiyi batırdın, şimdi Washington'dan medet umuyorsun" gibi argümanlar sıkça kullanılacaktır.
- Seçimlerdeki Şansı: Özel'in "ABD destekli Erdoğan" algısına karşı şansı, izleyeceği stratejinin tutarlılığına ve halkı ikna etme becerisine bağlıdır. Eğer Erdoğan, bu ziyaretten somut ekonomik kazanımlar veya YPG konusunda bir ilerleme ile dönerse, bu durum Erdoğan'ın elini güçlendirir ve muhalefetin eleştirilerini boşa çıkarır. Ancak ziyaret, bir fotoğraf vermekten öteye gitmezse veya Türkiye'nin aleyhine bir izlenim yaratırsa, Özel'in "Erdoğan'ın dış politikasının iflas ettiği ve ülkeyi itibarsızlaştırdığı" tezi güç kazanır. Muhalefetin başarısı, Erdoğan'ın ziyaretinin sonuçlarına endekslidir. Mitingler, halkla doğrudan temas kurarak bu tezleri anlatma ve tabanını sandığa motive etme çabasıdır.
Sonuç: Tek Bir Cevap Var mı?
Peki, tüm bu analizlerin ışığında, "Erdoğan Amerika'ya neden çağrıldı?" sorusunun nihai cevabı nedir?
Cevap, tek bir nedende değil, tüm bu faktörlerin iç içe geçtiği karmaşık bir sentezde yatmaktadır. Bu ziyaret, her şeyden önce bir zorunlu pragmatizm eylemidir. Her iki ülke de birbirine ihtiyaç duymakta ancak birbirine güvenmemektedir. İlişkiler, kopma noktasına gelecek kadar gerilmiş durumdadır ve bu zirve, tansiyonu düşürmek ve en azından en acil kriz başlıklarında (Suriye, S-400) geçici bir "modus vivendi" (geçinme yolu) bulmak için bir hasar kontrolü misyonu taşımaktadır.
Bu, aynı zamanda liderlerin kişisel diplomasiye olan inancını yansıtan tipik bir Trump-Erdoğan zirvesidir. Her iki lider de bürokrasinin yavaş ve hantal yapısını aşarak, kişisel karizmaları ve "anlaşma yapma" yetenekleriyle sonuç alabileceklerine inanmaktadır. Bu, kurumsal ilişkilerden çok, liderler arası kişisel ilişkilere dayalı, öngörülemez ve kırılgan bir diplomasi anlayışıdır.
Ziyaretin iç politika boyutu da en az dış politika kadar önemlidir. Erdoğan için bu, gücünü ve uluslararası arenadaki etkinliğini kanıtlama, ekonomik beklentiler yaratma ve milliyetçi tabanını "zafer" söylemiyle konsolide etme fırsatıdır. Trump içinse, "anlaşma yapan başkan" imajını güçlendirme ve Suriye gibi konularda seçim vaatlerini yerine getirdiğini gösterme şansıdır.
"Üst akıl" ve "Sarmal" perspektifi ise, bu pragmatik ve konjonktürel hamlelerin arkasında daha derin ve yapısal bir plan olabileceği ihtimalini bize hatırlatan bir uyarı levhası işlevi görür. Bu teori, olayların her zaman göründüğü gibi olmayabileceğini, ulusal çıkarlar adına atıldığı söylenen adımların, uzun vadede ülkenin egemenliğini ve bütünlüğünü zayıflatabilecek daha büyük bir stratejinin parçası olabileceği yönündeki tarihsel endişeyi canlı tutar.
Nihayetinde, Erdoğan'ın Washington ziyareti, bir satranç oyunundaki kritik bir hamleye benzemektedir. Bu hamlenin amacı oyunu hemen kazanmak değil, daha kötü bir pozisyona düşmekten kaçınmak, birkaç taşı feda ederek şahı korumak ve oyunun bir sonraki aşaması için daha iyi bir konum elde etmektir. Ziyaretten çıkacak sonuçlar, muhtemelen hiçbir tarafı tam olarak tatmin etmeyecek, sorunları kökten çözmeyecek ancak ilişkilerin tamamen kopmasını önleyecek bir dizi geçici uzlaşı ve ertelenmiş kriz olacaktır. Türkiye-ABD ilişkileri sarmalı, bir süre daha ne tam bir kopuşa ne de tam bir ittifaka izin vermeden, bu kontrollü gerilim hattında dönmeye devam edecektir.
Kaynakça / Referans Alınabilecek Kaynaklar
-
Kitaplar:
- Ağırel, Murat. Sarmal. Kırmızı Kedi Yayınevi.
- Kissinger, Henry. Diplomacy. Simon & Schuster.
- Chomsky, Noam. Hegemony or Survival: America's Quest for Global Dominance. Metropolitan Books.
-
Türk Basını:
- Hükümete Yakın: Sabah, Yeni Şafak, Hürriyet, A Haber, TRT World.
- Eleştirel/Muhalif: Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Evrensel, Halk TV, T24, Medyascope.
-
Amerikan ve Uluslararası Basın:
- The New York Times, The Washington Post, The Wall Street Journal, The Guardian, Financial Times, Reuters, Associated Press.
-
Düşünce Kuruluşları:
- Council on Foreign Relations (CFR), Brookings Institution, Carnegie Endowment for International Peace, Center for Strategic and International Studies (CSIS), Atlantic Council.
- SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı), EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi).