Bu vakfı trafikten kim çekecek!

İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde yaşayanların şikâyet ettiği en önemli konulardan biri de park etmiş araçların Trafik Vakfı’nca çekilmesi..

Güzel bir gün... Eşiniz ve çocuklarınızla arabanıza atlayıp keyfinizce vakit geçirmek istiyorsunuz. Ve kendinize uygun hoş bir yer bulup birkaç saat oturuyorsunuz. Sonra aracınızı park ettiğiniz yere dönüyorsunuz... Bu sahneyi burada keselim, filmi durduralım ve bir başka sahneye geçelim.

Çok sevdiğiniz bir yakınınız aniden hastalanıyor ve onu acilen en yakın hastaneye ulaştırıyorsunuz. Hastanenin otoparkı dolu, etrafta yer yok ve mecburen en uygun yere aracınızı bırakıp hastayı içeri götürüyorsunuz. On dakika bile geçmeden hemen aracınızın yanına dönüyorsunuz. O da ne! Araç yerinde yok! Cinleriniz tepenize çıkmış olmalı. Çalındı mı, çekildi mi, yer yarıldı da içine mi girdi? Karşıdaki esnafa sorduğunuzda alacağınız cevap şu: “Az önce çekici tarafından çekildi.” Geçmiş olsun diyeceğiz ama henüz geçen bir şey yok. Asıl macera bundan sonra başlıyor çünkü.

Benzer sahnelerin çok sık yaşandığı İstanbul’da her gün yüzlerce insanın başına gelen bu mağduriyet durumunu bir an önce sonlandırmak, şoktan çabucak çıkmanıza bağlı. İyi de araç nereye çekildi? Bir iz, işaret, yazı yok! Mecburen esnafa sorup bilmediğiniz otoparkı aramaya başlıyorsunuz. Gerçi yeni sistemde cep telefonundan plakanızı yazıp aracınızın nereye çekildiğini öğrenebiliyorsunuz ama İstanbul’da bilmediğiniz bir adresi bulmak, samanlıkta iğne aramaktan farksız. Hadi otoparkı bir taksiye binerek güç bela buldunuz diyelim. Evinizden acilen çıktığınız veya işinizi kredi kartı ile hallettiğiniz için son paranızı da taksiye verdiniz. Aracınızı almak için girdiğiniz kulübe şeklindeki yapıda oturan ve devlet adına para kesen ama görevli olup olmadığına dair hiçbir işareti ve belgesi bulunmayan bir şahıs hemen makbuzunuzu elinize tutuşturuyor: 60 TL çekme ücreti, 10 TL otopark ücreti. Toplam 70 TL.

Elinizi cüzdanınıza atıyorsunuz ama para yok. Kredi kartı ile ödemeyi teklif etmenizin hiçbir manası yok, çünkü burada kredi kartı geçmiyor. Nasıl olur? Resmî bir işlem değil mi buradaki? Resmî bir çekme işlemi ise kredi kartı neden geçmez? Sorularınıza cevap alacağınız merci olmadığı için soru sormayı bırakıp ne yapacağınızı düşünseniz iyi edersiniz. Makbuzu kesen malum şahıs ne yapacağınızı anlatıyor işte: “Nakit para vereceksiniz. Yoksa bulacaksınız ya da paranız olduğunda geleceksiniz.” Bu kadar basit! Peki, en yakın banka şubesi nerede? Yürüme mesafesiyle 20-25 dakika uzaklıkta. Bankada paranız veya size para getirecek bir arkadaşınız yoksa arabayı unutun, hatta yürüyerek eve nasıl döneceğinizi hesaplamaya başlayabilirsiniz. Bu söylediklerim ikinci sahnenin devam senaryosu idi. Şimdi bir yere ailesiyle oturmaya giden birinci sahnedeki kişiyi gözünüzün önüne getirin ve ailenizle birlikte böyle bir olay yaşadığınızı hayal edin. Kaldınız mı ortalıkta!

Buna benzer hadiseler İstanbul’daki araç sahiplerinin her gün yaşadığı olaylardan sadece ikisi. İstanbul trafiğine çıkmak nasıl kâbus ise aynı şekilde aracınızın park ettiğiniz yerden göz açıp kapayıncaya kadar götürülmesi de bir başka kâbus. Gerçi birçoğunuzun “Park etmenin yasak olduğu yerlerden aracın çekilmesi kadar normal bir şey var mı?” dediğini duyar gibiyiz. Elbette trafiği aksatan araçların çekilmesi kanunen doğru bir uygulama ama bu hususun adil ve usulüne uygun şekilde işlediğini söylemek zor. Yoksa aynı yerdeki araçlardan niye bir-iki tane eski model aracın aradan seçilerek çekildiğini veya diğerlerinin neden çekilmediğini nasıl açıklarsınız?

Araç çekme yetkisi yok!

İstanbul’da park yasağı bulunan yerlerde araç çekim işlerini yapan kurumun adı İstanbul Trafik Vakfı. Vakfın mütevelli heyetinde İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Reisi, İstanbul Defterdarı, İstanbul Sanayi ve Ticaret İl Müdürü ve İstanbul İl Sağlık Müdürü bulunuyor. Vakfın görev tanımları arasında araç çekmek gibi bir madde ve kanunen görevlendirilmiş bir mevzuat yok. Zaten tüzüklerinde de “Vakfımız ticari bir amaç gütmeyip tamamen kamu yararını gözeterek işletmekte olduğu otoparklardan sağladığı gelirlerle ilimiz trafik hizmetlerine kaynak sağlamaktadır.” deniyor. Ancak vakıf, sahip olduğu 93 adet çekici ile (18 adet Moğol Makine ve Miles AŞ ile hasılat paylaşımı sözleşmesi yapılarak kiralanan çekicilerle birlikte) her gün ortalama 400 aracı, işlettiği otoparklara trafik polisi eşliğinde çektirerek gelir sağlıyor. Yani park yasağı olan yerde aracınıza trafik polisinin ceza yazması gerekirken, parka araç çekmek Trafik Vakfı’nın daha çok işine geliyor. Trafik Vakfı Genel Müdürü İzzet Pulur, çekilen her araca ceza yazıldığını söylüyor ama uygulamada böyle bir işlem pek yapılmıyor. Zaten siz de aracınıza bir de 72 lira trafik cezası yazılmadığı için sevindirik oluyorsunuz!

2008’de çıkarılan İçişleri Bakanlığı genelgesiyle araç çekme işlemi yasaklanırken ve sadece park cezası kesilmesine izin verilirken; 21 Mart 2012 tarihinde Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde bu “Araç kaldırılıp götürülmeden veya götürüldüğü esnada sahibinin gelmesi durumunda trafik idari para cezası karar tutanağı kendisine tebliğ edilmek ve yapılan masraflar ödettirilmek suretiyle sahibine teslim edilir.” şeklinde değiştirildi. Hatalı park cezası kesmek yerine aracın neden çekici ile taşındığı sorusunun tek bir cevabı var bu durumda: Trafik Vakfı’na gelir sağlamak... Aracınızın çekildiği otoparkta kredi kartının geçmemesi, kargacık-burgacık yazıyla düzenlenmiş bir fiş ibraz edilmesi, bunun kanuni bir işlemden ziyade, gelir amacıyla düzenlenmiş bir uygulama olduğunu hissettiriyor.

Peki, yılda 135 bin araç çeken ve binlerce lira gelir elde eden Trafik Vakfı bu paraları ne yapıyor? Bu paraların büyük çoğunluğu ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nün araç gereç alımı ve tamirleri, bilgisayar ve kırtasiye gibi ihtiyaçları karşılanıyor. Yani bir vakıf, vakıf senedinde olmamasına rağmen yönetim kurulu kararı ile devlete para akışı sağlıyor. Vakıf ayrıca otopark işletmekle görevli ancak daha önce 23 olan otopark sayısı şu an 7’ye düşmüş durumda. Vakıf otopark açıp işletmek yerine 206 tane Yediemin Otoparkı ile anlaşma yaparak buralara araç başı ücret ödüyor.

Park yasağı araç çokluğuna bağlı

Peki, İstanbul’da park yasağının olmadığı bir ana cadde bulmak mümkün mü? Pek değil. Neredeyse bütün ana caddelerde park yasağı mevcut. Ara sokaklar zaten tıka basa araçla dolu olduğu için vatandaş mecburen kısa sürecek işleri için yol kenarına trafiği aksatmayacak şekilde park yapmak zorunda. Ancak bizdeki uygulama gerçekten park yasağı olan yerleri belirlemekten ziyade, en çok nereye araç park ediliyorsa oraya park yasağı tabelası yerleştirmek şeklinde gelişiyor. Bu durumda okul, alışveriş merkezi, hastane, adliye gibi işinizin mecburen düştüğü yerlere hemen bir park yasağı tabelası koyuluyor ve aracınız bu yasağa uygun şekilde kaşla göz arasında ve rastgele seçilerek otoparklara çekiliyor. O bölgede park yapmak bir nevi mecburiyet olduğundan dolayısıyla çekiciler hiç boş durmuyor. Araç çekerken çekicinin trafiğin bir şeridini işgal etmesi ve trafiği kilitlemesi de işin başka bir komedi tarafı... Ayrıca benzer yollarda İspark var ise buraya araç bırakmak nedense normal ve trafiği aksatmayan bir durum oluyor. Bazen hiçbir çekicinin uğramadığı cadde, bazı günler peş peşe araç çekimine sahne olabiliyor. Bu da yasağın bazı günler geçerli olduğunu ya da günlük bir kota uygulaması mı var acaba sorusunu akla getiriyor.

İstanbullulara illallah çektiren ve yaka silktiren Trafik Vakfı’nın uygulamaları hakkında yazılacak çok şey var elbette ve bu konuda kime dokunsanız bir ‘ah’ işitiyorsunuz. Ancak şahit olduğumuz son bir olayı yazarak sözü başkalarına bırakalım.

Tarih, 29 Ağustos Çarşamba… Yer, Eminönü… Saat 16.00… Oturduğum caddenin önünde bir cep mevcut ve belli ki burası araçlar girsin diye yapılmış. Ancak çok geçmeden bir Trafik Vakfı çekicisi geliyor. Cepte, peş peşe beş-altı arabanın içinden eski model Audi marka bir arabaya yanaşıyor. Ancak aracın yola bakan tarafında bir araba mevcut ve park ihlalini esas bu araç yapıyor. Çekicinin bu durumda Audi’yi çekme şansı yok. O sırada çekici sürücüsü iniyor ve elinde tuttuğu uzun bir tel parçasını park etmiş Audi’nin biraz açık bulunan camından içeri sallandırıyor. Kapıyı tutan kilit mandalını rahatlıkla yukarı kaldırıp aracın kapısını açıyor. Aracın vitesini boşa alıp geri geri itekliyor ve kapıyı kapatıyor. Çekicisinin tam hizasına kadar getirip kancaları takıyor ve aracı yüklüyor. Park ihlalini yapan araç ise yine yol ortasında kalmaya devam ediyor. Nasıl ama... Bir hırsıza örnek olacak türden ve özel hayatı hiçe sayan bu uygulamayı gözlerimizle görmesek inanmamız mümkün değil. 70 TL uğruna yapılan bu uygulamayı adaletle, kanunla veya başka bir şeyle açıklanmak mümkün mü? Yoksa bir aracı böyle çekmek trafik çekicileri için normal bir uygulama mı?

Çözüm yerine sessiz kalınıyor..

İstanbulluların haraç kesme olarak gördüğü, yetkililerin yasal kabul ettiği çekiciler, gün içinde şehir içinde harıl harıl araç çekmeye devam ediyor. Şehir merkezlerine, apartman altlarına, ana caddelere otopark yaptırmaktan ve yapmaktan sorumlu olan yetkililer ise bu duruma çare bulmak yerine ses çıkarmamayı tercih ediyor. Olan çekicinin arkasından koşturmak zorunda kalan vatandaşa oluyor.

İstanbul Trafik Vakfı’nın ya da Ankara’daki Trafik Vakfı’nın araç çekme uygulamasının ne derece yasal olduğu ise ayrı bir tartışma konusu. Çünkü her iki vakfın da vakıf senedinde araç çekmekle ilgili bir madde bulunmuyor. Üstelik Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair 5072 Sayılı Kanun’un 2. maddesinde “Dernek ve vakıflar, kamu kurum ve kuruluşlarının sundukları hizmetlerle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden ücret, bağış, katkı payı ve benzeri adlar altında herhangi bir karşılık alamaz.” diye belirtilmesine rağmen, çekici ücretinin alınmasına devam ediliyor. Yargıtay Ceza Dairesi’nden görüştüğümüz ve ismi bizde mahfuz bir hâkim, vakıf senedinde yer almayan bir işlemi söz konusu vakıfların kesinlikle gerçekleştiremeyeceğini, konuyla ilgili bir dava açılması ve kendilerine intikal etmesi durumunda trafik vakıflarının suçlu bulunacağını belirtiyor. Vakıf ise sitesinde Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin çekilecek araçlarla ilgili maddelerine atıf yapıyor. Yönetmeliğin 119. maddesinde “Yasaklanmış yerlerde ve hallerde park edilen araçlardan aşağıda sayılan yerlerde park etmiş olanlar esas ve usullerine uyularak yetkililerce kaldırılır.” ibaresi mevcut ancak bu yetkilendirmenin Trafik Vakfı’na verildiğine dair bir bilgi bulunmuyor. Trafik Vakfı durumdan kendine vazife çıkarıyor anlayacağınız!

Vakfımız kamu yararına!..

Vakfın sitesinde “İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlü-ğü’nün sorumluluk bölgelerinde görevlendirdiği trafik polis memurlarının kaldırılmasına ve çekilmesine gerek gördüğü araçlar, memurun sorumluluğunda ve yakınında bulunan Trafik Vakfı çekicilerine yazılı emir vermesiyle çekilmektedir ve memurun yazılı emri olmadan hiçbir araç kaldırılmaz.” denilse de uygulamada bu duruma zaman zaman riayet edilmiyor. Zira çekicilere yazılı bir emir vermek şöyle dursun, trafik polisleri bizzat çekicilerin içinde görevli olarak oturarak araç avına çıkıyorlar. Oldukça iştah kabartan araç çekme işlemi sadece vakfın Çekiciler İşletmesi ile sınırlı değil. İşletme, İstanbul’daki 15 ilçe emniyet müdürlüğüne bağlı Polis Hizmetleri Dernekleri İktisadi İşletmeleri ile yıl içinde yapılan hasılat paylaşımı sözleşmeleri doğrultusunda, onların da çekici hizmeti vermesine imkân tanımış. Bu şekilde ilçe derneklerinin 3 milyon TL’ye yakın gelir elde etmesi sağlanmış. Vakıf, 2011’e ilişkin elde edilen gelirlerden 1.822.514,99 TL harcamalar ile kamuya ödenenler dâhil olmak üzere toplam 10.667.335,12 TL tutarında bir kaynağı kamuya aktarmış. “Vakfımız otopark ve çekici işletmeciliği faaliyetinde bulunmasaydı, yasa dışı çalışan kişilerin bu işleri yapması halinde devletimizin alacağı kaynak çok düşük veya hiç olmayacaktı. Bu da vakfımızın kamu yararına çalıştığının önemli bir göstergesidir.” diye açıklama yapan İstanbul Trafik Vakfı’na aracı çekilen vatandaşların verdiği tepki ise ortak: “Değnekçiliği bu kez devletin kendisi yapıyor.”

Bu arada yazıya fazla dalmışız, bizim araç da yerinde olmayabilir. Bir bakıp gelelim izninizle...(AKSİYON)