Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump görüşmesi: Olumlu mesajların devamı gelecek mi?

Türkiye’ye ve onun liderlerine uzun süredir gösterilmesi gereken saygıyı ortaya koyan kişi Trump oldu.Umulur ki, son üç günde yaşananlar özgür toplumların varlığını sürdürebileceği ve gelişebileceği bir ortamı korumaya ve güçlendirmeye katkı sağlar.

İstanbul

Amerikalı Akademisyen Dr. Adam McConnel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’daki görüşmesinin yansımalarını ve Türkiye-ABD ilişkilerinde girilen yeni dönemi AA Analiz için kaleme aldı.

***

"Dış politikamızın amacı, özgür toplumların varlığını sürdürebileceği ve gelişebileceği bir ortamı korumak ve güçlendirmektir. Politikalarımız ve eylemlerimiz, bu amaca hizmet edip etmediğiyle sınanmalıdır." 

Geçen hafta sonuna doğru ABD Başkanı Donald Trump’ın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı 25 Eylül’de Beyaz Saray’da ağırlayacağı haberi duyulunca, hangi konuların gündeme geleceğine dair yoğun bir spekülasyon başladı. Karşılıklı ticaretten Suriye politikasına kadar pek çok mesele halen Ankara ile Washington arasında müzakere ediliyor. Dolayısıyla basın, iki taraf arasındaki tüm temasları daha yakından izlemeye başladı.

İlk işaretler olumlu

Kamuoyuna verilen ilk mesaj aslında Trump'ın 23 Eylül'de çeşitli Müslüman liderlerle yaptığı Gazze toplantısında ortaya çıktı. Toplantıdan yayılan fotoğraflar dikkat çekiciydi zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, masanın başında Trump'ın hemen yanında yer alıyor ve bu durum iki liderin birbirini eşit konumda gördüğü izlenimini uyandırıyordu.

Akla gelen ilk karşılaştırma, Trump’ın yalnızca bir ay önce Beyaz Saray’da Avrupalı liderlerle yaptığı doğaçlama sınıf toplantıydı. O toplantıda Avrupalı liderler, Trump’ın Oval Ofis masasının etrafında yarım daire şeklinde oturmuş, öğretmenini dinleyen öğrencilergibiydi.

Olumlu hava perşembe günü de devam etti. İki lider Beyaz Saray girişinde samimi bir şekilde tokalaştı. Geleneksel Oval Ofis basın toplantısı beklenenden çok daha uzun sürdü, Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a duyduğu takdiri birkaç kez vurguladı. Erdoğan Beyaz Saray’dan ayrılırken Trump’la birkaç dakika daha sohbet etti. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da memnuniyetini gizlemedi.

Görüşmelerin ardından basınla soru-cevap yapılmadığı için somut sonuçların ortaya çıkmasını beklemek gerekiyor. Ancak ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Thomas Barrack, hemen sonrasında Türk gazetecilere yaptığı açıklamalarda oldukça olumlu ifadeler kullandı. Görüşmeleri "destansı," "mükemmel" ve "tarihi" olarak tanımladı.

Ortak konular

Oval Ofis’te Başkan Trump birkaç önemli açıklama yaptı. Bunların en dikkat çekeni, Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımlarının görüşmelerin sonucuna bağlı olarak "neredeyse anında" kaldırılabileceğini söylemesiydi. Bu iddia şaşırtıcıydı çünkü CAATSA yaptırımları kanunla uygulanıyor ve kaldırılması için Kongre onayı gerekiyor. Yaptırımların kalkması, Türkiye’nin F-35 programına yeniden erişim sağlamasının da önünü açabilir. Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı, Idaho Senatörü Jim Risch, Türkiye’nin F-35’e erişimini engellemedeki rolüyle övünmüştü, bu nedenle şimdi kendisi de mercek altında.

Barrack’ın sonraki açıklamaları da F-35 konusundaki beklentileri güçlendirdi. Türk gazetecilere, daha önce yaptığı "F-35 meselesi yıl sonuna kadar çözülecek" sözünün yanlış çıkmayacağını söyledi.

En hızlı ve somut sonuçlar ise ikili ticaret konularında elde edildi. Enerji ticareti de öne çıkan başlıklardan biri oldu, Türkiye’nin ABD’den enerji ürünleri satın almasını öngören bir dizi anlaşma imzalandı. Türkiye, ABD’den uzun vadeli sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alımının yanı sıra nükleer enerji işbirliğini de içeren bir anlaşmaya imza attı. Daha sonra Dışişleri Bakanı Rubio, Irak–Türkiye boru hattından petrol akışının yeniden başlayacağını açıkladı. Ayrıca Türkiye’nin Boeing’den 225 yolcu uçağı satın alacağına dair bir anlaşmanın da imzalandığı bildirildi.

Bölgesel konular

Türkiye’nin bulunduğu bölgeye ilişkin başlıklarda ise net bir ilerleme sağlanamadı. Başkan Trump, Türkiye’nin Rusya’dan petrol alımını sonlandırmasını istediğini açıkça dile getirdi ancak enerji anlaşmaları dışında bu konuda herhangi bir gelişme yaşanmadı.

Büyükelçi Barrack, PKK/YPG'nin Suriye hükümetinin ordusuna entegre olma yönündeki taahhüdünü yenileyeceğini ifade etti.

Gazze konusunda ise Trump, önceki günlerde yaptığı açıklamaları yineledi fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tutumuna dair yorum yapmadı. Bir soruya yanıt verirken Gazze için "bugün" bir anlaşmaya varılabileceğini söyledi ancak somut bir ilerleme kaydedilmedi. Trump’ın 29 Eylül’de İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile görüşecek olması nedeniyle, bu tarihten önce bir açıklama yapılması beklenmiyor.

Türkiye’nin bulunduğu bölgeye dair konularda bu görüşmelerin ne ölçüde sonuç verdiğini daha net değerlendirebilmek için önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeleri beklemek gerekecek.

Yeni bir dönemin tesisi

Aslında ilişkilerin 75 yıldır böyle olması gerekiyordu. Türkiye, 1952’den bu yana NATO üyesi ve Soğuk Savaş boyunca SSCB’nin güney kanadında kritik bir rol üstlendi. Ancak hiçbir zaman diğer NATO üyeleriyle eşit muamele görmedi. 1964 Johnson Mektubu ve 1970’lerdeki silah ambargosu gibi olaylar, Türkiye-ABD ilişkilerindeki bu dengesizliği açık biçimde ortaya koydu.

İronik olan ise, Türkiye’ye ve onun demokratik şekilde seçilmiş liderlerine uzun süredir gösterilmesi gereken saygıyı nihayet ortaya koyan kişinin Donald Trump olması. Umulur ki, yarım yüzyıl önce eski Dışişleri Bakanı Dean Acheson’ın işaret ettiği ilkeler doğrultusunda, son üç günde yaşanan gelişmeler “özgür toplumların varlığını sürdürebileceği ve gelişebileceği bir ortamı korumaya ve güçlendirmeye” katkı sağlar.

[Dr. Adam McConnel, Amerikalı bir akademisyendir.]