EYVAH! ADALET ÖLDÜ..

Baki ŞİMŞEK

EYVAH!.. ADALET ÖLDÜ!

Çok eski zamanlarda krallıkla idare edilen ancak bilinen krallıklardan çok farlı olan ve adı ADALETİSTAN olan bir ülke varmış! Bu ülkenin en belirgin özelliği, taşıdığı adına uygun bir düzeni, kurumları, kanunları ve saygın hâkimleri varmış. Yaygın olarak bilinirmiş ki bu ülkede hiçbir haksızlık, adaletsizlik ve hukuksuzluk olamazmış. Bu ülkede hukuka ve kanunlara ters hiçbir işlem yapılmaz, nadiren de olsa yapılırsa da adalet hemen tecelli edermiş.

Bu ülkenin yüz yıllardır süregelen törelerine göre, ülke halkından her kim olursa olsun, ölen kişi topluma ilân edilirmiş ve duyurulurmuş. Şayet sıradan bir vatandaş ölürse, şehir merkezine yerleştirilen dev bir çan, bir defa çalınırmış. Çalınan çanın yankıları çok uzaklardan da duyulurmuş. Bunu duyan ahali bilir ve anlarmış ki ülke vatandaşlardan birisi vefat etmiştir. Şayet eşraftan birisi ölürse çan, aynı şekilde fakat iki defa, büyük bir devlet adamı ölürse üç defa çalınırmış. Dört defa çalması ancak Hükümdar’ın ölümü üzerine gerçekleşirmiş. Sadece ve sadece onun ölümü üzerine dört defa çalınan çan üzerine tüm ahali, saray önüne toplanır, ağıtlar yakılır ve cenaze yapılan tören eşliğinde defnedilirmiş.

Gel zaman, git zaman… Gün olmuş, zaman gelmiş ve şehirde bir olay vuku bulmuş. Olay mahkemeye intikal etmiş. Davanın sanığı olarak mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin suçsuzluğunu ve masumiyetini bütün vatandaşlar bilmekteymiş ama mahkemeye de gitmek zorunlu imiş. Mahkemeye gidiş herkes tarafından bir formalite olarak görülmesine ve sanığın beraatı beklenen bir durum olmasına rağmen Mahkeme sürpriz bir karar vermiş. Sanık suçlu bulunarak para cezasına mahkûm adilmiş.

Mahkeme hâkimi duruşmada, karar verildikten sonra sanığa sormuş:

- Verilen karara bir diyeceğin var mı?

Sanığın cevabı:

Hayır !.. Olmuş.

Mahkeme bitmiş. Dinleyiciler dağılmışlar. Herkesin kafasında bir soru işareti… Acaba? Acaba? Acaba?

Konuşmalar ve tartışmalar uğultu gibi gittikçe yayılmış…

— Nasıl olur?

— Böyle karar olur mu?

— Bu işte bir yanlışlık var…

— Evet; evet… Olamaz. Kesin olarak bir yanlışlık var!

Tartışmalar ve konuşmalar kesilmeye yüz tuttuğu sırada meydandaki dev çanın bir defa vurulan sesi her yeri inletmiş.

Herkes merak içindedir:

– Acaba ahaliden kim öldü?

Çan bir defa daha çalmış.

–Ha… Eşraftan biri ölmüş…

Şehir çan sesi ile bir defa daha inlemiş.

– Hımmm… Büyük bir devlet adamı, acaba kim?

Soruya cevap alınmadan çan bir defa daha yeri, göğü inletmiş.

Herkeste bir feryat:

— Eyvah!.. Hükümdarımız öldü!..

— Ulu hükümdarımız ölmüş!

Ancak, törede ve geleneklerde görülüp işitilmemiş bir şekilde çan, beş ve altıncı defa da çalınmış, yer gök inlemiş ve tüm tartışma sesleri kesilmiş. Herkes hayretler içindeymiş. Şaşkınlığın geçmesinden sonra tüm ahali çan görevlisine koşmuş, bunun ne anlama geldiğini öğrenmek için…

Hayret… 
Bir de bakmışlar ki, devasa çanı, her zaman gördükleri ve tanıdıkları çan görevlisi değil de, mahkemede haksız yere mahkûm edilen adam çalmaktaymış.

Başına üşüşüp merakla Sormuşlar:

— Çılgın mısın sen?

— Sen ne yapıyorsun?

— Ne yaptığını biliyor musun?

— Ne demek beş veya altı defa çan çalmak?

— Ölümüne mi susadın?

— Kraldan daha büyük birisi var da o mu öldü ki?

Cevap çok şaşırtıcıdır ve şaşırtıcı olduğu kadar da anlamlıdır:

– EVET… ÜLKEDE ADALET ÖLDÜ. . .

Söylenecek Sözler:

*Adaletin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur ve olamaz! 
*Sadece bir kişiye yapılan adaletsizlik yarın tüm topluma yayılabilir. 
*Bir tek kişiye yapılan haksızlık ve adaletsizlik, tüm topluma yönelmiş bir tehdittir. 
*Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır. 
*Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.

*Adaletsizliği bir yangından daha çabuk önlemek gerekir.

NOT: Çokça bilinen anonim bir masalı hatırlatmak istedim. Bu masala bağlı olarak iki ayrı konuyu işlemek istiyorum. Bunlardan birisi yeni haliyle Gümrük Kanunu, diğeri ise GDO’lu pirinç ithalatı! Görelim bakalım adalet ölmüş mü ölmemiş mi?