O.K.dan gelen bilgi savcılığa iletilse darbe önlenir miydi?

MİLLİYET'TEN TOLGA ŞARDAN YAZDI!..

Fırat Kalkanı Harekatı'nı yöneten Özel Kuvvetler Komutanı (ÖKK) Korgeneral Zekai Aksakallı'nın, harekatın birinci yıldönümünde görevden alınması darbe süreci tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Başkent kulislerinde Korgeneral Aksakallı'nın bu önemli görevden alınmasının gerekçesi olarak darbe girişimiyle ilgili Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdiği ifadenin olduğu iddiaları var.

Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasında kilit rol oynayan Aksakallı, 17 Mart'ta gizli celsede mahkeme başkanının sorusunu yanıtlarken, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nde kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz tedbir olarak "personel kışlayı terketmesin" emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu basit ve temel kural 15 Temmuz 2016'da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı" dedi.

Komutanın 4 cümlelik bu yanıtıyla rahatsızlık yarattığı ve görev yerinin değişmesinde etkili olduğu iddiaları yalanlanmadı.

15 Temmuz günü yaşanan sürece baktığımızda, O.K. adlı bir TSK mensubunun MİT'e giderek darbeyi haber verdiği konusunda artık bir şüphe yok. Alınan darbe istihbaratı sonrasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'la görüşmesinin ardından başlayan trafik her yönüyle biliniyor.

Akar'ın talimatıyla darbe girişiminin merkezi olacağı belirlenen Kara Havacılık Okulu'na giden Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın, birliği teftiş sırasında okul komutanıyla yaptığı görüşmede, askeri birlikteki FETÖ'cü personel hakkında yapılan konuşmalar ortada.

Bu gelişmeler ışığında denilebilir ki; kısa saatlerde yaşanan bu gelişmeler, dar bir çevre içinde kalmayıp Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirilseydi, gidişat farklı seyredebilirdi.

Böyle bir istihbaratın alınması ve gelişmelerin yaşanması halinde başsavcılık darbe girişimiyle ilgili daha erken saatlerde bir adli soruşturma başlatabilirdi. Darbe girişimi adli bir olay nihayetinde, zaten sonrasında da Türk Ceza Kanunu'na göre adli soruşturma başlatıldı.

Bir yandan MİT ve TSK'nın kendi içinde yürüttüğü inceleme ve araştırmalar devam ederken, savcılık da kendi açısından olayı incelemeye başlayabilirdi. Gecikmesinde sakınca bulunan durum değerlendirmesi yapılarak darbede adı geçen FETÖ üyesi TSK mensuplarından isimleri belirlenenlere yönelik gerekli izlemelere hemen başlanması sağlanabilirdi. Darbe içinde yeralan TSK mensuplarının zaman geçirmeden gözaltına alınması, FETÖ'nün hareketini engelleyebilirdi.

Sonuçta, 15 Temmuz'un üzerinden bir yıl geçti. Bir yıl içinde birbirinden farklı bir çok süreç yaşandı. Darbe girişimindeki soru işaretleri ortadan kalkmadan önümüzdeki dönemde yeni farklı süreçler yaşanabilir. Onun için soru işaretlerinin aydınlatılması ve başka bir 15 Temmuz'un yaşanmaması için herkesin üzerine düşeni yapması şart.

Bilgi sahibi olanlar suskunluklarını bozmak zorundalar.

Karanlıkta kalan tüm noktaların aydınlatılması bir vatan borcudur.