ŞEKERİN TADI KAÇTI!!

Aykut Onur KALAYCI

GÜLER MİSİNNN AĞLAR MISINN!!

-KAÇAKÇILIĞIN BÖYLESİ GÖRÜLMEDİ-

25 TON ŞEKERİ MİNİBÜSLE GÖTÜRMÜŞLER..

‘MİNİBÜS DEĞİL SANKİ KARA TREN’

AYKUT ONUR KALAYCI, GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI YETKİLİLERİNE SESLENİYOR..

“İMZASIZ MEKTUPLARLA UĞRAŞACAĞINIZA SOMUT OLAYLARIN ÜZERİNE GİDİN”

 

ETKİHABER'in değerli okuyucuları, şimdi size bir yandan bu yazıyı yazıyor bir yandan da tabiri caizse kıskıs gülüyorum. Diyeceksiniz ki; 'Aykut Bey aklını mı kaçırdı?’ Ama inanın bu yazının tamamını okuduğunuzda, eminim sizlerde ister istemez önce gülecek sonra da yine bir halk deyimiyle 'Yok devenin pabucu' diyeceksiniz. Şuna inanın bir senarist tanıdığım arkadaşım olsa 'Gel Bu Olayı Film yap' diyeceğim. Filmin ciddi izleyici toplayacağı konusunda hiç şüphem yok!!

Neyse ben sizi daha fazla meraklandırmadan gireyim hemen konuya.. Efendimm kaçakçılık yaptığı iddia edilen şirketin adı yine bizde saklı ama yerini söylemekte ve adlarını kodlamakta hiç bir sakınca görmüyorum.

Gaziantep'te Organize Sanayi Sitesi'nde faaliyet gösteren Ü.... Gıda ve G.... Limited Şirketleri ilgili mercilere '7000 ton çikolata ihracatı yapacağız’ diye dâhilde işleme belgesi kapsamında yüklü miktarda şeker teşviki alırlar. Yani sizin anlayacağınız şekilde belirtmek gerekirse 'Ey yetkili bize ucuza şeker verirsen, bizde bu şekerleri çikolata yapıp yurt dışına satacağız. Ülkeye döviz kazandıracağız' derler. Şimdi diyeceksiniz ki; 'Tamam Aykut Bey, ne var bunda keşke böyle şirketler çoğalsa da ülkemiz kazansa'

Sevgili okuyucularım böyle şirketler tabiî ki olsun. Olsun ki, hem ülkemize döviz girsin; hem de istihdam yaratılsın. Ama durum hiçte sizin düşündüğünüz gibi değil!. İstenilen tonlarca şeker, firma sahiplerine 'ihracat yapıp döviz kazandıracaklar' diye piyasa fiyatının oldukça altına verilir. Ama her ne olduysa ihracatla ilgili olarak Gümrük Müsteşarlığı'nın ilgili birimleri ile bazı yetkililerinin kulağına kar suyu kaçırılır. Yapılan ön çalışmada, firmanın 'çikolata yapıp ihraç edeceğiz' deyip ucuza aldığı şekerleri iç piyasaya sattığı anlaşılır. Gümrük Müsteşarlığı da adı bende saklı gümrük kontrolörünü gerçekten bu çikolata ihracatının yapılıp yapılmadığını araştırması için görevlendirir.

Konuyu ele alan kontrolör, Gürcistan’a bir yazı yazarak; bu çikolata ihracatının gerçekte yapılıp yapılmadığını sorar. Ama nafile.. Gürcistan'dan beklenen cevap bir türlü gelmez. Ama Gümrük Müsteşarlığı'nın konuyu irdelemesi her iki şirketi de oldukça telaşlandırır. Olaydan sıyrılmanın tek çaresi ve tabiî ki adresi her zaman gibi Ankara'dır. Şirket sahipleri ve yetkilileri konuyu halletmek için soluğu Ankara'da alır.

7. cadde de 'Benjamin Franklin' toplantıları

Dedim ya film olur diye size.. İddiaya göre; Bahçelievler 7.cadde’de bir kafede günlerce süren ‘Benjamin Franklin pazarlıkları’ başlar. “Bak şimdi Benjamin Franklin de nereden çıktı şimdi” diyorsunuz duyar gibiyim.

Nereden çıkacak sevgili okuyucularım; hani doların üzerinde resmi olan ABD'li yayımcı, yazar, mucit, felsefeci, bilim adamı, siyasetçi ve diplomat 'Benjamin Franklin' yok mu canım o adamcağız işte. 7.cadde’de toplananlar bu adamın üzerinde resimleri olan 100 ABD dolarından pazarlığa tutuşmuşlar.

Efendimmmm... NATO Zirvesi gibi pazarlık toplantılarında kimler yok ki!!.  İddiaya göre; hadi yine ismini açıklamayalım, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nde adı bende olan bir daire başkanı, Gürcistan’dan bazı kişiler ve her zaman olduğu gibi iş takipçileri yani devletin kasasına tünemiş sülükler..

7. cadde’deki Benjamin Franklin zirvesinde söze Gürcistan’dan gelen kişiler başlar. Derler ki; ' Biz bu ihracatın gerçekleştirildiğine dair yazı, belge ne istiyorsanız alırız. Ama bunu bedava yapmayız. Karşılığında 250 bin dolar isteriz.’

Eee şimdi aracılar durur mu? Onlarda atlar hemen söze 'Bizde 250–500 bin dolar isteriz'. Bir süre sonra iki şirketin kanunsuzluğunu örtmek için istenen para milyon doları geçer. Bakar şirket sahipleri, bu işi yoluna koymanın astarı yüzünden pahalı olacak. Kendileri bir çıkar yol düşünmeye başlar. Kısa süre sonra şeytanın bile aklına gelmeyen bir yol bulunur. Şirketler, Mardin’de birkaç garibanın üzerine devredilir. Şirket yöneticileri de sırra kadem basar ve ortadan kaybolur.

DOLMUŞ DEĞİL ‘KARA TREN’

Olayla ilgili bana gönderilen bir ihbarda, yazımızın konusunu oluşturuyor. İhbara göre; bahse konu bu şirketler devletten ucuza alıp yaptıkları çikolataları Türközü Sınır Kapısı’ndan (şimdi sıkı durun) tırlarla değil; bir minibüsle gerçekleştirdikleri yönünde. Hem de ne gerçekleştirme.. Günümüzde bir tırın 7-8 ton yük aldığı düşünülürse; minibüsle bu dahilerin 25 ton götürdükleri yönündedir. Şirket sahiplerinin gerçekleştirdikleri her işlem de özel fatura kapsamıyla gerçekleştirilmiştir. Sonuçta şirketler, 7000 tona bu ihracatı tamamlayarak tabiri caizse kılıfına uydurmuşlar.

İmzasız mektupları araştıracağınıza..

Dedim ya sevgili www.etkihaber.com dostları 'film olur' diye.. Ben bu traji komik olayı size buradan aktardıktan sonra, Gümrük Müsteşarlığı’nın bazı yetkililerine sesleniyorum: İmzasız bazı ihbarları değerlendirmeye alarak; firmaların üzerine kontrolörler gönderirken böylesi bir somut olayda niye ortalıklarda yoksunuz? Niye sesiniz çıkmaz?

Ben çoğu yazımda olduğu gibi bu yazımda da, namuslu ve dürüst denetim birimlerinin yanında olduğumu bazılarının ise yanlışlarından dolayı karşılarında olduğumu altını çizerek belirtmek istiyorum.

Bu olayda ihracat ortada yok!. Yani hayali.. Peki, tonlarca şekere ne oldu? Yoksa olayı soruşturan -adı bende saklı- kontrolör başta olmak üzere, bazı gümrük yetkilileri ve şirket sahipleri çaya karıştırıp içti mi?.. Yoksa bayramlık baklava mı açtınız hep birlikte?.. Bu olay İnşallah yapanın yanına kar kalmaz. İmzasız mektuplarla birçok kişi zan altında bırakılıp, onuru rencide edilirken; bu olayın üzeri umarım örtülmez. Eeee ne diyelim; 'Keser döner sap döner gün gelir hesap döner'

Sağlıcakla kalın değerli okuyucularım..