Sultanahmet ve Çınar saldırıları

MİLLİYET'TEN TOLGA ŞARDAN YAZDI!...

Türkiye, geçen hafta iki önemli terör eylemini birbiri ardına yaşadı.

Önce IŞİD, Sultanahmet Meydanı’nda Alman turist kafilesine yönelik canlı bomba eylemini gerçekleştirdi. Ardından PKK, Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde polis lojmanlarının önünde içinde 1 ton patlayıcı bulunan aracı havaya uçurdu.

PKK ve IŞİD’in gerçekleştirdiği birbirinden farklı iki terör eylemi gerek dünya, gerekse ülke kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu.
Sultanahmet ve Çınar eylemlerini tek başına ‘kriminal’ ortamda değerlendirmek yeterli olmayacaktır.

IŞİD’in canlı bomba eylemi, sadece Türkiye’ye değil Almanya’ya net bir mesaj taşıyor. Olayın ardından yapılan tespitlere göre, canlı bomba eylemcisi, daha önce Sultanahmet’te keşif yaparak Alman turistlerin Alman Çeşmesi’ne geldiğini belirledi.
Olay günü yine aynı bölgeye gelen eylemci, özellikle Almanlara karşı bu eylemi gerçekleştirdi. Eylemin hedefinin tesadüfi olmadığını söylemek mümkün.

Bu bağlamda, eylemin hedefi olan Almanya, IŞİD’le mücadele amacıyla hem uçak hem de askerini Türkiye’ye gönderdi. Uçaklar geçen aralıkta, askerler ise yılbaşının hemen ertesinde İncirlik’e geldi.

IŞİD’in ülkemizdeki eylemlerine bakıldığında Sultanahmet eylemi Türkiye açısından da önemli. Zira örgüt, Türkiye’nin en büyük kentinde yabancı bir turist grubuna eylem yaparak gücünü göstermeye çalıştı.

Böylelikle hem ülkenin turizm gelirini hem de prestijini sarsmayı planlayan örgüt, bundan sonra Suriye’deki cephe savaşının yanısıra Türkiye’nin büyük kentlerinde bireysel eylem sürecini yoğunlaştıracağını hissettirdi.

Çınar eylemi
PKK’nın Çınar eylemine bakıldığında, 4 yaşındaki Mevlüde İrem’in polis babası Mehmet Şenol Çiftçi ile birlikte yaşamını yitirmesi, örgütün hiç beklemediği kamuoyu tepkilerinin oluşmasına neden oldu.

Hükümetin terörle mücadele konseptindeki değişim sonrasında Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki 15’e yakın il ve ilçe merkezinde ‘halk ayaklanmaları’nı yaşama geçirmeyi planlayan PKK, güvenlik güçlerinin operasyonlarıyla bunu sağlamayı -en azından şimdilik- başaramadı.

Bu nedenle halk ayaklanmalarının peşinden ‘kanton oluşturma’ çabaları da etkisiz kalan PKK, şimdiye kadar pek görülmeyen biçimde sivil bir hedefe yönelik bombalı araç eylemini gerçekleştirdi. İl ve ilçe merkezlerindeki mücadelesinde bölge halkının yeterli çoğunluğunu arkasına almakta zorlanan PKK, bu süreçte özellikle AB’nin, Türkiye’nin terörle mücadele faaliyetlerine ve sokağa çıkma yasaklarını uygulanmasına sessiz kalmasına tepkisini Çınar eylemiyle gösterdi.

1990’lı yıllarda Türkiye’nin terörle mücadelesini sürekli eleştiren Avrupa’nın son süreçte herhangi bir açıklama yapmayıp Türkiye’ye ‘zimni’ destek verdiğini göstermesi, PKK’nın önümüzdeki süreçte hesap etmediği bu durumu beraberinde getirdi.

Güvenlik güçleri şu günlerde Yüksekova, Silopi, Cizre’nin büyük bölümü, Nusaybin gibi örgüt için önemli olan yerleşim birimlerinde kontrolü sağladı. Sadece Diyarbakır’ın Sur ilçesi kaldı. Burada çatışmalar devam ediyor.

Aynı zamanda Çınar eylemi, PKK’nın kitleleri peşinden sürükleme konusunda hareket kabiliyetinin azaldığını gösteriyor. Halk ayaklanmaları ve kantonlaşma sürecini başaramayan örgüt, hem kendisine yakın olan bölge halkını cezalandırdığı hem de devlete karşı varlığını sürdürdüğünün mesajını vermeye çalışıyor.

Ancak, Çınar eylemi, örgütte hiç beklenmedik bir tahribat yarattı. Eylemin ardından hem HDP lideri Demirtaş hem de eylemi üstlenen PKK’nın silahlı kolu HPG açıklama yaptı. Özellikle HPG’nin, “Ölen sivil ve çocuklarla ilgili özür” niteliğindeki açıklamasına dikkat çekelim.
Zira, PKK’nın oransal olarak yüzde 60-70 oranında kendi adına, kalan bölümde ise başkaları adına faaliyetlerde bulunduğunu unutmamak gerekir. Bu kapsamda, Çınar eylemi, örgütsel olarak birikim sağlayan PKK’nın, bundan sonra ne kadar siyasi birikim sağlayacağı tartışmalarını beraberinde getirecektir.

YPG ve PKK’nın ortak kongresi
Suriye’deki oluşumlar kapsamında PYD ve YPG’nin öne çıkması, bu grupların, PKK’nın Türkiye’de başaramadığı kantonlaşmayı oluşturması ve denetimleri altına alması, bölgede yaşananlardan rahatsız olan KDP lideri Barzani’nin Ankara’ya gelip temaslarda bulunması PKK’nın siyasi geleceği çerçevesinde önemli olabilecek gelişmeler biçiminde değerlendiriliyor.

Bu noktada, geçen hafta Ankara’ya ulaşan önemli bir istihbaratı da paylaşalım. İstihbarat birimlerinin elde ettiği ve devletin önemli birimlerine ulaştırılan istihbarat raporlarına göre, YPG’li bir heyet 3 Ocak günü Süleymaniye plakalı bir araçla Ranya’dan yola çıkarak PKK’nın ana karargahının bulunduğu Kandil barınma alanındaki Surade köyüne gitti.

YPG heyeti burada KCK’nın eski dış ilişkiler sorumluları ile bir araya geldi. Türkiye’nin Cizre ve Silopi’deki operasyonlarının değerlendirildiği görüşmedeki diğer bir önemli nokta ise önümüzdeki bahar aylarında PKK ile YPG kadrolarının katılacağı ortak bir kongre yapılması konusunda ‘görüş birliğinin sağlanması’ oldu.

Bu durum, önümüzdeki süreçte PKK’nın artık YPG ile organik biçimde hareket edeceği, bazı kararların birlikte alınacağı, mücadele stratejisinin ortak hazırlanacağı, -belki de- YPG’nin şimdiye kadar PKK’nın kontrolünde olan Kandil’e yerleşme ve Kuzey Suriye’den sonra Kuzey Irak’ta da YPG unsurlarının bulunması değerlendirmelerinin yapılmasına neden olacaktır.