YARASI OLAN GOCUNUR!

Aykut Onur KALAYCI

"YARASI OLAN GOCUNUR!"

Aman bir isyan, bir bağırma, bir çağırma sormayın gitsin!.. Yazdıklarımız beyefendileri rahatsız etmiş. Son yazımdan sonra köşemin altındaki yorumlara mail atan atana.. Efendim kargo müdürlüğü operasyonunda bütün gümrük teşkilatını suçluyormuşum, hepsini karalıyormuşum. Neymiş efendim, başka şeyler de yazmalıymışım. Üstelik bir de yakışıksız mailler atılmış. Polis yok muymuş bu işlerin içerisinde… Bir kızgınlık, bir öfke…

Ne oluyor beyler, Kargo Operasyonu’nda yaranız yoksa niye gocunuyorsunuz? Değerli okurlarım anlayacağınız son yazım, bazı kesimleri gerçekten çok rahatsız etmiş! Bunu açıkça görüyorum. Bazı okurlarım ise, benimle ilgili olarak yeni tanışmış olacaklar ki böylesi yorumlar atabiliyorlar!.. Aslında arşivdeki yazılarıma girerek, daha önceleri neler yazdığımı rahatlıkla görebilirler de..

Son yazımda anlatmak istediğim esas noktayı bazı okurlarım ne yazık ki gerçekten göz ardı etmiş.. Bugün bu noktayı açık bir şekilde sizlere bir örnek vererek anlatmak istiyorum. Tabii ki Türkiye’deki kaçakçılıklar, ihbar ile veya istihbarat çalışmaları neticesinde ortaya çıkmaktadır. Bu yazımda birebir bir hayali ihracatta gümrük yetkilisinin yaşadıklarını sizlere aktarmak istiyorum:

Ambarlı Gümrüğü

Olayı geçtiği yer Ambarlı Gümrüğü. Yetkilisi ise, o dönemdeki birinci kişi. Adı sıklıkla hayali ihracatla anılan ve birkaç defada ceza evine giren bir şahıs, o dönemdeki Ambarlı Gümrük Müdürü’nün odasına gelerek kendisinin 5 konteynır PVC kapı pencere ihracatının olacağını söyler. Kendisine yardımcı olunmasını talep eden kişi yetkilinin ağzından kanunlara uygunsa bir sorun çıkmayacağını duyduktan sonra biraz yüzü asılır. Hayalici lüks jeepinden aldığı evrakları getirerek, yetkilinin masasına atarcasına koyar. Ve ardından ekler:

“Benim Ankara’da kimlerle oturup kalktığımı biliyor musun sen? Bak senin bazı üst düzey bürokratının İstanbul’a gelişini-gidişini bile ben organize ediyorum..” der. Ardından bir takım tehditler savurarak odadan ayrılır.

UÇAK BİLETLERİ

İstanbul’da yaşayan bir işadamı arkadaşım da beni arayarak, “Ağabey Ambarlı Gümrüğü’ndeki bir yetkili hayali ihracatta yaşadığı bir takım sıkıntıları seninle paylaşmak istiyor” diyor. Sözü edilen gümrük yetkili ise, İstanbul Beylikdüzü’nde bir restaurantta buluşarak, yukarıda aktarmaya çalıştığım ikilinin arasında geçen görüşmelere ek olarak bana gümrük üst düzeyinde bir yetkiliyle ilgili bir takım uçak biletlerini gösterip, yoğun bir baskı altında olduğunu ve hatta o Ankara’daki yetkilinin dönemin gümrük muhafaza başmüdürünü de aradığı, bu şâhısa yardımcı olun dediği ama başmüdürün Ambarlıdaki gümrük yetkilisine ‘talimatlar neyi gerektiriyorsa onu yapın ve hiçbir şekilde taviz vermeyin’ dediği, aradan 1 gün geçtikten sonra Ambarlı Gümrüğü’ne telefon ihbarının geldiği; PVC kapı pencere yerine peçete gönderileceği ihbar edilir.

Savcı Gül’e haber edilir!..

Ambarlı Gümrük Muhafaza Müdürlüğü yetkilileri de, durumu dönemin Büyükçekmece Kaçakçılık Savcısı Mustafa Kemal Gül’e bildirir. Saha içerisinde olan konteynırlar tek tek açıldığında içinden beyan edilen PVC kapı pencere yerine, peçetelerin görülmesi üzerine adli tahkikat başlatılır. Şahıslar Büyükçekmece Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame ile Bakırköy Adliyesi’ne sevk edilirler. Çok kısa süre sonra bu olaydan paçalarını sıyırıverirler.

100 MİLYON LİRALIK HAYALİ İHRACAT

Bu ihbarları yapan kişiler, bu şahsın hayali ihracat olayından sıyırması üzerine ihbarlarının şeklini şemalini değiştirir ve konuyu Büyükçekmece Kaçakçılık Savcılığı ile İstanbul Mali Şubeye bildirmek suretiyle son yılların en büyük dâhilde işleme ile başta halkalı ve ambarlı gümrükleri olmak üzere 100 Milyon Liralık Hayali İhracat’ın ortaya çıkmasını sağlarlar!

Tabi sağlarlar ancak nasıl sağlarlar bir de ona bakmak lazım. Bu kaçakçılığı ancak teknik takip sistemini devreye sokmak suretiyle sağlarlar. Peki biraz daha parantez açalım; gümrük muhafaza teşkilatının teknik takip şansı var mı yok! Zaten yasada da yok, dolayısıyla bu tip uygulamalarda gümrük muhafaza ne yazık ki yetersiz kalmaktadır. Bu da gümrükçünün kanayan bir yarasıdır.

Polis ve jandarmanın yasadan aldığı güç ile bu tip olaylarda önde olması pek tabii doğaldır. Gümrük muhafazanın diğer bir açmazı da gümrük teşkilatının içerisinde yer alan bir kuruluş olması yani burada ne demek istediğimi anlayan anlamıştır. Birde 3 yıl önce yapılan operasyonun, hiçbir yerde çıkmayan yayınlanmayan görülmeyen bölümlerini aktarmam bazı çevreleri anladığım kadarıyla ciddi rahatsız ediyor..

“Bu Benim Görevim”

Ben buradan açık yüreklilikle şunların altını bir kez daha çizmek istiyorum:

Açık seçik bilirkişi raporlarında hiçbir şekilde suçlanmayan, görevlerinin gereğini yerine getirdikleri söylenen muayene memurlarının Bakanlığın Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla meslekten men edildikleri ancak başta İstanbul Mali Şubenin hazırladığı fezlekede Büyükçekmece Kaçakçılık Savcılığı’nın hazırladığı iddianamede örgütün lider kadrolarında yer aldığı iddia edilen kişiler ise, yüksek disiplin kurulunda aklanarak memuriyetlerine devam etmektedirler.

İşte bunları yazmak neden bazı kesimleri rahatsız eder anlamış değilim doğrusu! Bu operasyonun işadamı ayağını da yazmam bazı kesimleri niçin ürkütüyor?

Bunları başka bir basın yazmadığına göre, benim de elimde İstanbul Mali Şubenin Fezlekesi ve Savcılığın İddianamesi ve de gümrük teftiş kurulu müfettişlerinin hazırlamış olduğu raporlar varsa, bütün bunları da yazmak benim en temel görevimdir!!

Ve şimdi de bu operasyonun diğer bir işadamı ile ilgili bölümleri sizlere aktarmaya başlıyorum:

12.11.2010 Cuma günü saat 17.33 sıralarında, S….M Lojistik Hizmetleri A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi H. B.’ın gümrük müdürü H.E.’in makam odasına girdiği, koltuğunda oturan H.E.’e ceketin sol iç cebinden içi dolu beyaz bir zarf çıkartıp uzattığı, H.E.’in ise aldığı, içi dolu beyaz zarfı ceketinin sol dış cebine koyduğu ve ‘Allah razı olsun bayram harçlığı’ dediği, H. B.’ın ise “ben gidiyorum pazartesi yokum” dediği için “ben şimdi Dubai’ye gidiyorum işe” dediği ve daha sonra da odayı terk ettiği tespit edilmiştir.

H.B.’ın mali şube müdürlüğüne verdiği ifadesinde, 12.11.2010 Cuma günü saat 17.33 sıralarında H.E.’in makam odasına girdiğini, kurban bayramı olması nedeniyle örf ve adet gereği tam olarak hatırlamadığını ancak hediye olarak hediye kuponu veya para olabileceğini değerlendirdiği, beyaz zarfı H.E.’e vermiş olabileceğini, H.E. ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, bu konu hakkında suçsuz olduğunu, herhangi birisi ile yasal olmayan işlere karşılık rüşvet alma ve verme gibi bir davranışının olmadığını da beyan etmiştir.

İnsan ister istemez 657 sayılı Devlet Memuru Kanunu’nun ilgili maddelerini anımsayıveriyor. Madde aynen şöyle der:

“İŞİNİ YAPTIĞINIZ HERHANGİ BİR MÜKELLEF İLE HİÇBİR ŞEKİLDE HEDİYE ADI ALTINDA BİLE OLSA BİR BAĞLANTIYA GİRMENİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ!”

Peki, bu müdür meslekten men edilmiş ama iş adamı nerededir? O da aynen faaliyetlerine kaldığı yerden devam etmektedir..

Yazımı eskilerin bir sözü ile bitirmek istiyorum:

“AYİNESİ (ayna) İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ!”

-YAZARIN NOTU-

100 MİLYONLUK (100 Trilyon) Dâhilde İşleme İle Yapılan Hayali İhracat, Ankara’ya nihayet sıçradı! Büyükçekmece Kaçakçılık Savcılığı tarafından hazırlanan fezleke, görevsizlik kararıyla Ankara’ya gönderildi. Bunun dışında, adları bende olan 2 tane gümrük başmüfettişi bu konuyla ilgili olarak görevlendirildi. Örgüt lideri konumunda olan bir kişi ile görüntüleri ortaya çıkan bir gümrük başmüfettişinin ifadesine başvurulduğu, bu müfettişle ilgili olarak bir takım iddiaların da gündeme geldiği ve bunları da benim sütunlarımda yine en kısa sürede bulacağınızdan emin olabilirsiniz!..