Türk-İş Genel Eğitim ve Genel Teşkilatlandırma Sekreterleri Toplantısı Bolu Abant Palas Otel'de düzenlendi. Toplantının açılışında konuşan Kumlu, içlerinde siyasi partilere gönül veren insanların olacağını belirterek, "Sonuçta biz de bu ülkede yaşıyoruz ve ülkenin siyasi atmosferinden sizler kadar biz de etkileniyoruz. Ama biz görevlerimize seçildiğimiz gün ister CHP'li, ister AK Partili, ister MHP'li olalım tüm siyasi gömleklerimizi sadece seçim günü giymek üzere bir kenara bıraktık. Gerek bizim içimizdeki kimi sendika başkanlarının, gerekse Başbakan ile hükümet üyelerinin çok eleştirdiği o referandum tavrını da kurumsal olarak sırtımızda hiçbir siyasi partinin gömleğini taşımadığımız için alabildik." ifadelerini kullandı.
"SİYASİ PARTİLERE OLAN MESAFEMİZİ KORUDUK"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Bi taraf olan bertaraf olur' sözlerini hatırlatan Kumlu, şöyle devam etti: "Bu sözlerin muhatabı aynı zamanda Türk-İş'ti. Diğer taraftan Türk-İş'e üye bazı sendikaların başkanları 'hayır' oyu için aktif çalıştı, onlar da Türk-İş'i 'hayır' demediği için eleştirdi. Tamam, 'hayır' diyelim de tabanımızda 'evet' diyenler var, boykot edelim diyenler var, onlar ne olacak? Bu kadar siyasileşmiş bir tabloda 'evet' desek AK Partili, 'hayır' desek CHP'li ya da MHP'li var sayılmayacak mıyız? Bu referandumun talihsizliği çok siyasileştirilmiş olmasıdır. Süreç, adeta bir genel seçim atmosferi içinde gerçekleşmiştir. Tartışılması gereken anayasa değişiklik maddelerinin içeriği olması gerekirken, referandumun asli konusu göz ardı edilmiş, referandum çalışmaları, 'evet'in çoğunlukta olması durumunda muhalefetin, 'hayır'ın çoğunlukta olması durumunda ise iktidarın kaybetmesi eksenine oturtulmuştur. Anayasa değişikliği gibi toplumsal mutabakatla gerçekleşmesi gereken bir konuda bu denli siyasileşilmesi konuya salt demokratikleşme açısından bakmak isteyen kesimleri sıkıntıya sokmuş, oluşturulan genel seçim havası 'evet' ya da 'hayır' oylarının mecrasını kaydırmıştır. Yaşanan süreçte 'evet' ya da 'hayır' temelinde toplumun katagorize edilmeye çalışılmasını önemli bir rahatsızlık konusu olarak gördük. Tabanımızda 'evet', 'hayır' ve 'boykot' eğilimlerini barındırdığımız gerçeğinden hareketle, Türk-İş'in genel seçimlerdeki geleneksel tavrını referandum sürecinde de devam ettirme kararı alarak temsil ettiğimiz kitleyi özgür iradesi ile baş başa bırakma yolunu seçtik. Bu kurumsal tavrımızla da, oluşturulmak istenen yeni bölünmelerin malzemesi olmadığımız gibi, alabildiğine siyasileşen bu tabloda siyasi partilere olan geleneksel mesafemizi de koruduk. Türk-İş, bu güne kadar hiçbir siyasi partinin ya da siyasi oluşumun konu mankeni olmadı, bundan sonra da olmaması için elimizden gelen her çabayı göstereceğiz."
"BİRDEN FAZLA SENDİKAYA ÜYE OLUNMAZ HÜKMÜ"
Mustafa Kumlu, referandumda Anayasa'nın 51'nci maddesinin 4'üncü fıkra hükmü olan 'aynı zamanda ve aynı işkolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz' hükmünün Anayasa'dan çıkartıldığını, bunun Türk-İş'in hükümete verdiği değişiklik önerileri arasında da yer aldığını hatırlattı.
Anayasa'dan bu hükmün çıkarılması, "aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabileceği" anlamına gelmediğini belirten Kumlu, "Bu hüküm sadece 'çıkarılmıştır'. Yerine, 'aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendika üye olunabilir' diye bir hüküm konmamıştır. Yapılan sadece bir sınırlamanın anayasadan çıkarılmasından ibarettir. Anayasadaki sınırlama kaldırıldı diye çalışma hayatını düzenleyen yasaların 'aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilmesine' imkân verecek şekilde değiştirilmesi mecburiyeti yoktur." diye konuştu.
Kumlu, çalışma yasalarında yapılacak değişikliklerde AB ve ILO normlarının gözetilmesi gerektiğini ancak Türkiye'nin gerçeklerinin dikkate alınmasının zaruretinin de söz konusu olduğunu aktardı.
"ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİ"
'Ulusal istihdam stratejisi' adı altında bir konunun bulunduğuna dikkat çeken Kumlu, şunları kaydetti: "Biz yıllardan beri işsizliğe günlük politikalarla çare bulunamayacağını, bir ulusal istihdam stratejisi oluşturulmasının gerekliliğini savunduk. Hükümet sosyal tarafları bir araya getirerek yaklaşık bir yıl önce bu konuda toplantılar yapmaya başladı. Biz bu toplantılara önce HAK-İŞ'i protesto ettiğimiz için, sonra Çalışma Bakanı'nı protesto ettiğimiz için ve sonunda da değerlendirme maddelerinin içinde kıdem tazminatı bulunduğu için katılmadık. Bu konuda geçtiğimiz aylarda Devlet Bakanı Ali Babacan başkanlığında bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda bize bir sunum yapıldı ve o sunumdan anlaşıldı ki, işsizlik sorununa çözüm yine işçi haklarında yapılacak kısıtlamalarda görülüyor."
"KIDEM TAZMİNATINA HİÇ KİMSE DOKUNAMADI"
"Mücadeleye rağmen çalışma yasalarına istenmeyen kimi hükümler girmiş olsa da kıdem tazminatına hiç kimse dokunamadı, çalışma yaşamında kuralsızlık egemen olamadı." diyen Kumlu, şöyle konuştu: "İşverenlerin gözü 1967 yılından beri kıdem tazminatında. Eğer bunca zamandır kıdem tazminatına dokunulamamışsa, bu Türk-İşin, yani sizlerin sayesinde olmuştur. Söz konusu maddelerin hepsi, o veya bu şekilde işçi hak ve kazanımlarını tırpanlamaya, çalışma yaşamında kuralsızlığı hakim hale getirmeye yöneliktir. Bunların hayata geçmesini engellemek de yine bizim boynumuzun borcudur. Hükümetin hazırladığı ulusal istihdam stratejisi taslağı, tepkilerimiz üzerine şimdilik rafa kaldırılmış gibi görünmektedir, ama bazı bakanlar zaman zaman konuyu sıcak tutacak açıklamalar yapmaktan da geri kalmamaktadır. Öyle anlaşılmaktadır ki, bu tür tasarruflar için uygun zaman beklenilmektedir. Ama Türkiye'de tüm bunları hayata geçirmek için uygun zaman 40 yıldır bulunamadıysa, sizler sayesinde bundan sonra da bulunamayacaktır."
"ÖRGÜTLENME SENDİKALARIN BEL KEMİĞİ"
Kumlu, örgütlenme ve eğitim faaliyetleri sendikaların ve konfederasyonların bel kemiğini oluşturduğunu belirtti. Kumlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sendikaların üyeleriyle, Türk-İş'in ise sendikalarla var olduğu gözetildiğinde, küçülen her bir sendikamız, Türk-İş'in de küçülmesini beraberinde getirmektedir. Gerek özelleştirmeler, gerek erken emeklilik uygulamaları ve en önemlisi örgütlenmenin önündeki engeller nedeniyle Türk-İş'e bağlı sendikaların üye sayısının güç geçtikçe azaldığı bir gerçektir. Bu negatif gidişatı pozitife çevirebilmek için yasal değişiklik elzemdir ama bunun yanı sıra bizlerin de aktif bir örgütlenme ruhuna sahip olmamız gerekmektedir. Bazı sendikalarımız her şeye rağmen üye sayısını artırabiliyorsa, yeni örgütlülük alanlarında kendini var edebiliyorsa bu konuda önümüzde örnek alacağımız yöntemler var diyebiliriz."
"2821 ve 2822 sayılı yasaların demokratikleştirilmesi, dolayısıyla örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması konusundaki çalışmalar devam ediyor. Hükümet, bu yıl içinde yasal değişiklikleri yapmak niyetinde." diyen Kumlu, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Tabii barajlar çok önemli. Bu konudaki son yaptığımız görüşmelerde iş kolu barajının düşürülmesi konusunda herkes anlaşmış görünüyor. Sadece oran tartışılıyor. Ama işverenler işyeri barajının düşürülmesine karşı çıkıyor. Daha doğrusu işverenler işyeri barajının düşürülmesine karşılık kıdem tazminatı meselesini öne sürüyor. Dilerim önümüzdeki günlerde yapacağımız görüşmelerde bu sorunları aşarız. Çünkü var olan baraj ile SGK verileri esas alındığında barajı aşabilen sendikalarımızın sayısı bir elin parmaklarını geçemiyor."
