DTP'nin Van'da düzenlediği mitingde konuşan Emine Ayna, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sorunun çözümü için mutlaka CHP ve MHP ile de görüşmesi gerektiğini vurguladı.
Ayna, Türkiye'nin, 1999 yılında MHP'nin de içinde olduğu bir adım atarak idamı kaldırdığını hatırlatarak, Kürt sorunun çözümüne MHP'nin de dahil edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Ayna, Başbakan Erdoğan'ın CHP ve MHP ile görüşmemesinin bir oyun olabileceğini savunarak, "CHP ve MHP bu oyunu bozmalıdır. Yarın, AKP kalkıp 'Ben çözmek istiyordum. Ancak MHP ve CHP engel oldu' diyebilir. Bunun için CHP ve MHP bu sürece katılmalıdır. Türkiye, daha fazla kaybetmemelidir." dedi.
Gelinen noktada bugün ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan, ne de kendilerinin söylediğinin önemli olmadığınına dikkat çeken Ayna, "Diyarbakır'da bir şey gerçekleşti. Bu olaylarda en çok yüreği yanan ve üzülen kişiler bu sorunun bitmesini istedi." ifadesini kullandı.
Başbakan Erdoğan'ın dünkü grup konuşmasına atıfta bulunan Emine Ayna, Başbakan'ın, 'Hakkari'deki annenin de Yozgat'taki annenin de yüreği aynı şekilde yanıyor' dediğini aktardı.
Bunu yıllarca söylediklerini dile getiren Ayna, ikisin de yüreğinin yanmaması için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yaptığı operasyonların durdurulmasını istedi.
Ayna, Başbakan'ın, Ahmedi Hani'nin şiirlerinin yüreklerine işlediğini, Şivan Perver'in Halepçe türküsünün yürekleri dağladığını söylediğini ifade ederek, ama aynı Aram Tigran'ın cenazesinin Diyarbakır'a defnedilmesine Bakanlar Kurulu'nun izin vermediğini aktardı.
Ayna, "Biz açılım yapacağız ama terörle mücadeleye devam edeceğiz deniliyor. Barış isteniyorsa şiddetin dili terk edilmelidir. Terörle mücadele şiddetin dilidir. Kimse boşuna dağa çıkmadı. Bölgede yaşananlar sonucunda Kürtler bir tercih yaptı. Bırakalım demokratik siyaseti, Kürtçe bir kelimenin dahi konuşulmasının yasak olduğu bir dönemdi. Hakkari'nin bir köyünde çocukların kendi aralarında Kürtçe konuştukları için öğretmen ve okul müdürü tarafından dövüldükleri bir dönemin ürünüdür. Kimse boşuna eline silah alarak dağa çıkmaz. Koşullar zorlar. Koşullar başka bir şans bırakmadığı için Kürt halkı dağa çıkmıştır. Başbakan, '10 yıl önce demokratik açılım yapılsaydı şu an nerelerdeydik' diyor. Biz bunu şöyle okuyoruz. Devlet hata yaptı, haksızlık yaptığını kabul ediyor." şeklinde konuştu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ana dilde eğitim hakkının üniter yapıyı bozacağı sözlerine atıfta bulunan Ayna, bu halkın özgürlük ve hak taleplerini Türkiye'nin üniter yapısı içinde talep ettiğini anlattı.
Ayna, "Eğer siz 'ana dilde eğitim hakkı olmaz çünkü üniter yapı bozulur' derseniz, o zaman bu halk, 'benim ana dilde eğitim hakkımın önünde üniter yapı bir engeldir' diyerek üniter yapıya karşı örgütlenir. Bunu yapmayın. Bu halka üniter yapıyı engel olarak göstermeyin." diye konuştu.
Hassas bir süreçte geçtiklerini ifade eden Ayna, bu sürecin provokasyonlara açık olduğunu kaydetti.
Kürtlerin bu hassas süreçlere her zaman dikkat ettiğini dile getiren Ayna, şunları söyledi: "Şimdiye kadar PKK 7 kez ateşkes ilan etti. Bu dönemlerde ateşkesi provoke eden Kürtler değil, devletin içindeki derin güçler oldu. Bu dönemde de Siirt il başkanımızın 10 yaşındaki oğlu öldürüldü. Şırnak'ta iki gencimiz öldürüldü. İşte bunlar provokasyondur. Başbakan samimiyiz diyor. O zaman kendi korucularına, polislerine ve askerlerine sahip çıksın. Dün, Şırnak'ta 2 korucu ava giderken askerlerin top atışlarına maruz kaldı. Bir korucu öldü, biri de yaralı. Askerler de korucuların ailelerine giderek yanlışlık oldu demelerine rağmen televizyonlarda PKK mayınına bastılar diyerek işi PKK'ya yıkmaya çalışıyorlar. Yok böyle hikaye. Buna artık izin vermiyoruz. Hem yapıp hem PKK'nın üzerine yıkmanıza izin vermiyoruz. Barış ve Kürt açılımı var ama PKK provoke ediyor algısını oluşturmak istiyorsanız, bizde artık yaratamazsınız. Biz bu oyunu Güngören'de Güçlükonak'ta gördük. Buna artık izin vermiyoruz. Burada koruculara sesleniyorum. Barışın ve çözümün içinde sizlerde yer alın artık bu ihanetten vazgeçmeye çağırıyorum."
DEP eski Milletvekili Hatip Dicle de Kürt sorunun çözümü için devletin ister gizli ister açık PKK ve Abdullah Öcalan'la görüşmesi gerektiğini savundu.
Dicle, bunun için 1992'de Norveç'te gizli olarak yapılan İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü'nü örnek gösterdi.
Kürtlerin Cumhuriyet'in kurulmasında emekleri olduğunu ifade eden Dicle, Kurtuluş Savaşı sırasında Antep, Maraş, Urfa, İzmir'de Türklerle birlikte omuz omuza savaştığını ve kan döktüğünü hatırlattı.
Erzurum ve Sivas kongreleri ile 1921 Anayasası'nın çıkmasında Kürtlerin emeğinin olduğunu anlatan Dicle, Lozan sonrası 1924 Anayasası ile Kürtlerin haklarının, dili ve kültürünün inkar edilemeye başlandığını ve 29. isyanın bu nedenle çıktığını vurguladı.
Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkma gibi bir niyetinin olmadığını kaydeden Dicle, şöyle konuştu: "Bizim niyetimiz demokratik cumhuriyet içinde özgür şekilde onurluca yaşamaktır. Öl - öldür değil, yaşa - yaşat felsefesi olmalı. Bu tür sorunlarda bir halk birliğini sağlayamazsa ve önderini belirleyemezse hiçbir kazanç elde edemez. Kürtler bunları başardı ve ulusal önderini de belirledi. Ulusal önder İmralı'dadır. Öcalan ve PKK dinlenmeden çözüm sağlanamaz. Hükümet yetkilileri, Kürt halkı size muhatabı işaret ediyor. Hükümet niyetinde dürüst ise bu yaklaşımdan uzak durmalı. 3,5 milyon insan noter tasdikli belgelerle önderimiz Öcalan'dır diyorsa bu engellenemez."
