Herkesin elinde kalem-kağıt hesap yapıyor. Bu para az mı, çok mu? Koç ve Ülker ve de Malezyalı ortakları nasıl bir hesap içinde? Kimi “ucuza satıldı”, kimi “inanılmaz bir rakam” yorumunda bulunuyor. Herkes finans uzmanı havasında (elbette bendeniz de!) bir çıkarımda bulunuyor. En komiği de yıllık geliri alt alta toplayanlar, 10 yılda iki köprü ve yaklaşık 2 bin kilometrelik otoban için ödenecek 5.7 milyar doların çıkacağını söyleyerek “devletin kazıklanması” üzerine tespitlerde bulunuyor.
***
Öncelikle ihaleye girmesine rağmen 4 milyar dolarda kalan konsorsiyum içinde bir firma sahibinin söylediğini hatırlatayım:”Sanırım bizden farklı bir hesapları var. Ne derseniz bilmiyorum. Ancak yaptığımız farklı projeksiyonlara göre çıkabileceğimiz bir rakam değildi. İşin bizim acımızdan kârlı olabileceğine inansak, bu rakamlara çıkardık. Ne olacak ki, 4 milyar doları bulan 6 milyar doları da bulur!”
***
Aslında bu tip teklifler indirgenmiş nakit akım tablosundaki sonuçlara göre değerlendirmek lazım. Sermaye olarak ortaklar ne koyacak? Bu sermayenin bankaya yatırılması halinde 25 yıllık getirisi, ana para faiz ödemeleri ne olacak? Köprü ve otobanlardan elde edilecek net faaliyet geliri nerelere çıkar gibi onlarca parametrenin bir formül altında incelenmesi gerekir. Yani fena halde uzmanlık istiyor. Bizimkisi biraz bakkal usulü…
***
Resmi rakamlara göre (2011) iki köprüden 152 milyon araç geçmiş. Ve 283 milyon TL hasılat yapılmış. Yani araç başına 1.86 TL ödemiş. Bu rakamın yüzde 18’i KDV ve yüzde 10’nu da belediye payı olarak kesilecek. Bunu çıkardığınızda kalan rakam araç başına 1.46 TL kalır. 25 yıl boyunca bu köprüden geçen araç sayısı değişir mi? Sanmıyorum. Hatta azalabilir bile. Marmaray, ardından araçlı tüp geçiş ve sonra da üçüncü Boğaz Köprüsü devreye girecek… 25 yılda toplam 3 milyar 800 milyon araçtan bahsediyoruz. Yani 5.5 milyar lira gelir. (Enflasyon farkını düşüyorum elbette)
***
Otobanlara gelince. Yıllık geçiş yapan araç sayısı 198 milyon… Her bir araç ortalama 3 TL ödemiş. KDV’yi düşün 2.7 TL… 25 yılda Türkiye’nin büyümesine göre söz konusu otobanları yıllık kullanan araç sayısı ne olur? Her yıl yüzde 5 arttığını varsaydığımızda 10 milyarı bulur. Bu hesap doğru ise25 yılda 27 milyar TL’lik bir gelir beklentisi iyimser bir rakam olarak karşımıza çıkar.
***
Köprü ve otobanlarda bu hesaba göre (sabit fiyatlarla) 32.5 milyar TL bir gelir elde edilebilir. Durun kazanç bu değil. Karayolları her yıl söz konusu köprü ve otobanları ayakta tutabilmek için yaklaşık 300 milyon TL harcıyor. Bunun değişmediğini (bence bu azaltılabilir) artan trafik nedeniyle yüzde 2 oranında da arttığını varsayalım. 11 milyar liralık faaliyet giderinden bahsediyoruz.
***
Bu firmaların öz sermaye olarak ne koyacaklarını bilmiyorum. Varsayın ki, 1 milyar TL. Bu grup bu parayı bankalarda değerlendirse sanırım 25 yılda parasını en az 3’e katlar. Yani 3 milyar TL’lik bir gelir kaybını göze alıyorlar. Bunu da elde edilecek gelirden düşmek lazım.
***
Söz konusu ortaklar devlete TL bazında (ya peşin, ya da yüzde 30’u peşin, geri kalan 3 yıl libor+4 ile) 10 milyar 400 milyon lira ödeyecek. Bunun 9 milyar 400 milyon TL’sini faizle borçlanacak. Kredi geri ödemesi olarak ne yapacağını bilmek mümkün değil. Hadi onun için de kreditörlere toplam 17 milyar TLödeyeceklerini varsayalım. Özetle koç-Ülker ve yabancı ortağı bu işten 25 yılda en az (17 milyar kredi, 3 milyar kayıp gelir, 11 milyar TL faaliyet geliri) 31 milyar TL para kazanmalı.
Yukarıdaki hesaba göre 25 yılda 1.5 milyar TL para kazanıyor. Bu rakam için bu kadar riske girilir mi? Yani bakkal hesabı ile bu iş öyle ballı börek tadında görünmüyor. Ancak bana göre dikkate alınması gereken birkaç nokta var. Hem özelleştirmenin yöntemi hakkında hem de olası gelir kalemleri üzerine. Bunları da yarın dile getireyim…