Okuyacağınız dizi, Uğur Mumcu’nun Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin neden simgesi olduğunu bir kez daha bilinçlere kazıyacak. Uğur Mumcu’nun şimdiye değin çözümü yapılıp hiç yayımlanmamış olan iki konuşmasının (1990’da İstanbul Taksim’de yapılan Köy Enstitüleri açık oturumu ve 1986’da Dikili’de Oktay Akbal ve Ali Sirmen ile birlikte katıldığı toplantı) dökümü olan dizi, dünden, dünden de değil 20-25 yıl öncesinden bugünü aydınlatması açısından tarihsel bir içerik taşır. Uğur Mumcu, her ne kadar 1970, 80’lerden söz etse de bilgisi, birikimi ve hiç kuşkusuz araştırmaya dayalı gazetecilik sezgisi ile günümüzde yaşadıklarımızın anahtarını ta o zamandan çevirip, yaşadıklarımızın, hatta yaşayacaklarımızın kapısını açmaktadır bize. Okuyun bu diziyi, Uğur Mumcu’nun niçin birincil hedef seçildiğini bir kez daha algılayacaksınız...
Bir gün savcı olacaklar!!
Mumcu, “Hukuk fakültesinde okuyup da daha önce imam hatip mezunu olanlara burs veriyorlar. Burs verilen öğrenciler de sınavsız yargıç ve savcı oluyorlar. 2000 yılına doğru baktığımızda, vali ilahiyat fakültesi mezunu, emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak” diyordu.
Hangi iktidar din sömürüsüne dayanmış, mutlaka yıkılmıştır. CHP iktidarı, ‘49 yılında din derslerini kabul etti. Yıkıldı, kurtaramadı bu ödün. DP, 1957’de Said-i Nursi’nin cüppesini bayrak yaptı. Ne oldu? Yıkıldı. Süleyman Demirel 1960’ların ortasında Nurcuların, tarikatların, Süleymancıların sakallarını okşadı. Ne oldu? Yıkıldı. Hac seferleri düzenleyen ANAP ne oldu, yüzde 20’ye indi. Halka güvenmek gerekiyor. Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Halk affetmiyor, din sömürüsünü affetmiyor halk. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir.
Köy Enstitüleri üretim içinde eğitim, eğitim içinde üretim ilkesini benimsemişti ve köy çocuklarını Atatürk devrimlerinin ve Kemalizmin toplumsal yapısını kurmakla görevlendirmişlerdi. Ancak şimdi ne oluyor? Aynı köy çocukları kapanan Köy Enstitüleri yerine imam hatip okullarına gidiyorlar. Gidiyorlar da ne oluyor? 1983 rakamlarına göre Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 46 bin personel var. Bu 46 bin personelin 23 bini ilkokul mezunu. O zaman bu ilahiyat fakülteleri, İslam enstitüleri ne işe yarıyor? Bu imam hatip okulları ne işe yarıyor? Ne işe mi yarıyor? Bunlar imam, hatip olmuyorlar, hukuk fakültelerine gidip yargıç ve savcı oluyorlar. Siyasal bilimler fakültelerine gidip kaymakam oluyorlar. Yapılan bir araştırma, kaymakam yetiştiren bölümlerin öğrencilerinin yüzde 41’inin ilahiyat kökenli olduğunu ortaya koyuyor. Hukuk fakültesinde okuyup da daha önce imam hatip mezunu olanlara burs veriyorlar. Burs verilen öğrenciler de, sınavsız yargıç ve savcı oluyorlar. 2000 yılına doğru baktığımızda, vali ilahiyat fakültesi mezunu, Emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak.
Yurttaşın oyuyla bu iktidarı değiştirmek ve devleti tepeden tırnağa ilerici düşüncelerle donatmak, ancak o koşulla Köy Enstitüleri de kurulabilir. Bugün çeşitli siyasal rejimler depremler yaşıyor. Bu depremler düşünceleri, inançları yeniden değiştiriyor. Ama biz şu 21. yüzyıla girerken görüyoruz ki, Türkiye’de bugüne kadar sonuç almış en güçlü örgüt Kuvayı Milliye örgütüdür, Mustafa Kemal ve arkadaşlarıdır. Kuvayı Milliye, toplumun en önemli sivil örgütlenme modelidir. İkincisi 40’lı yıllara rastlayan Köy Enstitüleridir. İkisi de sivil toplumun vazgeçilmez kurumlarıdır. İdeolojide Kuvayı Milliye tam bağımsızlık ilkesi, eğitimde Köy Enstitüleri. İki hedef bu.
Ya laiklik ya İslamcılık
Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devrimi yaptı. İtalya’dan ceza yasası aldık, Fransa’dan idare hukuku ilkeleri aldık, İsviçre’den medeni hukuku aldık, Almanya’dan ceza yargılaması hukukunu aldık. Bir gülmece dergisindeki şu tanım olayları yeterince sergiliyor: Türk vatandaşı tanımı. Diyor ki, “Türk ne demektir? Türk kimdir? Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri usulüne göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.”
O dönemde böyle yasaların alınması zorunluydu, çünkü toplum bir yol ağzındaydı. Ya Batılı laik sistem, ya şeri hukuk. Mustafa Kemal ve düşün arkadaşları Batılı ve laik sistemi benimsediler. 1928 yılında anayasadan devletin İslamcı devlet olduğunu belirten madde kaldırıldı, 1930 yılında da okullardan din dersleri. 1939 yılında da köy okullarından din dersleri kaldırıldı. Bunlar ne için yapıldı? Laiklik için yapıldı. Çünkü, dünyada ya olayları teokratik açıdan göreceksiniz, böyle bir eğitim anlayışınız olacak ya da laik anlayışınız olacak. Karma ekonomi gibi hem İslamcı hem laik anlayış olmaz. Ya laiklik ya İslamcılık. Eğitim bu. Mustafa Kemal ve düşün arkadaşları, laisizmi benimsediler. Köy Enstitüleri olayını bu süreç içinde değerlendirmek gerekir. Köy Enstitüleri 40’lı yılların başında çıktı, ortalarına ve sonlarına doğru yıkıldı. Niçin? Çünkü Türkiye 40’lı yıllarda da bir yol ayrımındaydı. Dünyada büyük bir savaş yaşanmaktaydı. Nasyonal sosyalist rejimlerle Marksist rejimler ve burjuva demokrasileri arasında, bunların orduları arasında sıcak savaş yaşanıyordu. Türkiye bu sıcak savaşta, bu savaşa katılmama siyaseti gütmekteydi. Bir çeşit duyarlı siyasetle iki tarafın gelişimini de izlemekteydi ve bir denge politikası izliyordu. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Köy Enstitülerini destekledi. Köy Enstitüleri fikri bugün önemi daha çok anlaşılan Tonguç Baba’nın çalışma, düşünce ve ideolojisiyle ortaya çıkmıştı. Saffet Arıkan’ın bakanlığı döneminde genel müdürlüğe getirilen Hakkı Tonguç, daha sonra Hasan Âli Yücel’le birlikte çalıştı. Hasan Âli Yücel, bugün bakıyoruz, yeniden değerlendiriyoruz, oğlu Can Yücel’in şiirinde yazdığı gibi “çağın en güzel gözlü maarif müfettişi”, gerçekten bu toplumun özlediği, hümanist ilerici bir aydın.
İnsanlar niçin hapis yatar?
İnsanlar niçin hapis yatar, niçin acı çeker? Niçin Ziverbey Köşklerinden, Otağ-ı Hümayun denen işkence karargâhlarından geçer. Niçin? Bunun bir nedeni var. Daha iyi dünya, daha iyi demokrasi, daha iyi sosyal adalet, ekmek ve özgürlük için. Birtakım insanlara niçin işkence yapılıyor? Birtakım insanlar 5 yıldan 15 yıla kadar niçin hapsedilirler? İşte bugünkü düzen gibi bir düzen sürsün diye. Bugün Türkiye’de bazı sözcükler yasaktır ve sakıncalı çağrışımlara yol açarlar. Bir tanesi ‘barış’, bir tanesi ‘örgüt’, bir tanesi “sınıf”. Şimdi biliyorsunuz ‘derslik’ deniyor okullarda sınıf yerine. Dikkat ediyor musunuz? Derslik! Ne olur, sınıftan sınıf mücadelesi çıkar, sınıf mücadelesinden proletarya diktatörlüğü, sınıf tahakkümü çıkar. Peki, bu sınıf tahakkümü ne biçim şeydir işadamları, sanayi odaları, ticaret odaları kurmaz? Onların sınıfları yok mu? Onlar sınıf egemenlikleri kurmazlar mı? Kurmazlar efendim. Aile terbiyeleri müsaade etmez. Nasıl kurmaz? Bugün aslında kurulu olan düzen, işadamlarının, toprak sahiplerinin, komprador burjuvazinin egemenliğindeki düzendir. Nedir bir sosyal sınıfın öteki üzerindeki tahakkümü? Küçükken hatırlarsınız, bir tekerleme vardır. “Bir berber bir berbere gel beraber bir berber dükkânı açalım demiş” diye. Bir sosyal sınıf öteki sosyal sınıfa nasıl tahakküm kurar? Örneğin Ankara’nın Dikmen semtinde bir küçücük dernek sınıf tahakkümü kurmak suçundan mahkûm oluyor. Üç beş kişilik dernek sınıf tahakkümünü nasıl kurar? Ceza hukukunun temel kuralı vardır, tahakkümü kursa kursa egemen sınıflar kurar, ticaret odası kurar, Sakıp Sabancı kurar, Vehbi Koç kurar. Sakıncalı sözcüklerden biri bu; Sınıf, sınıf tahakkümü.
Türkiye anıyor!!
Aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 24 Ocak 1993’te yitirdiğimiz Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu, yurt genelinde anılıyor.
• ANKARA Ankara’da Mumcu için ilk anma töreni bugün saat 11.00’de. Batıkent Uğur Mumcu Parkı’ndaki Uğur Mumcu Anıtı’na çelenk bırakılacak. Ardından saat 12.00’de, karanfiller ve mumlarla Mumcu’nun evinin önünde toplanılacak. Aynı gün Mumcu’nun Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütüne de anma ziyareti gerçekleştirilecek. Bunun yanı sıra Mumcu, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nın (um:ag) önderliğinde, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte düzenlediği “19. Adalet ve Demokrasi Haftası” etkinlikleriyle de anılacak. Bu yıl 19.’su gerçekleştirilecek etkinliğin başlığı “Yargısız Adalet, Adaletsiz Hukuk.”
Gazetemizin Ankara Temsilciliği’nde yer alan Cumhuriyet Kültür Merkezi’nin (CKM) kapıları da bugün Uğur Mumcu’nun anısına açılacak. CKM’de saat 18.00’de, “Uğur Mumcu’nun Kaleminden Siyasi Cinayetler/Öldürülürken...” sergisi açılacak. Sergide Mumcu’nun Cumhuriyet’teki köşe yazıları ve kitaplarındaki yazıları yer alıyor. Sergi açılışının ardından “İz Sürerken” adlı belgesel filmin gösterimi yapılacak. Etkinlikler kapsamında yarın da saat 13.30’da, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, Gürsel Gökçe’nin hazırladığı “Uğur Mumcu’nun Ardından” başlıklı fotoğraf gösterisi gerçekleştirilecek. Aynı gün saat 16.30’da da Doç. Dr. Ömer Adıgüzel ve Serap Antepli’nin hazırladığı “Sesleniş - Uğur Mumcu” adlı drama gösterisi yurttaşların beğenisine sunulacak. Saat 18.00’de gerçekleştirilecek bir diğer etkinlik ise “Uğur Mumcu’nun İzinde Bugün” başlıklı söyleşi. Gazetemiz yazarları Ahmet Tan ve Işık Kansu’nun konuşmacı olarak yer alacağı söyleşi, Ankara Temsilciliğimizdeki CKM’de.
• İSTANBUL Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında, Kadıköy Belediyesi “Uğur Mumcu ve tüm demokrasi şehitlerimizi anma gecesi” düzenleyecek. Caddebostan Kültür Merkezi’nde bu akşam saat 20.00’de düzenleyecek etkinlikte gazetemiz yazarı Ali Sirmen konuşmacı olarak katılacak. Etkinlik kapsamında Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’da konser verecek. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Sarıyer Şubesi’de saat 11.00’de Sarıyer Atatürk Anıtı önününde etkinlik düzenleyecek. ADD’liler etkinliğin ardından, “Yargısız adalet, adaletsiz hukuk” konferansı düzenleyecek. Konferansa İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu konuşmacı olarak katılacak.
CHP’den meşaleli yürüyüş
CHP İstanbul İl Örgütü, “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” diyerek, Mumcu’yu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan’ı anacak. Harbiye Uğur Mumcu Anıtı’nda Saat 15.00’te düzenlenecek anma sonrasında CHP İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Mumcu’nun “Sakıncalı Piyade“ ve “Ben Uğur Mumcu’yum“ isimli kitaplarını yurttaşlara dağıtacak.
CHP Şişli ilçe teşkilatı da 39 ilçe örgütü ile birlikte Uğur Mumcu anıtına meşaleli yürüyüş düzenleyecek. Şişli’deki CHP ilçe binası önünde saat 19.30’da başlayacak yürüyüş Uğur Mumcu anıtında son bulacak.
‘Eskiden yok ediyorlardı, şimdi uyduruk bahanelerle süründürüyorlar’
• ANTALYA Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri, bugün saat 12.30’da, Cumhuriyet Meydanı’nda, Atatürk Anıtı’na çelenk konulacak. Bugün ayrıca saat 20.30’da, Cam Piramit’te Sadık Gürbüz konseri gerçekleştirilecek. Antalya Barosu da Uğur Mumcu Özel Ödülü ve Anma Etkinliği’ni, bugün saat 19.00’da AKM Perge Salonu’nda gerçekleştirecek. Uğur Mumcu Hukuk Özel Ödülü’nün verileceği anma etkinliğinde, bu yılın ödülü Prof. Server Tanilli anısına, Tanilli’nin yakınları adına İstanbul Barosu Başkanı Avukat Ümit Kocasakal’a verilecek.
• ADANA Mumcu anısına düzenlenecek ilk etkinlik bugün 11.00’de Atatürk Parkı’ndaki Atatürk Anıtı önünde gerçekleşecek. Katılımcılar Uğur Mumcu Meydanı’na dek yürüyecek. CHP Çukurova İlçe Başkanlığı’nda ise saat 18.00’de “Uğur Mumcu Bizlerle” etkinliği yapılacak. Etkinlikte, belgesel gösterimi ve şiir dinletisi yapılacak.
• BURSA Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi ile Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin ortak organizasyonuyla saat 12.00’de Setbaşı’ndaki Mahfel önünde Mumcu için yapılacak anma yürüyüşü Atatürk Anıtı’nda son bulacak.
• ESKİŞEHİR Bugün saat 12.30’da Eskişehir ADD öncülüğünde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri vilayet meydanındaki Atatürk anıtı önüne çelenk koyacaklar ve Uğur Mumcu’yu anacaklar.
• SAMSUN Saat 12.30’da Uğur Mumcu Parkı’nda yapılacak anma etkinliğine siyasi partiler, KESK, TMMOB, TTB, DİSK, ADD ve ÇYDD ile demokratik kitle örgütleri katılacak.
• ZONGULDAK Demokrasi Platformu tarafından Mumcu için “Türkiye’de Faili Meçhul Cinayetler” konulu söyleşi yapıldı. Söyleşide konuşan gazeteci-yazar Nâzım Alpman, “Eskiden gazetecileri öldürüp yok ediyorlardı. Şimdi uyduruk bahanelerle alıp hapishanelerde süründürüyorlar. Uğur Mumcu’nun bir benzeri daha yoktur. O yazdıklarının arkasında duran ve yazdıklarını savunan akıllı ve dürüst bir insandı. Ölümü bile göze alarak ilkelerinden asla taviz vermedi” dedi. (Cumhuriyet)