Türk Halk Müziği sanatçısı Yavuz Bingöl, oyunculuk ve sinema yapımcılığının ardından bu kez yönetmen koltuğuna oturacak. Orhan Kemal’in klasik Türk romanlarından 72. Koğuş’un sinema uyarlamasında hem oynayan hem de yapımcılığını üstlenen Bingöl, yeni bir filmin müjdesini verdi. Türkiye’de 4 Mart’ta gösterime girecek 72. Koğuş filminin ardından yönetmenlik için kolları sıvama hazırlığındaki Yavuz Bingöl, 72. Koğuş filminin vizyona girmesine günler kala Cihan Haber Ajansı’na konuştu. Babasının öğretmenliği dolayısıyla şehir şehir dolaşan ve birçok farklı okula gitmek zorunda kalan Bingöl, 1974 senesinde ilkokul eğitimin bir kısmını aldığı Halkalı’da yaşadığı 1 senenin hikâyesini yazıyor. Bingöl, yönetmenlik konusunda kendisini ikna eden kişilerin ise yönetmen Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz olduğunu söyledi. Ceylan ve Demirkubuz’un kendisine, “Kendi hikâyen ve kendin çekebilirsin” dediklerini kaydeden Bingöl, “Onlar böyle dedikleri için buna kara verdim, yoksa yönetmen olmak edasıyla değil, o yüzden kendi hikâyemi hazırlanıyorum.” şeklinde konuştu. Filmin çekimlerinin sonbaharda başlayacağını açıklayan Bingöl, “İstanbul’da Halkalı civarında daha doğrusu o dönemin Halkalı’sını bulmak için daha kıyı bir ilçeye köye gidebiliriz, o dönem Halkalı köy gibi bir yerdi. O dönem orada 1 yıl geçirdim annem ve 3 kardeşimle birlikte bunun hikâyesi olacak.” ifadelerini kullandı.
"AHMET KAPTAN KARAKTERİ İÇİN KADİR İNANIR’DAN YARDIM ALDIM"
Orhan Kemal’in aynı isimli romanından sinemaya uyarlanan 72. Koğuş filmi hakkında da konuşan Bingöl, eski Beykoz Kudura Fabrikası’nda kurulan platoda filmin 5 haftalık bir çekimin ardından hazırladıklarını söyledi. Filmde Karadenizli Ahmet Kaptan karakterini canlandıran Bingöl, role hazırlanırken 1987 yılında çekilen 72. Koğuş filminde kendisiyle aynı rolde yer alan Kadir İnanır’dan yardım aldığını ifade etti. Bingöl, “Prova sırasında çıkarttık bu rolü ve bunu sinemaya taşıdım, prova sırasında zaten eğer o karakteri oynayıp oynayamayacağınız belli oluyor ve yönetmen de bunu söyler. Her gün 7–8 saat prova yaptık ve bu rolü çıkarttık.” dedi. 1940’lı yıllarda Türkiye’deki bir hapishanede yaşanan açlık sorununun edebi bir dille ele alındığı filmden çok fazla şeyler öğrendiğini söyleyen Bingöl, “Dünyanın geldiği noktada insanlık onurunu ayakta tutabilmek için 1940’lı yılların karanlığında o insanlık onurunun zerresini ayakta tutabilmek için o acılı kuşağın anısına ithaf ettik filmi, birazcık dünyada o noktaya gidiyor Allah kimseyi açlıkla sınamasın.” şeklinde konuştu.“Kapitalizmin geldiği noktada gelir dağılımı adaletsizliği ve emek ve sermaye çelişkisi sürdüğü sürece insanlık dışı ve insana yakışmayan, dünya işleriyle yürüyüp giden ortamda çocuklarımız büyüyor ve kendimiz büyüdük.” diyen Bingöl, Dünya’nın ancak aşk ve sevgiyle özgürleşebileceği ifade etti. Bingöl, “Komşun açken senin tok yatmaman, yardımlaşma ve paylaşmanın daha fazla olduğu, insanların birbiriyle daha çok görüştüğü acısını ve derdini paylaştığı, Dünya’yı bu geldiği noktaya getiren insan ve düzeltecek olan da insan.” sözleriyle filmin vermek istediği mesajı aktardı.
"BEN DE AÇ KALDIM"
“Evet ben de aç kaldım” diyen Bingöl çocukluğunda ve gençliğinde yaşadığı açlığı şu sözlerle anlattı: “Bizim kuşağımız zor bir kuşaktı. 78 kuşağı, açlık fiili olarak aç kalmışız ama biz birazcık düşlerimizi yiyen hayallerimizle yaşayan bir gençliktir. Bir köşede bir şey kaynıyorsa içinde yemek olmayabilir, kokusunu hayal olarak düşünebilirsiniz kaynadığını düşündüğünüz şeyin kokusu sizi doyurabilir. 80 öncesini ben güzel anarım o kadar çok olay olmasına rağmen her şey daha iyiydi ve daha güzeldi.” Özcan Deniz ve Mahsun Kırmızıgül’ün sinema dünyasında dair yaptığı işleri de değerlendiren Bingöl şöyle konuştu; “Özcan’ın da gişesi bol olsun, yazmış, çizmiş ve çekmiş keşke insanlar böyle şeylerle uğraşsa, sinema ve edebiyatla uğraşmak Dünya’nın geleceğini de doğuruyor. Sanatın gücüne inananlar Dünya’yı şekillendirecek.” Bir filmde hem yönetmen hem oyuncu hem de yapımcı olarak yer almanın çok doğru olmadığını ve yorucu olduğunun altını çizen Bingöl, “Mahsun da tabii ki, hem yönetiyor hem oynuyor hem müziğini yapıyor o zaman olmuyor. Onun beceriksizliği anlamına gelmez, herkes başarısız olur. Bazen bir hevesle her şeyini yapayım diyorsunuz. Mutfakta olunca her şeye karışınca kopmuş oluyorsunuz ve performanslı çalışamıyorsunuz.” değerlendirmesinde bulundu. Televizyon dizilerinde yer aldığı için kemikleşmiş hayranlarından zaman zaman eleştiriler alan Bingöl, neden dizileri tercih ettiğini de anlattı. Bingöl, “Topluma bir şey katmayan eğlendirmeyen bile işler içinde olmamak lazım tabii ama ben diğer taraftan çok şey öğrendiğime inanıyorum. Yaşamımı sürdürebilmek için korsandan şundan bundan dolayı televizyonda dizilerde zaman zaman yer alıyorum.” açıklamasında bulundu.
Yavuz Bingöl’ün Kerem Alışık’la birlikte hem yapımcı hem de oyuncu olarak yer aldığı 72. Koğuş filmi, 1940’lı yılların Türkiye’sinde Adem babalar ve Beyler koğuşu olarak adlandırılan iki farklı koğuşta yer alan insanların yaşam hikayesini ele alıyor. Orhan Kemal’in aynı isimli yapıtından uyarlanan filmin başrollerini Kerem Alışık, Yavuz Bingöl, Hülya Avşar ve Songül Öden paylaşıyor. Film, 4 Mart’ta tüm Türkiye’de gösterime girecek..
