TRAFİK, KAFETERYACI VE ÇIĞIRTKAN TERÖRÜ
LPG TANKERİYLE YANYANA GİTMEK!..
Sözüm herkese değil bazılarına.. Vallaha da yakışmıyor, billaha da yakışmıyor. Deneyin ve görün! Çıkın eşinizle, çocuğunuzla ya da arkadaşlarınızla bir yürüyün bakalım Kordon’da.. Örneğin, Konak Pier’den başlayın; Pasaport İskelesi’ne kadar bir gidin. Biri bir kolunuzdan çekiştiriyor, diğeri ağzınızın içerisine girecek mesafeye kadar gelip ‘Ağabey, çay var, kahve var, nargile var, yerimiz var’ diye bağırıyor. Hani oturacağınız varsa bile vazgeçiyorsunuz o anda. Adeta kaçarcasına güzelim Kordon’u bir nefeste yürüyerek geçiyorsunuz. Diyeceksiniz ki; esnaf para kazanmasın mı? Müşteri çekmesin mi? Kazansın tamam hem de çok kazansın. Ama yöntemi bu mu? Ya özellikle kruvaziyer turizmi ile İzmir’e gelen turistlere yapılanlara bir tanık olsanız! Utanıyorsunuz, üzülüyorsunuz, kahrediyorsunuz bir İzmirli olarak.. Çünkü şaşkına uğruyor gelen turist. Bir yandan biri çekiştiriyor; ‘gel buraya otur’ diye.. bir yandan diğeri.. Gidenler bilir. Peki! Avrupa ülkelerinde böyle bir şey mümkün mü? Tabii ki HAYIR. Çünkü orada yaptırım var. DEVLET VAR, BELEDİYE VAR. CEZA VAR.
İSYAN ETMEMEK ELDE DEĞİL!
Şimdi bir de İzmir’in atıl kalmış, güzelim tarihi eserlerin bakımsızlıktan can çekiştiği Kemeraltı’na bir gidin. Bir girin de görün. Karşınıza dikiliyor eli belinde, eli bilmem neresinde olan kişiler.. ‘Leader shop, kot mu lazım, şort mu lazım abla. Gelin mağazamız içeride’ diye bağırıyorlar adeta yüzünüze.. Karşınıza dikilen adamı geçmek isterseniz, rakibini elinden kaçırmak istemeyen bir güreşçi edasıyla yine karşınıza geçiyorlar. Bir de genç kızlara yapılanları anlatsam inanmayacaksınız ama inanmıyorsanız lütfen girin Kemeraltı’na ve anlatmak istediğimi kendi gözlerinizle görün. Bakın her esnaf, her ticarethane sahibi için yazmıyorum bu yazıyı yukarıda da belirttim. Ama İzmir’in gezilesi iki önemli yerinde durum maalesef bu. Üstelik bu olaylar zabıta merkezinin 20- 100 metre ilerisinde yaşanıyor. Çıldırmamak, isyan etmemek elde değil!!
LPG tankeriyle yan yana gitmek
Yaşanılası bir İzmir için yine önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Özellikle sabah mesai başlama saatleriyle akşam mesai bitiminde denk gelen saatlerde, eğer aracınızdaysanız lütfen bir an başınızı kaldırıp; sizinle birlikte kaç tane kamyonun, kaç tane LPG, benzin tankerinin ya da otobüsün yolda seyrettiğine bir bakın.
Ya da içi hınca hınç dolu belediye otobüslerinin dibine kadar sokulan akaryakıt tankerlerini bir gözleyin. Allah korusun yazmaya bile elim varmıyor neler olabileceğini.. Ama yetkililere buradan seslenmek istiyorum:
Çevre yolu niye var?
Ya da mesai saatlerinde bu ağır araçların seyretmesine neden izin veriyorsunuz?
Bu yolları siz kendi araçlarınızla kullanmıyor musunuz?
Geçmiyor musunuz bu yollardan?
-İzmir’in Giriş ve Çıkışları-
Gezip gördüğüm için önce örnekleri sıralayayım. Gaziantep’e bir gidin ya da Kayseri’ye ya da Ankara’ya vs. Bu illere girerken bir kent merkezine doğru yol aldığınıza kanaat getiriyorsunuz. Çünkü kent girişleri modern binalar, yerleşim merkezleri, yeşil alanlar, parklarla donanmış. Kentsel dönüşüm yaşanmış. Bir de İzmir’e gelin! Örneğin İstanbul ve Ankara’dan geliyorsunuz İzmir’e diyelim. Karşınızda Mevlana Mahallesi. Benzetmesi bile acı veriyor ancak yazacağım illaki. Sanki Bangladeş’in, Tanzanya’nın, Pakistan’ın gecekondu mahallelerine giriyorsunuz. Çarpık çurpuk hemen hepsi imarsız ya da imara uyulmamış birbiri içerisine girmiş evler. Yeşilden yoksun mahalleler. Hemen aklınıza şu soru geliyor; ‘Burası İzmir mi gerçekten?’ Maalesef İzmir! Bu sefer de düşünüyorsunuz ve diyorsunuz ki; “ne yaptı acaba buranın yetkilileri bu kent için?” Ben söyleyeyim henüz yapılan hiç bir şey yok. Yapılan sadece ön cepheye yağlı renkli boya. Yani Bostanlı’dan başlayın, ta İnciraltı’na kadar olan deniz kenarını boyamışlar yani makyajlamışlar arkalar ise sallayın gitsin.
Dost acı söyler..
Amacımız burada birilerini kızmak, birilerini yermek veya kötü söylemek değil! Ama İzmir’in içler acısı hali ne yazık ki bu. Yalan diyen varsa buyursun tartışalım ya da gelin birlikte gezelim bu yerleri.. Belki gezmeyenlere de örnek oluruz. Ne dersiniz?
“EGE’NİN İMBATI ÜZERİNİZDE OLSUN!..”
