Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları'nın açılışı için gittiği Erzurum'da, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne bağlı Gençlik Merkezi'nde yaklaşık 50 üniversitenin öğrenci konseyi başkanlarıyla bir araya geldi. Erdoğan, toplantı öncesinde gazetecilerin “başkanlık sistemi” tartışmalarıyla ilgili sorularını yanıtladı.
Zaman zaman gündeme gelen “başkanlık” tartışması, üç gün önce Cumhurbaşkanı Gül'ün Strazbourg'ta gazetecilere, “Çekincem var. Avantajları, dezavantajları var” açıkması ve Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın desteğiyle başka bir boyuta geçti. 18 Nisan 2010'da ilk kez “başkanlık sistemi”ni gündeme getiren Başbakan dün gazetecilerin sorusu üzerine şöyle dedi:
“Değerli arkadaşlar ben bu konuyla ilgili açıklamamı çok öncelerinde yaptım. Bence demokratik parlamenter sistem içerisinde halk tartışmalı, tartışılmalı. Benim halkım başkanlık sistemi nedir, bunu bilmeli. Eğer bugün Amerika bunu uyguluyorsa, nedir, nasıl bir şeydir? Dünyanın çeşitli ülkelerinde yarı başkanlık sistemi var. Nedir, ne değildir?
Şimdi tabi değişik yaklaşımlar filan var. Bunlar olabilir. Ama bunun milletin tartışmasından kaçmak, çekinmek bu demokratlığa terstir. Bunu da özellikle ifade etmem lazım.”
Milliyetçi kendini solcunun yerine koysun, solcu da milliyetçinin..
Başbakan, gençlik temsilcileriyle gerçekleştirdiği toplantıda “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi”ne değindi ve şöyle konuştu:
EMPATİ YAPALIM: Batıdaki genç kardeşim, bir an olsun, kendisini doğudakinin yerine koysun. Doğudaki, bir an olsun, kendisini kuzeydekinin, güneydekinin, batıdakinin yerine koysun. İstanbul'da doğmuş, büyümüş olan kardeşim, 'acaba Hakkari'de doğup büyüseydim ne olurdu?' diye kendisine sorsun, bunu sorgulasın... Veya bir milliyetçi genç kendisini bir solcunun, bir sosyalistin yerine bir an olsun koysun. O sosyalist genç de bir an olsun kendini milliyetçi gencin yerine koysun, onu anlamaya çalışsın. Bir an olsun muhafazakarla, bir an olsun dindarla, bir an olsun modernle empati kurmaya çalışalım. Zengin kardeşim, kendisini bir an olsun yoksulun yerinde görsün. 'Benim doğrum tek ve yegane doğrudur' diyenler, 'benim ideolojim tek seçenektir' diye düşünenler, 'benim yaşam tarzım, fikirlerim, inançlarım herkesinkinden üstündür' kanaatinde olanlar, bunu başkalarına dayatma çabası içine girdiklerinde nasıl bir zalimliğin içine de girdiklerini lütfen görsünler.
DEVLET SADAKA DAĞITMAZ: İstanbul'da çok farklı bir lüks içinde yaşayabilirdim... Ama İstanbul'un varoşlarında yaşayanların nasıl yaşadığını biliyor muyuz? Gidip orada bir evde oturduk mu? Bir Romanın nasıl yaşadığını biliyor muyuz? Gidip bir Romanın evinde oturduk mu? Veyahut da kenar, köşedeki bir Kürt kardeşimin, Zaza kardeşimin, Boşnak kardeşimin evinde acaba oturduk mu? Acaba onlarla beraber bir yemek yedik mi, sohbete katıldık mı? Ama sizin bu başbakanınız bunları yaptı, yapıyor. Belediye başkanlığımda da yaptım, başbakanlığımda da yaptım. Şimdi bize diyorlar ki 'sadaka dağıtıyorlar'. Devlet sadaka dağıtır mı? Devlet sadaka dağıtmaz.