Uzun tutukluluk sürelerini sınırlayan CMK'nın 102. maddesinin 31 Aralık'ta yürürlüğe girmesinin ardından gerçekleşen tahliyeler, yargıdaki kavgayı alevlendirdi. Yargının içler acısı halini ortaya koyan manzara hakkında Adalet Bakanlığı Yargıtay'ı, Yargıtay hükümeti, daire üyeleri Adli Tıp ve yargının alt yapısını, avukatlar mahkemeyi suçladı. Tartışmalar, Yargıtay'ın üye profilini değiştirme sonucu doğuracak olan, Yargıtay'daki daire sayısının arttırılıp arttırılmaması konusuna düğümlendi. Hükümet, daire sayısının artırılması için harekete geçerken, Yargıtay bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirilmesini talep etti. Yargının yapısının değiştirilmesi tartışmaları arasında olan yine yakınları öldürülen, eşyaları çalınan, yaralanan mağdurlara oldu.
Tahliyeler konusundaki tartışmaları, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, Yargıtay'ın dosyaları öncelikli ele almakta direniş gösterdiğine yönelik sözleri alevlendirdi. Ergin, katıldığı televizyon programında, CMK'nın 2004'te hazırlandığını ve yürürlüğe girmesinin 2010'un sonuna bırakıldığını belirterek, söz konusu düzenlemenin Ergenekon ya da Balyoz davaları sanıkları için yapıldığı yönündeki yorumların doğru olmadığını söyledi. Tahliyelere ilişkin tartışmanın doğru zeminde yapılmadığını belirten Ergin, yazılı ve görsel basında 10 yıllık ve 5 yıllık tutuklu kalınabilinecek sürenin uzunluğunun tartışıldığını, bu sürelerin bile makul ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kabul edeceği sürelerin de üzerinde olduğunu söyledi.
Tartışmaların tahliye edilenlerin kimliklerine bakılmaksızın sürdürüldüğünü ifade eden Ergin, “Tahliye olan kişilerin işlemiş oldukları fiiller, bunların toplumda uyandırdığı infial, vicdanlardaki merhamet duygusu hepimizi irite ediyor. Ancak ceza hukukunda kanunilik prensibi esastır, vicdanı kanaatlere göre hakimlerin değerlendirme yapması ceza yargılamasında söz konusu değildir” dedi.
Ergin'in, “Yargıtay'daki dosyaların öne çekilmemesi için direniş var” şeklindeki açıklamalarına da yanıt veren Gerçeker ise, şöyle konuştu:
“Çok talihsiz bir açıklama. Mesele öncelik verilip verilmemesinden kaynaklanmıyor, mesele davaların bir an önce sona ermesini sağlamak. Böyle bir şey olmaz. Yargıtay'ın nasıl çalıştığının farkında değil. Asında ben hiçbir zaman polemiğe girmek istemiyorum. Önemli olan çare bulmaktır. Mazeret bulmak değildir. Bugün söylemiyoruz ki göreve geldiğimizden beri söylüyoruz. Şimdiye kadar çare bulunsaydı, bu duruma gelinmezdi."(DHA)