Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuştu. Erdoğan, Lübnan'da yaşanan hükümet kriziyle ilgili olarak, "Yakın tarihte büyük acılar ve yıkımlar yaşamış olan Lübnan halkının yaraları henüz tam olarak sarılmış değil. Hal böyleyken, ülkenin yeniden siyasi istikrarsızlığa sürüklenmesine müsaade edilemez," dedi ve Türkiye olarak, gelecek dönemde, bu ülkedeki istikrarın sağlanmasıyla ilgili gerekli tüm girişimler içinde aktif biçimde yer almayı sürdüreceklerini belirtti.
Kuveyt ve Katar'a geniş bir işadamı heyetiyle ziyaret gerçekleştirdiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"TUNUS, CEZAYİR, MISIR, SUDAN VE LÜBNAN'I DİKKATLE İZLİYORUZ"
"Ziyaretler, bölge ülkeleriyle her alandaki işbirliğimizi güçlendirmek adına adeta bir dönüm noktası teşkil etti. Kuveyt'le vizeleri kaldırmak için mutabakata vardık. Katar'ın 2022 Dünya kupası için yapacağı yatırımlarda Türk müteahhitlerinin tecrübesinden istifade etmesi için tanıtımlarımızı yaptık. Bunların ötesinde, her iki ülkede de her alanda mevcut ilişkilerin ve işbirliğinin yeterli düzeyde olmadığını, tarihleri ortak, kültürleri ortak ülkelerin çok daha fazla dayanışma ve işbirliği içinde olmaları gerektiğini vurguladık. Tunus, Cezayir, Mısır, Sudan ve Lübnan'da gelişmeleri dikkatle izliyoruz."
Başbakan, Lübnanlı mevkidaşı Hariri ile gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin olarak ise şunları söyledi:
"Lübnan Başbakanı, Kıymetli Kardeşim Saad Hariri, Lübnan'daki son gelişmeler hakkında tarafımıza bilgi vermek, eşgüdüm ve istişarelerde bulunmak üzere bugün ülkemize bir çalışma ziyareti yaptı. Sabah saatlerinde kendisiyle ayrıntılı şekilde bir görüşmemiz oldu. Bildiğiniz gibi, Türkiye olarak Lübnan'ın huzur, istikrar ve refah içinde kalkınmasına büyük önem atfediyoruz. Bu tavrımız hem halklarımız arasında var olan dostluk ve kardeşlik bağlarından hem de Lübnan'ın bölgesel barış ve istikrar bakımdan taşıdığı hayati önemden kaynaklanıyor. 2006 yılında yaşanan savaş ve sonrası dönemde Lübnan'a tam destek verdik. Her zaman Lübnan Devletinin ve halkının yanında yer aldık. Lübnan'da bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulması sürecinin başarıyla sonuçlanması için tüm ilgili taraflar nezdinde yoğun çaba harcadık."
"2009 parlamento seçimlerinden epey sonra, 2010 sonunda Lübnan'da nihayet bir Hükümet kurulmuştu. Ne var ki, Sayın Hariri'nin başbakanlığında kurulan Ulusal Uzlaşı Hükümeti içindeki 11 Bakanın istifa etmesi ile ortaya yeni bir bunalım çıktı. Yakın tarihte büyük acılar ve yıkımlar yaşamış olan Lübnan halkının yaraları henüz tam olarak sarılmış değil. Hal böyleyken, ülkenin yeniden siyasi istikrarsızlığa sürüklenmesine müsaade edilemez. Bölgemizdeki diğer ihtilaflarda da kritik gelişmelerin vuku bulduğu bir sırada, Lübnan'da ortaya çıkacak bir istikrarsızlığın bölge üzerinde de olumsuz yansımaları olacaktır.
Bu çerçevede, Lübnan'daki Hükümet bunalımının diyalog ve istişareyi ön plana çıkaran demokratik ve katılımcı yöntemlerle çözümlenmesi için, tüm ilgili tarafların çabalarını artırmaları gereklidir. Tarafların tam bir sorumluluk bilinciyle hareket etmesine ve Lübnan'ın ortak çıkarlarını her türlü mülahazadan üstün tutmalarına ihtiyaç vardır. Lübnan Özel Mahkemesi ile ilgili hususların, Lübnan içinde ve dışında ayrışma ve çatışmaya yol açmayacak, adil, siyasi mülahazalardan uzak bir yaklaşımla ele alınması zorunludur. Bu konuda hiç bir tarafta, hak ve hukukunun çiğnendiği yolunda mağduriyet hissi oluşturmayacak bir formül bulunmaya çalışılmalıdır. Bunun da yolu kamplaşma değil, diyalogdur. Mahkemeyle ilgili zıtlaşmanın, Lübnan'ın iç huzurunun sağlanması ve komşularıyla ilişkilerinin normalleştirilmesi yönünde kaydedilen gelişmeleri geri çevirmesine izin verilmemelidir."
"TÜRKİYE OLARAK, ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE GEREKLİ TÜM GİRİŞİMLER İÇİNDE AKTİF BİÇİMDE YER ALMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"
Türkiye olarak, gelecek dönemde üzerlerine düşeni yapmayı ve gerekli tüm girişimler içinde aktif biçimde yer almayı sürdüreceklerini söyleyen Başbakan, şunları ekledi:
"Lübnan'da tüm taraflarla diyalog kurabilen bir ülke olarak, biz, kardeşimiz Lübnan'ın huzur, istikrar ve emniyet ortamına kavuşmasını güçlü şekilde desteklemeye devam edeceğiz. Görüşmeden sonra da inşallah gerek İran'la, gerek Suriye, gerekse Katar'la görüşmeler yapmak suretiyle bu sürecin barışla sonuçlanması noktasında gayretlerimizi devam ettireceğiz."
"BİZ SİZE KUZEY KIBRIS'TAN BİR GRAM VEREMEYİZ" (AB SÜRECİ)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuştu. Konuşmasında, Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci ile Kıbrıs sorununun ilişkilendirilmesinden sert bir dille bahseden Başbakan, "Bizden eğer kalkıp da bu noktada anlaşmalar çerçevesinde olmayan şeyler istenecek olursa burada hiçbir zaman bunu bulamayacaksınız. Biz size Kuzey Kıbrıs'tan bu noktada bir gram alamazsınız, veremeyiz. Bunu bileceksiniz," değerlendirmesinde bulundu.
"ALMANYA BAŞBAKANI, KIBRIS MESELESİNE NE KADAR FRANSIZ KALDIĞINI GÖSTERMİŞTİR"
Konuşmasında, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Kıbrıs konusunda sarf ettiği sözleri hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Sayın Merkel'in açıklamaları, Türk tarafını rencide ettiği kadar, tarih bilgisinden yoksun ve bizzat Sayın Merkel'in önceki ifadeleriyle aleni şekilde çelişen açıklamalardır. Almanya Başbakanı, Kıbrıs meselesine ne kadar Fransız kaldığını bu son açıklamalarla göstermiştir," dedi.
Başbakan Erdoğan, şu sözlerle, Merkel'den özür dilemesini istedi:
"SAYIN MERKEL'DEN ÖZÜR BEKLİYORUZ"
"Bu tavır ve açıklamalar, uzak görüşlü, vizyon sahibi bir lider görüntüsü vermemektedir. Sayın Merkel'in tarih bilgisini gözden geçirmesini ve Ada'da uzlaşma için her türlü fedakarlığı gösteren Türk tarafından özür dilemesini beklediğimizi de burada ifade etmek istiyorum," dedi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci ile Kıbrıs sorununun ilişkilendirilmesinden de sert bir dille bahseden Başbakan, şu çarpıcı değerlendirmede bulundu:
"BİZ SİZE KUZEY KIBRIS'TAN BİR GRAM VEREMEYİZ"
"Bizden eğer kalkıp da bu noktada anlaşmalar çerçevesinde olmayan şeyler istenecek olursa burada hiçbir zaman bunu bulamayacaksınız. Biz size Kuzey Kıbrıs'tan bu noktada bir gram alamazsınız, veremeyiz. Bunu bileceksiniz."
Konuşmasında, gündemdeki konuları hatırlatan Başbakan, "İşte en son, tütün ve alkol konusundaki bazı modern düzenlemeleri, heykel tartışmasını, yargının verdiği kararları, RTÜK uygulamalarını, hükümetle, bizimle ilgili olup olmadığına dahi bakmadan, bizim aleyhimize bir kampanyaya dönüştürme gayreti içindeler. Bir kere altını çizerek söylüyorum: Bu son tartışmalar, doğal akışı içinde giden tartışmalar değil, açık açık bir kampanyadır," diye konuştu.
"HER SEÇİM ÖNCESİNDE ÇİRKİN OYUNLAR TEZGAHA SÜRÜLÜYOR"
2011 seçimleri yaklaştıkça, Türkiye'de hemen her seçim öncesinde 'tezgaha sürülen birtakım çirkin oyunlar, birtakım çirkin gündemler ve kara propagandanın' yine aynı şekilde tezgaha sürüldüğünü kaydeden Başbakan, "Şu birkaç haftadır, birkaç aydır konuşulan, tartışılan, hükümet aleyhine bir kampanyaya dönüştürülen meseleleri alın, önceki seçim dönemleriyle karşılaştırın, tamamının aynı olduğunu göreceksiniz," dedi ve şunları ekledi:
"BU SON TARTIŞMALAR HÜKÜMETE KARŞI AÇIK BİR KAMPANYADIR"
"Çoğu meselede, manşet değiştirmeye, analizi değiştirmeye, bakış açısını değiştirmeye dahi tenezzül etmediklerini, bayat manşetlerle, bayat haberlerle, bayat yorum ve analizlerle hükümete saldırdıklarını sizler de kolayca fark edeceksiniz. İşte en son, tütün ve alkol konusundaki bazı modern düzenlemeleri, heykel tartışmasını, yargının verdiği kararları, RTÜK uygulamalarını, hükümetle, bizimle ilgili olup olmadığına dahi bakmadan, bizim aleyhimize bir kampanyaya dönüştürme gayreti içindeler.
Bir kere altını çizerek söylüyorum: Bu son tartışmalar, doğal akışı içinde giden tartışmalar değil, açık açık bir kampanyadır. Üstelik, hükümet aleyhine yürütülen zorlama kampanyalardır. Tekrar söylüyorum: Bu kampanyalar, her seçim öncesinde AK Parti'yi yıpratmak için başlatılan o malum tezgahların bir yenisidir."
"BİZ MUHAFAZAKAR OLDUĞUMUZ KADAR DEMOKRAT BİR PARTİYİZ"
AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana muhafazakar demokrat bir parti olduğunun altını çizen Erdoğan, "Biz muhafazakarız. Aile bizim için önemlidir, mahremiyet bizim için önemlidir, tarih ve tarihi şahsiyetler, tarihi şahsiyetlerin manevi değerleri bizim için son derece önemlidir. Biz köksüz bir millet, köksüz bir devlet değiliz. Medeniyet inşa etmiş ve medeniyet tasavvuru olan bir milletiz. Biz muhafazakar olduğumuz kadar demokrat bir partiyiz," diye konuştu.
Sekiz yıldır bu noktadaki samimiyetlerinin test edildiğini belirten Erdoğan, şunları ekledi:
"IKSIRINCAYA, TIKSIRINCAYA KADAR İÇİYORLAR"
"8 yıldır, en küçük, en marjinal hadiseler büyütülerek adeta bir rejim meselesine dönüştürülüyor. Birileri, ısrarla ve inatla bize gizli niyetler, gizli hedefler, gizli ajandalar izafe ediyor. Soruyorum değerli arkadaşlarım, sevgili milletime sesleniyorum; 8 yıldır hangi özgürlüğü kısıtladık? Özgürlük alanlarını genişletmekten başka. 8 yıldır kimin yaşam tarzına müdahale ettik? Kimin yaşamına, giyimine kuşamına müdahale ettik? Herkes istediği gibi giyiniyor, istediği gibi eğleniyor, istediği gibi içiyor, hangisine dedik ki, sen ne kadar viski içiyorsun, şarap içiyorsun, ne kadar bira tüketiyorsun? Böyle bir derdimiz oldu mu? Iksırıncaya tıksırıncaya kadar içiyorlar!"
"TARAFLAR BİRBİRİNİ SUÇLAMAK YERİNE OTURSUN, SORUNA BİRLİKTE KÖKLÜ ÇÖZÜMLER ÜRETSİN İSTİYORUZ"
Başbakan Erdoğan, gündemdeki yargı tartışmalarını değerlendirirken de " 'Onama mı istersin, bozma mı' diyerek belli çevrelerin arzusuna göre karar veren bir yargıdan, vicdanıyla karar veren bir yargıya geçişi inşallah tamamlayacağız," yorumunda bulundu.
HÜKÜMETLE BU ÖRGÜT ARASINDA İLLİYET BAĞI KURULMAK İSTENİYOR"
Başbakan Erdoğan, CMK 102 kapsamındaki Hizbullah tahliyeleriyle ilgili olarak, "Özellikle, malum bir davadan dolayı tahliye edilenlerle ilgili olarak, sabah akşam çeşitli yayın organlarında bir zihin bulandırma operasyonu olduğunu, hükümetle, bu örgüt arasında bir illiyet bağı kurulmak istendiğini görüyoruz, bu da gözümüzden kaçmıyor," diye konuştu.
Zamanın, tarafların birbirini suçlama zamanı olmadığını söyleyen Başbakan, şunları kaydetti:
"İŞLERİNE GELDİĞİ ZAMAN BÖYLE OLUYOR"
"Taraflar birbirini suçlamak yerine otursun, soruna birlikte köklü çözümler üretsin istiyoruz. Ne var ki, muhalefetin de istismarıyla, sürecin faturasının hükümete kesilmek istendiğini görüyoruz. Bu tahliye kararlarını hükümet mi verdi? Bu tahliye kararlarını yargı verdi. Bakın, aynı yargı, benimle ilgili 24 saatte dosyayı Diyarbakır'dan alıp Ankara'ya getirebildi. Bizzat Hayati Bey bu sürecin içindeydi. Aynı yargı 5 gün içerisinde sayın Erbakan ile ilgili kararı anında dosyaya getirtip verebildi. İşlerine geldiği zaman böyle oluyor."
"TEZGAHLARIN HEPSİNİ BOZACAĞIZ"
Tüm bu süreçte 'aleyhlerine yürütülen kampanyaları' boşa çıkaracaklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Milletimize gideceğiz, her şeyi samimi şekilde milletle konuşacağız ve bu tezgahların hepsini bozacağız. Biz, tezgahları bozarak, oyunları bozarak, şer organizasyonlarını çökerterek bu günlere geldik. Cesaretimiz, kararlılığımız, samimiyetimiz sayesinde milletin takdirine mazhar olduk," dedi.
'UCUBE' TARTIŞMALARI
Gündemdeki 'heykel' tartışmalarına da değinen Başbakan, konu ile ilgili olarak şunları söyledi:
"GÖZÜ OLAN, GÖZÜYLE BİRLİKTE İZANI OLAN HERKES, GÜZELLE ÇİRKİNİ, ESTETİKLE UCUBEYİ BİRBİRİNDEN AYIRIR"
"Tarihi sadece bunlar bilirler! Bilim bunların tekelindedir! Hiç kimse değil ama sadece bunlar estetikten anlar. İncelik, zarafet, nezafet sadece bunların malıdır. Müzikten, mimariden, heykelden, resimden sadece ve sadece bunlar anlar, başkası hiç ama hiçbir şey anlamaz. Maşallah, bunlara göre, entelektüellik kazanılan bir şey değildir; babadan oğula, dededen toruna geçer.
Bunlar mürebbidir, mürebbiyedir, bunlar allameyi cihandır, her şeyin en iyisini bunlar bilirler. Her türlü özgürlüğü savunurlar ama bir o kadar da entelektüel despotturlar! Kars'taki o malum heykel için 'ucube' derken aynı zamanda kralın da çıplak olduğuna işaret ettim! İçlerindeki despotizmi yıkamayanlar, içlerindeki o görünmez krala çıplak dedirtmek de istemiyorlar. Gözü olan, gözüyle birlikte izanı olan herkes, güzelle çirkini, estetikle ucubeyi birbirinden ayırır. Bunun için hiç de asil bir aileden gelmiş olmaya, sırça saraylarda büyümüş olmaya gerek yoktur."
Kuveyt ve Katar'a geniş bir işadamı heyetiyle ziyaret gerçekleştirdiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"TUNUS, CEZAYİR, MISIR, SUDAN VE LÜBNAN'I DİKKATLE İZLİYORUZ"
"Ziyaretler, bölge ülkeleriyle her alandaki işbirliğimizi güçlendirmek adına adeta bir dönüm noktası teşkil etti. Kuveyt'le vizeleri kaldırmak için mutabakata vardık. Katar'ın 2022 Dünya kupası için yapacağı yatırımlarda Türk müteahhitlerinin tecrübesinden istifade etmesi için tanıtımlarımızı yaptık. Bunların ötesinde, her iki ülkede de her alanda mevcut ilişkilerin ve işbirliğinin yeterli düzeyde olmadığını, tarihleri ortak, kültürleri ortak ülkelerin çok daha fazla dayanışma ve işbirliği içinde olmaları gerektiğini vurguladık. Tunus, Cezayir, Mısır, Sudan ve Lübnan'da gelişmeleri dikkatle izliyoruz."
Başbakan, Lübnanlı mevkidaşı Hariri ile gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin olarak ise şunları söyledi:
"Lübnan Başbakanı, Kıymetli Kardeşim Saad Hariri, Lübnan'daki son gelişmeler hakkında tarafımıza bilgi vermek, eşgüdüm ve istişarelerde bulunmak üzere bugün ülkemize bir çalışma ziyareti yaptı. Sabah saatlerinde kendisiyle ayrıntılı şekilde bir görüşmemiz oldu. Bildiğiniz gibi, Türkiye olarak Lübnan'ın huzur, istikrar ve refah içinde kalkınmasına büyük önem atfediyoruz. Bu tavrımız hem halklarımız arasında var olan dostluk ve kardeşlik bağlarından hem de Lübnan'ın bölgesel barış ve istikrar bakımdan taşıdığı hayati önemden kaynaklanıyor. 2006 yılında yaşanan savaş ve sonrası dönemde Lübnan'a tam destek verdik. Her zaman Lübnan Devletinin ve halkının yanında yer aldık. Lübnan'da bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulması sürecinin başarıyla sonuçlanması için tüm ilgili taraflar nezdinde yoğun çaba harcadık."
"2009 parlamento seçimlerinden epey sonra, 2010 sonunda Lübnan'da nihayet bir Hükümet kurulmuştu. Ne var ki, Sayın Hariri'nin başbakanlığında kurulan Ulusal Uzlaşı Hükümeti içindeki 11 Bakanın istifa etmesi ile ortaya yeni bir bunalım çıktı. Yakın tarihte büyük acılar ve yıkımlar yaşamış olan Lübnan halkının yaraları henüz tam olarak sarılmış değil. Hal böyleyken, ülkenin yeniden siyasi istikrarsızlığa sürüklenmesine müsaade edilemez. Bölgemizdeki diğer ihtilaflarda da kritik gelişmelerin vuku bulduğu bir sırada, Lübnan'da ortaya çıkacak bir istikrarsızlığın bölge üzerinde de olumsuz yansımaları olacaktır.
Bu çerçevede, Lübnan'daki Hükümet bunalımının diyalog ve istişareyi ön plana çıkaran demokratik ve katılımcı yöntemlerle çözümlenmesi için, tüm ilgili tarafların çabalarını artırmaları gereklidir. Tarafların tam bir sorumluluk bilinciyle hareket etmesine ve Lübnan'ın ortak çıkarlarını her türlü mülahazadan üstün tutmalarına ihtiyaç vardır. Lübnan Özel Mahkemesi ile ilgili hususların, Lübnan içinde ve dışında ayrışma ve çatışmaya yol açmayacak, adil, siyasi mülahazalardan uzak bir yaklaşımla ele alınması zorunludur. Bu konuda hiç bir tarafta, hak ve hukukunun çiğnendiği yolunda mağduriyet hissi oluşturmayacak bir formül bulunmaya çalışılmalıdır. Bunun da yolu kamplaşma değil, diyalogdur. Mahkemeyle ilgili zıtlaşmanın, Lübnan'ın iç huzurunun sağlanması ve komşularıyla ilişkilerinin normalleştirilmesi yönünde kaydedilen gelişmeleri geri çevirmesine izin verilmemelidir."
"TÜRKİYE OLARAK, ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE GEREKLİ TÜM GİRİŞİMLER İÇİNDE AKTİF BİÇİMDE YER ALMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"
Türkiye olarak, gelecek dönemde üzerlerine düşeni yapmayı ve gerekli tüm girişimler içinde aktif biçimde yer almayı sürdüreceklerini söyleyen Başbakan, şunları ekledi:
"Lübnan'da tüm taraflarla diyalog kurabilen bir ülke olarak, biz, kardeşimiz Lübnan'ın huzur, istikrar ve emniyet ortamına kavuşmasını güçlü şekilde desteklemeye devam edeceğiz. Görüşmeden sonra da inşallah gerek İran'la, gerek Suriye, gerekse Katar'la görüşmeler yapmak suretiyle bu sürecin barışla sonuçlanması noktasında gayretlerimizi devam ettireceğiz."
"BİZ SİZE KUZEY KIBRIS'TAN BİR GRAM VEREMEYİZ" (AB SÜRECİ)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuştu. Konuşmasında, Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci ile Kıbrıs sorununun ilişkilendirilmesinden sert bir dille bahseden Başbakan, "Bizden eğer kalkıp da bu noktada anlaşmalar çerçevesinde olmayan şeyler istenecek olursa burada hiçbir zaman bunu bulamayacaksınız. Biz size Kuzey Kıbrıs'tan bu noktada bir gram alamazsınız, veremeyiz. Bunu bileceksiniz," değerlendirmesinde bulundu.
"ALMANYA BAŞBAKANI, KIBRIS MESELESİNE NE KADAR FRANSIZ KALDIĞINI GÖSTERMİŞTİR"
Konuşmasında, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Kıbrıs konusunda sarf ettiği sözleri hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Sayın Merkel'in açıklamaları, Türk tarafını rencide ettiği kadar, tarih bilgisinden yoksun ve bizzat Sayın Merkel'in önceki ifadeleriyle aleni şekilde çelişen açıklamalardır. Almanya Başbakanı, Kıbrıs meselesine ne kadar Fransız kaldığını bu son açıklamalarla göstermiştir," dedi.
Başbakan Erdoğan, şu sözlerle, Merkel'den özür dilemesini istedi:
"SAYIN MERKEL'DEN ÖZÜR BEKLİYORUZ"
"Bu tavır ve açıklamalar, uzak görüşlü, vizyon sahibi bir lider görüntüsü vermemektedir. Sayın Merkel'in tarih bilgisini gözden geçirmesini ve Ada'da uzlaşma için her türlü fedakarlığı gösteren Türk tarafından özür dilemesini beklediğimizi de burada ifade etmek istiyorum," dedi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci ile Kıbrıs sorununun ilişkilendirilmesinden de sert bir dille bahseden Başbakan, şu çarpıcı değerlendirmede bulundu:
"BİZ SİZE KUZEY KIBRIS'TAN BİR GRAM VEREMEYİZ"
"Bizden eğer kalkıp da bu noktada anlaşmalar çerçevesinde olmayan şeyler istenecek olursa burada hiçbir zaman bunu bulamayacaksınız. Biz size Kuzey Kıbrıs'tan bu noktada bir gram alamazsınız, veremeyiz. Bunu bileceksiniz."
Konuşmasında, gündemdeki konuları hatırlatan Başbakan, "İşte en son, tütün ve alkol konusundaki bazı modern düzenlemeleri, heykel tartışmasını, yargının verdiği kararları, RTÜK uygulamalarını, hükümetle, bizimle ilgili olup olmadığına dahi bakmadan, bizim aleyhimize bir kampanyaya dönüştürme gayreti içindeler. Bir kere altını çizerek söylüyorum: Bu son tartışmalar, doğal akışı içinde giden tartışmalar değil, açık açık bir kampanyadır," diye konuştu.
"HER SEÇİM ÖNCESİNDE ÇİRKİN OYUNLAR TEZGAHA SÜRÜLÜYOR"
2011 seçimleri yaklaştıkça, Türkiye'de hemen her seçim öncesinde 'tezgaha sürülen birtakım çirkin oyunlar, birtakım çirkin gündemler ve kara propagandanın' yine aynı şekilde tezgaha sürüldüğünü kaydeden Başbakan, "Şu birkaç haftadır, birkaç aydır konuşulan, tartışılan, hükümet aleyhine bir kampanyaya dönüştürülen meseleleri alın, önceki seçim dönemleriyle karşılaştırın, tamamının aynı olduğunu göreceksiniz," dedi ve şunları ekledi:
"BU SON TARTIŞMALAR HÜKÜMETE KARŞI AÇIK BİR KAMPANYADIR"
"Çoğu meselede, manşet değiştirmeye, analizi değiştirmeye, bakış açısını değiştirmeye dahi tenezzül etmediklerini, bayat manşetlerle, bayat haberlerle, bayat yorum ve analizlerle hükümete saldırdıklarını sizler de kolayca fark edeceksiniz. İşte en son, tütün ve alkol konusundaki bazı modern düzenlemeleri, heykel tartışmasını, yargının verdiği kararları, RTÜK uygulamalarını, hükümetle, bizimle ilgili olup olmadığına dahi bakmadan, bizim aleyhimize bir kampanyaya dönüştürme gayreti içindeler.
Bir kere altını çizerek söylüyorum: Bu son tartışmalar, doğal akışı içinde giden tartışmalar değil, açık açık bir kampanyadır. Üstelik, hükümet aleyhine yürütülen zorlama kampanyalardır. Tekrar söylüyorum: Bu kampanyalar, her seçim öncesinde AK Parti'yi yıpratmak için başlatılan o malum tezgahların bir yenisidir."
"BİZ MUHAFAZAKAR OLDUĞUMUZ KADAR DEMOKRAT BİR PARTİYİZ"
AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana muhafazakar demokrat bir parti olduğunun altını çizen Erdoğan, "Biz muhafazakarız. Aile bizim için önemlidir, mahremiyet bizim için önemlidir, tarih ve tarihi şahsiyetler, tarihi şahsiyetlerin manevi değerleri bizim için son derece önemlidir. Biz köksüz bir millet, köksüz bir devlet değiliz. Medeniyet inşa etmiş ve medeniyet tasavvuru olan bir milletiz. Biz muhafazakar olduğumuz kadar demokrat bir partiyiz," diye konuştu.
Sekiz yıldır bu noktadaki samimiyetlerinin test edildiğini belirten Erdoğan, şunları ekledi:
"IKSIRINCAYA, TIKSIRINCAYA KADAR İÇİYORLAR"
"8 yıldır, en küçük, en marjinal hadiseler büyütülerek adeta bir rejim meselesine dönüştürülüyor. Birileri, ısrarla ve inatla bize gizli niyetler, gizli hedefler, gizli ajandalar izafe ediyor. Soruyorum değerli arkadaşlarım, sevgili milletime sesleniyorum; 8 yıldır hangi özgürlüğü kısıtladık? Özgürlük alanlarını genişletmekten başka. 8 yıldır kimin yaşam tarzına müdahale ettik? Kimin yaşamına, giyimine kuşamına müdahale ettik? Herkes istediği gibi giyiniyor, istediği gibi eğleniyor, istediği gibi içiyor, hangisine dedik ki, sen ne kadar viski içiyorsun, şarap içiyorsun, ne kadar bira tüketiyorsun? Böyle bir derdimiz oldu mu? Iksırıncaya tıksırıncaya kadar içiyorlar!"
"TARAFLAR BİRBİRİNİ SUÇLAMAK YERİNE OTURSUN, SORUNA BİRLİKTE KÖKLÜ ÇÖZÜMLER ÜRETSİN İSTİYORUZ"
Başbakan Erdoğan, gündemdeki yargı tartışmalarını değerlendirirken de " 'Onama mı istersin, bozma mı' diyerek belli çevrelerin arzusuna göre karar veren bir yargıdan, vicdanıyla karar veren bir yargıya geçişi inşallah tamamlayacağız," yorumunda bulundu.
HÜKÜMETLE BU ÖRGÜT ARASINDA İLLİYET BAĞI KURULMAK İSTENİYOR"
Başbakan Erdoğan, CMK 102 kapsamındaki Hizbullah tahliyeleriyle ilgili olarak, "Özellikle, malum bir davadan dolayı tahliye edilenlerle ilgili olarak, sabah akşam çeşitli yayın organlarında bir zihin bulandırma operasyonu olduğunu, hükümetle, bu örgüt arasında bir illiyet bağı kurulmak istendiğini görüyoruz, bu da gözümüzden kaçmıyor," diye konuştu.
Zamanın, tarafların birbirini suçlama zamanı olmadığını söyleyen Başbakan, şunları kaydetti:
"İŞLERİNE GELDİĞİ ZAMAN BÖYLE OLUYOR"
"Taraflar birbirini suçlamak yerine otursun, soruna birlikte köklü çözümler üretsin istiyoruz. Ne var ki, muhalefetin de istismarıyla, sürecin faturasının hükümete kesilmek istendiğini görüyoruz. Bu tahliye kararlarını hükümet mi verdi? Bu tahliye kararlarını yargı verdi. Bakın, aynı yargı, benimle ilgili 24 saatte dosyayı Diyarbakır'dan alıp Ankara'ya getirebildi. Bizzat Hayati Bey bu sürecin içindeydi. Aynı yargı 5 gün içerisinde sayın Erbakan ile ilgili kararı anında dosyaya getirtip verebildi. İşlerine geldiği zaman böyle oluyor."
"TEZGAHLARIN HEPSİNİ BOZACAĞIZ"
Tüm bu süreçte 'aleyhlerine yürütülen kampanyaları' boşa çıkaracaklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Milletimize gideceğiz, her şeyi samimi şekilde milletle konuşacağız ve bu tezgahların hepsini bozacağız. Biz, tezgahları bozarak, oyunları bozarak, şer organizasyonlarını çökerterek bu günlere geldik. Cesaretimiz, kararlılığımız, samimiyetimiz sayesinde milletin takdirine mazhar olduk," dedi.
'UCUBE' TARTIŞMALARI
Gündemdeki 'heykel' tartışmalarına da değinen Başbakan, konu ile ilgili olarak şunları söyledi:
"GÖZÜ OLAN, GÖZÜYLE BİRLİKTE İZANI OLAN HERKES, GÜZELLE ÇİRKİNİ, ESTETİKLE UCUBEYİ BİRBİRİNDEN AYIRIR"
"Tarihi sadece bunlar bilirler! Bilim bunların tekelindedir! Hiç kimse değil ama sadece bunlar estetikten anlar. İncelik, zarafet, nezafet sadece bunların malıdır. Müzikten, mimariden, heykelden, resimden sadece ve sadece bunlar anlar, başkası hiç ama hiçbir şey anlamaz. Maşallah, bunlara göre, entelektüellik kazanılan bir şey değildir; babadan oğula, dededen toruna geçer.
Bunlar mürebbidir, mürebbiyedir, bunlar allameyi cihandır, her şeyin en iyisini bunlar bilirler. Her türlü özgürlüğü savunurlar ama bir o kadar da entelektüel despotturlar! Kars'taki o malum heykel için 'ucube' derken aynı zamanda kralın da çıplak olduğuna işaret ettim! İçlerindeki despotizmi yıkamayanlar, içlerindeki o görünmez krala çıplak dedirtmek de istemiyorlar. Gözü olan, gözüyle birlikte izanı olan herkes, güzelle çirkini, estetikle ucubeyi birbirinden ayırır. Bunun için hiç de asil bir aileden gelmiş olmaya, sırça saraylarda büyümüş olmaya gerek yoktur."