Efendiler Zat-ı Muhteremler
EFENDİLER ZAT-I MUHTEREMLER
Bakın efendiler, beyler, hakkımda aslı astarı olmayan masallar üreten zat-ı muhteremler, şunu çok iyi bilesiniz ki Allah’a şükür kimseden korkum yok! Son yazılarım sizi bayağı rahatsız etmiş ki, dedikodu kumkumaları evde kalmış kız misali ya da mahalle bacıları gibi dedikodu yapmaya başlamış. “ Yok, Aykut Onur Kalaycı’ya şunları bu çizdiriyor” diye…
Hepsi polis ve savcılık soruşturmaları..
Dedik ya ‘yaradandan başka kimseden korkumuz yok’ diye bu gerçektende herkes tarafından böyle biline.. Haram yemedim karnım ağrısın. Alnımın akıyla geçinip gidiyorum. Merak ediyorum yahu bu yazılar sizi neden rahatsız ediyor? Köşemde yazdığım yazılar gecesini gündüzüne katan alnının teriyle 24 saat çalışan polis fezlekelerine ya da savcılara ait. Ben mi diyorum; ‘Gümrükte Hayali İhracat, Usulsüzlükler, Rüşvet Var’ diye.. Devletin polisinin ve savcısının soruşturmasını bir gazeteci olarak yazmam sizi neden bu kadar korkutuyor?
Kimseyle hesabım yok!
Hep söyledim yine söyleyeceğim. Bakın efendiler, zat-ı muhteremler, benim kişilerle ve kurumlarla herhangi bir sorunum yok. Yazılarımda yalnızca ve yalnızca gerçekleri bilgi ve belgeleriyle birlikte gazetecilik görevi gereği kamuoyuna duyuruyorum. Bu süreçte, birçok defa teşkilatın duayen isimleriyle bir araya gelip onların uyarılarından ve telkinlerinden yararlanıyorum. Yazılarım için fikirler alıyorum. Benim şahsımla ilgili olarak, mesnetsiz belgesiz dedikodu üretimi yapan ve de benim adımı Kargo Operasyonu’ndaki düzmece mektuba ekleten o kişi ve kişilere buradan seslenmek istiyorum. Baltayı taşa vurmayın yine.. Bakın bu mesnetsiz iddialarınız size karşı dava olarak geri dönecektir bilginize…
Bunlar mı korkutuyor sizi?
Bakın efendiler, zat-ı muhteremler, neler yazmışım son iki üç aydır size bir hatırlatayım. Korkunuza, paniklemenize neden olan yazılarımı şöyle bir alt alta dizeyim. Bu yazılarımdan niye korkuyorsunuz? Hadi lütfen bir cevap verin! Ya da ‘şurada haklı, şurada haksızsınız’ deyin. Var mısınız? Bakın yazıyorum…
1-)“Tayin rezaletini istifa paklar!” başlıklı yazımda dediğim gibi.. Soruyorum size hangi kurumda tayinler iptal edilip tekrar yapılır? Hadi yaptınız ilkinden farkı nedir? Kocaman bir HİÇ! Hatayı yapan ve yapanlar istifayı niçin akılılarına getirmezler? Herhalde koltuk tatlı olduğu için değil mi?
2-)Eş durumu - sağlık gibi mazereti olan personeli geçici görevlendirirseniz, o zaman nerede kaldı mazeret tayininin anlamı? Efendimmm duyamıyorum. Ben bu teşkilata girdiğim günden bugüne kadar, geçici görevlendirme rezaleti bitmedi ve bitmeyecekte.. Haksız mıyım Allah aşkına!!
3-)Hayali ihracat yaptığı iddia edilen firmaların işini yapan yaklaşık 50 gümrük müşavirinin karnelerinin alınmasını teklif eden müfettişleri yazmak ve bu gümrük müşavirlerine sahip çıkmak kamu vazifesi gören bendenizin de hakkı değil mi?
4-)Mersin’de bir firmanın elinde mahkeme kararı olmasına rağmen, masa topu ithalinin engellenmesini de yazmak eh tabiî ki benim görevim. Var mı bunda bir problem?
5-)Hayali ihracata adları karışan, devletin polisinin ve savcısının fezlekesinde iddianamesinde adı geçen bürokratları ben veya Türk medyası yazmayacakta New York Times mı yazacak?
6-)Halkalı Gümrüğü’ndeki tırlardan alınan mesai ücretlerini yazmayayım da kendime mi saklayayım?
7-)Ambarlıda görev yapan ve aynı zamanda Tahtakale’de dükkânı olduğu iddia edilen muayene memurunu da yazdım. Benim hakkımda boş iddialarla uğraşacağınıza gidin araştırıverin bu tosunu bir zahmet. Benim bunu yazmam kimi, neden rahatsız ediyor?
8-)Gümrüğün bel kemiği İstanbul içi yapılan atamaları da yazmak benim görevim değil de mahalle kasabının görevi mi?
HODRİ MEYDAN SİZE
Yukarıda özetlemeye çalıştığım bu gibi şeyleri yazmak gazeteciliğin etiğindendir beyler! Siz bu gibi iddiaları yazmayanlardan çekineceksiniz esas. ‘Niye yazmıyor, nasıl gazeteci bu?’ diye onları sorgulayacaksınız beni değil!.. Köşemden size, ‘Hadi Hodri Meydan Diyorum’ Benim çocuklarım özel okullarda okumuyor, üstelik kirada oturuyorum, eşim de emekli memur (laborant) ya sizin çocuklarınız nerede okuyor? Allah zihin açıklığı versin ama ne kadar ücret ödüyorsunuz o okullara.. Efendimmm vallaha duyamıyorum ses gelmiyor.
Yaşayan bilir!.. Devletin vermiş olduğu emekli maaşıyla çocuk okutmanın zorluğunu, ancak ben ve benim gibiler bilir; siz değil!! Bunu bir tehdit olarak algılamayın ama ‘açtırmayın kutuyu söyletmeyin kötüyü’
Bana şunu da diyebilirsiniz; “Aykut bey, bu gümrüklerde Allah aşkına hiç iyi bir şey olmuyor mu?” Evet oluyor onu da fersah fersah yazmıyor muyum? Öpmüyor muyum alınlarından o vatan evlatlarını.. Bakın Sayın Hayati Yazıcı’dan önceki bakanlar döneminde özellikle de ANAP’ın koalisyon hükümeti döneminde ufak bir partiye verilmişti gümrükler.. İzmir Gümrüğü’nde çay yolsuzlukları ortaya çıkarılmıştı o dönemde.. İzmir’de o zaman görev yapan gümrük muhafaza başmüdürü Ankara’da kazaya kurban gitmişti.. Hatırladı herkes sanırım. O dönemde bu konunun dosyası açılmadan kapatılıvermişti. Şimdilerde ise, başta Sayın Bakan Yazıcı ve yardımcısı olmak üzere bazı üst düzey bürokratlar bu tip konularda çok hassas davrandılar. Yedirmediler haklı olan personellerinin hakkını.. Kolladılar ve korudular onları.. Eee bu da övgüye değer tam bir devlet adamlığı duyarlılığı değil mi? Olması gerekeni yapmak o makamın var oluş sebebi değil mi? Bakın yazmıyor muyum iyiyi de…
‘Ve Son Söz’
Neyse bakın efendiler, hakkımda şerefsizce iddialar çıkaran o zat-ı muhteremler boşuna uğraşmayın! Gidiverin bir Ziraat Bankası şubesine, sorun bakalım garip Aykut’un nesi var nesi yok diye? Ya da sorun bakalım aldığı krediyi nasıl ödüyor diye? Efendiler, zat-ı muhteremler, hepinizi yanaklarınızdan öpüyorum. Baki selamlar…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.