Cemaatlerin Dış Güçlerin Kontrolünde Olup Olmadığı İddiaları
Bu konu, genellikle komplo teorileriyle iç içe geçmiş olsa da tarihsel ve stratejik bağlamda incelendiğinde bazı analizler yapmak mümkündür. "Kontrol" kelimesi yerine "etki," "stratejik uyum" veya "tarihsel angajman" gibi daha esnek kavramlar kullanmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
İngiliz Etkisi ve Tarihsel Arka Plan
- Tarihsel Bağlam: Türkiye'deki muhafazakâr ve ulusalcı çevrelerde "İngiliz parmağı" tezi oldukça popülerdir. Bu tezin kökeni, 19. ve 20. yüzyılda Britanya İmparatorluğu'nun Osmanlı Devleti'ni zayıflatmak için Ortadoğu'daki etnik ve dini grupları (örneğin Vahhabilik) desteklediği tarihsel gerçekliğe dayanır. Bu tarihsel hafıza, günümüzdeki bazı dini grupların da İngilizler tarafından "Türkiye'yi içeriden zayıflatmak" amacıyla kullanıldığı iddiasına zemin hazırlar.
- Güncel Değerlendirme:- İsmailağa, Menzil, Süleymancılar: Bu üç geleneksel Sünni cemaatin doğrudan İngiliz kontrolünde olduğuna dair somut bir kanıt veya ciddi bir iddia bulunmamaktadır. Bu yapılar, daha çok "yerli" dinamiklerle büyümüşlerdir.
- Ancak, özellikle Süleymancılar'ın Avrupa'daki (başta Almanya olmak üzere) güçlü örgütlenmesi, bazı Batılı istihbarat servislerinin bu yapıları en azından yakından izlediği ve zaman zaman angajmana girmeye çalıştığı iddia edilebilir. Fakat bu bir "kontrol" anlamına gelmez.
 
Amerikan Etkisi ve FETÖ Bağlamı (Soğuk Savaş'tan Bugüne)
- Tarihsel Bağlam (Yeşil Kuşak Projesi): Soğuk Savaş döneminde ABD, Sovyetler Birliği'nin yayılmasını engellemek için İslam ülkelerinde anti-komünist İslami hareketleri desteklemiştir. Bu strateji "Yeşil Kuşak" olarak bilinir. Türkiye'de de komünizme karşı "panzehir" olarak görülen milliyetçi ve dinî grupların önünün açıldığı bir dönemdir.
- Nur Cemaati ve FETÖ: Nur Cemaati'nin farklı kolları bu dönemde büyümüştür. Özellikle Fethullah Gülen hareketinin (FETÖ) yükselişi, bu Soğuk Savaş stratejisiyle yakından ilişkilendirilir. Gülen'in "ılımlı İslam" söylemi ve eğitime verdiği önem, Batı'da uzun süre destek görmüştür. Fethullah Gülen'in 1999'dan beri ABD'de ikamet etmesi ve Türkiye'nin tüm iade taleplerine rağmen iade edilmemesi, Türk devletinin resmi tezine göre bu yapının ABD tarafından himaye edildiğinin en büyük kanıtıdır. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ABD'nin olduğu iddiası, bugün Türk hükümetinin ve kamuoyunun önemli bir kısmının temel kabulüdür.
- Diğer Cemaatler: Menzil veya İsmailağa gibi daha geleneksel yapıların ABD ile FETÖ düzeyinde bir ilişkisi olduğuna dair bir kanıt yoktur. Hatta bu yapılar, FETÖ'nün "dinlerarası diyalog" gibi projelerine mesafeli durarak Batı ile stratejik bir uyum içine girmekten kaçınmışlardır.
İsrail Etkisi ve Adnan Oktar Örneği
- Genel Durum: Türkiye'deki ana akım Sünni cemaatler (İsmailağa, Menzil vb.), Filistin davasına güçlü destek verirler ve teolojik/siyasi olarak İsrail ve Siyonizm karşıtı bir duruş sergilerler. Bu nedenle bu yapıların İsrail tarafından kontrol edildiği iddiası akla yatkın değildir.
- Adnan Oktar Grubu: Bu konuda en çarpıcı ve somut istisna Adnan Oktar grubudur. Bu yapı, diğer İslami grupların aksine açıkça İsrail yanlısı bir politika izlemiştir.- Sık sık İsrailli politikacıları, hahamları ve Knesset üyelerini programlarında ağırlamışlardır.
- "Mehdi'nin gelişi için Müslümanlar ve Yahudilerin işbirliği yapması gerektiği" gibi alışılmadık tezler işlemişlerdir.
- Adnan Oktar ve örgüt üyeleri hakkında açılan davada, iddianamede "siyasi ve askeri casusluk" suçlaması da yer almıştır. Bu suçlamanın bir ayağının İsrail ile olan ilişkilere dayandığı iddia edilmektedir. Bu nedenle, İsrail etkisi tartışmasında en çok öne çıkan yapı Adnan Oktar grubudur.
 
İran Etkisi (Mezhepsel Nüfuz Alanı)
- Genel Durum: İran'ın dış politikası, Şii mezhebinin yayılması ve İran devriminin ideolojisinin (Humeynizm) ihraç edilmesi üzerine kuruludur. Bu nedenle İran'ın Türkiye'deki hedefi, Sünni-Nakşibendi cemaatler değil, Alevi-Bektaşi toplumu içindeki bazı marjinal gruplar veya Şiiliğe sempati duyan küçük entelektüel çevreler olmuştur.
- Cemaatlerin Duruşu: İsmailağa, Menzil gibi katı Sünni yapılar, İran'ı ve Şiiliği en büyük teolojik tehditlerden biri olarak görürler. Özellikle "Cübbeli Ahmet Hoca" gibi isimlerin vaazlarında İran ve Şiilik karşıtlığı çok sert bir şekilde işlenir. Dolayısıyla, bu cemaatlerin İran kontrolünde olması veya İran'la işbirliği yapması kendi varlık nedenleriyle çelişir. 90'lı yıllardaki Türk Hizbullahı gibi yapılar üzerinde İran devriminin ideolojik etkisinden bahsedilebilir, ancak bu yapı da ana akım Sünni cemaatlerden tamamen farklı bir kategoridedir.
Genel Sonuç
- Terörle İlişki: Türkiye'de bir cemaatin terör örgütüne dönüştüğünün en net örneği, devlet tarafından tescillenen FETÖ'dür. Adnan Oktar grubu ise bir suç örgütü olarak kabul edilmektedir. Geleneksel Sünni cemaatler ise kurumsal olarak teröre karşıdır.
- Dış Etki: "Kontrol" iddiası genellikle kanıtlanması zor bir iddiadır. Ancak;- FETÖ'nün yükselişinin ABD'nin Soğuk Savaş stratejileriyle örtüştüğü ve liderinin ABD tarafından himaye edildiği yaygın olarak kabul gören bir tezdir.
- Adnan Oktar grubunun İsrail ile sıra dışı ve şüphe çeken yakın ilişkileri mahkeme kayıtlarına dahi geçmiştir.
- İngiliz ve İran etkisine dair iddialar ise ana akım Sünni cemaatler için somut kanıtlardan yoksundur ve daha çok tarihsel anlatılar veya mezhepsel rekabet üzerinden şekillenmektedir.
 
Tarikat ve cemaatlerin Türkiye'deki siyasi ve bürokratik yansımalarını, geçmişten günümüze somut isimler ve iddialar üzerinden inceleyelim.
Bu konuda kesin ve resmi bir "üyelik listesi" bulunmadığını, bilgilerin büyük ölçüde gazetecilik araştırmalarına, siyasi analizlere, kişilerin kendi beyanlarına, katıldıkları etkinliklere ve kamuoyuna yansıyan ilişki ağlarına dayandığını en başta belirtmek isterim. Bu nedenle, aşağıda yer alan isimler ve pozisyonlar, bu cemaatlerle "ilişkilendirilen", "yakınlığı bilinen" veya "o çevreden yetiştiği ifade edilen" kişiler olarak anlaşılmalıdır.
1. İskenderpaşa Cemaati (Halidiye Kolu)
Bu cemaatin etkisi, doğrudan kitlesel bir taban oluşturmaktan ziyade, devletin kilit noktalarına yerleşecek eğitimli kadrolar yetiştirmek üzerine kurulmuştur. Özellikle "Millî Görüş" hareketinin entelektüel ve siyasi omurgasını oluşturmuşlardır.
Geçmişteki Etkili Siyasiler ve Bürokratlar:
- Prof. Dr. Necmettin Erbakan: Millî Görüş hareketinin lideri ve Türkiye'nin eski başbakanlarından. Mehmet Zahid Kotku'nun en bilinen ve en önemli müridiydi. Siyasi kariyeri ve partileri (Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet, Saadet) bu cemaatin manevi ikliminde şekillenmiştir.
- Turgut Özal: 8. Cumhurbaşkanı. Gençliğinde ve bürokratken Mehmet Zahid Kotku'nun sohbetlerine katıldığı, kendisinden etkilendiği bilinir. Özal'ın liberal-muhafazakâr sentezci siyasetinde bu etkinin izleri görülür.
- Korkut Özal: Turgut Özal'ın kardeşi ve eski bakan. Cemaatle ilişkisi ağabeyinden daha belirgin ve derindi.
- Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk, Temel Karamollaoğlu: Millî Görüş çizgisinin önde gelen isimleri. Hepsi İskenderpaşa Cemaati'nin rahle-i tedrisatından geçmiş ve siyasi hayatlarını bu çerçevede sürdürmüşlerdir.
- Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Bürokratları: Özellikle 1960'lar ve 70'lerde "Müslüman mühendisler" olarak bilinen ve Turgut Özal'ın da içinde bulunduğu birçok DPT bürokratı, Kotku'nun sohbet halkasındandı.
.....................
 
	 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					