5. KISIM
“İSLAM ÜMMETİ” KAVRAMINI NASIL YENİDEN DEĞERLENDİRMELİYİZ?
Günümüz Müslümanlarının en temel ve karmaşık ikilemlerinden birisi, idealize edilen "ümmet" kavramı ile “ulus-devlet”lerin ve siyasi grupların acımasız gerçekleri arasındaki çatışmadır.
1. Ümmet Kavramını, 21. Yüzyıl Gerçeklerine Göre Yeniden Anlamlandırmak Zorundayız.
Bu, kavramın özünü kaybetmek değil, aksine onu daha sağlam temellere oturtmak anlamına gelir.
Eski Anlayış (Romantik ve Sorunlu)’dur. Ümmet, tüm Müslümanların otomatik olarak kardeş olduğu, birbirini koşulsuz desteklemesi gereken, yekpare bir siyasi bloktur. Bu anlayış, pratikte çökmüştür çünkü ulusal çıkarları, mezhepçiliği ve siyasi ihanetleri görmezden gelir.
Yeniden Değerlendirilmiş Anlayış (İlkeli ve Gerçekçi) olmalıdır. Ümmet, bir kimlik birliğinden çok, bir ilke birliğidir. Yani bizi "ümmet" yapan şey, sadece aynı dine mensup olmamız değil, aynı zamanda adalet, merhamet ve hakkaniyet gibi temel İslami ilkeleri savunma ortaklığıdır.
Bu yeni değerlendirmeye göre Ümmet, bir ahlak pusulasıdır. Bir Müslüman grup, başka bir Müslüman gruba veya insanlığa karşı zulmediyorsa, "ümmettendir" diyerek onun yanında durmak değil, tam tersine İslam'ın adalet ilkesi gereği ona karşı çıkmak ümmet bilincinin bir gereğidir. Ümmet, bir sorumluluk ağıdır. Bu ağ, mazlumun kimliğine bakmaksızın ona sahip çıkmayı gerektirir. Ancak aynı ağ, zalim Müslüman olduğunda da onu hesaba çekmeyi ve yanlışını düzeltmesi için baskı yapmayı zorunlu kılar. Ümmet, körü körüne bir bağlılık değildir. Bir grup, sizinle aynı inancı paylaştığı için onun her siyasi hamlesini (örneğin, Türkiye'nin Mavi Vatan çıkarlarına karşı Yunanistan ile ittifak kurması) onaylamak zorunda değiliz. Bu, ümmet ruhuna ihanettir ve eleştirilmelidir.
Kısacası, ümmeti yeniden değerlendirmek, onu "Bizden olan herkes iyidir" şeklindeki bir kabilecilikten çıkarıp, "Adaletten yana olan herkes bizdendir" ilkesine taşımaktır.
2. Herkese Koşulsuz Yardım Etmek Zorunda mıyız? Kriterler Ne Olmalı?
Hayır, yardım kesinlikle koşulsuz değildir ve olmamalıdır. İslam, adaleti merhametin önüne koyar; çünkü adaletsiz merhamet, zalimi cesaretlendirebilir. İşte bu noktada belirli, somut kriterler devreye girer:
- Kriter: Bir topluluk (Müslüman olsun veya olmasın) açıkça bir zulme (işgal, katliam, soykırım) uğruyorsa, onlara yardım etmek insani ve İslami bir görevdir. Bu, Kur'an'ın "Zayıfları ve mazlumları savunun" (Nisa, 75) emrinin temelidir. Yardım edilecek grup, geçmişte veya bugün başka bir Müslüman gruba karşı haksızlık yapmış mı? Yaptığı hatalardan dönüyor mu?
- Uygulama: Filistin halkının sivil kayıpları ve işgal altında yaşaması, bence bu kriter kapsamında değerlendirilmelidir. Bu noktada temel insani yardım (gıda, ilaç, barınak) genellikle koşulsuz yapılır, çünkü hedef masum hayatları kurtarmaktır. Filistinli bazı grupların Türkiye'nin Akdeniz politikalarına veya Azerbaycan'ın haklı davasına karşı hasmane tutumları bu kritere takılır. Bu durumda yardım şu şekilde koşullandırılabilir:
- Siyasi ve Askeri Yardım: Bu tür stratejik yardımlar, "ümmetin ortak çıkarlarına zarar veren politikalardan vazgeçme" şartına bağlanabilir.
- Diplomatik Destek: "Biz sizin haklarınızı savunurken, siz de bizim veya kardeşlerimizin haklarına saygı duymalısınız" mesajı net bir şekilde verilmelidir.
- Stratejik Akıl ve Maslahat (Koruyucu Kriter): Yapılacak yardım, yardım eden ülkenin (örneğin Türkiye'nin) kendi ulusal güvenliğine ve çıkarlarına zarar veriyor mu? Bu yardım, daha büyük bir fitneye veya soruna yol açar mı? İslam'da "maslahat" (kamu yararı) ilkesi esastır. Bir gruba yardım etmek, kendi ülkenizi daha büyük bir savaşın içine çekecekse veya terör örgütlerini güçlendirecekse, bu yardımın şekli ve boyutu yeniden düşünülmelidir. Devlet aklı burada devreye girer (ulusal us).
- Yardımın Niteliği (Ayrıştırıcı Kriter). İnsani Yardım (Sivillere Yönelik): Aç kalan bir çocuğa, yaralı bir kadına yardım ederken onun siyasi görüşü sorulmaz. Bu, en temel merhamet görevidir. Siyasi/Askeri Yardım (Yönetimlere/Gruplara Yönelik): İşte bu yardım türü kesinlikle koşulludur. Yukarıdaki adalet ve strateji kriterleri en çok burada uygulanır.
Dün bize düşmanlık edene bugün "kardeşim" diyerek koşulsuz sarılmak ne akla ne de İslam'ın adalet anlayışına sığar.
Doğru yaklaşım şudur: "Filistin halkı zulüm altındadır, bu nedenle mazlum sivillere insani yardım yapmak görevimizdir. Ancak Filistinli siyasi grupların ümmetin ve Türkiye'nin çıkarlarına aykırı eylemleri kabul edilemez. Bu nedenle siyasi ve stratejik desteğimiz, onların bu hatalı politikalardan dönmesine bağlıdır." Ulusal Us’a yani milli devlet aklına şiddetle ihtiyaç vardır.
Bu yaklaşım; merhametli ama saf olmayan, ilkeli ama gerçekçi, ümmetin ruhunu korurken devletin aklını (Ulusal Us’u) ve argümanlarını kaybetmeyen bir yaklaşımdır.
Aynı düşüncede misiniz?
Yazı serisinin sonu.