07 Aralık 2025
Altın 5743.85
BIST 11007.37
Dolar 42.5228
Euro 49.5529
Sterlin 56.732
Ankara 5°C
Baki ŞİMŞEK

Baki ŞİMŞEK

Diğer Yazılar

"Spes Unica ve Chimera " Genelgesi ve Ortodoks Tuzağı (Tek Umut, Tek Dünya, Tek Sürü, Tek Çoban)

Papa XIV. Leo'nun Karnesi

Bunlar Tesadüf mü?

Papa XIV. Leo, papalık görevine başladıktan iki yıl sonra "Spes Unica" adıyla bilinen bir genelge (Encyclical) yayınladı. Bu metinde, "insanlığın ve özellikle Hristiyan dünyasının tek umudunun, Mesih'in arzuladığı tam birlik içinde yeniden bir araya gelmesi" olduğunu vurguladı. Bu mesaj, ilk bakışta kiliseler arası barış ve ekümenik diyalog için samimi bir çağrı olarak görülebilir. Oysa bu genelgedeki mesaj, “Proje İznik"in manifestosuydu. Metnin kilit noktası, birliğin sağlanması için "Petrus'un Makamı'nın (yani Papalığın) birleştirici rolüne" yaptığı vurguydu. Bu, "eşitler arasında birlik" değil, Ortodoks kiliselerinin Papalık otoritesini "gönüllü" olarak kabul etmesi için kurulmuş teolojik bir tuzaktı. Patrik Bartholomeos'a gösterdiği yakınlık, bu planın kişisel ilişkiler üzerinden nasıl ustaca işlendiğinin kanıtıdır. Papa, "kardeşlik" maskesi altında aslında "itaat" talep etmektedir. Patrik Bartholomeos ’da bu zokayı yutmuş ve Papa’ya biat etmiştir.

Biraz geriye gidelim. Leo’nun, üç yıl önce Paris'teki UNESCO Genel Merkezi'nde yaptığı bir konuşma, kültürel mirasın korunmasına yönelik evrensel bir iyi niyet mesajı olarak algılandı çünkü Leo dünyanın dört bir yanındaki "insanlığın ortak mirası olan kutsal mekanların" dini ve siyasi çekişmelerin üzerinde tutulması gerektiğini söyledi. Bu mekanların "tüm inançlar için birer barış köprüsü" olması gerektiğini söylüyordu. Oysa bu konuşma, doğrudan Ayasofya'yı hedef alan bir psikolojik hazırlıktı. "Ortak miras" ve "siyaset üstü" gibi kavramlar, Ayasofya'nın Türkiye'nin egemenliğinden ve İslami kimliğinden soyutlanması için uluslararası kamuoyunu hazırlamaya yönelik birer Truva Atı'ydı. Papa, Ayasofya'yı doğrudan zikretmeyerek hedefini gizlemiş, ancak "tüm inançlara açık barış köprüsü" formülüyle, Ayasofya'nın statüsünün değiştirilmesi için gereken felsefi zemini bizzat döşemişti.

Papa XIV. Leo (Amerikan kökenli olması bu noktada önemlidir), Beyaz Saray'da yaptığı bir görüşme sonrası, Kudüs için "uluslararası garantilerle korunan özel bir statü" çağrısını yineledi. Papa'nın Amerikan kimliğini kullanarak bu lobi faaliyetini bizzat Washington'da yapması, bu planın sadece dini değil, aynı zamanda ABD'nin jeopolitik çıkarlarıyla da uyumlu hale getirildiğini göstermektedir. Türkiye ziyareti, bu plana en büyük potansiyel engel olan Türkiye'yi pasifize etme adımından başka bir şey değildir.

Vatikan’ın saha ajanları iş başında: Leo, papa olmadan önce, kardinal idi. “Tarihsel Hakikat ve Apokratif Metinler Komisyonu” olarak bilinen bir birimi yönetmişti. Bu komisyonun görevi, Hristiyanlık tarihinin ilk yıllarına ait” alternatif” metinleri ve arkolojik kazıları, bulguları takip etmekti. İznik Konsili'nde yasaklanan ve Hristiyanlığın temellerini sarsabilecek Barnaba İncili gibi metinleri bulmak, kontrol altına almak ve gerekirse sonsuza dek Vatikan Gizli Arşivleri'ne hapsetmektir. İznik ayininden sonra, "Kültürel iş birliği" adı altında bölgeye gelecek olan "uzmanlar", aslında bu gizli komisyonun saha ajanlarıdır.

PROJE: CHIMERA- Tek Dünya, Tek Sürü, Tek Çoban

Sam amcanın ve yankee’nin gücü: İznik ayinindeki projenin kod adı “Chimera”dır. Chimera, farklı hayvanların parçalarından oluşan yaratığa verilen mitolojik bir addır. İznik projesi de, Chimera gibi 3 ana bileşenden oluşmaktadır. Bu bileşenlere “Kutsal Üçlü” diyebiliriz.

Dini, Ruhani Ayak: Vatikan ve Cizvit aklından oluşmakta olup, hedef noktası İznik’tir ve Hristiyanlar arasındaki bin yıllık bölünmeyi sonlandırıp Ortodoks dünyasını Papalık vasisi altına almaktır. Çin’in yükselişi ve İslam dünyasının demografik gücü karşısında birleşecek olan 2 milyar Hristiyan’ın “ruhani kılıcı” olmayı hedeflemektedir. Projenin mimarı “Leo ve Vatikan Derin Devleti”dir. Stratejistler ise “Cizvit Tarikatı” dervişleri(!)dir.

Jeopolitik Ayak: Atlantik Paktı ve Derin Devletleridir (Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri). Avrasya'nın kalbindeki en önemli iki stratejik merkez olan İstanbul ve Kudüs’ü ulus devletlerin egemenliğinden koparıp "uluslararası" statüye kavuşturmak ve Ayasofya'nın "ortak miras" adı altında Vatikan destekli bir komisyona, Kudüs'ün ise "özel statü" ile Vatikan’ın başkanlığında oluşacak başka bir komisyona bağlanarak, bu iki bölgedeki Türk ve Müslüman etkisini kırmak ve bölgenin kontrolünü ABD eksenindeki Yahudi lobisine endekslemektir. (Şimdi Türkiye’nin neden ulus devletten federe devlete geçirilme çabasını daha iyi anlıyoruz).

Finansal Ayak. Küresel Elitler ve Davos Aklı. Proje Pax Globalis: Bu ayağı, “Davos Zirvesi" ile sembolize edilen uluslarötesi finansal elitler, büyük yatırım fonları ve teknoloji devleri oluşturur. Onlar için Vatikan'ın projesi, "insanlığın manevi birliğini" sağlayarak çatışmaları azaltacak ve daha öngörülebilir, kârlı bir dünya düzeni yaratacaktır. Papa'nın barış ve kardeşlik mesajları, onların "sınırsız dünya" vizyonu için mükemmel bir halkla ilişkiler kampanyasıdır. Bunlara göre ulusal kimlikler ve dini inançlar, küresel ticaret ve finansal akışlar için birer engel teşkil etmektedir. O nedenle "evrensel değerler", "iklim değişikliği ile ortak mücadele" ve "dinler arası diyalog" gibi yumuşak kavramlar üzerinden tek bir küresel pazar ve tüketici kültürü yaratmaya çalışırlar. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için de projeyi kendi medya kuruluşları, vakıfları ve sivil toplum ağları üzerinden fonlayarak ve popülerleştirerek desteklerler.

Aktörler ve Motivasyonları.

Bemuda Şeytan Üçgeni:

• VATİKAN (Manevi Güç): Kaybettiği ruhani otoriteyi yeniden kazanmak ve tarihin en büyük Hristiyan birliğini kurarak adını tarihe "İkinci Konstantin" olarak yazdırmak istiyor. İznik Ayininde Hristiyan aleminin Roma’ya biat edilmesi istenmesinin altında yatan neden budur.

• WASHINGTON (Askeri Güç): Rakiplerini (Rusya, Çin, İran ve bağımsız İslam ülkeleri) zayıflatmak, stratejik bölgeleri kontrol etmek ve küresel hegemonyasını sürdürmek için Vatikan'ın manevi gücünü bir kaldıraç olarak kullanmak istiyor. (Tıpkı Türklüğü ve İslam’ı kullanarak dünyanın en ücra köşesindeki topluluklara feto aracılığı ile sızmaya çalıştığı gibi.)

• DAVOS (Finansal Güç): Küresel pazarı engelleyen tüm sınırları (dini, milli, kültürel) ortadan kaldırarak maksimum kâr ve kontrol sağlayan istikrarlı bir sistem kurmak istiyor.

Bermuda Şeytan Üçgeni bize gösteriyor ki; Papanın ziyareti ve İznik’te yaptığı ayin, masum bir barış çağrısı değil; ruhani, askeri ve finansal çıkarların birleştiği Proje Chimera'nın sahneye konulan son perdesidir. Vatikan planı çizmiş, Washington kılıcını hazır tutmakta, Davos ise tüm dünyanın bu yeni düzene alkış tutması için gereken parayı ve propagandayı hazırlamaktadır. Türkiye ve özellikle İznik, bin yıllık satranç oyununun kilit taşıdır ve bu ziyaret, bu taşa yönelik son ve en kritik hamledir.

Şimdi Fatih Sultan Mehmed’in ve Gazi Mustafa Kemal’in, Vatikan Papasının görüşme talebini neden reddettiğini anlıyor musunuz? Sayın Devlet Bahçeli de, beyaz taşlarla oynayanları yanlış bir hamle yapmamaları için, bu ziyareti sert bir dille yermiştir. Tabi, anlayana…

Biraz da Papa’nın öz geçmişine bakalım.

Çok erken yaşta kendisini dini hayata adayan klasik bir din adamı profili görürüz. Liseden sonra doğrudan papaz okuluna (seminary) girmiş, eğitimini Katolik üniversitelerinde ve daha sonra Vatikan'a bağlı kurumlarda tamamlamıştır. Ancak öz geçmişine İznik Ayini merceğinden bakarsak;

Proje İnsanı Argümanı ile karşılaşırız. Neden? Çünkü Papa’nın seküler (dinden bağımsız) bir geçmişi yoktur. “Organik” bir şekilde şimdiki konumuna gelmediği, aksine “keşfedilip” özel olarak bu misyon için yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Papa, senin benim gibi yani sıradan bir insan gibi farklı dünya görüşlerini, acılarını ve mutluluklarını deneyimleyememiştir. Laboratuvarda yetiştirilmiş, Vatikan doktrinleri ve Cizvit stratejileri ile yoğrulmuş bir projedir. Çalıştığı bir şirket, üye olduğu bir sivil kulüp veya askerlik gibi bir geçmişi yoktur. Hiçbir zaman gerçek dünyada başka bir patronu, başka bir kurumsal bağlılığı olmamıştır. Gençliğinden beri tek bağlılığı Kilise'dir. O nedenle Papa, dışarıdan sorgulanabilir bağlardan ve potansiyel "açıklardan" korunmuştur. Geçmişi, sadece Vatikan'ın kontrolündeki kurumlardan ibarettir. Küresel güçler tarafından kodlanmış ve mankurtlaştırılmıştır. Bu, onu "Proje Chimera" için yarın verilecek nihai görevi sorgulamadan sadakatle yerine getiren mükemmel, saf ve sorgulanamaz bir proje haline getirmiştir.

O halde Papa kimdir? Papa’nın ulaşılamayan bu görünümünü bir boşluk olarak göremeyiz. O, sonradan Papa olan bir Amerikalı değil; keşfedildiği günden beri Papa olması ve Amerika’ya hizmet etmesi için tasarlanmış bir “operatiftir”. Vatikan-Amerikan ittifakı bilinen bir gerçektir. Ancak bir Amerikalının Papa seçilmesi, Amerikan derin devletinin çıkarlarını Vatikan'ın bin yıllık hedefleriyle birleştirmek için Papalık makamına yerleştirilmiş bir operatördür. Robert Prevost (Papa'nın önceki ismi), gençlik yıllarında sadece dindarlığıyla değil, aynı zamanda olağanüstü zekâsı, stratejik düşünme yeteneği ve en önemlisi "sorgulamayan sadakati" ile dikkat çekmiş olacak ki, ABD'deki Cizvit ağları aracılığıyla bu potansiyel, doğal olarak Pentagon ve CIA’nin uzun vadeli stratejik planlama birimleri tarafından fark edilerek Onu, farklı fikirlerle "kirlenebileceği" herhangi bir seküler ortamdan (üniversite kulüpleri, şirketler, ordu) kasıtlı olarak uzak tuttular. Zihni, tamamen Vatikan doktrini ve Atlantikçi jeopolitik hedeflerle şekillendirildi. Vatikan’a yerleştirildi. Ona Vatikan’daki "Tarihsel Hakikat Komisyonu’nda verilen görev sonrası ABD derin devleti, diplomatik kanallar, finansal baskılar ve Vatikan içindeki müttefikleri aracılığıyla onun önündeki tüm engelleri temizleyerek Kardinaller Meclisi'nde (Konklav) Papa seçilmesini garantiledi.

Papanın, ABD’nin jeopolitik projesinin operatörü olduğunun kanıtları:

Spes Unica" (Tek Umut) Genelgesi: Bu genelge, dini bir metin kılıfına sarılmış bir jeopolitik manifestodur. "Tek umudun" Mesih olduğunu söylerken, alt metinde Batı medeniyetinin tek umudunun ulus devletleri aşan, Vatikan merkezli bir ruhani birlik olduğunu ilan eder. Bu, ABD'nin en büyük rakipleri olan Rusya (Ortodoksluğun koruyucusu) ve Çin'in (ateist/komünist) karşısına dikilecek birleşik bir Hristiyan cephesi kurma projesinin ideolojik temelidir. Müslüman ülkeler ise ABD’ye örtülü olarak biat ettiğinden dikkate alınmamıştır.

UNESCO Konuşması ve "Ortak Miras" Vurgusu: Ayasofya ve Kudüs gibi sembolik mekanları "tüm insanlığın ortak mirası" olarak tanımlaması, bu yerleri Türkiye’nin egemenliğinden koparıp batı kontrolünde bir statüye alma planının halkla ilişkiler çalışmasıdır. Bu, Pentagon'un stratejik bölgelerde tam kontrol sağlama hedefiyle kusursuz bir şekilde örtüşmektedir.

ABD Kongresi'ne Yaptığı Konuşma: Bu konuşma, bir ruhani liderin anavatanını ziyareti değil, bir CEO'nun yönetim kuruluna rapor vermesi gibidir. Projenin askeri ve siyasi ayağı olan ABD derin devletine "manevi operasyonun planlandığı gibi ilerlediği" mesajını ve güvencesini veriyordu.

Kudüs için "Özel Statü" Çağrısı: Doğrudan ulusal egemenlikleri hedef alan bu çağrı, ABD'nin on yıllardır bölgede kurmaya çalıştığı "uluslararası denetimde bir Kudüs" projesinin Vatikan ağzından meşrulaştırılmasıdır. Tıpkı Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması gibi….

Demem o ki; Papa XIV. Leo'nun Amerikalı olması bir detay değil, planın kendisidir. O, Vatikan'ın bin yıllık rüyasını (Doğu kiliselerini fethetmek) ABD'nin 21. yüzyıl hegemonyasını (Avrasya'yı kontrol etmek) sürdürme ihtiyacıyla birleştiren mükemmel bir hibrit liderdir. Konuşmaları ve ziyaretleri, bu gizli ittifakın ve adım adım ilerleyen küresel projenin inkâr edilemez kanıtlarıdır. Her adımı, her kelimesi, bu ortaklığın önceden yazılmış senaryosunun bir parçasıdır.

Türkiye gibi ulus devlet, kimlik arayışında olan devletçikler, Çin ve Rusya gibi rakiplerin yükselişine karşı başta ABD olmak üzere tek dişi kalmış batı canavarının ürettiği “hibrit lider” Papa XIV. Leo; Ortodoks dünyasının ilhakı, Türkiye ve İslam ülkelerindeki kutsal mekanların uluslararasılaştırılması, Türkiye’nin stratejik olarak kuşatılması, Hristiyan tarihini yeniden şekillendirecek olan “kayıp metinleri” inanç doktrini kongregasyonu aracılığı ile İznik’te bulup kontrol altına almak üzere nihai hedefleri vardır. Bu hedefe varabilmek için önce “kadife eldiven” dediğimiz yumuşak güç kullanılacaktır. Nedir bunlar? Dinler Arası Diyalog, Ortak Kültürel Miras" Söylemi (UNESCO), Akademik ve Entelektüel Sızma ve Medyatik Operasyonlar. Türkiye gibi ulus devlet bilincinde olanlara ise “demir yumruk” dediğimiz Diplomatik İzolasyon, Finansal Baskı, İstihbarat Operasyonları ve Askeri Tehdit (Dolaylı) uygulamaya çalışacaklardır.

SON SÖZLER:

"Proje Chimera"nın nihai hedefi, (biz buna İznik Ayininin nihai hedefi de diyebiliriz) basitçe kiliseleri birleştirmek değildir. Bu, 21. yüzyılın jeopolitiğini yeniden şekillendirmeyi amaçlayan, ustaca gizlenmiş bir neo-haçlı seferidir. Projenin asıl adı, Vatikan'ın en iç halkaları tarafından fısıldanan "Pax Christiana" (Hristiyan Barışı)'dır. Bu "barış", İznik’te söylenen eşitlerin barışı değil, Vatikan'ın teolojik ve kültürel üstünlüğünü kabul edenlerin "kurtuluşa erdiği" bir düzendir. Proje, rakip güç merkezlerini (öncelikle Ortodoks dünyası ve ardından İslam) askeri olarak değil, kültürel ve teolojik olarak soğurarak (absorbe ederek) etkisiz hale getirmeyi hedefler. İznik'e yapılan ziyaret, bu "yumuşak" fethin ilk adımıdır: Doğu Ortodoks Kilisesi'nin Vatikan'a bağlanmasını, ayrılan bir kardeşin "yuvasına dönüşü" olarak pazarlamak istenirken ABD’nin jeopolitik emperyalist projesine de hizmet etmektir.

Böyle devasa bir proje elbette sadece Papa’nın iradesiyle yürümez. Bu projenin arkasında, eski dünya ile yeni dünyanın en karanlık güçlerini birleştiren, ürkütücü bir ittifak vardır:

"San Francisco Fraksiyonu”- Amerikan Güç Merkezi

Bu, projenin finansal ve stratejik bel kemiğidir. Ziyaretin logosundaki kırmızı köprünün Golden Gate Köprüsü'ne olan esrarengiz benzerliği bir tesadüf değildir; bu, projenin kilit isimlerinden birine doğrudan bir işarettir: San Francisco Başpiskoposu Salvatore Cordileone.

Dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. Salvatore Cordileone’nin soy adı İtalyanca "Aslan Yürekli" anlamına gelir. Papa’nın isminin “Leo” (Aslan) olması, bir tesadüf değildir. Bunlar gizli bağın mührüdür. Cordileone, kutsal sanatı ve müziği yeniden canlandırmayı amaçlayan Benedict XVI Enstitüsü'nün başkanıdır. Bu enstitü kültürü bir etki silahına dönüştürerek "güzelliğin iyileştirici gücü" gibi masum sloganlar atar. Papa Leo’da aynı yöntemi küresel ölçekte kullanmaktadır. Cordileone'nin vaaz başlıkları bile planı ele verir: "Mesih'te Bir Olmak, Baba'ya Giden Köprü" gibi. Bu fraksiyon, Amerikan muhafazakâr Katolik çevrelerinin devasa finansal kaynaklarını ve lobi gücünü Vatikan'ın emrine sunar. Papa ziyareti tasarlar, San Francisco parayı ve stratejiyi sağlar. Başpiskopos Cordileone'nin aynı zamanda "Aziz George Kutsal Askeri Konstantin Tarikatı"nın Amerikan Delegasyonu'nun başrahibi olması, bu bağlantının en somut kanıtıdır. Bu sadece sembolik bir unvan değil, projenin arkasındaki askeri ve aristokratik zihniyetin bir yansımasıdır. Makalemin başında ortaya koyduğum Logonun her bir sembolünü tasarlayan, "Codex Chimera" adlı strateji belgesini kaleme alan, teolojik ve sembolik altyapıyı kuran gölge stratejistler ise “Cizvit”lerdir.

Papa XIV. Leo'nun ziyareti, masum bir yıldönümü kutlaması değildir. Bu, yeni dünya parasını (San Francisco), eski dünya kanını (Avrupa Şövalyeleri) ve Vatikan'ın en acımasız entelektüel güçlerini (Cizvitler ve Opus Dei) birleştiren, Batı'nın küresel egemenliğini yeniden tesis etmeyi amaçlayan Pax Christiana projesinin ilk adımıdır.

Vatikan (Papa XIV. Leo): Projenin dini ve diplomatik lideridir. ABD (Başpiskopos Cordileone): Projenin finansal ve seküler gücüdür. Konstantin Şövalyeleri: Projenin tarihsel ve aristokratik ruhudur.

YEREL İŞBİRLİKÇİLER: "SİSTEME SIZMIŞ" TÜRK TARİKATLARI (Beşinci Kol Faaliyeti)

Türkiye için projenin en sinsi ve tehlikeli halkası burasıdır. Proje, Türkiye'deki milli ve dini direnişi kırmak için, toplumu içeriden dönüştürmek zorundadır. Bunu doğrudan yapamayacağı için "Truva Atı" yöntemini kullanır:

  • Sızma ve Dönüştürme: Projenin arkasındaki Cizvit ve Opus Dei gibi entelektüel-stratejik örgütler, yıllardır Türkiye'deki bazı tarikat ve cemaat yapılarının içine sızmıştır. Bu sızma iki şekilde olmuştur:
    1. "Sahte Dervişler": İslami terminolojiye ve tasavvuf kültürüne hâkim, özel eğitimli ajanlar, bu yapıların içine girerek zamanla kilit noktalara gelirler.
    2. Finansal Bağımlılık: Cordileone'nin yönettiği küresel fonlar, bu tarikatlara bağlı vakıflara, şirketlere ve medya kuruluşlarına dolaylı yollarla "hibeler" ve "yatırımlar" şeklinde akabilir. Bu finansal destek, zamanla o yapıları projeye ideolojik olarak bağımlı hale getirir.
  • Görev: Bu "dönüştürülmüş" tarikatların görevi, "Proje Chimera"nın hedeflerini yerel halka "tercüme etmek" ve meşrulaştırmaktır. Onlar:
    1. "Dinler arası diyalog" adı altında Vatikan'ın üstünlüğünü normalleştirirler.
    2. "Pax Christiana" projesine karşı çıkabilecek gerçek dindarları "radikal", "bağnaz" veya "diyalog karşıtı" olarak damgalarlar.
    3. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "dindar nesil" projesini, aslında Vatikan'a direnmeyen, "ılımlı" ve küresel sisteme entegre bir nesil yetiştirme aracına dönüştürmeye çalışırlar.

SONUÇ:

Bu yapı, bir örümcek ağı gibidir. Merkezde Papa (sembol), Cordileone (para) ve Konstantin Şövalyeleri (ideoloji) vardır. Bu merkez, İznik Ayini gibi sembolik bir operasyonla gücünü gösterir. Bu operasyonun Türkiye'de başarılı olması için, içerideki potansiyel direniş, sızılmış ve dönüştürülmüş yerel tarikatlar aracılığıyla pasifize edilir.

Dolayısıyla bu, dinler arası diyalog değil, tek bir dinin küresel hakimiyeti için ABD sermayesi, Vatikan diplomasisi ve Avrupa aristokrasisinin, Türkiye'deki yerel işbirlikçileri kullanarak yürüttüğü sofistike bir istila operasyonudur.

GÖZLERİNİZİ AÇIN, OYUN ÇOKTAN BAŞLADI.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.